22 saat önce
ATA Parti Lideri
Namık Kemal Zeybek’ten
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a...
“Birisi Recep Tayyip Erdoğan’a öğretmeli:
1. Timur, Şah İsmail Türk Kağanlarıdır. İkisi de Yıldırım’dan, Yavuz’dan daha Türktürler.
2. Timur’la Yıldırımın, Şah İsmail ile Yavuz’un yaptıkları kardeş kavgasıdır. Türklük bilincinde olanlar geçmişe böyle bakarlar.
3. Timur, Türkistan Türklerinin övüncüdür. Ona çatmak Türkistanlıları incitir.
4. Şah İsmail Azerbaycan, İran Türklerinin başbuğudur. Ona söz söylemek, onlarla kavga başlatmak demektir. Hatayi (Şah İsmail) milyonlarca Bektaşi/Alevinin şiirlerini Cemlerde okuduğu kutlu ozandır. Türkiye Cumhurbaşkanın milyonlarca yurttaşı incitecek söz söylemesi doğru değildir.
5. Türk Devlet Birliği kurmak isteyen (istiyorsa) bir Türkiye Cumhurbaşkanı böyle sözler söylemez.
6. AKP Genel Başkanı yardımcısı Kürşat Zorlu! Hemen Genel Başkanı’na git! Bu sözlerini geri alsın!
7. Recep Tayyip Erdoğan bu gerçekleri bilerek o sözleri söylediyse… Sözün bittiği yerdeyiz, demektir.”
Namık Kemal Zeybek’ten
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a...
“Birisi Recep Tayyip Erdoğan’a öğretmeli:
1. Timur, Şah İsmail Türk Kağanlarıdır. İkisi de Yıldırım’dan, Yavuz’dan daha Türktürler.
2. Timur’la Yıldırımın, Şah İsmail ile Yavuz’un yaptıkları kardeş kavgasıdır. Türklük bilincinde olanlar geçmişe böyle bakarlar.
3. Timur, Türkistan Türklerinin övüncüdür. Ona çatmak Türkistanlıları incitir.
4. Şah İsmail Azerbaycan, İran Türklerinin başbuğudur. Ona söz söylemek, onlarla kavga başlatmak demektir. Hatayi (Şah İsmail) milyonlarca Bektaşi/Alevinin şiirlerini Cemlerde okuduğu kutlu ozandır. Türkiye Cumhurbaşkanın milyonlarca yurttaşı incitecek söz söylemesi doğru değildir.
5. Türk Devlet Birliği kurmak isteyen (istiyorsa) bir Türkiye Cumhurbaşkanı böyle sözler söylemez.
6. AKP Genel Başkanı yardımcısı Kürşat Zorlu! Hemen Genel Başkanı’na git! Bu sözlerini geri alsın!
7. Recep Tayyip Erdoğan bu gerçekleri bilerek o sözleri söylediyse… Sözün bittiği yerdeyiz, demektir.”
4 gün önce
BURASI JAPONYA'NIN BEŞKENTİ TOKYO
Japonlar Gökbayrakları dalgalandırarak Doğu TÜrkistan Türklerine destek veriyor ! Var olsunlar !
Japonlar Gökbayrakları dalgalandırarak Doğu TÜrkistan Türklerine destek veriyor ! Var olsunlar !
9 gün önce
Türkmenlere göre Türkmen adınının ortaya çıkış efsanesi ve Kaşgarlı Mahmut'un Şu Destanı
Türkmen efsanesine göre Büyük İskender Orta Asya'ya akın edince, kara yağız bir ata binmiş yiğit ile kılıç kılıca tek başına çarpışmıştır. Bütün gün süren çarpışma sonrası iki yiğit de yorgun düşer. İskender, yiğide kim olduğunu, hangi ulusa dahil olduğunu sorar. Soluk soluğa kalmış yiğit, "Men Türkem" demek yerine "Türk menem" diye yanıt vermiştir. Yiğidi ordusuna alan İskender onu Marı denilen bölgeye götürmüş ve orada uzun boylu, güçlü ve yağız/esmer bir kızla evlendirmiş ve efsaneye göre Türkmenler oradan yayılmıştır.
Efsanede adı geçen Marı ile ilgili ne yazık ki bilgi verilmemiş. Çağdaş Türkmenistan'da böyle bir bölge var mı bilmiyorum. İran'da Mari adını taşıyan dört kasaba bulunmakta ama onlar genelde çağdaş yerleşim yerleri. Kadim tarihte Mari adını taşıyan bir Kent-Devleti çağdaş Doğu Suriye bölgesinde bulunmuş ve Büyük İskender döneminden sonra yok olmuştur. Şimdi gelelim Şu Destanı'na.
Kaşgarlı Mahmut'un Divanu Lügat'it-Türk adlı eserinde geçen destana göre Büyük İskender İran'ı kaptıktan sonra Türkistan'a akın etmiştir. Adı "Şu" olan hakan, Büyük İskender'in geldiğini duyunca ona karşı üstün gelemeyeceğini anlayıp, ulusu ile birlikte doğuya çekilmiştir. Türklerden sadece 24 kişi ve ya 24 aile geride kalmıştır. Zamanında kaçamayan bu 24 kişi / aile, İskender'in onlarla uğraşmayacağını, çekip gideceğini ummuşlardır. Türkleri savaş meydanında bekleyen İskender sadece 24 kişi/aile ile karşılaşınca bunların Türk değil, "Türkmanend" (Türk gibi olanlar, Türke benzeyenler) olduklarını söylemiştir ve Türkmen adı böyle ortaya çıkmıştır.
Türkmenistan İlimler Akademisi Mahtumkulu Adındaki Dil, Edebiyat ve Milli El Yazmaları Enstitüsü Elyazmaları Hazinesi. Dosya Nu: 904(f), Derleme tarihi: 01.07.1958
Uygur kökenli Prof. Dr. Alimcan İnayet, Türkmen kökenli Dr. Didar Annaberdiyev, 300 Türkmen Efsanesi, Ötüken Neşriyat A.Ş, İstanbul 2019, s. 99
Türkmen efsanesine göre Büyük İskender Orta Asya'ya akın edince, kara yağız bir ata binmiş yiğit ile kılıç kılıca tek başına çarpışmıştır. Bütün gün süren çarpışma sonrası iki yiğit de yorgun düşer. İskender, yiğide kim olduğunu, hangi ulusa dahil olduğunu sorar. Soluk soluğa kalmış yiğit, "Men Türkem" demek yerine "Türk menem" diye yanıt vermiştir. Yiğidi ordusuna alan İskender onu Marı denilen bölgeye götürmüş ve orada uzun boylu, güçlü ve yağız/esmer bir kızla evlendirmiş ve efsaneye göre Türkmenler oradan yayılmıştır.
Efsanede adı geçen Marı ile ilgili ne yazık ki bilgi verilmemiş. Çağdaş Türkmenistan'da böyle bir bölge var mı bilmiyorum. İran'da Mari adını taşıyan dört kasaba bulunmakta ama onlar genelde çağdaş yerleşim yerleri. Kadim tarihte Mari adını taşıyan bir Kent-Devleti çağdaş Doğu Suriye bölgesinde bulunmuş ve Büyük İskender döneminden sonra yok olmuştur. Şimdi gelelim Şu Destanı'na.
Kaşgarlı Mahmut'un Divanu Lügat'it-Türk adlı eserinde geçen destana göre Büyük İskender İran'ı kaptıktan sonra Türkistan'a akın etmiştir. Adı "Şu" olan hakan, Büyük İskender'in geldiğini duyunca ona karşı üstün gelemeyeceğini anlayıp, ulusu ile birlikte doğuya çekilmiştir. Türklerden sadece 24 kişi ve ya 24 aile geride kalmıştır. Zamanında kaçamayan bu 24 kişi / aile, İskender'in onlarla uğraşmayacağını, çekip gideceğini ummuşlardır. Türkleri savaş meydanında bekleyen İskender sadece 24 kişi/aile ile karşılaşınca bunların Türk değil, "Türkmanend" (Türk gibi olanlar, Türke benzeyenler) olduklarını söylemiştir ve Türkmen adı böyle ortaya çıkmıştır.
Türkmenistan İlimler Akademisi Mahtumkulu Adındaki Dil, Edebiyat ve Milli El Yazmaları Enstitüsü Elyazmaları Hazinesi. Dosya Nu: 904(f), Derleme tarihi: 01.07.1958
Uygur kökenli Prof. Dr. Alimcan İnayet, Türkmen kökenli Dr. Didar Annaberdiyev, 300 Türkmen Efsanesi, Ötüken Neşriyat A.Ş, İstanbul 2019, s. 99
9 gün önce
KİM TÜRK DÜŞMANI?..
Filistin'in Kıbrıs Rum kesimi ile doğalgaz ortaklığı var. Akdeniz'de Türkiye'nin tam karşısında, hatta düşmanca...
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin Karabağ'ın Ermenistan toprağı olduğunu iddia ediyor, dahası Ermeni soykırımını tanıyor.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin Diyarbakır'a "Kürdistan'ın başkenti, PKK özgürlük savaşçılarıdır" diyor.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin, Doğu Türkistan'da Çin'in soykırım politikasını destekliyor, "Çin haklıdır" diyor hatta.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Son Karabağ savaşında İsrail Azerbaycan'a, Filistin Ermenistan'a açık destek vermişti.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin'e Arap dünyası sahip çıksın, onların tüyü bile kıpırdamıyor. Filistin benim kırmızı çizgim değil. Başıma daha saksı düşmedi.
Filistin dostları Türk düşmanıdır!.. Seçimde algı rüzgarının önünde kuru bir yaprak gibi savrulmayın!..
Ey Türk titre ve kendine dön!..
Alper Aksoy
Filistin'in Kıbrıs Rum kesimi ile doğalgaz ortaklığı var. Akdeniz'de Türkiye'nin tam karşısında, hatta düşmanca...
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin Karabağ'ın Ermenistan toprağı olduğunu iddia ediyor, dahası Ermeni soykırımını tanıyor.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin Diyarbakır'a "Kürdistan'ın başkenti, PKK özgürlük savaşçılarıdır" diyor.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin, Doğu Türkistan'da Çin'in soykırım politikasını destekliyor, "Çin haklıdır" diyor hatta.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Son Karabağ savaşında İsrail Azerbaycan'a, Filistin Ermenistan'a açık destek vermişti.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin'e Arap dünyası sahip çıksın, onların tüyü bile kıpırdamıyor. Filistin benim kırmızı çizgim değil. Başıma daha saksı düşmedi.
Filistin dostları Türk düşmanıdır!.. Seçimde algı rüzgarının önünde kuru bir yaprak gibi savrulmayın!..
Ey Türk titre ve kendine dön!..
Alper Aksoy
14 gün önce
Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin Çin’in asimilasyon politikalarına karşı direnişinin sembolü haline gelmiş olan Uygur Doppa Günü kutlu olsun!..
18 gün önce
Trabzonlu bir yiğit ADAM vardı...
Bir istihbaratçı aynı zamanda Türk subayı idi... Bilge lider Aliya İzzetbegoviç sırp keskin nişancılarla başa çıkamıyordu, Türkiye'den giden ekibin başında bulunan Kemal Kahraman diye tanınan şahıs aslında o idi yaralandı ama keskin nişancıları da temizledi, aynı zamanda Kardak krizinde botlarla çıktığı seferde Yunan kayalıklarını Yunanlıların elinden alan bordobereli de o idi. Doğu Türkistanda uygurların yanında o vardı adı İSYANDI, Afganistanda adı KARTALDI Türk general raşit dostumu savunma bakanı yaptırdı, Azerbaycanda adı KÖROĞLUYDU, Azerbaycan ordusunun kurulmasında ermenilerle mücadelede ön saflardaydı, onun Türk istihbaratandaki adı HAYALETTİ. O Büyük kahraman... KAŞİF KOZİNOĞLU... vücuduna giren üç kurşun onu öldüremedi ama Fetullahçı savcı hakimler onu tutukladılar. Duruşmasına 8 gün kala esrarengiz bir şekilde öldürüldü. 13 kasım 2011de şehit edildi. Bu millet bu vatana hizmet etmiş evlatlarını hiçbir zaman unutmaz...
Mustafa Yazıcı
Bir istihbaratçı aynı zamanda Türk subayı idi... Bilge lider Aliya İzzetbegoviç sırp keskin nişancılarla başa çıkamıyordu, Türkiye'den giden ekibin başında bulunan Kemal Kahraman diye tanınan şahıs aslında o idi yaralandı ama keskin nişancıları da temizledi, aynı zamanda Kardak krizinde botlarla çıktığı seferde Yunan kayalıklarını Yunanlıların elinden alan bordobereli de o idi. Doğu Türkistanda uygurların yanında o vardı adı İSYANDI, Afganistanda adı KARTALDI Türk general raşit dostumu savunma bakanı yaptırdı, Azerbaycanda adı KÖROĞLUYDU, Azerbaycan ordusunun kurulmasında ermenilerle mücadelede ön saflardaydı, onun Türk istihbaratandaki adı HAYALETTİ. O Büyük kahraman... KAŞİF KOZİNOĞLU... vücuduna giren üç kurşun onu öldüremedi ama Fetullahçı savcı hakimler onu tutukladılar. Duruşmasına 8 gün kala esrarengiz bir şekilde öldürüldü. 13 kasım 2011de şehit edildi. Bu millet bu vatana hizmet etmiş evlatlarını hiçbir zaman unutmaz...
Mustafa Yazıcı
20 gün önce
Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesinde hayatı dahil tüm varlığını mücadelesine armağan etmiş Osman Batur’u şehadetinin 73. yıl dönümünde rahmetle anıyoruz!.
22 gün önce
CUMHURİYET ARAP DÜŞMANLIĞI MI ÜRETTİ?..
Suriye ve Filistin Cephesi’nde Arapların Müslüman(!) önderi Edward Lawrence komuta ettiği Bedevi süvari alayına şöyle bağırıyordu:
“Esir almak yok!.. Hücuuum!..”
Filistin Cephesi’nden Anadolu’ya doğru çekilmekte olan Türk ordusu yorgundu, perişandı; at arabalarının üstünde, ilkel sedyelerde yaralılar taşınıyordu; kiminin başı, kiminin omuzu, kiminin kolu sargılıydı… Binlerce bedevi atlısı eğri kılıçları ile Türk ordusuna arkadan saldırdılar. Türk Mehmetçiğinin kelleleri, kolları havada uçuşup çölün kızgın kumlarına düşüyordu. Teslim olmak için el kaldıranların önce kolları, sonra kelleleri alındı. “Ümmet kardeşimiz” Edward Lawrence’nin “Esir almak yok!..” buyruğuna harfiyen uymuştu.
Yüzyıl sonra Beştepe sarayından İbrahim Kalın’ın sesi yükseldi:
“Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti.”
***
Suriye ve Filistin Cephesi’nde Lawrence’nin komuta ettiği Bedevi süvari alayının eğri kılıçlarından kellesini kurtaran, yaralı iki bin Mehmetçik Şam’daki hastaneye yatırılmıştı. Hastane dolup taşmış, yüzlerce kişi avludaki sedyelerde yatıyordu. Yeterli sağlık personeli yoktu, ilaç yoktu, narkoz yoktu… Cerrahlar sivri uçlu bıçakları ile yaraya girdiğinde feryatlar göğe yükseliyordu…
İşte öyle bir günde geldi Bedevi atlıları… Lawrence bile “Lanet olsun bunlara” deyip Filistin cephesinden ayrılıp Mısır’a dönmüştü. Ama Bedevi katilleri Türk kanı içme isterisi ile önce hastane avlusunda yatan yaralıların göğsünü hançerle deştiler, sonra hastane odalarına daldılar.
Sağlık personeli dahil, kurtulan tek kişi olmamıştı.
İngiliz gözlemci subayları bile isyan etmişti:
“Bu kadar da vahşet olmaz!.. Evet biz Arapları destekledik ama hastane baskını da istemedik ki…”
Yüzyıl sonra Beştepe sarayından İbrahim Kalın’ın sesi yükseldi:
“Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti.”
***
24 Aralık 1963’de Kıbrıs Rum Lideri Makarios tarafından kurulan cinayet örgürü EOKA Tabib Tuğgeneral Nihat İlhan’ın evini basıp eşi ve üç çocuğunu banyoda vahşice öldürdüler. Nihat İlhan cenazeleri kendi elleriyle yıkayıp defnetti.
Lefkoşe’nin Türk mahallerinde 39, Girne’de 7, Baf’da 49, Larnaka’da 21 ve Magusa’da 21 Türk daha Makarios’un cinayet örgütü tarafından katledildi. Toplamda 364 Türk can vermişti.
İşte o günlerde Filistin Lideri Yaser Arafat Kıbrıs’a geldi, Makarios ile kucaklaştı ve şöyle dedi:
“Filistin Halkı Kıbrıs Rumlarını ve haklı mücadelelerini desteklemektedir.”
Bu sözler Türk milletinin yüreğine isli bir ocak taşı katılığında oturmuştu.
Ve Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Uygur Türklerine soykırımı destekleyen demeci:
“Doğu Türkistan’da Çin haklıdır!..”
“Mavi Vatan” mücadelesinde, Filistin ve Arap dünyası Yunanistan’ın yanında, Girit’e Suud uçakları indi, “Pilotlar sizden, uçaklar bizden”…
Ve Beştepe sarayından yükselen kalın ses:
“Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti...”
Takdir Yüce Türk Milletindir.
Alper Aksoy
Suriye ve Filistin Cephesi’nde Arapların Müslüman(!) önderi Edward Lawrence komuta ettiği Bedevi süvari alayına şöyle bağırıyordu:
“Esir almak yok!.. Hücuuum!..”
Filistin Cephesi’nden Anadolu’ya doğru çekilmekte olan Türk ordusu yorgundu, perişandı; at arabalarının üstünde, ilkel sedyelerde yaralılar taşınıyordu; kiminin başı, kiminin omuzu, kiminin kolu sargılıydı… Binlerce bedevi atlısı eğri kılıçları ile Türk ordusuna arkadan saldırdılar. Türk Mehmetçiğinin kelleleri, kolları havada uçuşup çölün kızgın kumlarına düşüyordu. Teslim olmak için el kaldıranların önce kolları, sonra kelleleri alındı. “Ümmet kardeşimiz” Edward Lawrence’nin “Esir almak yok!..” buyruğuna harfiyen uymuştu.
Yüzyıl sonra Beştepe sarayından İbrahim Kalın’ın sesi yükseldi:
“Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti.”
***
Suriye ve Filistin Cephesi’nde Lawrence’nin komuta ettiği Bedevi süvari alayının eğri kılıçlarından kellesini kurtaran, yaralı iki bin Mehmetçik Şam’daki hastaneye yatırılmıştı. Hastane dolup taşmış, yüzlerce kişi avludaki sedyelerde yatıyordu. Yeterli sağlık personeli yoktu, ilaç yoktu, narkoz yoktu… Cerrahlar sivri uçlu bıçakları ile yaraya girdiğinde feryatlar göğe yükseliyordu…
İşte öyle bir günde geldi Bedevi atlıları… Lawrence bile “Lanet olsun bunlara” deyip Filistin cephesinden ayrılıp Mısır’a dönmüştü. Ama Bedevi katilleri Türk kanı içme isterisi ile önce hastane avlusunda yatan yaralıların göğsünü hançerle deştiler, sonra hastane odalarına daldılar.
Sağlık personeli dahil, kurtulan tek kişi olmamıştı.
İngiliz gözlemci subayları bile isyan etmişti:
“Bu kadar da vahşet olmaz!.. Evet biz Arapları destekledik ama hastane baskını da istemedik ki…”
Yüzyıl sonra Beştepe sarayından İbrahim Kalın’ın sesi yükseldi:
“Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti.”
***
24 Aralık 1963’de Kıbrıs Rum Lideri Makarios tarafından kurulan cinayet örgürü EOKA Tabib Tuğgeneral Nihat İlhan’ın evini basıp eşi ve üç çocuğunu banyoda vahşice öldürdüler. Nihat İlhan cenazeleri kendi elleriyle yıkayıp defnetti.
Lefkoşe’nin Türk mahallerinde 39, Girne’de 7, Baf’da 49, Larnaka’da 21 ve Magusa’da 21 Türk daha Makarios’un cinayet örgütü tarafından katledildi. Toplamda 364 Türk can vermişti.
İşte o günlerde Filistin Lideri Yaser Arafat Kıbrıs’a geldi, Makarios ile kucaklaştı ve şöyle dedi:
“Filistin Halkı Kıbrıs Rumlarını ve haklı mücadelelerini desteklemektedir.”
Bu sözler Türk milletinin yüreğine isli bir ocak taşı katılığında oturmuştu.
Ve Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Uygur Türklerine soykırımı destekleyen demeci:
“Doğu Türkistan’da Çin haklıdır!..”
“Mavi Vatan” mücadelesinde, Filistin ve Arap dünyası Yunanistan’ın yanında, Girit’e Suud uçakları indi, “Pilotlar sizden, uçaklar bizden”…
Ve Beştepe sarayından yükselen kalın ses:
“Cumhuriyet Arap düşmanlığı üretti...”
Takdir Yüce Türk Milletindir.
Alper Aksoy
22 gün önce
Arapların Türklerle ilk karşılaşmaları halife Hz.Ömer zamanında 645 Yılında #İslam ordularının, #İran 'da #Sasani 'leri yenmelerinden sonra, #Kafkaslar bölgesinde #Araplar , #Horasan , #Mavera -ün nehir ve #Toharistan bölgelerinde #Hazar #Türk 'leri ve #Türgeş Türk'leri ile karşılaştılar...
652 yılında Halife Hz. Osman zamanında ise Hazar Türk'leri ile Arap'lar arasında ilk kez #Türk -#Arap savaşları başladı...
Halife #Osman emrindeki Arap orduları, Hazar Türklerinin topraklarına girip, #Derbent 'i alarak Başşehir olan #Belencer 'e dayandılar...
#Emevi 'lerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra, Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti...
Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emevi'ler döneminde yaşandı...
Mervan Bin Muhammed #Azerbaycan 'a vali tayin edildi. Arap'lar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler...
Araplar, başşehir Belencer ve büyük şehir Semender'i ve öteki Hazar şehirlerini ele geçirdiler...
Türkleri dağınık ve birbirleriyle yardımlaşamaz durumda yakalayan acımasız Emevi ordusu (Ebu #Kuteybe komutasındaki) yakalayabildiği tüm Türk'leri ya kılıçtan geçirdiler ya da her bir ağaca bir Türk asarak öldürdüler...
Ancak #Karaylar gibi #Litvanya 'ya kaçabilenler,
#Gagauz 'lar (Gök #Oğuzlar ) gibi #Rusya 'ya kaçabilenler, #Bulgar Türk'leri, #Macar Türk'leri ve öteki Avrupa'lı Türk'ler gibi Avrupa'ya kaçabilen hristiyanlar ve de Anadolu'ya kaçabilen Aleviler canlarını kurtardılar…
Asla müslümanlığı kabulllenmediler, genelde Araplara kızgınlıklarından #Karay Türkleri gibi topluca Musevi oldular...
Ya da gittikleri toprakların dinini kabullendiler...
Yüzlerce yıl sonrasında çoğunlukla asimile
oldular...!?
Bu dönemde Orta #Asya 'da #Göktürk 'ler egemenliği hüküm sürmekteydi. Birden fazla Göktürk devleti vardı…
Emevi'lerin genel valisi, Bağdat valisi Haccac (Zalim Haccac ) idi...
Emevi'lerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad,
674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Mavera-ün nehirin önemli şehirlerinden Buhara 'yı kuşattı...
Üç günde Buhara 'da pek çok Göktürk öldürüldü...
Buhara'nın Göktürk Melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi ve daha ağır kabul edilemez şartlar karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı...
Bu anlaşma sonucu olarak, Güney Göktürk'ler Emevi tutsaklığını kabul ettiler...
Güney Göktürk gençleri, Kurşun arap askeri oldular...
Arap'lar evli- bekâr istedikleri Güney Göktürk kadınlarını kendilerine cariye yaptılar...
İşe yaramayan öteki Türk'leri de, boyunlarına Damga vurup kendilerine Köle yaptılar ve istedikleri Göktürk'lüyü boyunlarına ip bağlayıp köle olarak alıp sattılar ve köle ticaretini yaptılar...
Bu tutsaklık 150 yıla yakın devam etti...
Hani Türkler için, “Türkler kılıçla Müslüman oldu ” derler ya…!!!
Keşke kılıçla müslüman olsaydık...
Tutsaklık anlaşmasıyla Kölelik yaparak, köle olarak alınıp satılarak, Göktürk Kadınları Araplara cariyelik yaparak müslüman oldular...
Yani Araplar Türkleri, insanlık dışı bir şekilde, zorla müslümanlaştırdılar...
Tarihte ilk defa bir ulus (Güney Göktürk'ler), sözleşme ile tutsaklığı kabul etti...
Araplar, Horasan valisi Ebu Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavera-ün nehir'i ve Batı #Türkistan 'ı ele geçirdiler...
Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Araplar tarafından yağmalandı...
Pek çok Türk öldürüldü...
Ebu Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar zayıflamaya başladılar...
Göktürk'lerin batı kanadında yer alan Türgeş Türkleri, Arapları çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Güney Göktürk'lerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745).
Güney Göktürk egemenliğinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çin'liler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır...
Bu dönemde Mavera-ün nehir (Irmağın öte yakası) bölgesinin savunmasını, Türgeş'lerin yerini alan Karluk Türk'leri üstlenmiştir...
Ancak bu mücadeleler 763 yılına kadar devam etmiştir...
763 yılında Emevi'ler yıkılıyor ama Güney Göktürk'ler öylesine kötürüm edilmişler ki, Öylesine köle yapılmışlar, ümmetleştirilmişler ki asla ayağa kalkamıyorlar...
Korkudan kıpırdayamıyorlar...
Emevilerin yerine, 763 de Abbasiler kuruluyor ve Abbasi devlet kararı alıp, Türk'lere kademeli olarak “İyi davranmak” kararı alıyorlar...
Devlet kararlarını Göktürklere anlaşma ile resmen bildiriyorlar...
800 yılları civarında fırsat bulan Göktürk'ler daha batıya, Anadolu'ya doğru kaçıp kurtuluyorlar...
“ Türkü öldürünüz, kanı helaldir ” Sözü kime aittir?
Arap Komutan Ebu Kuteybe'nin şu sözü meşhurdur.”
"Üç kelimelik ömrüm kalsa, (Uktülühü -uktülühü -uktülühü)" derim...
(Hepsini öldürün- hepsini öldürün- hepsini öldürün)
......ve gerçekten de hepsini öldürdüler...
Bu 645 yılından 800 yıllarına kadar süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
- 100 binin üzerinde Türk katledilmiştir.
-50 binin üzerinde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
- Şehirler yağmalanmış , “ganimet” diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
- Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamı”nda 40 bin kadar Türkün kafaları kesilerek 4 fersah (yak.24 km) yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.
(Tarihte böyle bir vahşetin örneği çok azdır.)
- Aynı şekilde “Curcan Katliamı”nda"da esir alınan yaklaşık 40 bin Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman tutulmamış, "Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
Tabari bunları hadislerinde açık açık anlatır.
- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
- Bu tarihi gerçekler "aman İslâma leke gelmesin, Islâm etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte, hiç bahsi bile geçmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir.
Bizim sahtekar dinciler,Türkler okuyup uyanmasin, islama zarar gelmesin diye...
Bazı cesur yazarlarda kaynakları ile kitaplar yazmıştır...
Arif TEKİN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Erdogan AYDIN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Zekeriya KİTAPÇI - (TÜRKLER ansiklopedisi
TABERİ tarihi. Arap Tarihçi.)
KAYNAK:
(İslâm, Alimi, Tarihi TABARİ. Cilt/ 3/ sayfa 343).
(Türklere yapılan Talkan ve Curcan Katliamı.
Tarih-i Taberi / Cilt 3)
652 yılında Halife Hz. Osman zamanında ise Hazar Türk'leri ile Arap'lar arasında ilk kez #Türk -#Arap savaşları başladı...
Halife #Osman emrindeki Arap orduları, Hazar Türklerinin topraklarına girip, #Derbent 'i alarak Başşehir olan #Belencer 'e dayandılar...
#Emevi 'lerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra, Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti...
Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emevi'ler döneminde yaşandı...
Mervan Bin Muhammed #Azerbaycan 'a vali tayin edildi. Arap'lar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler...
Araplar, başşehir Belencer ve büyük şehir Semender'i ve öteki Hazar şehirlerini ele geçirdiler...
Türkleri dağınık ve birbirleriyle yardımlaşamaz durumda yakalayan acımasız Emevi ordusu (Ebu #Kuteybe komutasındaki) yakalayabildiği tüm Türk'leri ya kılıçtan geçirdiler ya da her bir ağaca bir Türk asarak öldürdüler...
Ancak #Karaylar gibi #Litvanya 'ya kaçabilenler,
#Gagauz 'lar (Gök #Oğuzlar ) gibi #Rusya 'ya kaçabilenler, #Bulgar Türk'leri, #Macar Türk'leri ve öteki Avrupa'lı Türk'ler gibi Avrupa'ya kaçabilen hristiyanlar ve de Anadolu'ya kaçabilen Aleviler canlarını kurtardılar…
Asla müslümanlığı kabulllenmediler, genelde Araplara kızgınlıklarından #Karay Türkleri gibi topluca Musevi oldular...
Ya da gittikleri toprakların dinini kabullendiler...
Yüzlerce yıl sonrasında çoğunlukla asimile
oldular...!?
Bu dönemde Orta #Asya 'da #Göktürk 'ler egemenliği hüküm sürmekteydi. Birden fazla Göktürk devleti vardı…
Emevi'lerin genel valisi, Bağdat valisi Haccac (Zalim Haccac ) idi...
Emevi'lerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad,
674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Mavera-ün nehirin önemli şehirlerinden Buhara 'yı kuşattı...
Üç günde Buhara 'da pek çok Göktürk öldürüldü...
Buhara'nın Göktürk Melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi ve daha ağır kabul edilemez şartlar karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı...
Bu anlaşma sonucu olarak, Güney Göktürk'ler Emevi tutsaklığını kabul ettiler...
Güney Göktürk gençleri, Kurşun arap askeri oldular...
Arap'lar evli- bekâr istedikleri Güney Göktürk kadınlarını kendilerine cariye yaptılar...
İşe yaramayan öteki Türk'leri de, boyunlarına Damga vurup kendilerine Köle yaptılar ve istedikleri Göktürk'lüyü boyunlarına ip bağlayıp köle olarak alıp sattılar ve köle ticaretini yaptılar...
Bu tutsaklık 150 yıla yakın devam etti...
Hani Türkler için, “Türkler kılıçla Müslüman oldu ” derler ya…!!!
Keşke kılıçla müslüman olsaydık...
Tutsaklık anlaşmasıyla Kölelik yaparak, köle olarak alınıp satılarak, Göktürk Kadınları Araplara cariyelik yaparak müslüman oldular...
Yani Araplar Türkleri, insanlık dışı bir şekilde, zorla müslümanlaştırdılar...
Tarihte ilk defa bir ulus (Güney Göktürk'ler), sözleşme ile tutsaklığı kabul etti...
Araplar, Horasan valisi Ebu Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavera-ün nehir'i ve Batı #Türkistan 'ı ele geçirdiler...
Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Araplar tarafından yağmalandı...
Pek çok Türk öldürüldü...
Ebu Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar zayıflamaya başladılar...
Göktürk'lerin batı kanadında yer alan Türgeş Türkleri, Arapları çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Güney Göktürk'lerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745).
Güney Göktürk egemenliğinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çin'liler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır...
Bu dönemde Mavera-ün nehir (Irmağın öte yakası) bölgesinin savunmasını, Türgeş'lerin yerini alan Karluk Türk'leri üstlenmiştir...
Ancak bu mücadeleler 763 yılına kadar devam etmiştir...
763 yılında Emevi'ler yıkılıyor ama Güney Göktürk'ler öylesine kötürüm edilmişler ki, Öylesine köle yapılmışlar, ümmetleştirilmişler ki asla ayağa kalkamıyorlar...
Korkudan kıpırdayamıyorlar...
Emevilerin yerine, 763 de Abbasiler kuruluyor ve Abbasi devlet kararı alıp, Türk'lere kademeli olarak “İyi davranmak” kararı alıyorlar...
Devlet kararlarını Göktürklere anlaşma ile resmen bildiriyorlar...
800 yılları civarında fırsat bulan Göktürk'ler daha batıya, Anadolu'ya doğru kaçıp kurtuluyorlar...
“ Türkü öldürünüz, kanı helaldir ” Sözü kime aittir?
Arap Komutan Ebu Kuteybe'nin şu sözü meşhurdur.”
"Üç kelimelik ömrüm kalsa, (Uktülühü -uktülühü -uktülühü)" derim...
(Hepsini öldürün- hepsini öldürün- hepsini öldürün)
......ve gerçekten de hepsini öldürdüler...
Bu 645 yılından 800 yıllarına kadar süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
- 100 binin üzerinde Türk katledilmiştir.
-50 binin üzerinde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
- Şehirler yağmalanmış , “ganimet” diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
- Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamı”nda 40 bin kadar Türkün kafaları kesilerek 4 fersah (yak.24 km) yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.
(Tarihte böyle bir vahşetin örneği çok azdır.)
- Aynı şekilde “Curcan Katliamı”nda"da esir alınan yaklaşık 40 bin Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman tutulmamış, "Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
Tabari bunları hadislerinde açık açık anlatır.
- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
- Bu tarihi gerçekler "aman İslâma leke gelmesin, Islâm etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte, hiç bahsi bile geçmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir.
Bizim sahtekar dinciler,Türkler okuyup uyanmasin, islama zarar gelmesin diye...
Bazı cesur yazarlarda kaynakları ile kitaplar yazmıştır...
Arif TEKİN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Erdogan AYDIN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Zekeriya KİTAPÇI - (TÜRKLER ansiklopedisi
TABERİ tarihi. Arap Tarihçi.)
KAYNAK:
(İslâm, Alimi, Tarihi TABARİ. Cilt/ 3/ sayfa 343).
(Türklere yapılan Talkan ve Curcan Katliamı.
Tarih-i Taberi / Cilt 3)
1 ay önce
Cuma gecemiz, günümüz mübarek olsun.Rabbim başta Filistin, Doğu Türkistan,Arakan olmak üzere dünya üzerinde ne kadar zulüm gören müslüman varsa hepsini refaha kavuştursun.Bu zulümleri revan görenleri kâhrı perişan etsin,cehennemin dibine göndersin.. amiiin...🤲🏻
1 ay önce
"BÜYÜK YÜRÜYÜŞ"
Tandoğan meydanı 15 Nisan 1978
Yarım asırlık bir yürüyüş bu..
Geçmişinde hüzün de var sevinç de.
Bazen coşkulu bir şölen gecesinde birlikte olduk,
bazen ise haksızlıklara isyan mitinginde.
Bazen başarılarla sevindik,
bazen bir Ülküdaşımızı son yolculuğuna uğurlarken musalla taşının yanında,ya da bir tabutun altında göz yaşı döktük.
Bazen ocaklarda sohbet ederken yudumladık demli çaylarımızı,
bazen zindanlarda demlenmeye fırsat bulamamış çaylarla muhabbet kurduk.
Hep dost olduk,
Gönüldaş olduk,
Ülküdaş olduk..
Ekmeğimizi paylaştık,
Kaderimizi paylaştık,
Hücreleri paylaştık.
En büyük sermayemiz sevgi oldu.
Ülküdaşlık ruhu içinde Ülkücüyü ve Ülkücülüğü sevdik.
Bedel istendiğinde bedel ödedik.
Can istendiğinde can verdik.
Ama asla birbirimizi sevmekten,
Ülkü Ocaklarında dava adamı olmaktan,
Milliyetçi Hareket Partisinde davaya hizmet adamı
olmaktan.
Vazgeçmedik.
..
15 Nisan 1978 Büyük yürüyüşe mensubu olduğum Cevizli Ülkücü İşçiler derneği Başkanımız Ülkücü Şehit Kemal Güçlü ve Maltepe TEKEL Çalışanı ülküdaşlarımızla birlikte katılmıştım .
MHP İstanbul il teşkilat başkanımız Faik İçmeli başkanımızı ogün Miting alanında Başbuğumuzun elini öptükten sonra üzerinde Asteymen üniforması içinde askere uğurlamıştık.
..
Resimde büyük yürüyüşte Tandoğan meydanına yürüyen Asenalarımızı görüyorsunuz .elinde çantası ve uzun mantosu ile yürüyen Doğu Türkistanlı Cürümüm Kadriye Oğuz başında başörtülü olan ise Cennetmekan ülkücü şehidimiz Süleyman Özmen'in annesi Emine Özmen Annemizdir. Siyah resimde ise ortada önde takım elbiseli bendeniz .47 öncemizden Selam olsun günümüzün çocuklarına .
Selam olsun şanlı mazimize.
Tandoğan meydanı 15 Nisan 1978
Yarım asırlık bir yürüyüş bu..
Geçmişinde hüzün de var sevinç de.
Bazen coşkulu bir şölen gecesinde birlikte olduk,
bazen ise haksızlıklara isyan mitinginde.
Bazen başarılarla sevindik,
bazen bir Ülküdaşımızı son yolculuğuna uğurlarken musalla taşının yanında,ya da bir tabutun altında göz yaşı döktük.
Bazen ocaklarda sohbet ederken yudumladık demli çaylarımızı,
bazen zindanlarda demlenmeye fırsat bulamamış çaylarla muhabbet kurduk.
Hep dost olduk,
Gönüldaş olduk,
Ülküdaş olduk..
Ekmeğimizi paylaştık,
Kaderimizi paylaştık,
Hücreleri paylaştık.
En büyük sermayemiz sevgi oldu.
Ülküdaşlık ruhu içinde Ülkücüyü ve Ülkücülüğü sevdik.
Bedel istendiğinde bedel ödedik.
Can istendiğinde can verdik.
Ama asla birbirimizi sevmekten,
Ülkü Ocaklarında dava adamı olmaktan,
Milliyetçi Hareket Partisinde davaya hizmet adamı
olmaktan.
Vazgeçmedik.
..
15 Nisan 1978 Büyük yürüyüşe mensubu olduğum Cevizli Ülkücü İşçiler derneği Başkanımız Ülkücü Şehit Kemal Güçlü ve Maltepe TEKEL Çalışanı ülküdaşlarımızla birlikte katılmıştım .
MHP İstanbul il teşkilat başkanımız Faik İçmeli başkanımızı ogün Miting alanında Başbuğumuzun elini öptükten sonra üzerinde Asteymen üniforması içinde askere uğurlamıştık.
..
Resimde büyük yürüyüşte Tandoğan meydanına yürüyen Asenalarımızı görüyorsunuz .elinde çantası ve uzun mantosu ile yürüyen Doğu Türkistanlı Cürümüm Kadriye Oğuz başında başörtülü olan ise Cennetmekan ülkücü şehidimiz Süleyman Özmen'in annesi Emine Özmen Annemizdir. Siyah resimde ise ortada önde takım elbiseli bendeniz .47 öncemizden Selam olsun günümüzün çocuklarına .
Selam olsun şanlı mazimize.
1 ay önce
-----TUTKU-----
Tanrı dağı denince aklımıza ilk gelen şey Doğu Türkistan olsa gerek, kan gözyaşı ve zulmün ana vatanı Doğu Türkistan. Elbette Türkistan denince de aklımıza TURAN geliyor.
Oysa Türk yurdu sadece Türkistan'dan oluşmaz.
Büyük okyanustan Avrupa içlerine, kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan'ında içinde bulunduğu büyük bir coğrafyadır Türk yurdu. Ve elbette bu yurdun simgesidir Tanrı Dağı.
Şiirlerimize, türkülerimize, marşlarımıza taşıdığımız ve hiç görmediğimiz halde içimizi burkan bir güzelliktir Tanrı Dağı.
Tanrı Dağı Kızıl Elma'ya yapılan kutlu yolculuğun başlangıç noktasıdır.
Tanrı Dağı zaman zaman bozulan Türk birliğinin yeniden toparlanmak için seçtiği bir baba otağıdır.
Karlı zirvelerine bakıp özgürlüğü yüreğimizde hissettiğimiz, yamaçlarında hayvanlarımızı otlattığımız, etrafı çöllerle kaplı Türk yurdunun yaşam kaynağıdır bir bakıma.
Bağrından çıkan buz gibi sularıyla hayat verir ovalara, vadilere, tabiat ve insanlığa.
Tanrı Dağı Tarihte adı geçen, geçmeyen unutulmuş büyük kahramanlara ait destanların yazıldığı yerlerdir.
Böylesine büyük kahramanlıkların yaşandığı bu coğrafyaya şimdi hüzünlü bir bakış sergilememizde sanırım bizlerin de hataları olsa gerek.
Tanrı dağının en tepesine ulu hakanının ismini verenler, bugün bu topraklar da Turan'a ulaşamadığı için boynu bükük bir ifade ile mazide yaşadığı o haşmetli günlerini arıyor. Kağan Tanrı tepesi (Khan tengri) kutsal Tanrı dağının zirvesinden, Türk'ün silik mazisine hüzünle bakıyor.
Tanrı dağları'nın tepelerinde kar, eteklerinde her rengin kuşağını içinde barındıran yeşillik vardır. Ormanlarla kaplı Tanrı dağı'nın çoğunluğunu çam, ardıç, şimşir gibi ağaçların kaplar.
İşte bu ağaç ve bitki kokularının büyüsü Tanrı dağına ayrı bir güzellik ve haşmet verir.
Kendisi birer efsane olan Türkler Tanrı dağını kutsal bilmiş, ne Tanrı dağının altında nede üstünde "altın" olmadığı halde bazen "altın dağları" demiş, içinden çıkan nice kahramanlarına yuva olan bu tepelere ağıtlar yakmıştır.
Dağları yaşamlarıyla ilişkilendiren Türkler dağların ulaşılamaz devasa haşmetinden etkilenmiş ve nice efsanelerine taşımışlardır. Türklerin ilk medeniyetini Tanrı dağları etrafında kurduklarını söyleyen birçok kaynak vardır.
Eski Türk kültüründe büyük bir dağa sahip olmayan medeniyetlerin yok olacağı inancı hâkimdi.
Asya'nın geniş alanlarına dağılmış Türk budunları efsaneleştirdiği Tanrı dağına daima kutsal gözle bakmış, tarihten gelen gücünü ve kudretini neredeyse Tanrı dağından almıştır.
Bu gün Oğuz soyunun sahibi olan Anadolu Türklerinin Tanrı dağına ilgisini anlayabilmek için, önce Türk gibi düşünmek zarureti vardır.
Kaldı ki daha dün gerçekleşmiş gibi anlatacağınız ve adına "geçmiş" yakıştırması yapacağınız Türk tarihi 10 bin yıllık bir gelenekten gelirse, bu köklü kültürün dünya medeniyetindeki önemini anlamış ve sahiplenmiş oluruz.
Dünyanın neresinde olursa olsun "Yesi" de "Çimkent" de Uluğ Türkistan da bir gün yaşamak, bir Türk için ne güzel kavuşmadır.
Ve hasretin dinmesi anlamını taşır. Aslında nerede olursak olalım hepimizin sılası öz vatanı değimlidir Tanrı Dağı.
Bugün biz Türklerin içinde bulunduğu en büyük sıkıntı, hiç şüphesiz tarihine küsmüş, geçmişine düşman bir vurdumduymazlıkla mazisine kayıtsız kalmasıdır.
Biz yüreklerinde bu büyük Mefküreyi yaşatanlar ve ecdadına sahip çıkarak yüceltenler olarak Tanrı Dağlarının o sisli tepelerine hala özlem ile bakıyoruz.
Khan Tengri nin heyecanını, yaşanan kahramanlık hikâyelerini içimizde sımsıcak tutuyoruz.
Dağlar acılı insanların meramını sinesinde saklar. Sisli puslu dağlar bilinmez manevi bir güç verir adeta, dağları ardına alanlara.
Tanrı dağları ne kadar uzak olsa da, Türk'ün içinde beslediği o büyük mefkûre onları canlı ve diri tutmaya yetecektir.
Tanrı dağları bir dilektir. Türkün şerefli mazisinin devasa ispatıdır.
Doğu Türkistan'ın gelecekte bağımsızlığına da şahit olacak, geçmişten bugüne uzayan Türk'ün hürriyet ateşinin yakılacağı mekânın adıdır.
Şimdi titreyip kendimize gelme zamanı, daha ne kadar zaman Tanrı Dağının boynunu bükük bırakacağız.
Şimdi ayağa kalkma zamanı.
Yıllarca bu coğrafyaya hükmetmiş kahramanlıkları tüm dünyaca bilinen atalarımız; Hanlar hanı Oğuz Han, Yoktan bir millet, bir devlet kuran Tiğin Mete, Savaşların ustası Cengiz Han, Dönemin en bilgilisi, Bilge Kağan, Avrupa'yı titreten Atilla.
Tam bitti derken yeniden dünyanın sahnesine çıkaran Mustafa Kemal ve diğer sayamadığımız sayısız Türk büyüğünün uğraşlarını, çabaların boşa mı çıkaracağız.
Herbirimiz bir Türk Milliyetçisi ve Turan sevdalısı olarak şaha kalkmanın zamanı geldi. Bozkırlarda başıboş gezen bozkurtların bir araya gelme ve Tanrı Dağına yürüme vaktidir vakit.
Herkesin uyuduğu yerde uyanık kalmak, herkesin uyanık olduğu yerde gözümüzü dört açmak gerek...
Tanrı dağı denince aklımıza ilk gelen şey Doğu Türkistan olsa gerek, kan gözyaşı ve zulmün ana vatanı Doğu Türkistan. Elbette Türkistan denince de aklımıza TURAN geliyor.
Oysa Türk yurdu sadece Türkistan'dan oluşmaz.
Büyük okyanustan Avrupa içlerine, kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan'ında içinde bulunduğu büyük bir coğrafyadır Türk yurdu. Ve elbette bu yurdun simgesidir Tanrı Dağı.
Şiirlerimize, türkülerimize, marşlarımıza taşıdığımız ve hiç görmediğimiz halde içimizi burkan bir güzelliktir Tanrı Dağı.
Tanrı Dağı Kızıl Elma'ya yapılan kutlu yolculuğun başlangıç noktasıdır.
Tanrı Dağı zaman zaman bozulan Türk birliğinin yeniden toparlanmak için seçtiği bir baba otağıdır.
Karlı zirvelerine bakıp özgürlüğü yüreğimizde hissettiğimiz, yamaçlarında hayvanlarımızı otlattığımız, etrafı çöllerle kaplı Türk yurdunun yaşam kaynağıdır bir bakıma.
Bağrından çıkan buz gibi sularıyla hayat verir ovalara, vadilere, tabiat ve insanlığa.
Tanrı Dağı Tarihte adı geçen, geçmeyen unutulmuş büyük kahramanlara ait destanların yazıldığı yerlerdir.
Böylesine büyük kahramanlıkların yaşandığı bu coğrafyaya şimdi hüzünlü bir bakış sergilememizde sanırım bizlerin de hataları olsa gerek.
Tanrı dağının en tepesine ulu hakanının ismini verenler, bugün bu topraklar da Turan'a ulaşamadığı için boynu bükük bir ifade ile mazide yaşadığı o haşmetli günlerini arıyor. Kağan Tanrı tepesi (Khan tengri) kutsal Tanrı dağının zirvesinden, Türk'ün silik mazisine hüzünle bakıyor.
Tanrı dağları'nın tepelerinde kar, eteklerinde her rengin kuşağını içinde barındıran yeşillik vardır. Ormanlarla kaplı Tanrı dağı'nın çoğunluğunu çam, ardıç, şimşir gibi ağaçların kaplar.
İşte bu ağaç ve bitki kokularının büyüsü Tanrı dağına ayrı bir güzellik ve haşmet verir.
Kendisi birer efsane olan Türkler Tanrı dağını kutsal bilmiş, ne Tanrı dağının altında nede üstünde "altın" olmadığı halde bazen "altın dağları" demiş, içinden çıkan nice kahramanlarına yuva olan bu tepelere ağıtlar yakmıştır.
Dağları yaşamlarıyla ilişkilendiren Türkler dağların ulaşılamaz devasa haşmetinden etkilenmiş ve nice efsanelerine taşımışlardır. Türklerin ilk medeniyetini Tanrı dağları etrafında kurduklarını söyleyen birçok kaynak vardır.
Eski Türk kültüründe büyük bir dağa sahip olmayan medeniyetlerin yok olacağı inancı hâkimdi.
Asya'nın geniş alanlarına dağılmış Türk budunları efsaneleştirdiği Tanrı dağına daima kutsal gözle bakmış, tarihten gelen gücünü ve kudretini neredeyse Tanrı dağından almıştır.
Bu gün Oğuz soyunun sahibi olan Anadolu Türklerinin Tanrı dağına ilgisini anlayabilmek için, önce Türk gibi düşünmek zarureti vardır.
Kaldı ki daha dün gerçekleşmiş gibi anlatacağınız ve adına "geçmiş" yakıştırması yapacağınız Türk tarihi 10 bin yıllık bir gelenekten gelirse, bu köklü kültürün dünya medeniyetindeki önemini anlamış ve sahiplenmiş oluruz.
Dünyanın neresinde olursa olsun "Yesi" de "Çimkent" de Uluğ Türkistan da bir gün yaşamak, bir Türk için ne güzel kavuşmadır.
Ve hasretin dinmesi anlamını taşır. Aslında nerede olursak olalım hepimizin sılası öz vatanı değimlidir Tanrı Dağı.
Bugün biz Türklerin içinde bulunduğu en büyük sıkıntı, hiç şüphesiz tarihine küsmüş, geçmişine düşman bir vurdumduymazlıkla mazisine kayıtsız kalmasıdır.
Biz yüreklerinde bu büyük Mefküreyi yaşatanlar ve ecdadına sahip çıkarak yüceltenler olarak Tanrı Dağlarının o sisli tepelerine hala özlem ile bakıyoruz.
Khan Tengri nin heyecanını, yaşanan kahramanlık hikâyelerini içimizde sımsıcak tutuyoruz.
Dağlar acılı insanların meramını sinesinde saklar. Sisli puslu dağlar bilinmez manevi bir güç verir adeta, dağları ardına alanlara.
Tanrı dağları ne kadar uzak olsa da, Türk'ün içinde beslediği o büyük mefkûre onları canlı ve diri tutmaya yetecektir.
Tanrı dağları bir dilektir. Türkün şerefli mazisinin devasa ispatıdır.
Doğu Türkistan'ın gelecekte bağımsızlığına da şahit olacak, geçmişten bugüne uzayan Türk'ün hürriyet ateşinin yakılacağı mekânın adıdır.
Şimdi titreyip kendimize gelme zamanı, daha ne kadar zaman Tanrı Dağının boynunu bükük bırakacağız.
Şimdi ayağa kalkma zamanı.
Yıllarca bu coğrafyaya hükmetmiş kahramanlıkları tüm dünyaca bilinen atalarımız; Hanlar hanı Oğuz Han, Yoktan bir millet, bir devlet kuran Tiğin Mete, Savaşların ustası Cengiz Han, Dönemin en bilgilisi, Bilge Kağan, Avrupa'yı titreten Atilla.
Tam bitti derken yeniden dünyanın sahnesine çıkaran Mustafa Kemal ve diğer sayamadığımız sayısız Türk büyüğünün uğraşlarını, çabaların boşa mı çıkaracağız.
Herbirimiz bir Türk Milliyetçisi ve Turan sevdalısı olarak şaha kalkmanın zamanı geldi. Bozkırlarda başıboş gezen bozkurtların bir araya gelme ve Tanrı Dağına yürüme vaktidir vakit.
Herkesin uyuduğu yerde uyanık kalmak, herkesin uyanık olduğu yerde gözümüzü dört açmak gerek...
1 ay önce
Barın Katliamı, 5 Nisan 1990’da Ramazan ayının 17. gününde Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında gerçekleşti. Binlerce Doğu Türkistanlı katliamda şehit düştü. Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz! 🕊️
"Barın Ayaklanması: Uygurların Şanlı Mücadele Tarihinin Unutulmaz Sayfalarından Biridir" Katliamda şehadete eren soydaşlarımızı rahmet ve dua ile anıyoruz...
"Barın Ayaklanması: Uygurların Şanlı Mücadele Tarihinin Unutulmaz Sayfalarından Biridir" Katliamda şehadete eren soydaşlarımızı rahmet ve dua ile anıyoruz...
1 ay önce
5 Nisan 1990’da Doğu Türkistan'ın Barın kasabasında işgalci Çin güçlerinin yapmış olduğu katliamda şehit olan Doğu Türkistanlı soydaşlarımızı
Rahmet Minnet ve Şükranla yâd ediyoruz
Rahmet Minnet ve Şükranla yâd ediyoruz
2 ay önce
Tarihte kurulan uzun yıllar bağımsız kalabilen Türk Devletleri :
1. Osmanlı Türk Cihan Devleti ; 1299-1922 arası 622 yıl
2. Bugünkü Doğu Türkistan'ın Turfan-Kumul bölgesinde kurulan İDİKUT Uygur devleti 744- 1335 arası 591 yıl.
1. Osmanlı Türk Cihan Devleti ; 1299-1922 arası 622 yıl
2. Bugünkü Doğu Türkistan'ın Turfan-Kumul bölgesinde kurulan İDİKUT Uygur devleti 744- 1335 arası 591 yıl.
2 ay önce
Ben Türkistan'ım,Doğu Türkistan'ım...
Yarım kalmış sevdaların hikayesiyim...
Boş evlerin...
Sönmüş ocakların...
Tütmeyen bacaların...
Yetimlerin öksüzlerin...
Tutsak balaların vatanıyım...
Dört bir yana savrulmuş çaresizlerin memleketiyim ben...
Ben işgal edilmiş Türk yurduyum...
Şirbaki'nin donarak can verdiği...
Zulmün kol gezdiği...
Dünyanın hor gördüğü...
Ölümün kurtuluş sayıldığı...
Kimsesiz Türk islam toprağıyım...
BEN DOĞU TÜRKİSTAN'IM...
BENİ UNUTMAYIN!!!
Yarım kalmış sevdaların hikayesiyim...
Boş evlerin...
Sönmüş ocakların...
Tütmeyen bacaların...
Yetimlerin öksüzlerin...
Tutsak balaların vatanıyım...
Dört bir yana savrulmuş çaresizlerin memleketiyim ben...
Ben işgal edilmiş Türk yurduyum...
Şirbaki'nin donarak can verdiği...
Zulmün kol gezdiği...
Dünyanın hor gördüğü...
Ölümün kurtuluş sayıldığı...
Kimsesiz Türk islam toprağıyım...
BEN DOĞU TÜRKİSTAN'IM...
BENİ UNUTMAYIN!!!
2 ay önce
Doğu Türkistan bizim meselemizdir.
Unutmayalım ki hepimiz gücümüzün yettiğini yapmakla sorumluyuz.
Yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz gibi yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz...
Unutmayalım ki hepimiz gücümüzün yettiğini yapmakla sorumluyuz.
Yaptıklarımızın hesabını vereceğimiz gibi yapmamız gerekirken yapmadıklarımızın da hesabını vereceğiz...
2 ay önce
Türkistan’dan Balkanlara uzanan coğrafyada, gönül birliğiyle kutladığımız bu haftanın, köklerimizi ve ortak değerlerimizi hatırlamamıza vesile olması temennisiyle Türk Dünyası ve Toplulukları Haftası kutlu olsun!..
2 ay önce
27 ŞUBAT 2025 DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ İÇİN KARA BİR GÜN !
Çin'in işgalindeki Doğu Türkistan'da Türklere yönelik baskı,zulüm etnik ayırımcılık ve soykırım cinayetleriinden kaçarak 2014'te yılında Tayland'a sığınan ve o tarihten beri bu ülkede esir tutulan 48 Uygur Türkü'nden 40 kişi bu sabah 02,30 sıralarında İşgalci Çin makamlarına teslim edilerek ölüme gönderildiler.
Soykırımcı Çin Bangkok hava alanına özel olarak getirdikleri uçak ile 40 Uygur Türkünü direkt Kaşgar'a götürerek belirsiz ve karanlık bir sona mahkum etti. BM. İnsan Hakları Bildirisi, İnsan Hakları ile ilgili uluslararası yasalar Uygurlara sahip çıkan bir ülke olmadığı için geçersiz kaldı. Bugün bir kez daha anlaşıldı ki; Mazlum ve mağdur Uygur Türkleri şu fani dünyada sahipsiz ve onların insanı haklarını savunan yoktur. 09 Temmuz 2015'te yine 107 Uygur Türkü Bangkok Hava alanında Çin Polisine teslim edilmiş ve orada bulunan Türk STK.Mensubu Kardeşimiz Uygurların uçaklara bindirişlerini canlı yayında dünyaya duyurmuştu. Ramazan günü idi ve sabaha kadar kaderimden ve üzüntümden ağlamış ve uyuyamamıştım. 11 yıl sonra yine aynı deprasyon ve üzüntüyü tekrar yaşadık. Yaklaşık 2 aydır bu Kardeşlerimizin Çin'e teslim edileceği meselesi gündemde idi ve tartışılıyordu. Bu konuda devletimizden veya ilgili STK.larımızdan her hangi bir açıklama veya tepki geldiğini ben duymadım. 11 yıl sonra tüm dünyanın gözü önünde İnsanlık onurunu, bağımsız devlet olma şeref ve haysiyetini ve vicdanını Çin'e satan sözde Tayland Krallığı 2.kez bir insanlık suçu işlemiş ve insanlığın vicdanında mahkum olmuş ve lanetlenmiştir. 2014 yılında Tayland'a kaçan binlerce Uygur Türkünü ölümden kurtaran ve ülkemize getiren ve geçtiğimiz günlerde Gazze'de tutuklu 6 Taylandlı esiri Hamas'tan kurtararak Tayland'daki ailelerine kavuşturan Aziz Devletimiz bu insanı vicdanı duyarlılığını bu engin şafkat ve merhametini bu kez 40 Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur için ne yazık ki gösterememiştir.
Allah aziz devletimizi ilelebed payidar ve başını dik eylesin. Mazlumların tek sahibi ve koruyucusu onları yaratan Sonsuz kudret sahibi Ulug Tengri Sen Türkü koru..
Çin'in işgalindeki Doğu Türkistan'da Türklere yönelik baskı,zulüm etnik ayırımcılık ve soykırım cinayetleriinden kaçarak 2014'te yılında Tayland'a sığınan ve o tarihten beri bu ülkede esir tutulan 48 Uygur Türkü'nden 40 kişi bu sabah 02,30 sıralarında İşgalci Çin makamlarına teslim edilerek ölüme gönderildiler.
Soykırımcı Çin Bangkok hava alanına özel olarak getirdikleri uçak ile 40 Uygur Türkünü direkt Kaşgar'a götürerek belirsiz ve karanlık bir sona mahkum etti. BM. İnsan Hakları Bildirisi, İnsan Hakları ile ilgili uluslararası yasalar Uygurlara sahip çıkan bir ülke olmadığı için geçersiz kaldı. Bugün bir kez daha anlaşıldı ki; Mazlum ve mağdur Uygur Türkleri şu fani dünyada sahipsiz ve onların insanı haklarını savunan yoktur. 09 Temmuz 2015'te yine 107 Uygur Türkü Bangkok Hava alanında Çin Polisine teslim edilmiş ve orada bulunan Türk STK.Mensubu Kardeşimiz Uygurların uçaklara bindirişlerini canlı yayında dünyaya duyurmuştu. Ramazan günü idi ve sabaha kadar kaderimden ve üzüntümden ağlamış ve uyuyamamıştım. 11 yıl sonra yine aynı deprasyon ve üzüntüyü tekrar yaşadık. Yaklaşık 2 aydır bu Kardeşlerimizin Çin'e teslim edileceği meselesi gündemde idi ve tartışılıyordu. Bu konuda devletimizden veya ilgili STK.larımızdan her hangi bir açıklama veya tepki geldiğini ben duymadım. 11 yıl sonra tüm dünyanın gözü önünde İnsanlık onurunu, bağımsız devlet olma şeref ve haysiyetini ve vicdanını Çin'e satan sözde Tayland Krallığı 2.kez bir insanlık suçu işlemiş ve insanlığın vicdanında mahkum olmuş ve lanetlenmiştir. 2014 yılında Tayland'a kaçan binlerce Uygur Türkünü ölümden kurtaran ve ülkemize getiren ve geçtiğimiz günlerde Gazze'de tutuklu 6 Taylandlı esiri Hamas'tan kurtararak Tayland'daki ailelerine kavuşturan Aziz Devletimiz bu insanı vicdanı duyarlılığını bu engin şafkat ve merhametini bu kez 40 Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur için ne yazık ki gösterememiştir.
Allah aziz devletimizi ilelebed payidar ve başını dik eylesin. Mazlumların tek sahibi ve koruyucusu onları yaratan Sonsuz kudret sahibi Ulug Tengri Sen Türkü koru..
2 ay önce
Sessiz olun Doğu Türkistan yok oluyor
Doğu Türkistan'da insanlık ölüyor
Doğu Türkistan'da Türk'ler öldürülüyor
Doğu Türkistan'da müslümanlar öldürülüyor
Sessiz olun Doğu Türkistan'da kardeşlerimiz
katlediliyor
Doğu Türkistan'da insanlık ölüyor
Doğu Türkistan'da Türk'ler öldürülüyor
Doğu Türkistan'da müslümanlar öldürülüyor
Sessiz olun Doğu Türkistan'da kardeşlerimiz
katlediliyor