Logo
Bozkurt mahir
10 gün önce
TİMUR KOCAOĞLU
(Buhara cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu’nun oğlu)
Babasından bir hatıra….

TÜRKİYE'YE (ANAYURDA) KÜSMEMEK GEREKİR NE OLURSA OLSUN!
Sovyetlere Karşı faaliyetlerde bulunan ve buyüzden Moskova'nın baskıları üzerine, 4 Kasım 1938'de Başbakan Celal Bayar hükümeti Bakanlar Kurulu toplandığında, eski Buhara Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu'nun "Türkiya Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılarak onun yurt dışına çıkarılması" konusundaki hükümet kararını imzalarlar. 24 saat içinde de sivil polisler Osman Kocaoğlu'nun İstanbul'daki evine geerek, onun yüzüne "Artık Türk vatandaşı değilsiniz, Türkiye'de istenmiyorsunuz, 24 saat içinde Türkiye'yi terk etmeniz gerekir!" diye hükümet kararını ona bildirirler.
--- Cumhurbaşkanlığı sırasında 1921'de Anadoludaki Kurrtuluş Savaşı sırasında Buhara'nın altınlarının Rusya üzerinden Türkiye'ye gönderilmesini sağlayan Osman Kocaoğlu, bu Türk vatandaşlığından çıkarılması ve Türkiye'den kovulması konuusnda acaba o gün neler düşündü, hangi ruh halindeydi, bilmiyorum?
--- Ancak bu konuda bana birşey anlatmadı, yalnızca annem bana anlattı neler olduğunu! Osman Hoca bir Türkiye aşığıydı, sessizce bavulunu topladı ve Sirkeci'den trene binerek, eşi Hakime Hanıma ve tren istasyonuna gelmiş olan bir avuç arkadaşına veda ederek, Varşava (Polonya)'ya gitti, orada Kafkasya fatihi Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil, Tatar Türklerinin aydın önderi Ayaz İshaki ve eski Azerbaycan Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resülzade ile bir süre birlikte oldu.
--- 2. Dünya Savaşı başlamadan Osman Hoca İran'a geçti ve annem Hakime Hanım'ı da oraya getirtti. Dünya Savaşı sırasında İran'da kaldılar. Sonra, 1944 ortasında Türkiye hükümeti Osman Kocaoğlu'na Türk vatandaşlığını tekrar verince, eşi ve İran'da 1942'de doğmuş olan ablam Özay'ı alarak istanbul'a geri geldi. Osman Kocaoğlu'na Türk Vatandaşlığı yeniden verilmeseydi, belki de ben İran'da doğmuş olurdum :))
--- Osman Hoca 1968'de ölene kadar bana hem Türkistan hemde Türkiye sevgisini aşıladı, hiçbir zaman ona 1938'de yapılmış olan bu çirkin davranış dolayısiyle Türkiye'ye gücenmedi! İşte yurt sevgisi, Türkiye sevgisi böyle birşeydir! Yurda küsülmez!
Timur, 8 Haziran 2015
Resim: 1938'de Varşova'da sürgündeki Osman Kocaoğlu (sağda), solunda Kafkasya fatihi Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil ile Tatar Türklerinin aydın önderi Ayaz İshaki...
Bozkurt mahir
11 gün önce
Devlet gemi inşa mühendisi Fethi Algon'u 1946’da Tatvan'a yollar. Kocaman bir iç deniz, üzerinde hiç deniz taşımacılığı yok.
Fethi Algon eşini, iki oğlunu alır Kurtalan Ekpresi ile önce Siirt Kurtalan'a oradan da 8 saat (122 km) süren bir yolculukla Tatvan'a varır.
Vardıklarında manzara şudur Tatvan'da.
Yol yok
Okul yok
Elektrik yok
Su şebekesi yok
Türkçe bilen yok
Bakkal bile yok
Yok yok yok yok.
Fethi Algon önce tersaneyi kurar ve Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı yapacak gemilerin, kosterlerin, römorkörlerin üretimine başlar, iskelelerin yapımları da başlar eş zamanlı Gevaş, Ahlat, Erciş, Van ve Gevaş'ta.
Sene 1950’de Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı başlamıştır bile. Siirt Kurtalan'a gelenler karayolu ile Tatvan'a, oradan da göl çevresinde nereye gidecekse. Fethi Algon bakar ki herkes yakalayamıyor feribot saatlerini, der ki Denizcilik Bankası'na buraya otel lazım.
Bunun üzerine Doğu Anadolu'nun ilk ve tek dört yıldızlı oteli Tatvan'a inşa edilir vatandaş feribot beklerken rezil olmasın diye. İstanbul'dan Yalova'dan şefler, otel müdürleri getirilir personelinin eğitimi için. Otelin adı Denizcilik Bankası Oteli'dir. Bu arada tersane arazisi bir kampüs haline getirilir. 1950 gibi senede Van Gölü'nde yelken yapılır. Çevre illerden sayısız insan yelkenli izlemeye gelir.
Fethi Algon'a devletin gönderdiği paralar Diyarbakır üzerinden gelir. Çünkü en yakın Ziraat Bankası oradadır. Mecido isimli bir eşkiya yolda parayı getirenleri soyar, bütün paraları alır. Jandarma bile Mecido'ya bulaşmak istemez. Fethi Algon, Mecido'ya haber salar, gelsin görsün beni diye. Mecido bir eşkiyadır ama devletin adamı çağırmıştır sonuçta. Kalkar gider. Fethi mühendis derdini sorar. Mecido: “Adam vurdum, eşkiyayım diye kime bana iş vermez, ne yapayım” Fethi Algon, 1.90 boyundaki bu dev adama Tatvan tersane Kampüsü'nde bekçilik işi verir. Mecido eşkiyalığı bırakır. Karda tipide çocukları okula götürmek dahil her işe canla başla koşar. Tersanenin has adamı olur.
Tatvan'da okul yoktu, mühendis Fethi Algon'un oğlanlar okula başlayacak olunca kaymakama valiye çıkıp, okul konusunu dile getirir. Sene 1948'dir. Vali kaymakam yok öyle bir para bizde. Okulu yapın biz öğretmeni atayalım. Fethi Algon bulur buluşturur, tersane kampüsünde bir oda, kara tahtaya 25 öğrencinin eğitim alacağı bir derslik kurar, valiye kaymakama haber salar, atayın öğretmeni. Böylelikle Tatvan'ın ilk okulu açılır.
Öğrenci sayısı 25'dir. 23'ü Türkçeyi ilk defa okulda duyar. Fethi Algon ve ailesi 1959 senesine kadar Tatvan'da kalır ve bugün bile Bitlis il merkezinin daha önünde anılmasını sağlayan altyapıyı atarlar Tatvan'da. Sonra geldikleri yer olan İstanbul'a dönerler. Bozulan Türkçeleri nedeniyle çocukların lakabı artık kırodur İstanbul'da.
Oğlanlardan küçük olanı Atilla yıllar sonra Denizcilik Bankası'nda müfettiş olur. 1970ler filan. Tatvan denetlemesi vardır. Gönüllü olur. Yine Kurtalan Ekspresi ile Bitlis, Tatvan’a varır. 3 gece 4 gün. Tatvan'da babası zamanında açılan Denizcilik Bankası oteline yerleşir.
Resepsiyonda dev gibi ama beli bükülmüş bir adam vardır. Resepsiyonda kavga etmektedir. Üstü başı perişandır. Atilla zar zor tanır adamı. Babasının eşkiyalığı bırakıp işe aldığı eşkiya Mecido. Sarılırlar, ağlaşırlar, dertleşirler. Babası gittikten sonra gelenler ne yapıp edip, kovulmuştur Tatvan tersanesinden Mecido eşkiyadır, adam vurmuştur, katildir diye.
Oğlunun açtığı bakkal dükkanı geliri ile kıt kanaat geçinmektedirler Tatvan'da. Sorarım size? Fethi Algon da devlettir, sonrasında gelenler de? Bu devlet nasıl bir şeydir? Hele deyin bana. O değil de Fethi Algon'un torunu Burcu Algon bugün Azerbaycan yelken milli takımının koçu. Cumhuriyet'in yarattığı katma değer bugün Cumhuriyet'in sınırlarını aşıyor.
Yalnız nasıl zamanlarsa eşkiyası bile kalite. Öyle bir Türkiye’ymiş.

Yavuz Şen.
Bozkurt mahir
20 gün önce
OSMANLI'NIN SAVAŞARAK YIKTIĞI BAZI TÜRK DEVLETLER
Osmanlı İmparatorluğu, tarih boyunca birçok farklı Türk devletiyle savaşmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. **Akkoyunlular**: Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında özellikle 15. yüzyılın ikinci yarısında savaşlar yaşanmıştır. Bu savaşların en bilinenlerinden biri 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan arasında gerçekleşen Otlukbeli Savaşı'dır.

2. **Karakoyunlular**: Akkoyunlular gibi Karakoyunlular da Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgelerinde Osmanlı ile rekabet içinde olmuşlardır. Ancak doğrudan büyük çaplı savaşlardan ziyade, daha çok nüfuz mücadelesi yaşanmıştır.

3. **Memlükler**: Memlük Sultanlığı, 16. yüzyıla kadar Osmanlılar ile özellikle Suriye, Filistin ve Mısır bölgelerinde rekabet etmiş ve savaşmıştır. Yavuz Sultan Selim'in 1516-1517 yılları arasında yaptığı seferlerle Memlükler yenilmiş ve Memlük Devleti sona erdirilmiştir.

4. **Safeviler**: 16. yüzyıldan itibaren Osmanlılar ile Safevi Devleti arasında İran, Irak ve Kafkasya bölgelerinde yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Bu çatışmalar genellikle mezhep farklılıkları ve toprak rekabeti üzerinden şekillenmiştir. Çaldıran Savaşı (1514) bu çatışmaların en önemlilerindendir.

Bu Türk devletleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun genişleme döneminde karşılaştığı ve zaman zaman mücadele ettiği önemli aktörler arasında yer almaktadır.
BOZKURTBEY
22 gün önce
Dost ve Kardeş Ülke Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 107. Yılı Kutlu Olsun. 🇦🇿🇹🇷

Bağımsızlık Günü (Azerice: Müstəqillik Günü), eski adıyla Cumhuriyet Günü, Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nin 28 Mayıs 1918'de bağımsızlığını ilan ettiği gün olarak Azerbaycan'da kutlanan bir millî gündür. 1990 yılından beri resmî bayram olarak kutlanmaktadır. Bağımsızlık Günü hükûmet ve kamuoyu tarafından her yıl bayram olarak kutlanır. 2021 yılından önce Cumhuriyet Günü olarak kutlanırken kabul edilen bir yasa ile adı Bağımsızlık Günü olmuştur.

Azerbaycan'da bağımsızlık, 28 Mayıs 1918'de Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Milli Şura tarafından ilan edildi. Ülke, iki yıllık kısa dönemden sonra Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesi sonrası 18 Ekim 1991'de tarih sahnesinde yeniden bağımsız devlet olarak yerini aldı.

28 Mayıs 1918'de Mehmet Emin Resulzade'nin ‘’Bir Kere Yükselen Bayrak Bir Daha Yere İnmez” diyerek kaldırdığı bayrak her zaman dalgalanacaktır. 🇦🇿🇦🇿

"Sen bizimsen, bizimsen, durdukça bedende can, yaşa, yaşa, çok yaşa, ey şanlı Azerbaycan!"
Mehmet Emin Resulzade 🇦🇿🐺🇹🇷
☪︎ 𐱅𐰇𐰼𐰰 ☪︎
☾⛤
Bozkurt mahir
1 ay önce
ATA Parti Lideri
Namık Kemal Zeybek’ten
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a...
“Birisi Recep Tayyip Erdoğan’a öğretmeli:
1. Timur, Şah İsmail Türk Kağanlarıdır. İkisi de Yıldırım’dan, Yavuz’dan daha Türktürler.
2. Timur’la Yıldırımın, Şah İsmail ile Yavuz’un yaptıkları kardeş kavgasıdır. Türklük bilincinde olanlar geçmişe böyle bakarlar.
3. Timur, Türkistan Türklerinin övüncüdür. Ona çatmak Türkistanlıları incitir.
4. Şah İsmail Azerbaycan, İran Türklerinin başbuğudur. Ona söz söylemek, onlarla kavga başlatmak demektir. Hatayi (Şah İsmail) milyonlarca Bektaşi/Alevinin şiirlerini Cemlerde okuduğu kutlu ozandır. Türkiye Cumhurbaşkanın milyonlarca yurttaşı incitecek söz söylemesi doğru değildir.
5. Türk Devlet Birliği kurmak isteyen (istiyorsa) bir Türkiye Cumhurbaşkanı böyle sözler söylemez.
6. AKP Genel Başkanı yardımcısı Kürşat Zorlu! Hemen Genel Başkanı’na git! Bu sözlerini geri alsın!
7. Recep Tayyip Erdoğan bu gerçekleri bilerek o sözleri söylediyse… Sözün bittiği yerdeyiz, demektir.”
Bozkurt mahir
1 ay önce
KİM TÜRK DÜŞMANI?..
Filistin'in Kıbrıs Rum kesimi ile doğalgaz ortaklığı var. Akdeniz'de Türkiye'nin tam karşısında, hatta düşmanca...
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin Karabağ'ın Ermenistan toprağı olduğunu iddia ediyor, dahası Ermeni soykırımını tanıyor.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin Diyarbakır'a "Kürdistan'ın başkenti, PKK özgürlük savaşçılarıdır" diyor.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin, Doğu Türkistan'da Çin'in soykırım politikasını destekliyor, "Çin haklıdır" diyor hatta.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Son Karabağ savaşında İsrail Azerbaycan'a, Filistin Ermenistan'a açık destek vermişti.
Olsun, Filistin bizim kırmızı çizgimizdir!..
Filistin'e Arap dünyası sahip çıksın, onların tüyü bile kıpırdamıyor. Filistin benim kırmızı çizgim değil. Başıma daha saksı düşmedi.
Filistin dostları Türk düşmanıdır!.. Seçimde algı rüzgarının önünde kuru bir yaprak gibi savrulmayın!..
Ey Türk titre ve kendine dön!..
Alper Aksoy
Bozkurt mahir
1 ay önce
Pakistan-Hindistan Savaşı ve Türkiye ile Azerbaycan’ın Tarihî Sorumluluğu

Dr. Seyfullah Türksoy’un kaleminden…

7 Mayıs 2025 itibarıyla, Hindistan’ın “Operasyon Sindoor” kapsamında Pakistan ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’e yönelik başlattığı hava saldırıları, Güney Asya’da tansiyonu zirveye taşıdı. Hindistan, bu saldırıların, Pahalgam’da 26 kişinin hayatını kaybettiği terör eylemine misilleme olduğunu açıkladı. Pakistan ise saldırıları “savaş ilanı” olarak nitelendirerek sert karşılık verdi. İki nükleer gücün karşı karşıya gelmesi, uluslararası toplumda büyük bir endişe yarattı.

Bu kritik dönemde, Türkiye ve Azerbaycan’ın Pakistan’a destek vermesi, sadece stratejik bir hamle değil, aynı zamanda tarihî, kültürel ve ahlaki bir zorunluluktur. Bu dayanışmanın kökleri, yüzyıllara dayanan kardeşlik bağlarına ve ortak tarihî geçmişe dayanır.

1️⃣ Tarihî Kardeşlik: Osmanlı’dan Günümüze Uzanan Bağlar

Türkiye ve Pakistan arasındaki kardeşlik, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanır. Hint Müslümanları, Osmanlı Devleti’nin zor zamanlarında “Hilafet Hareketi” ile destek olmuş, İngiliz işgaline karşı İstanbul’u savunma kararlılığı göstermişlerdir. Bu hareket, Pakistan halkının Osmanlı’ya ve Türklüğe olan bağlılığının en somut göstergesidir.

Bağımsızlık sürecinde Pakistan, Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme politikalarını örnek alarak, genç cumhuriyetin reformlarını kendi ülkesine uyarlamıştır. Muhammed Ali Cinnah, Atatürk’ü bir lider olarak örnek almış, “Türkiye’nin başardığını biz de başaracağız” demiştir.

2️⃣ Babür İmparatorluğu: Hindistan Alt Kıtasındaki Türk Mührü

Pakistan topraklarında en güçlü Türk etkisi, Babür İmparatorluğu döneminde hissedildi. 1526 yılında Babür Şah tarafından kurulan imparatorluk, Hindistan alt kıtasının tamamına Türk-İslam medeniyetini taşıdı. Babürler, Türk kökenli bir hanedan olup, saray dili olarak Türkçeyi kullanıyordu. Lahor, Peşaver ve Multan gibi şehirlerde Türk yerleşim yerleri kuruldu ve bu kültürel miras günümüze kadar uzandı.

3️⃣ Pakistan’da Etnik Türkler: Karluklar, Hazaralar ve Türkmenler

Pakistan halkı içerisinde etnik Türk toplulukları bugün hâlâ varlığını sürdürmektedir:
• Karluk Türkleri: Orta Asya’dan göç eden Karluk Türkleri, Pakistan’ın kuzeyindeki Gilgit-Baltistan bölgesinde yaşamaktadır. Geleneklerini ve dillerini büyük ölçüde korumayı başarmışlardır.
• Hazara Türkleri: Pakistan’ın Belucistan eyaletindeki Quetta şehrinde yoğun olarak yaşamaktadırlar. Afganistan’dan göç eden Hazara Türkleri, Şii Müslüman kimlikleriyle bilinirler. Günümüzde de kültürlerini koruyarak sosyal hayatta önemli bir yer tutmaktadırlar.
• Türkmenler: Afganistan sınırına yakın bölgelerde yaşayan Türkmenler, geleneksel yaşam tarzlarını devam ettirirler. Özellikle kırsal bölgelerde, çadır kültürü ve Türkmen halıları hâlâ yaygındır.

4️⃣ Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan Üçgeni: Stratejik Ortaklık

Türkiye ve Azerbaycan, Pakistan ile stratejik düzeyde güçlü ilişkilere sahiptir.
• Savunma İşbirliği: Türkiye, Pakistan’ın savunma sanayisini güçlendirmek adına MİLGEM Projesi kapsamında savaş gemileri inşa etmektedir. Bu projeler, iki ülkenin savunma kapasitelerini artırırken ortak güvenlik stratejileri geliştirmelerini sağlamaktadır.
• Azerbaycan-Pakistan Dayanışması: Azerbaycan, Dağlık Karabağ Savaşı sırasında Pakistan’ın tam desteğini almıştır. Pakistan, Ermenistan’ı tanımayan tek ülke olarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne olan desteğini net bir şekilde göstermiştir. Bugün de Azerbaycan, Pakistan’ın Keşmir meselesinde yanında durmaktadır.

5️⃣ Uluslararası Hukuk ve Adalet Meselesi

Hindistan’ın Pakistan kontrolündeki Keşmir’e yönelik saldırıları, BM Kararları’na ve uluslararası hukuka aykırıdır. Keşmir, 1947’den bu yana çözülmemiş bir çatışma bölgesidir ve halkın iradesine saygı gösterilmesi gerekmektedir. Türkiye ve Azerbaycan, uluslararası platformlarda Pakistan’ın yanında durarak barışçıl çözüm arayışlarını desteklemelidir.

6️⃣ Kardeşlik ve Tarihî Sorumluluk

Türkiye ve Azerbaycan’ın Pakistan’a desteği, tarihî bağların bir gereği ve aynı zamanda stratejik bir zorunluluktur. Osmanlı döneminden bu yana süregelen kardeşlik bağı, Babürler döneminde güçlenmiş, modern çağda ise savunma ve diplomasi alanında stratejik ortaklıklara dönüşmüştür.

Bölgedeki istikrar ve barışın sağlanması, sadece Pakistan için değil, tüm Türk-İslam coğrafyası için önem arz etmektedir. Bu nedenle Türkiye ve Azerbaycan, tarihî sorumluluğunu yerine getirerek Pakistan’ın yanında durmalı ve bölgesel barış için öncülük etmelidir.
BOZKURTBEY
2 ay önce
Azerbaycan’ın İstiklal şairi Ahmed Cevad’ı doğumunun 133. yılında saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz...
Bozkurt mahir
2 ay önce
Trabzonlu bir yiğit ADAM vardı...
Bir istihbaratçı aynı zamanda Türk subayı idi... Bilge lider Aliya İzzetbegoviç sırp keskin nişancılarla başa çıkamıyordu, Türkiye'den giden ekibin başında bulunan Kemal Kahraman diye tanınan şahıs aslında o idi yaralandı ama keskin nişancıları da temizledi, aynı zamanda Kardak krizinde botlarla çıktığı seferde Yunan kayalıklarını Yunanlıların elinden alan bordobereli de o idi. Doğu Türkistanda uygurların yanında o vardı adı İSYANDI, Afganistanda adı KARTALDI Türk general raşit dostumu savunma bakanı yaptırdı, Azerbaycanda adı KÖROĞLUYDU, Azerbaycan ordusunun kurulmasında ermenilerle mücadelede ön saflardaydı, onun Türk istihbaratandaki adı HAYALETTİ. O Büyük kahraman... KAŞİF KOZİNOĞLU... vücuduna giren üç kurşun onu öldüremedi ama Fetullahçı savcı hakimler onu tutukladılar. Duruşmasına 8 gün kala esrarengiz bir şekilde öldürüldü. 13 kasım 2011de şehit edildi. Bu millet bu vatana hizmet etmiş evlatlarını hiçbir zaman unutmaz...

Mustafa Yazıcı
Bozkurt mahir
2 ay önce
Arapların Türklerle ilk karşılaşmaları halife Hz.Ömer zamanında 645 Yılında #İslam ordularının, #İran 'da #Sasani 'leri yenmelerinden sonra, #Kafkaslar bölgesinde #Araplar , #Horasan , #Mavera -ün nehir ve #Toharistan bölgelerinde #Hazar #Türk 'leri ve #Türgeş Türk'leri ile karşılaştılar...
652 yılında Halife Hz. Osman zamanında ise Hazar Türk'leri ile Arap'lar arasında ilk kez #Türk -#Arap savaşları başladı...
Halife #Osman emrindeki Arap orduları, Hazar Türklerinin topraklarına girip, #Derbent 'i alarak Başşehir olan #Belencer 'e dayandılar...
#Emevi 'lerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra, Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti...
Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emevi'ler döneminde yaşandı...
Mervan Bin Muhammed #Azerbaycan 'a vali tayin edildi. Arap'lar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler...
Araplar, başşehir Belencer ve büyük şehir Semender'i ve öteki Hazar şehirlerini ele geçirdiler...
Türkleri dağınık ve birbirleriyle yardımlaşamaz durumda yakalayan acımasız Emevi ordusu (Ebu #Kuteybe komutasındaki) yakalayabildiği tüm Türk'leri ya kılıçtan geçirdiler ya da her bir ağaca bir Türk asarak öldürdüler...
Ancak #Karaylar gibi #Litvanya 'ya kaçabilenler,
#Gagauz 'lar (Gök #Oğuzlar ) gibi #Rusya 'ya kaçabilenler, #Bulgar Türk'leri, #Macar Türk'leri ve öteki Avrupa'lı Türk'ler gibi Avrupa'ya kaçabilen hristiyanlar ve de Anadolu'ya kaçabilen Aleviler canlarını kurtardılar…
Asla müslümanlığı kabulllenmediler, genelde Araplara kızgınlıklarından #Karay Türkleri gibi topluca Musevi oldular...
Ya da gittikleri toprakların dinini kabullendiler...
Yüzlerce yıl sonrasında çoğunlukla asimile
oldular...!?
Bu dönemde Orta #Asya 'da #Göktürk 'ler egemenliği hüküm sürmekteydi. Birden fazla Göktürk devleti vardı…
Emevi'lerin genel valisi, Bağdat valisi Haccac (Zalim Haccac ) idi...
Emevi'lerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad,
674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Mavera-ün nehirin önemli şehirlerinden Buhara 'yı kuşattı...
Üç günde Buhara 'da pek çok Göktürk öldürüldü...
Buhara'nın Göktürk Melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi ve daha ağır kabul edilemez şartlar karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı...
Bu anlaşma sonucu olarak, Güney Göktürk'ler Emevi tutsaklığını kabul ettiler...
Güney Göktürk gençleri, Kurşun arap askeri oldular...
Arap'lar evli- bekâr istedikleri Güney Göktürk kadınlarını kendilerine cariye yaptılar...
İşe yaramayan öteki Türk'leri de, boyunlarına Damga vurup kendilerine Köle yaptılar ve istedikleri Göktürk'lüyü boyunlarına ip bağlayıp köle olarak alıp sattılar ve köle ticaretini yaptılar...
Bu tutsaklık 150 yıla yakın devam etti...
Hani Türkler için, “Türkler kılıçla Müslüman oldu ” derler ya…!!!
Keşke kılıçla müslüman olsaydık...
Tutsaklık anlaşmasıyla Kölelik yaparak, köle olarak alınıp satılarak, Göktürk Kadınları Araplara cariyelik yaparak müslüman oldular...
Yani Araplar Türkleri, insanlık dışı bir şekilde, zorla müslümanlaştırdılar...
Tarihte ilk defa bir ulus (Güney Göktürk'ler), sözleşme ile tutsaklığı kabul etti...
Araplar, Horasan valisi Ebu Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavera-ün nehir'i ve Batı #Türkistan 'ı ele geçirdiler...
Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Araplar tarafından yağmalandı...
Pek çok Türk öldürüldü...
Ebu Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar zayıflamaya başladılar...
Göktürk'lerin batı kanadında yer alan Türgeş Türkleri, Arapları çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Güney Göktürk'lerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745).
Güney Göktürk egemenliğinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çin'liler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır...
Bu dönemde Mavera-ün nehir (Irmağın öte yakası) bölgesinin savunmasını, Türgeş'lerin yerini alan Karluk Türk'leri üstlenmiştir...
Ancak bu mücadeleler 763 yılına kadar devam etmiştir...
763 yılında Emevi'ler yıkılıyor ama Güney Göktürk'ler öylesine kötürüm edilmişler ki, Öylesine köle yapılmışlar, ümmetleştirilmişler ki asla ayağa kalkamıyorlar...
Korkudan kıpırdayamıyorlar...
Emevilerin yerine, 763 de Abbasiler kuruluyor ve Abbasi devlet kararı alıp, Türk'lere kademeli olarak “İyi davranmak” kararı alıyorlar...
Devlet kararlarını Göktürklere anlaşma ile resmen bildiriyorlar...
800 yılları civarında fırsat bulan Göktürk'ler daha batıya, Anadolu'ya doğru kaçıp kurtuluyorlar...
“ Türkü öldürünüz, kanı helaldir ” Sözü kime aittir?
Arap Komutan Ebu Kuteybe'nin şu sözü meşhurdur.”
"Üç kelimelik ömrüm kalsa, (Uktülühü -uktülühü -uktülühü)" derim...
(Hepsini öldürün- hepsini öldürün- hepsini öldürün)
......ve gerçekten de hepsini öldürdüler...
Bu 645 yılından 800 yıllarına kadar süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
- 100 binin üzerinde Türk katledilmiştir.
-50 binin üzerinde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
- Şehirler yağmalanmış , “ganimet” diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
- Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamı”nda 40 bin kadar Türkün kafaları kesilerek 4 fersah (yak.24 km) yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.
(Tarihte böyle bir vahşetin örneği çok azdır.)
- Aynı şekilde “Curcan Katliamı”nda"da esir alınan yaklaşık 40 bin Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman tutulmamış, "Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
Tabari bunları hadislerinde açık açık anlatır.
- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
- Bu tarihi gerçekler "aman İslâma leke gelmesin, Islâm etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte, hiç bahsi bile geçmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir.
Bizim sahtekar dinciler,Türkler okuyup uyanmasin, islama zarar gelmesin diye...
Bazı cesur yazarlarda kaynakları ile kitaplar yazmıştır...
Arif TEKİN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Erdogan AYDIN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Zekeriya KİTAPÇI - (TÜRKLER ansiklopedisi
TABERİ tarihi. Arap Tarihçi.)
KAYNAK:
(İslâm, Alimi, Tarihi TABARİ. Cilt/ 3/ sayfa 343).
(Türklere yapılan Talkan ve Curcan Katliamı.
Tarih-i Taberi / Cilt 3)
BOZKURTBEY
2 ay önce
🎶 Türk Devletlerinin Marşlarına İlk Sözleriyle Kulak Verelim…
🇹🇷 Türkiye
"Korkma!"
(Korkma!)

🇦🇿 Azerbaycan
"Azərbaycan, Azərbaycan!"
(Azerbaycan, Azerbaycan!)

🇰🇵 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
"Korkma!" (Türkiye marşı kullanılıyor.)

🇰🇿 Kazakistan
"Алтын күн аспанымда"
(Altın güneş bayrağımda)

🇰🇬 Kırgızistan
"Ак мөңгүлүү аска зоолор"
(Ak karlı dağlar)

🇺🇿 Özbekistan
"Serquyosh hur oʻlkam, elga baxt, najot"
(Başı güneşli özgür yurdum, halkına mutluluk ve kurtuluş)

🇹🇲 Türkmenistan
"Türkmenistan, bagtyýarlygyň mekany"
(Türkmenistan, saadetin mekânı)

🎤 Her biri kendi milletinin özgürlüğünü, vatan sevgisini ve gururunu dile getiriyor…

❤️ Tek millet, yedi yürek!
BOZKURTBEY
2 ay önce
KKTC yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni iki devletli çözüm dışında bir çözüm için masaya oturtmak milli davamız olan Kıbrıs Davasına ihanettir.
Kimse bize "Devlet Aklı" muhabbeti yapmasın.
Acil yapılması gereken Azerbaycan ve Adada ikamet eden, 50.000 vatandaşı olan Rusya'yı 20 Temmuz'u dahi beklemeden, Kuzeyi kaldırarak KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ adıyla resmi olarak tanımalarını sağlamaktır.

Gerisi hikayedir, kandırmacadır be Gardaş.

SABİH SAMUR

#Kazakistan #Azerbaycan #Kırgızistan #Özbekistan #Türkmenistan Kan kardeşine sahip çık...❗
Bozkurt mahir
2 ay önce
İsrail, Türkiye’ye meydan okurken...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto ile ortak basın toplantısında, “Önümüzdeki dönemde Gazze'nin yeniden inşasında ve Filistin davasının savunulmasında Endonezya ile birlikte çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da, Antalya Diplomasi Forumu'nda konuştu ve Filistinlileri yerinden eden bir anlaşmaya Türkiye’nin evet demeyeceğini belirterek “Katar, Mısır ve ABD'nin öncülük ettiği ateşkes görüşmelerini destekliyoruz. Arap ligi tarafından kabul edilen Gazze'nin yeniden inşası planını destekliyoruz. İsrail'e Filistinlilerle barışma ve ateşkes ilan etme çağrısında bulunuyoruz.” dedi.

İki konuşmayı birlikte değerlendirirsek, Gazze’nin yeniden inşası ihale edilmiş de ihale Türkiye’ye verilmiş gibi bir tablo ortaya çıkıyor!

İhale Türkiye’ye verilmişse, hak edişleri kim ödeyecek? Arap ligi mi?

***

Bu arada Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’nun, “Gençken bir ikonum vardı, hayranlık duyduğum biri vardı; benim kahramanım benim ikonum Mustafa Kemal Atatürk'tü. Fatih Sultan Mehmet de idol ve kahramanlarımdan biriydi. Sadece Endonezya'da değil. Ben küresel güneyden bahsediyorum. Özellikle gelişmekte olan ülkelerden bahsediyorum. Tüm bu ülkelerde Mustafa Kemal bir idoldür ve bir örnektir, cesaretin bir temsilidir. Bir lider örneğidir, bir vatansever örneğidir. Bir vazgeçmeme örneğidir. Azim örneğidir.” sözleri TRT tarafından verilmedi ve Erdoğan-Dem Parti görüşmesi haberine geçildi!

Ne hazindir ki bugünkü Türkiye, açıkça söyleyemeseler de Atatürk’e kin güdenler tarafından yönetiliyor!

***

Bugünlerde bütün önemli haberler, İsrail etrafında oluşuyor! Jerusalem Post gazetesinin “İsrail'den Türkiye'ye: Suriye'deki asker konuşlandırmasında değişiklik, kırmızı çizgimizdir” başlıklı haberinde “Azerbaycan’da Türkiye ve İsrail heyetleri arasında yapılan görüşmelerde, tarafların bölgedeki çıkarlarını ortaya koyduğu ve güvenlik istikrarının sağlanması amacıyla diyaloğun sürdürülmesi konusunda mutabakata varıldığı belirtildi. Bir kaynak, İsrail'e tehlike oluşturacak herhangi bir eylemin Suriye hükümetini de riske atacağını söyledi” denildi.

İsrail, Hama’da Türkiye’nin hava savunma sistemi kurmak istediği askeri üssü bombalamıştı...

washingtoninstitute’de yayınlanan analizde ise “Ankara, Şam ile daha derin siyasi, ekonomik ve askeri iş birliği peşinde koşarken, İsrail'in sınır ötesi askeri müdahaleleri artıyor ve yetkililer Suriye'de silahsızlandırılmış bir bölge kurmak istediklerini belirtiyorlar. Washington ise şu anda Şara'nın eski bir cihatçı olarak görülmesi gerektiğine inananlar ile onunla etkileşime girmeye değer olduğuna inananlar arasında bölünmüş durumda. Dışişleri Bakanlığı, Washington'ın ülkeye uyguladığı Esad dönemi yaptırımlarını kaldırabilmesi için Şam'ın karşılaması gereken kriterlerin bir listesini yayınladı; o zamana kadar ABD yaptırımları ekonominin yeniden inşası önünde önemli bir engel olmaya devam ediyor.” denildi.

***

Milli Savunma Bakanlığı eski genel sekreteri Ümit Yalım, Yunan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dimitrios Choupis’in, 3 Nisan 2025’de Aydın İl sınırları içinde bulunan Bulamaç Adası’na, 04 Nisan 2025’de de Muğla İl sınırları içinde bulunan Kalolimnoz ve Keçi adalarına gelerek Yunan bayrağı altında Türkiye’ye meydan okuduğunu açıkladı.

Yalım, “Genelkurmay Başkanı Metin Gürak, 04 Nisan 2025’de, İspanya’da NATO Birleşik Hava Harekât Merkezi’nde brifing alırken, Mevkidaşı Yunan Genelkurmay Başkanı Dimitrios’u taşıyan Yunan Askeri Helikopteri, Türk Hava Sahasını ihlal ediyordu.” dedi.

Ayrıca Ege´de düzenlenen Iniochos 2025 hava tatbikatına, ABD ve Yunanistan öncülüğünde İsrail, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kıbrıs Rum Kesimi, Hindistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Polonya, Slovenya ve İspanya katıldı.

Şalom gazetesi, “Tatbikatın amacı, Doğu Akdeniz’de istikrarı sağlamak ve ticaret yollarının güvenliğini garanti altına almak olarak açıklandı. Ancak organizasyonda Türkiye'nin yer almaması, bölgesel güç dengeleri açısından dikkat çeken bir gelişme oldu.” diye yazdı.

Türkiye, Ege’de Mavi Vatan’ı da kendi adalarını da fiilen bırakmış durumda...

***

Toparlayalım... İsrail, ABD ve İngiltere desteğinde, Filistin’de, Suriye’de ve Ege’nin her yerinde Türkiye’ye meydan okuyor. Yunanistan, Türk adaların işgal etti, hava sahasını ihlal ediyor ve Kıbrıs Rum Kesimi, Türk Cumhuriyetleri tarafından Kıbrıs devleti olarak tanındı!

Bu aşamada PKK, Suriye’deki MOSSAD destekli SDG’ye yani YPG’ye katıldı bile. Bunu açıklayan da Hakan Fidan’dır. Fidan, “PKK'nın 2 bine yakın kadrosu şu anda SDG yönetiminin tepesinde oturuyor.” demişti.

Türkiye, dört bir taraftan sıkıştırılırken Erdoğan, Gazze’yi yeniden inşa etmekten söz ediyor!

Arslan Bulut
12 Nişan 2025
Yeniçağ Gazetesi
Bozkurt mahir
3 ay önce
TAKSİM CUMHURİYET ANIT’INDA ATATÜRK’ÜN YANINDA Kİ RUSLAR !!!...
***
Belki bilmezsiniz ama Taksim Cumhuriyet Anıt’ında Atatürk’ün yanında iki Rus yer almaktadır.
Bu kişiler ünlü Rus mareşal Kliment Voroşilov ile ünlü Soviyet KGB kurucusu Mihail Frunze.
Bu kişiler Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunda oynadıkları önemli rolü Atatürk’ün özel emri ile tüm gelecek nesiller için asla unutulmasınlar diye burada yer almaktadırlar.
Ne yazık ki günümüzün Türk nesli bu kişilerin ne adlarını biliyor ne de ne yaptıklarını.
16 mart 1921 yılında özel törende Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyet’i ile Türkiye arasında “Dostluk ve kardeşlik sözleşmesi” imzalanmıştır.
Bu sözleşmeye göre henüz kurulmamış Türkiye Cumhuriyet’ine Türk milletinin yabancı istilacılardan özgürlüğünü kazanabilmesi için 1878 yılından beri Rusya sınırlarına dahil edilen Kars, Ardahan ve Artvin bölgeleri verilmiştir.
Sözleşmeye göre Rusya Türk halkına 10 milyon altın ruble ile askeri mühimmat hibe edecekti
Ağustos 1921’de Rusya Mikail Frundze’yi Türkiye’ye elçi olarak atamıştır.
Frundze Türkiye’de Aralık 1921 ile Ocak 1922 tarihleri arasında bulunmuştur.
Türkiye’nin bulunduğu ağır ekonomik durumunu ve içinden çıkamadığı savaşı Rus halkına ve Sovyet yönetimine ileten Frundze acilen Türk halkı için yardımının arttırılmasını istemiştir.
Rusya bulunduğu ağır ekonomik durumuna henüz yeni biten iç ve dış düşmanlara karşı verilen savaşa rağmen Frundze’ye kulak vermiş ve yardımını esirgememiştir.
S. Aralov yazdığı hatıra kitabında Türkiye’ye gitmeden önce Lenin’in kendisine söylediği sözleri şöyle vermektedir.
Lenin:
“Türk halkı özgürlük savaşını vermektedir. Merkez Komitesi oraya savaş sanatını bildiğiniz için yolluyor”.
Yabancı istilacılara karşı geçilecek taaruz öncesi hazırlık aşamasında 1922 Mart-Nisan aylarında Mustafa Kemal’in davetlisi olarak elçi S. Aralov, askeri ataşe K. Zvonaryov ve Azerbaycan elçisi İbrahim Abilov’un katılımı ile tüm Türk silahlı kuvvetleri denetimden geçmiştir.
Misafirler kara ve atlı birlikleri ziyaret etmiş, iki ordunun komuta merkezlerine gitmiş, Konya’da bulunan yedek ordunun denetiminde bulunmuşlardır.
Misafirlerin katılımı ile Türk Silahlı kuvvetlerin ilk yıldönümü kutlaması gerçekleşmiştir. Kutlamalardan sonra misafirler Türk askerlerine hediyeler dağıtmıştır.
Hediyelerin üstünde Türkçe olarak “Sovyet Kızıl Ordusundan Türk Askerine” diye bir yazı bulunuyormuş.
16 Mart 1921’de imzalanan sözleşme çerçevesinde taarruz öncesi 1921-1922 yıllarında Rusya’nın Novorossiysk, Tuapse ve Batum limanlarından Türkiye’ye 39 bin adet tüfek, 327 adet makineli tüfek, 54 top, 63 milyon tüfek mermisi, 147 bin top mermisi, giysiler vs getirilmiştir.
Bunun dışında Rus Beyaz ordusunun 1918’de doğu sınırlarda bıraktığı tüm askeri muhhimat da Türkiye’ye getirilmiştir.
1921 yılında iki savaş gemisi “Jutkiy” (Korkunç) ile “Jivoy” (Canlı) Türkiye’ye hibe edilmiştir.
Rusya Hükümeti Ankara’da hala Makine Kimya olarak bilinen mermi üretim fabrikasının kurulması için tüm gerekli donanımı hibe etmiştir.
Donanım ile birlikte çok miktarda hammadde de getirilmiştir ve Türk işçilere eğitim verilmiştir.
Bunun dışında Moskova’da imzalanan sözleşmeye göre Türkiye halkına vaad edilen 200,6 kg saf altın Sovyet diplomatik misyonun başında bulunan Y. Upmal-Angarskiy tarafından Türkiye Hükümetine teslim edilmiştir.
Mikail Frundze yetim kalan Türk çocuklarının barınması için kurulacak olan yetimhaneler için 100 bin altın ruble Türkiye Hükümetine Trabzon’da teslim etmiştir.
S. Aralov ise Nisan 1922’de Türk Silahlı Kuvvetlerine ayrıca tipografi ve sinema aparatları için 20 bin lira hibe etmiştir.
Aynı zamanda Aralov Rusya Hükümeti tarafından vaad edilen 10 milyon altın ruble yardımının son 3.5 milyonluk kısmını da Türkiye’ye geldiğinde beraberinde getirmiştir.
İki halkın kardeşlik bağları Lozan ön görüşmelerinde ve Lozan antlaşması esnasında daha da pekileşmiştir.
SSCB Hükümeti
(Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin Birliği) 1922-23 yıllarında Türkiye’nin boğazlar üzerindeki tek başına hakim olması gerektiğinin tezini savunarak Türkiye’ye destek çıkmıştır.
Lozan antlaşmazından sonra Türkiye bağımsızlığını kazanmış tüm yabancı istilacıların Türkiye’den çekilmesi sağlanmıştır.
TBMM Mustafa Kemal Atatürk’ü ilk Cumhurbaşkanı seçmiştir.
31 Ekim 1923’te SSCB Merkez Komitesinin başkanı M. Kalinin (Dönenmiş SSCB başkanı) Atatürk’e yolladığı teleğramda şunları söyledi:
“Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin Birliği halkları adına nihayi olarak despot monarşi rejiminin kalkması ve Türkiye Cumhuriyet’inin kurulması dolayısıyla kardeş Türk milletini ve dost Türkiye hükümetini sıcakça selamlıyorum.
Sizi, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’yi, yabancı istilacılara karşı kahramanca savaşan Türk milletinin üstün yetenekli yönetici olarak Türkiye Cumhuriyet’inin Cumhurbaşkanı seçildiğiniz için tebrik ediyorum.
Eminim ki, asla bağı kopmayacak halklarımız arasındaki dostluk zaman içerisinde gittikçe pekişecektir ve iki devletin de gelişmesine vesile olacaktır.”
Ağustos 1928’de açılan Türkiye Cumhuriyet Anıtı gelecek nesiller için Türkiye Cumhuriyet’inin kurucuları yer almıştır. İşte Atatürk’ün sağında yer alan Türk halkının kahramanları, Türkiye Cumhuriyetin kurucuları arasında yer alan Kliment Voroşilov il Mikail Frundze:
Surits zamanında Voroşilov ziyareti esnasında SSBC ile Türkiye arasında dostluk ve işbirliği sözleşmesi imzalanmıştır.
Bir çok kültürel ve siyasi gelişmelerde Türkiye ve SSCB birlikte hareket etmiştir.
Yeni bağımsız devletlerin gelişmesi adına, emperyalizm ve kapitalizm’den bağımsız olmak için SSCB birçok devlete elinden gelen yardımı üstlenmiştir. Sadece Türkiye’de Atatürk zamanında SSCB desteği ile birçok hafif ve ağır sanayi fabrikaları kurulmuştur.
İsmet İnönü’nün başında bulunduğu heyet 25 Nisan 1932’de SSCB’yi ziyaret eder.
Kendisi burada 15 gün boyu 70 fabrikayı ziyaret ederken yanında bulunan tekstil uzmanları Şerif Onay ile Kamil İbrahim SSCB’de ta 9 Hazirana kadar kalarak SSCB’nin endüstrisini incelemişlerdir.
Heyetin Stalin’den istediği yardım kısa zamanda Türkiye’ye ulaşmıştır.
SSCB kardeş Türk halkının kalkınması için gerekli çalışmaları tespit edecek heyeti göndermiştir.
SSCB Devlet Gelişmesinin Planlama Enstitüsü başkanı Prof. Orlov’un başındaki heyet Türkiye’ye gelerek 22 Eylül 1932’de raporunu hazırlamıştır ve sunmuştur.
Gitmeden önce İstanbul Üniversitesinde konferans veren Orlov şunları söyledi:
“Sevinçle emin oldum ki aklı ile enerjileri ile eğitimi ile Türk mühendisleri ne bizden ne de başka ülkelerdeki mühendislerden farklı değildir.
Kendileri bize gayet iyi yardımcı olmuştur.
Neden Avrupa’dan mühendis çağırdığınızı açıkçası anlamış değilim.”
21 Ocak1934’te imzalanan sözleşme ile SSCB Türkiye’ye verdiği 20 yıllık faizsiz kredi ile daha önce Prof.Orlov tarafından belirlenen Nazilli (Denizli) ve Kayseri mevkilerinde iki tekstil fabrikası kuruluşu kararlaştırılmıştır. Fabrikalar Sovyet mühendisler tarafından kurulmuş tüm teçhizat Rusya’dan getirilmiştir. Atatürk fabrikaların açılışını ölümünden bir ay önce yapmıştır.
Türkiye o dönemde Osmanlı’dan kalan borçların ağır yükü altında kalmıştır.
SSCB halklarının yardımı ile Türkiye ekonomisi ilk defa nefes almıştır.
SSCB Hükümeti yaptığı tüm yardımları para karşılığı değil barter yani değiş tokuş şeklinde yapmıştır. SSCB yaptığı yardımlar karşılığında Türkiye’nin ürettiği ürünleri almaya kabul ederek Türkiye’nin bu ürünleri dış pazarda satma zorluğundan kurtarmıştır.
Türkiye eski sanayı bakanı Mehmet Turgut 1964’te yazdığı kitapta bu antlaşmayı Türkiye’de devletçiliğin başlangıcı olarak nitelendirmiştir.
Fabrikalar Türkiye’deki ilk tekstil fabrikaları olmuştur. Fabrikalar kurulurken SSCB’de eğitim gören Türk işçileri ve mühendisleri kısa zamanda fabrikayı çalıştırır hale gelmişlerdir.
Aynı dönemde nihayı olarak TC Merkez bankası da Sovyetlerin yardımı ile kurulmuştur.
Daha önce bu görevi üstleyen Ottoman bankası yabancıların elinde idi.
Sonraki dönemlerde SSCB benzer antlaşmalar çerçevesinde ta 1980lerin sonuna kadar Türkiye’de İskenderun, Karabük demir çelik fabrikaları dahil ilk demir çelik fabrikalarını, ilk petrol arıtım fabrikası TÜPRAŞ’ı, Mersin ve İskenderun limanları dahil bir çok liman, ilk Alüminyum fabrikasını, ziraat sanayisi, tarımcılık sanayisini ve bir çok alanda daha Türk halkının yardımına koşmuştur.
Sovyetler sayısı 50 bini geçen Türk mühendisini ve işçisini eğitmiştir.
(Mehmet Ali Tümer den alıntıdır)
**********
ANITIN VE RUSLARIN HİKAYESİ !!!...
94 yılı aşkın süredir Taksim Meydanı'nda durmasına rağmen birçok kitap, dergi hatta ansiklopedilerde bile o iki generalin ismi yoktu. "Popüler Tarih Dergisi" Ağustos 2002 sayısında, yıllardır saklanan bu gerçeği/sırrı yazdı: Taksim Anıtı'nda, Atatürk'ün arkasında iki Sovyet generali duruyor:
General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov...
Taksim'deki Cumhuriyet Anıtı'nın açılışı 1928 yılında gerçekleştirildi.
Tasarımı İtalyan heykeltıraş Pietro Canonic
BOZKURTBEY
4 ay önce
6 Mart 1955
Azerbaycan Cumhuriyeti kurucu
Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resulzade Beyi
saygı ve minnetle anıyoruz..

Ruhu Şad Olsun..🇹🇷🇦🇿

Hiçbirşey Bulunamadı!

Üzgünüz, ancak {{search_query}} arama sorgunuz için veritabanımızda hiçbir şey bulamadık. Lütfen başka anahtar kelimeler yazarak tekrar deneyin.