16 saat önce
CENGİZ HAN'IN MİLLİYETİ...
Cengiz Han'ın tarihle ilgilenen herkesin kafasında soru işareti olan mıllıyetının ne olduğu konusu Ukraynalı ünlü tarihçi Vladimir Belinskii'nin ortaya koyduğu iddialarla yeniden gündeme geldi.
Peki Cengiz Han Türk mü?
Yoksa Moğol mu?
İşte bu sorunun cevabı...
Büyük savaşçı ve komutan Cengiz Han’ın hayatını araştırmaya tüm ömrünü adayan ünlü tarihçi Vladimir Belinskii, iddasına kanıt olarak Cengiz İmparatorluğunun esasen 4 boyun oluşturduğunu ve bu boyların Türk boyları olduğunu ortaya koydu.
Ukraynalı ünlü tarihçi Vladimir Belinskii Cengiz Han’ın Moğol olmadığını, aksine Türk olduğunu iddia etti.
Büyük savaşçı ve komutan Cengiz Han’ın hayatını araştırmaya tüm ömrünü adayan ünlü tarihçi Vladimir Belinskii, iddasına kanıt olarak Cengiz İmparatorluğunun esasen 4 boyun oluşturduğunu ve bu boyların Türk boyları olduğunu ortaya koydu.
Bu boylar, Kıyatlar, Kereyler, Naymanlar ve Merkitler...
Cengiz Han’ın babası Esugey Bahadır Kiyat boyuna mensup birisi idi.
Cengiz Han’ın eşi Börte’nin boyu ise Kongırat.
Vladimir Belinskii, tüm imparatorluğun Türkçe konuştuğunu ve Cengiz Han’ın gerçek adının “Temirçın” olarak okunması gerektiğini iddia ediyor.
Büyük imparatorun Türk olduğunu ispat noktasında ünlü tarihçinin başka iddiaları da var.
Doğuya yapacağı büyük sefer öncesinde bütün Türk boyları Cengiz Han’ın buyruğu altında birleşti.
Bunun içindir ki Kazakistan coğrafyasında Cengiz Han’ın ordusu ile göçebe Türkler arasında hiç sorun yaşanmadı.
Cengiz İmparatorluğunun daha kurulduğu yıllarda Ak-Naymanlar ve diğer boylar onun içinde yer alıyordu.
Bu bakış açısını ünlü Rusyalı tarihçi Hacı Murat’da savunuyor.
Ona göre, Cengiz Han Altay menşeyli Türk boylarının mensubu. Ünlü tarihçinin tahminine göre, büyük imparatorun Çin’e yaptığı meşhur seferi öncesinde, imparatorluğa Moğol boyları da dahil oldu.
Vladimir Belinskii ve Hacı Murat’ın Cengiz Han’ın Türk olduğu yönündeki iddialarına delil olarak ortaya koydukları “Cengiz Han İmparatorluğu’nda kullanılan metal paranın üstünde Türkçe yazması.”
görüşü ise aslında gayet açık bir ispat niteliğinde...
Cengiz Han'ın tarihle ilgilenen herkesin kafasında soru işareti olan mıllıyetının ne olduğu konusu Ukraynalı ünlü tarihçi Vladimir Belinskii'nin ortaya koyduğu iddialarla yeniden gündeme geldi.
Peki Cengiz Han Türk mü?
Yoksa Moğol mu?
İşte bu sorunun cevabı...
Büyük savaşçı ve komutan Cengiz Han’ın hayatını araştırmaya tüm ömrünü adayan ünlü tarihçi Vladimir Belinskii, iddasına kanıt olarak Cengiz İmparatorluğunun esasen 4 boyun oluşturduğunu ve bu boyların Türk boyları olduğunu ortaya koydu.
Ukraynalı ünlü tarihçi Vladimir Belinskii Cengiz Han’ın Moğol olmadığını, aksine Türk olduğunu iddia etti.
Büyük savaşçı ve komutan Cengiz Han’ın hayatını araştırmaya tüm ömrünü adayan ünlü tarihçi Vladimir Belinskii, iddasına kanıt olarak Cengiz İmparatorluğunun esasen 4 boyun oluşturduğunu ve bu boyların Türk boyları olduğunu ortaya koydu.
Bu boylar, Kıyatlar, Kereyler, Naymanlar ve Merkitler...
Cengiz Han’ın babası Esugey Bahadır Kiyat boyuna mensup birisi idi.
Cengiz Han’ın eşi Börte’nin boyu ise Kongırat.
Vladimir Belinskii, tüm imparatorluğun Türkçe konuştuğunu ve Cengiz Han’ın gerçek adının “Temirçın” olarak okunması gerektiğini iddia ediyor.
Büyük imparatorun Türk olduğunu ispat noktasında ünlü tarihçinin başka iddiaları da var.
Doğuya yapacağı büyük sefer öncesinde bütün Türk boyları Cengiz Han’ın buyruğu altında birleşti.
Bunun içindir ki Kazakistan coğrafyasında Cengiz Han’ın ordusu ile göçebe Türkler arasında hiç sorun yaşanmadı.
Cengiz İmparatorluğunun daha kurulduğu yıllarda Ak-Naymanlar ve diğer boylar onun içinde yer alıyordu.
Bu bakış açısını ünlü Rusyalı tarihçi Hacı Murat’da savunuyor.
Ona göre, Cengiz Han Altay menşeyli Türk boylarının mensubu. Ünlü tarihçinin tahminine göre, büyük imparatorun Çin’e yaptığı meşhur seferi öncesinde, imparatorluğa Moğol boyları da dahil oldu.
Vladimir Belinskii ve Hacı Murat’ın Cengiz Han’ın Türk olduğu yönündeki iddialarına delil olarak ortaya koydukları “Cengiz Han İmparatorluğu’nda kullanılan metal paranın üstünde Türkçe yazması.”
görüşü ise aslında gayet açık bir ispat niteliğinde...
1 gün önce
ÖMER TARIK YILMAZ / İstanbul’da Merakla Beklenen Görüşmeler: Ukrayna’dan Gelen Çarpıcı İddia ve Rusya’nın Şartları https://tarikhaber.com/kos...
1 gün önce
İstanbul'da ne konuşulduğu merak ediliyordu! Ukrayna'dan çarpıcı iddia: İşte Rusya'nın şartı https://tarikhaber.com/hab...
2 gün önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri, İstanbul'daki müzakerelerde 'esir takası' konusunda anlaşmaya vardı https://tarikhaber.com/hab...
4 gün önce
Gözler İstanbul'da! İşte Ukrayna-Rusya müzakerelerinin tüm detayları https://tarikhaber.com/hab...
5 gün önce
ÖMER TARIK YILMAZ / Rusya-Ukrayna Görüşmeleri: Trump ve Putin'in İstanbul Planlarının İptali Üzerine Bir Değerlendirme https://tarikhaber.com/kos...
5 gün önce
Son dakika: Açıklamalar peş peşe geldi! Trump ve Putin, Rusya-Ukrayna görüşmeleri için İstanbul'a gelmeyecek https://tarikhaber.com/hab...
5 gün önce
CANTURİ'NİN EŞİ
1812 Vatanseverlik Savaşı ve Rus Ordusunun 1813-1814 Dış Seferleri sırasında Başkurtistan'da 20 Başkurt, 2 Teptyar ve 2 Mişar alayı kurulmuş, bu alaylar Napolyon'un ordularının Rusya'dan kovulması ve Avrupa'nın kurtuluşunda rol oynamışlardır.
Alman ressam Jugel'in "20 Şubat 1813'te Berlin'de İlk Kazaklar" adlı çiziminde, Don Kazakları ve Başkurtlardan oluşan düzensiz süvarilerin birleşik bir müfrezesini görüyoruz. Bunlardan biri demir miğfer giymiş, mızrak, kılıç, oklu yay ve kemerine sıkıştırılmış bir tabancayla silahlanmış. İkincisi yüksek üstlü geleneksel yuvarlak bir şapka takıyor, üçüncüsü ise malakhai (kolaksin) takıyor. Bunların arasında bir de kadın görüyoruz. Bu, birçok Başkurt'un eşlerini seferlere götürdüğü bilgisini doğruluyor, özellikle bu, yerel tarihçi ve yayıncı Vasili Zefirov'un 19. yüzyılın ortalarında kaydettiği "Başkurt Canturi Hikâyeleri"nde belirtiliyor:
“Kibitkada bir şey fark ettim: zincir postaydı - Başkurtların eski savaş kıyafeti. Tamamen çelik halkalardan oluşuyor, ancak dördüncüsüyle birbirine bağlanan üç halkanın bütünün yalnızca bir halkasını oluşturduğunu belirtmek gerekir; bir kişiyi baştan bele kadar kaplar; giymeye çalıştım, ancak başaramadım: yaklaşık iki pud ağırlığındaydı ve bir tüfek mermisinin bu zincir postayı ancak yakın mesafeden delebileceğini düşünüyorum.
— Şu anda bu savaş kıyafetini kullanıyor musunuz? - Diye sordum.
"Hayır efendim," diye cevapladı Canturya, "bizim yakışıklı adamlar artık kumaş ceketler, şapkalar giyiyorlar ve ağır zincir zırh giyme alışkanlıklarını kaybettiler." Eskiden Başkurtlar böyle değildi: Sefer emri verirlerdi, sırtlarına zincir zırh giyerlerdi, üstüne mavi bir kaftan, başına beyaz bir şapka, sırtında oklu bir sadak, kemerine takılı bir kılıç, elinde bir mızrak olurdu ve komutanın emrettiği yere giderlerdi. Bu birlik içinde Fransızlarla ve onların büyük şehri Paris'le savaş halindeydim.
"Peki," diye sordum, "Paris iyi mi?"
- Muhteşem bir şehir, çok muhteşem bir şehir! Gülerek ekledi, oradaki kadınlar sadece yakşi. Yalnız karım beni tek başıma yürüyüşe çıkarmıyordu... Kurnaz bir ihtiyar kadın.
"Bir eş gibi," diye sözünü kestim, "savaşta mıydı?"
— Öyleydi ve bir madalyası vardı.
— Bu olabilir mi? Sonuçta bir savaş var!
“Ne efendim,” dedi yaşlı adam, “bizimle şaka mı yapıyorsunuz?” Kızlarımın at sırtında nasıl gezdiklerini gördün, ellerinde sadece bir mızrakla, tam bir Kazak gibiler, her cüretkarı atından düşürürler.
Çay içerken konu tekrar Fransız seferine geldi. Canturya çok ilginç hikayeler anlattı. Esprilerle tatlandırılmış sade anlatımını beğendim...
“Ordumuz,” diye anlatmaya başladı Canturya, “çok hızlı bir şekilde Drizden’e doğru hareket ediyordu… Nerede olduğunu hatırlamıyorum ama yaklaşık elli kişi nöbete alınmıştı. Nasıl kaçırdığımızı bilmiyorum ama şafak vakti yanımıza yaklaşık 20 Fransız geldi, göğüslerinde çelik levhalar vardı (muhtemelen Fransız şövalyeleri); Atlarımıza atladık, mızraklarımızı eyerlerimize bastırdık ve bir çığlıkla kötü adamlara doğru koştuk. Altımdaki at canlıydı, birini delip geçtim ve mızrağı çoktan çıkarmıştım ki, diğeri, bir köpek, bana kılıcıyla sertçe vurdu, zincir posta dayanamadı ve attan düştüm, omzum koptu ve huşumu kaybettim. Kendime geldiğimde yoldaşlarımın yarısının öldürüldüğünü ve geri kalanının bağlandığını gördüm. Karım yanımda değildi ve artık bu dünyada olmadığını düşündüm. Bizi atlara bindirdikten sonra esir aldılar. Yaklaşık bir buçuk saat sonra, tam yüz Don Kazakları aniden ormanın arkasından fırlayıp bizi her taraftan kuşattılar. Sadece 12 tane kalmış olan Fransızlar korkup af dilediler. Eşim Don Kazakları ile birlikteydi ve meseleyi anlattılar: ilk savaşta kadınım bizimkinin dayanamayacağını anlayıp savaş alanından sıvıştı ve ana müfrezeye haber verdi. Evet, o olmasaydı artık memleketimde ziyafet çekemezdim. "Güzel bir kadın, söylenecek bir şey yok..."
Fotoğrafta: Dresden yakınlarındaki 15. Başkurt Alayı'na bağlı bir Başkurt.
Sanatçı A. Kuzhin.
1812 Vatanseverlik Savaşı ve Rus Ordusunun 1813-1814 Dış Seferleri sırasında Başkurtistan'da 20 Başkurt, 2 Teptyar ve 2 Mişar alayı kurulmuş, bu alaylar Napolyon'un ordularının Rusya'dan kovulması ve Avrupa'nın kurtuluşunda rol oynamışlardır.
Alman ressam Jugel'in "20 Şubat 1813'te Berlin'de İlk Kazaklar" adlı çiziminde, Don Kazakları ve Başkurtlardan oluşan düzensiz süvarilerin birleşik bir müfrezesini görüyoruz. Bunlardan biri demir miğfer giymiş, mızrak, kılıç, oklu yay ve kemerine sıkıştırılmış bir tabancayla silahlanmış. İkincisi yüksek üstlü geleneksel yuvarlak bir şapka takıyor, üçüncüsü ise malakhai (kolaksin) takıyor. Bunların arasında bir de kadın görüyoruz. Bu, birçok Başkurt'un eşlerini seferlere götürdüğü bilgisini doğruluyor, özellikle bu, yerel tarihçi ve yayıncı Vasili Zefirov'un 19. yüzyılın ortalarında kaydettiği "Başkurt Canturi Hikâyeleri"nde belirtiliyor:
“Kibitkada bir şey fark ettim: zincir postaydı - Başkurtların eski savaş kıyafeti. Tamamen çelik halkalardan oluşuyor, ancak dördüncüsüyle birbirine bağlanan üç halkanın bütünün yalnızca bir halkasını oluşturduğunu belirtmek gerekir; bir kişiyi baştan bele kadar kaplar; giymeye çalıştım, ancak başaramadım: yaklaşık iki pud ağırlığındaydı ve bir tüfek mermisinin bu zincir postayı ancak yakın mesafeden delebileceğini düşünüyorum.
— Şu anda bu savaş kıyafetini kullanıyor musunuz? - Diye sordum.
"Hayır efendim," diye cevapladı Canturya, "bizim yakışıklı adamlar artık kumaş ceketler, şapkalar giyiyorlar ve ağır zincir zırh giyme alışkanlıklarını kaybettiler." Eskiden Başkurtlar böyle değildi: Sefer emri verirlerdi, sırtlarına zincir zırh giyerlerdi, üstüne mavi bir kaftan, başına beyaz bir şapka, sırtında oklu bir sadak, kemerine takılı bir kılıç, elinde bir mızrak olurdu ve komutanın emrettiği yere giderlerdi. Bu birlik içinde Fransızlarla ve onların büyük şehri Paris'le savaş halindeydim.
"Peki," diye sordum, "Paris iyi mi?"
- Muhteşem bir şehir, çok muhteşem bir şehir! Gülerek ekledi, oradaki kadınlar sadece yakşi. Yalnız karım beni tek başıma yürüyüşe çıkarmıyordu... Kurnaz bir ihtiyar kadın.
"Bir eş gibi," diye sözünü kestim, "savaşta mıydı?"
— Öyleydi ve bir madalyası vardı.
— Bu olabilir mi? Sonuçta bir savaş var!
“Ne efendim,” dedi yaşlı adam, “bizimle şaka mı yapıyorsunuz?” Kızlarımın at sırtında nasıl gezdiklerini gördün, ellerinde sadece bir mızrakla, tam bir Kazak gibiler, her cüretkarı atından düşürürler.
Çay içerken konu tekrar Fransız seferine geldi. Canturya çok ilginç hikayeler anlattı. Esprilerle tatlandırılmış sade anlatımını beğendim...
“Ordumuz,” diye anlatmaya başladı Canturya, “çok hızlı bir şekilde Drizden’e doğru hareket ediyordu… Nerede olduğunu hatırlamıyorum ama yaklaşık elli kişi nöbete alınmıştı. Nasıl kaçırdığımızı bilmiyorum ama şafak vakti yanımıza yaklaşık 20 Fransız geldi, göğüslerinde çelik levhalar vardı (muhtemelen Fransız şövalyeleri); Atlarımıza atladık, mızraklarımızı eyerlerimize bastırdık ve bir çığlıkla kötü adamlara doğru koştuk. Altımdaki at canlıydı, birini delip geçtim ve mızrağı çoktan çıkarmıştım ki, diğeri, bir köpek, bana kılıcıyla sertçe vurdu, zincir posta dayanamadı ve attan düştüm, omzum koptu ve huşumu kaybettim. Kendime geldiğimde yoldaşlarımın yarısının öldürüldüğünü ve geri kalanının bağlandığını gördüm. Karım yanımda değildi ve artık bu dünyada olmadığını düşündüm. Bizi atlara bindirdikten sonra esir aldılar. Yaklaşık bir buçuk saat sonra, tam yüz Don Kazakları aniden ormanın arkasından fırlayıp bizi her taraftan kuşattılar. Sadece 12 tane kalmış olan Fransızlar korkup af dilediler. Eşim Don Kazakları ile birlikteydi ve meseleyi anlattılar: ilk savaşta kadınım bizimkinin dayanamayacağını anlayıp savaş alanından sıvıştı ve ana müfrezeye haber verdi. Evet, o olmasaydı artık memleketimde ziyafet çekemezdim. "Güzel bir kadın, söylenecek bir şey yok..."
Fotoğrafta: Dresden yakınlarındaki 15. Başkurt Alayı'na bağlı bir Başkurt.
Sanatçı A. Kuzhin.
9 gün önce
Hamidiye Alayları...
Ermeniler " Bizim Türklerle toprak davamız, Kürtlerle kan davamız var" derler.
Bu sözün bu şekilde ifade edilişinin nedeni de 2. Abdülhamid tarafından 1891 yılında Rus ve Ermeni tehdidine karşı kurulmuş Hamidiye Alaylarıdır.
Yapısı itibarı ile Rusya'nın Kazak birliklerine benzeyen öncü hafif süvari birliklerine benzer.
Hem Rusya'nın Kafkaslar ve Doğu Anadolu’daki yayılmacı politikasına karşı, hem de Ermeni militan örgütlerinin (Hınçak, Taşnak gibi) isyanlarına karşı, sınır güvenliğini sağlamak ve isyanları bastırmak amacıyla Kürt aşiretlerinden savaşçı bir güç oluşturulmak istemiş.
2. Abdülhamid, Panislamizm politikasına uygun olarak, Sünni-Kürt aşiretlerini merkeze bağlamak, onları hem militarize hem de sadık hale getirmek istiyordu.
Kürtleri Osmanlı sistemine entegre ederek hem etnik hem de mezhepsel çatışmalara karşı bir denge kurmak istedi.
Alaylar genelde Kürt aşiret reislerinin komutasında idi.
Başlangıçta 50’den fazla alay kuruldu.
Resmî askeri eğitim almamışlar, ancak devlet tarafından silah, maaş ve unvan ile desteklenmişler.
Doğu Anadolu, Erzurum, Bitlis, Van, Diyarbakır gibi vilayetlerde aktif görev yapmışlar.
İlk etapta Doğu sınırında askeri caydırıcılık sağlanmış, devlete sadık aşiretler üzerinden bölgesel kontrol kurulmuş olsa da, Alaylar çoğu zaman yerel halka zulmetmeye başlamışlar.
Özellikle Ermeni köylerine yönelik saldırılar ve yağmalar yaygındı.
Bu saldırılardan bazı Türk köyleri de nasibini almıştır.
1894–1896 Hamidiye Katliamları olarak bilinen olaylarda Hamidiye Alayları’nın aktif rolü çok tartışmalıdır.
Diğer Kürt aşiretleriyle de çatışmalara girdiler.
Bu aşiretlerin de bu durum karşısında hızla silahlı ve özerk hale gelmesi merkezi otoritenin zayıflamasına sebep olmuştur.
II. Meşrutiyet’in ilanıyla (1908) birlikte Hamidiye Alayları gözden düşmüş,
1910’lara gelindiğinde ise Hamidiye adı kaldırılmıştır, bazıları ya aşiret hafif süvari alaylarına dönüştürülmüş ya da tamamen kaldırılmıştır.
Sonuç olarak uzun vadede bu yapı,
Hem etnik/mezhepsel gerilimleri artırmış,
Hem de aşiretlerin silahlı özerkliğini meşrulaştırarak merkezi otoriteyi zayıflatmıştır.
Ermeniler " Bizim Türklerle toprak davamız, Kürtlerle kan davamız var" derler.
Bu sözün bu şekilde ifade edilişinin nedeni de 2. Abdülhamid tarafından 1891 yılında Rus ve Ermeni tehdidine karşı kurulmuş Hamidiye Alaylarıdır.
Yapısı itibarı ile Rusya'nın Kazak birliklerine benzeyen öncü hafif süvari birliklerine benzer.
Hem Rusya'nın Kafkaslar ve Doğu Anadolu’daki yayılmacı politikasına karşı, hem de Ermeni militan örgütlerinin (Hınçak, Taşnak gibi) isyanlarına karşı, sınır güvenliğini sağlamak ve isyanları bastırmak amacıyla Kürt aşiretlerinden savaşçı bir güç oluşturulmak istemiş.
2. Abdülhamid, Panislamizm politikasına uygun olarak, Sünni-Kürt aşiretlerini merkeze bağlamak, onları hem militarize hem de sadık hale getirmek istiyordu.
Kürtleri Osmanlı sistemine entegre ederek hem etnik hem de mezhepsel çatışmalara karşı bir denge kurmak istedi.
Alaylar genelde Kürt aşiret reislerinin komutasında idi.
Başlangıçta 50’den fazla alay kuruldu.
Resmî askeri eğitim almamışlar, ancak devlet tarafından silah, maaş ve unvan ile desteklenmişler.
Doğu Anadolu, Erzurum, Bitlis, Van, Diyarbakır gibi vilayetlerde aktif görev yapmışlar.
İlk etapta Doğu sınırında askeri caydırıcılık sağlanmış, devlete sadık aşiretler üzerinden bölgesel kontrol kurulmuş olsa da, Alaylar çoğu zaman yerel halka zulmetmeye başlamışlar.
Özellikle Ermeni köylerine yönelik saldırılar ve yağmalar yaygındı.
Bu saldırılardan bazı Türk köyleri de nasibini almıştır.
1894–1896 Hamidiye Katliamları olarak bilinen olaylarda Hamidiye Alayları’nın aktif rolü çok tartışmalıdır.
Diğer Kürt aşiretleriyle de çatışmalara girdiler.
Bu aşiretlerin de bu durum karşısında hızla silahlı ve özerk hale gelmesi merkezi otoritenin zayıflamasına sebep olmuştur.
II. Meşrutiyet’in ilanıyla (1908) birlikte Hamidiye Alayları gözden düşmüş,
1910’lara gelindiğinde ise Hamidiye adı kaldırılmıştır, bazıları ya aşiret hafif süvari alaylarına dönüştürülmüş ya da tamamen kaldırılmıştır.
Sonuç olarak uzun vadede bu yapı,
Hem etnik/mezhepsel gerilimleri artırmış,
Hem de aşiretlerin silahlı özerkliğini meşrulaştırarak merkezi otoriteyi zayıflatmıştır.
18 gün önce
ABD boğazları pas geçip kanallar üzerinden Karadeniz'e çıkıp Rusya'yı kuşamak istiyordu..Menderes korktu..Her ne kadar Amerikan ürünü olsada korktu..Önüne zarf kondu..Korkuyla rusyaya yöneldi..Ama ABD natocu subaylarıyla darbe yaptı..Mallar hala Menderes'i Türk askeri astı sanıyorlar..Ben sizin o beyninizi sikeyim..İyi duydunuz sikeyim..Menderes Özal Erdoğan Evren..Hepsi amerikan projesidir..Derin bir el kanala izin vermedi..Rusya'ya yanaşmak zorunda kaldık...
Sonuç idam sehpası...Atmış sene sonra biri gene kanalı kazmaya karar verdi..
Kanal intihardır....Arap parası uğruna intihar
Rusya son sözü söylemedi daha...
İstanbul'un Çanakkale'nin üstünde patlayan iki nükleer bomyla söyler emin olun..
İşte o değil boğazlar Türkiye'nin sonu olur...
Atatürk ne demişti...Rusları kışkırtmayın...
ABD nin ve NATO'nun Karadeniz'e çıkması demek Rusyanın sonu demektir..Rusya karadenizi ve komple güney Rusya'yı kaybder..İçine çöker dağılır..Bu nedenle kanala asla izin vermez..Henüz susuyor..Türkiye'yi haritadan siler kanala izin vermez...Rusa karşı koyacak gücün varmı...Yok
Yunanın adalarını işgalini bile engelleyemiyorsun..Mavi vatanı feda etmişsin..Türbeye sahip çıkamamışsın...Dizi film çevirttirmeye benzemez bu işler..
İdlipte seçme taburunu şehit etti ne yapabildin..Suçlu gibi gidip kapılarda bekledin..
O arkadaşa biri bunu net bir dille söylesin....İstanbul değil Türkiye gider..
Geçtik Kanal çevresine kuracağı Arap şehrini filan..
O tehtidi gören Araplar zaten gelmezler...
Rusyayı iyi izleyin....
Sonuç idam sehpası...Atmış sene sonra biri gene kanalı kazmaya karar verdi..
Kanal intihardır....Arap parası uğruna intihar
Rusya son sözü söylemedi daha...
İstanbul'un Çanakkale'nin üstünde patlayan iki nükleer bomyla söyler emin olun..
İşte o değil boğazlar Türkiye'nin sonu olur...
Atatürk ne demişti...Rusları kışkırtmayın...
ABD nin ve NATO'nun Karadeniz'e çıkması demek Rusyanın sonu demektir..Rusya karadenizi ve komple güney Rusya'yı kaybder..İçine çöker dağılır..Bu nedenle kanala asla izin vermez..Henüz susuyor..Türkiye'yi haritadan siler kanala izin vermez...Rusa karşı koyacak gücün varmı...Yok
Yunanın adalarını işgalini bile engelleyemiyorsun..Mavi vatanı feda etmişsin..Türbeye sahip çıkamamışsın...Dizi film çevirttirmeye benzemez bu işler..
İdlipte seçme taburunu şehit etti ne yapabildin..Suçlu gibi gidip kapılarda bekledin..
O arkadaşa biri bunu net bir dille söylesin....İstanbul değil Türkiye gider..
Geçtik Kanal çevresine kuracağı Arap şehrini filan..
O tehtidi gören Araplar zaten gelmezler...
Rusyayı iyi izleyin....
22 gün önce
BİZ KİMİN TORUNUYUZ ?..
Türkiye'de neden hiç kimse;
Hun Torunuyuz, Göktürk torunuyuz
Uygur torununuyuz,
Avar, Hazar torunuyuz demiyor da sadece Osmanlı torunuyuz diyor..??
Yani mesele Türklük ise ilk Türk devleti Hunlar..
Yok eğer mesele hükümdarlık ise Uygurlar hükümdarlığın kralı yaptı.. Herkes neden sadece Fatih'in, Selim'in torunu oluyor..??
Neden hiç kimse Teoman Han'ın torunuyum demiyor..
Osmanlı'dan başka devlet mi bilmiyorlar yoksa..??
Bu Osmanlı torunuyum diyenler arasında
Kavimler göçü sonrası Avrupa'da kurulan ilk Türk devletini bilen var mı..??
Balamir Kağan'ı tanıyan var mı aranızda eyyy Türkçü geçinen Osmanlıcılar..
Yani mesele tarihe sahip çıkmaksa Göktürk devletinden büyük devlet var mı..??
Neden sadece Osmanlı..?? Saltanat ile yönetildiği için mi..??
Avarları, Hazarları tanıyan var mı aranızda.??
Hazar Türk devleti bugünkü Rusya'dan daha büyüktü..
Belki adını bile duymadınız.. Niye ille de Osmanlı..
Harfleri arapçayı anımsatıyor diye mi..??
Sizin Türklükle, Tarihle ilginiz yok..
Geri kalmışlıkla, Sizi yönetenleri şatafatlı hayatlarıyla,
Yalakalıkla ilginiz var..
Mesela tarihe sahip çıkmaksa Osmanlı'dan daha büyük devletlerde var tarihimizde...
Oğuzlar, Türğişler, Karluklar hiç duydunuz mu hiç..??
Neden hiç Karahanlı, Kıpçak, Gazne, Selçuklu torunuyuz diyen yok..
Memluk Türk devletini duyan var mı aranıza..??
Siz sadece takke, cübbe, sakal seviyorsunuz..
Bu yüzden Osmanlı torunuyuz diyorsunuz..
Tarihte övünülecek çok daha büyük devletler varken neden sadece Osmanlı..??
Osmanlı'yı biliyorsunuz..
Hunlardan haberiniz yok,
Göktürklerden haberiniz yok..
Nereden haberiniz olsun ki..!!
Türkiye'de neden hiç kimse;
Hun Torunuyuz, Göktürk torunuyuz
Uygur torununuyuz,
Avar, Hazar torunuyuz demiyor da sadece Osmanlı torunuyuz diyor..??
Yani mesele Türklük ise ilk Türk devleti Hunlar..
Yok eğer mesele hükümdarlık ise Uygurlar hükümdarlığın kralı yaptı.. Herkes neden sadece Fatih'in, Selim'in torunu oluyor..??
Neden hiç kimse Teoman Han'ın torunuyum demiyor..
Osmanlı'dan başka devlet mi bilmiyorlar yoksa..??
Bu Osmanlı torunuyum diyenler arasında
Kavimler göçü sonrası Avrupa'da kurulan ilk Türk devletini bilen var mı..??
Balamir Kağan'ı tanıyan var mı aranızda eyyy Türkçü geçinen Osmanlıcılar..
Yani mesele tarihe sahip çıkmaksa Göktürk devletinden büyük devlet var mı..??
Neden sadece Osmanlı..?? Saltanat ile yönetildiği için mi..??
Avarları, Hazarları tanıyan var mı aranızda.??
Hazar Türk devleti bugünkü Rusya'dan daha büyüktü..
Belki adını bile duymadınız.. Niye ille de Osmanlı..
Harfleri arapçayı anımsatıyor diye mi..??
Sizin Türklükle, Tarihle ilginiz yok..
Geri kalmışlıkla, Sizi yönetenleri şatafatlı hayatlarıyla,
Yalakalıkla ilginiz var..
Mesela tarihe sahip çıkmaksa Osmanlı'dan daha büyük devletlerde var tarihimizde...
Oğuzlar, Türğişler, Karluklar hiç duydunuz mu hiç..??
Neden hiç Karahanlı, Kıpçak, Gazne, Selçuklu torunuyuz diyen yok..
Memluk Türk devletini duyan var mı aranıza..??
Siz sadece takke, cübbe, sakal seviyorsunuz..
Bu yüzden Osmanlı torunuyuz diyorsunuz..
Tarihte övünülecek çok daha büyük devletler varken neden sadece Osmanlı..??
Osmanlı'yı biliyorsunuz..
Hunlardan haberiniz yok,
Göktürklerden haberiniz yok..
Nereden haberiniz olsun ki..!!
22 gün önce
Arapların Türklerle ilk karşılaşmaları halife Hz.Ömer zamanında 645 Yılında #İslam ordularının, #İran 'da #Sasani 'leri yenmelerinden sonra, #Kafkaslar bölgesinde #Araplar , #Horasan , #Mavera -ün nehir ve #Toharistan bölgelerinde #Hazar #Türk 'leri ve #Türgeş Türk'leri ile karşılaştılar...
652 yılında Halife Hz. Osman zamanında ise Hazar Türk'leri ile Arap'lar arasında ilk kez #Türk -#Arap savaşları başladı...
Halife #Osman emrindeki Arap orduları, Hazar Türklerinin topraklarına girip, #Derbent 'i alarak Başşehir olan #Belencer 'e dayandılar...
#Emevi 'lerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra, Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti...
Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emevi'ler döneminde yaşandı...
Mervan Bin Muhammed #Azerbaycan 'a vali tayin edildi. Arap'lar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler...
Araplar, başşehir Belencer ve büyük şehir Semender'i ve öteki Hazar şehirlerini ele geçirdiler...
Türkleri dağınık ve birbirleriyle yardımlaşamaz durumda yakalayan acımasız Emevi ordusu (Ebu #Kuteybe komutasındaki) yakalayabildiği tüm Türk'leri ya kılıçtan geçirdiler ya da her bir ağaca bir Türk asarak öldürdüler...
Ancak #Karaylar gibi #Litvanya 'ya kaçabilenler,
#Gagauz 'lar (Gök #Oğuzlar ) gibi #Rusya 'ya kaçabilenler, #Bulgar Türk'leri, #Macar Türk'leri ve öteki Avrupa'lı Türk'ler gibi Avrupa'ya kaçabilen hristiyanlar ve de Anadolu'ya kaçabilen Aleviler canlarını kurtardılar…
Asla müslümanlığı kabulllenmediler, genelde Araplara kızgınlıklarından #Karay Türkleri gibi topluca Musevi oldular...
Ya da gittikleri toprakların dinini kabullendiler...
Yüzlerce yıl sonrasında çoğunlukla asimile
oldular...!?
Bu dönemde Orta #Asya 'da #Göktürk 'ler egemenliği hüküm sürmekteydi. Birden fazla Göktürk devleti vardı…
Emevi'lerin genel valisi, Bağdat valisi Haccac (Zalim Haccac ) idi...
Emevi'lerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad,
674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Mavera-ün nehirin önemli şehirlerinden Buhara 'yı kuşattı...
Üç günde Buhara 'da pek çok Göktürk öldürüldü...
Buhara'nın Göktürk Melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi ve daha ağır kabul edilemez şartlar karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı...
Bu anlaşma sonucu olarak, Güney Göktürk'ler Emevi tutsaklığını kabul ettiler...
Güney Göktürk gençleri, Kurşun arap askeri oldular...
Arap'lar evli- bekâr istedikleri Güney Göktürk kadınlarını kendilerine cariye yaptılar...
İşe yaramayan öteki Türk'leri de, boyunlarına Damga vurup kendilerine Köle yaptılar ve istedikleri Göktürk'lüyü boyunlarına ip bağlayıp köle olarak alıp sattılar ve köle ticaretini yaptılar...
Bu tutsaklık 150 yıla yakın devam etti...
Hani Türkler için, “Türkler kılıçla Müslüman oldu ” derler ya…!!!
Keşke kılıçla müslüman olsaydık...
Tutsaklık anlaşmasıyla Kölelik yaparak, köle olarak alınıp satılarak, Göktürk Kadınları Araplara cariyelik yaparak müslüman oldular...
Yani Araplar Türkleri, insanlık dışı bir şekilde, zorla müslümanlaştırdılar...
Tarihte ilk defa bir ulus (Güney Göktürk'ler), sözleşme ile tutsaklığı kabul etti...
Araplar, Horasan valisi Ebu Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavera-ün nehir'i ve Batı #Türkistan 'ı ele geçirdiler...
Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Araplar tarafından yağmalandı...
Pek çok Türk öldürüldü...
Ebu Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar zayıflamaya başladılar...
Göktürk'lerin batı kanadında yer alan Türgeş Türkleri, Arapları çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Güney Göktürk'lerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745).
Güney Göktürk egemenliğinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çin'liler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır...
Bu dönemde Mavera-ün nehir (Irmağın öte yakası) bölgesinin savunmasını, Türgeş'lerin yerini alan Karluk Türk'leri üstlenmiştir...
Ancak bu mücadeleler 763 yılına kadar devam etmiştir...
763 yılında Emevi'ler yıkılıyor ama Güney Göktürk'ler öylesine kötürüm edilmişler ki, Öylesine köle yapılmışlar, ümmetleştirilmişler ki asla ayağa kalkamıyorlar...
Korkudan kıpırdayamıyorlar...
Emevilerin yerine, 763 de Abbasiler kuruluyor ve Abbasi devlet kararı alıp, Türk'lere kademeli olarak “İyi davranmak” kararı alıyorlar...
Devlet kararlarını Göktürklere anlaşma ile resmen bildiriyorlar...
800 yılları civarında fırsat bulan Göktürk'ler daha batıya, Anadolu'ya doğru kaçıp kurtuluyorlar...
“ Türkü öldürünüz, kanı helaldir ” Sözü kime aittir?
Arap Komutan Ebu Kuteybe'nin şu sözü meşhurdur.”
"Üç kelimelik ömrüm kalsa, (Uktülühü -uktülühü -uktülühü)" derim...
(Hepsini öldürün- hepsini öldürün- hepsini öldürün)
......ve gerçekten de hepsini öldürdüler...
Bu 645 yılından 800 yıllarına kadar süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
- 100 binin üzerinde Türk katledilmiştir.
-50 binin üzerinde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
- Şehirler yağmalanmış , “ganimet” diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
- Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamı”nda 40 bin kadar Türkün kafaları kesilerek 4 fersah (yak.24 km) yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.
(Tarihte böyle bir vahşetin örneği çok azdır.)
- Aynı şekilde “Curcan Katliamı”nda"da esir alınan yaklaşık 40 bin Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman tutulmamış, "Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
Tabari bunları hadislerinde açık açık anlatır.
- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
- Bu tarihi gerçekler "aman İslâma leke gelmesin, Islâm etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte, hiç bahsi bile geçmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir.
Bizim sahtekar dinciler,Türkler okuyup uyanmasin, islama zarar gelmesin diye...
Bazı cesur yazarlarda kaynakları ile kitaplar yazmıştır...
Arif TEKİN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Erdogan AYDIN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Zekeriya KİTAPÇI - (TÜRKLER ansiklopedisi
TABERİ tarihi. Arap Tarihçi.)
KAYNAK:
(İslâm, Alimi, Tarihi TABARİ. Cilt/ 3/ sayfa 343).
(Türklere yapılan Talkan ve Curcan Katliamı.
Tarih-i Taberi / Cilt 3)
652 yılında Halife Hz. Osman zamanında ise Hazar Türk'leri ile Arap'lar arasında ilk kez #Türk -#Arap savaşları başladı...
Halife #Osman emrindeki Arap orduları, Hazar Türklerinin topraklarına girip, #Derbent 'i alarak Başşehir olan #Belencer 'e dayandılar...
#Emevi 'lerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra, Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti...
Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emevi'ler döneminde yaşandı...
Mervan Bin Muhammed #Azerbaycan 'a vali tayin edildi. Arap'lar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler...
Araplar, başşehir Belencer ve büyük şehir Semender'i ve öteki Hazar şehirlerini ele geçirdiler...
Türkleri dağınık ve birbirleriyle yardımlaşamaz durumda yakalayan acımasız Emevi ordusu (Ebu #Kuteybe komutasındaki) yakalayabildiği tüm Türk'leri ya kılıçtan geçirdiler ya da her bir ağaca bir Türk asarak öldürdüler...
Ancak #Karaylar gibi #Litvanya 'ya kaçabilenler,
#Gagauz 'lar (Gök #Oğuzlar ) gibi #Rusya 'ya kaçabilenler, #Bulgar Türk'leri, #Macar Türk'leri ve öteki Avrupa'lı Türk'ler gibi Avrupa'ya kaçabilen hristiyanlar ve de Anadolu'ya kaçabilen Aleviler canlarını kurtardılar…
Asla müslümanlığı kabulllenmediler, genelde Araplara kızgınlıklarından #Karay Türkleri gibi topluca Musevi oldular...
Ya da gittikleri toprakların dinini kabullendiler...
Yüzlerce yıl sonrasında çoğunlukla asimile
oldular...!?
Bu dönemde Orta #Asya 'da #Göktürk 'ler egemenliği hüküm sürmekteydi. Birden fazla Göktürk devleti vardı…
Emevi'lerin genel valisi, Bağdat valisi Haccac (Zalim Haccac ) idi...
Emevi'lerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad,
674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Mavera-ün nehirin önemli şehirlerinden Buhara 'yı kuşattı...
Üç günde Buhara 'da pek çok Göktürk öldürüldü...
Buhara'nın Göktürk Melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi ve daha ağır kabul edilemez şartlar karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı...
Bu anlaşma sonucu olarak, Güney Göktürk'ler Emevi tutsaklığını kabul ettiler...
Güney Göktürk gençleri, Kurşun arap askeri oldular...
Arap'lar evli- bekâr istedikleri Güney Göktürk kadınlarını kendilerine cariye yaptılar...
İşe yaramayan öteki Türk'leri de, boyunlarına Damga vurup kendilerine Köle yaptılar ve istedikleri Göktürk'lüyü boyunlarına ip bağlayıp köle olarak alıp sattılar ve köle ticaretini yaptılar...
Bu tutsaklık 150 yıla yakın devam etti...
Hani Türkler için, “Türkler kılıçla Müslüman oldu ” derler ya…!!!
Keşke kılıçla müslüman olsaydık...
Tutsaklık anlaşmasıyla Kölelik yaparak, köle olarak alınıp satılarak, Göktürk Kadınları Araplara cariyelik yaparak müslüman oldular...
Yani Araplar Türkleri, insanlık dışı bir şekilde, zorla müslümanlaştırdılar...
Tarihte ilk defa bir ulus (Güney Göktürk'ler), sözleşme ile tutsaklığı kabul etti...
Araplar, Horasan valisi Ebu Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavera-ün nehir'i ve Batı #Türkistan 'ı ele geçirdiler...
Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Araplar tarafından yağmalandı...
Pek çok Türk öldürüldü...
Ebu Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar zayıflamaya başladılar...
Göktürk'lerin batı kanadında yer alan Türgeş Türkleri, Arapları çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Güney Göktürk'lerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745).
Güney Göktürk egemenliğinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çin'liler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır...
Bu dönemde Mavera-ün nehir (Irmağın öte yakası) bölgesinin savunmasını, Türgeş'lerin yerini alan Karluk Türk'leri üstlenmiştir...
Ancak bu mücadeleler 763 yılına kadar devam etmiştir...
763 yılında Emevi'ler yıkılıyor ama Güney Göktürk'ler öylesine kötürüm edilmişler ki, Öylesine köle yapılmışlar, ümmetleştirilmişler ki asla ayağa kalkamıyorlar...
Korkudan kıpırdayamıyorlar...
Emevilerin yerine, 763 de Abbasiler kuruluyor ve Abbasi devlet kararı alıp, Türk'lere kademeli olarak “İyi davranmak” kararı alıyorlar...
Devlet kararlarını Göktürklere anlaşma ile resmen bildiriyorlar...
800 yılları civarında fırsat bulan Göktürk'ler daha batıya, Anadolu'ya doğru kaçıp kurtuluyorlar...
“ Türkü öldürünüz, kanı helaldir ” Sözü kime aittir?
Arap Komutan Ebu Kuteybe'nin şu sözü meşhurdur.”
"Üç kelimelik ömrüm kalsa, (Uktülühü -uktülühü -uktülühü)" derim...
(Hepsini öldürün- hepsini öldürün- hepsini öldürün)
......ve gerçekten de hepsini öldürdüler...
Bu 645 yılından 800 yıllarına kadar süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
- 100 binin üzerinde Türk katledilmiştir.
-50 binin üzerinde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
- Şehirler yağmalanmış , “ganimet” diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
- Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamı”nda 40 bin kadar Türkün kafaları kesilerek 4 fersah (yak.24 km) yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.
(Tarihte böyle bir vahşetin örneği çok azdır.)
- Aynı şekilde “Curcan Katliamı”nda"da esir alınan yaklaşık 40 bin Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman tutulmamış, "Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
Tabari bunları hadislerinde açık açık anlatır.
- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
- Bu tarihi gerçekler "aman İslâma leke gelmesin, Islâm etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte, hiç bahsi bile geçmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir.
Bizim sahtekar dinciler,Türkler okuyup uyanmasin, islama zarar gelmesin diye...
Bazı cesur yazarlarda kaynakları ile kitaplar yazmıştır...
Arif TEKİN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Erdogan AYDIN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Zekeriya KİTAPÇI - (TÜRKLER ansiklopedisi
TABERİ tarihi. Arap Tarihçi.)
KAYNAK:
(İslâm, Alimi, Tarihi TABARİ. Cilt/ 3/ sayfa 343).
(Türklere yapılan Talkan ve Curcan Katliamı.
Tarih-i Taberi / Cilt 3)
22 gün önce
Bugün 27 Nisan Sibirya'daki Saha (Yakut) Türk Cumhuriyeti'nin Cumhuriyet Bayramı Türk Yurtlarına Kut'lu olsun!
Sovyetlerin son döneminde Rus yönetimine karşı haklar ve toprak isteğiyle direnişler ve mücadeler sonrasında Sovyetler Birliği'nin çözülmesi ile ardından 27 Nisan 1992'de Saha Cumhuriyeti kuruldu ve Muhtar Cumhuriyet statüsünü kazandı...
Umarım en kısa zamanda tam bağımsız Cumhuriyet statüsünü de kazanır ve Bağımsızlık Gününüde kutlarız...
Sibirya Türk yurdudur, Türk yurdu olarak kalacak!
‼️#Yakutistan konusu çok önemli!
Özü bütünüyle bir Türk toprağı olan bu 9 Almanya büyüklüğündeki büyük coğrafya Rusya’nın olduğu kadar dünyanın da en kritik jeopolitik bölgesidir. Korkunç derecede kıymetli yeraltı kaynaklarına sahiptir. Bunları incelemenizi öneririm.
Asıl konu Rusya ile ilgilidir. Eğer Rusya bu akılla giderse dağılır. Elinde Slavları bile tutamaz ki Türkler zaten çok kolay bağımsız ülke olurlar.
Kuzey Kutbu ve Pasifik yolu jeopolitiği açısından da bölge gelecekte çok konuşmamızı gerektiriyor.
Slav milliyetçileri biz Türklere akıl vermesinler, engel olmaya da kalkmasınlar!
27 Nisan - Saha Cumhuriyeti günü kutlu olsun!
Sovyetlerin son döneminde Rus yönetimine karşı haklar ve toprak isteğiyle direnişler ve mücadeler sonrasında Sovyetler Birliği'nin çözülmesi ile ardından 27 Nisan 1992'de Saha Cumhuriyeti kuruldu ve Muhtar Cumhuriyet statüsünü kazandı...
Umarım en kısa zamanda tam bağımsız Cumhuriyet statüsünü de kazanır ve Bağımsızlık Gününüde kutlarız...
Sibirya Türk yurdudur, Türk yurdu olarak kalacak!
‼️#Yakutistan konusu çok önemli!
Özü bütünüyle bir Türk toprağı olan bu 9 Almanya büyüklüğündeki büyük coğrafya Rusya’nın olduğu kadar dünyanın da en kritik jeopolitik bölgesidir. Korkunç derecede kıymetli yeraltı kaynaklarına sahiptir. Bunları incelemenizi öneririm.
Asıl konu Rusya ile ilgilidir. Eğer Rusya bu akılla giderse dağılır. Elinde Slavları bile tutamaz ki Türkler zaten çok kolay bağımsız ülke olurlar.
Kuzey Kutbu ve Pasifik yolu jeopolitiği açısından da bölge gelecekte çok konuşmamızı gerektiriyor.
Slav milliyetçileri biz Türklere akıl vermesinler, engel olmaya da kalkmasınlar!
27 Nisan - Saha Cumhuriyeti günü kutlu olsun!
1 ay önce
KKTC yani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni iki devletli çözüm dışında bir çözüm için masaya oturtmak milli davamız olan Kıbrıs Davasına ihanettir.
Kimse bize "Devlet Aklı" muhabbeti yapmasın.
Acil yapılması gereken Azerbaycan ve Adada ikamet eden, 50.000 vatandaşı olan Rusya'yı 20 Temmuz'u dahi beklemeden, Kuzeyi kaldırarak KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ adıyla resmi olarak tanımalarını sağlamaktır.
Gerisi hikayedir, kandırmacadır be Gardaş.
SABİH SAMUR
#Kazakistan #Azerbaycan #Kırgızistan #Özbekistan #Türkmenistan Kan kardeşine sahip çık...❗
Kimse bize "Devlet Aklı" muhabbeti yapmasın.
Acil yapılması gereken Azerbaycan ve Adada ikamet eden, 50.000 vatandaşı olan Rusya'yı 20 Temmuz'u dahi beklemeden, Kuzeyi kaldırarak KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ adıyla resmi olarak tanımalarını sağlamaktır.
Gerisi hikayedir, kandırmacadır be Gardaş.
SABİH SAMUR
#Kazakistan #Azerbaycan #Kırgızistan #Özbekistan #Türkmenistan Kan kardeşine sahip çık...❗
1 ay önce
Bunu Biliyor muydunuz?
Çerkesler ya da Adigeler, Kuzey Kafkasya'da, tarihi Çerkesya'nın yerli halkı olan etnik grup. Rus İmparatorluğu tarafından işlenen Çerkes Soykırımı'nın sonucunda Çerkeslerin çoğu öldürülmüş, kalanlar ise Osmanlı topraklarına sürülmüştür. Çerkesler Çerkesçe konuşur ve neredeyse tamamı Sünni Müslümandır.
Çerkesler ya da Adigeler (Çerkesçe: Адыгэхэр), Kuzey Kafkasya'da, tarihi Çerkesya'nın yerli halkı olan etnik grup.
Rus İmparatorluğu tarafından işlenen Çerkes Soykırımı'nın sonucunda Çerkeslerin çoğu öldürülmüş, kalanlar ise Osmanlı topraklarına sürülmüştür.
Çerkesler Çerkesçe konuşur ve neredeyse tamamı Sünni Müslümandır. Çerkesya eski zamanlardan beri istilalara maruz kalmıştır; izole edilmiş arazisi, bitmeyen savaşlarla birlikte Çerkes ulusal kimliğini büyük ölçüde etkilemiştir.
Çerkes bayrağı Çerkeslerin millî bayrağıdır ve yeşil zemin üzerinde dokuzu yay, üçü yatay şekilde on iki altunî yıldız ve üç çapraz oktan oluşur.
Çerkesler (Adığeler)
Адыгэхэр
Çerkes bayrağı ile çocuklar
Çerkeslerin yaşadığı ülkeler
Önemli nüfusa sahip bölgeler
Türkiye Türkiye
2.000.000 — 3.000.000
Rusya Rusya
751.487
Ürdün Ürdün
170.000
Suriye Suriye
100.000
Mısır Mısır
50.000
Almanya Almanya
40.000
Irak Irak
30.000
Suudi Arabistan Suudi Arabistan
15.000
Libya Libya
15.000
İran İran
10.000
Amerika Birleşik Devletleri ABD
9.000
İsrail İsrail
5.000
Özbekistan Özbekistan
1.257
Ukrayna Ukrayna
1.010
Polonya Polonya
1.000
Hollanda Hollanda
500
Diller
Çerkes dilleri
(Adigece ve Kabardeyce)
Türkçe, Rusça, Arapça, İbranice, İngilizce
Din
Çoğunluk:
İslam (Hanefi Sünni)
Azınlık:
Ortodoks Hristiyanlık
Çerkesler yerleştikleri bölgelerde önemli roller oynamışlardır: Türkiye'de Çerkesler geldikleri andan itibaren büyük roller üstlenmiş, Türk Kurtuluş Savaşında var olmuştur;
Ürdün'de başkent Amman'ı kurmuş ve ülkedeki neredeyse tüm önemli pozisyonlarda bulunmuşlardır; Suriye ve Libya'da orduda üst rütbelere sahiptirler; Mısır'ın kurucu unsurlarından biridirler.
Türkiye'de yaşayan Çerkesler ve diğer diaspora Çerkesleri Kafkasya'dan sürgün edilmeleri tarihini 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü ve Soykırımı Anma Günü olarak kabul etmektedirler.
Çerkesler ya da Adigeler, Kuzey Kafkasya'da, tarihi Çerkesya'nın yerli halkı olan etnik grup. Rus İmparatorluğu tarafından işlenen Çerkes Soykırımı'nın sonucunda Çerkeslerin çoğu öldürülmüş, kalanlar ise Osmanlı topraklarına sürülmüştür. Çerkesler Çerkesçe konuşur ve neredeyse tamamı Sünni Müslümandır.
Çerkesler ya da Adigeler (Çerkesçe: Адыгэхэр), Kuzey Kafkasya'da, tarihi Çerkesya'nın yerli halkı olan etnik grup.
Rus İmparatorluğu tarafından işlenen Çerkes Soykırımı'nın sonucunda Çerkeslerin çoğu öldürülmüş, kalanlar ise Osmanlı topraklarına sürülmüştür.
Çerkesler Çerkesçe konuşur ve neredeyse tamamı Sünni Müslümandır. Çerkesya eski zamanlardan beri istilalara maruz kalmıştır; izole edilmiş arazisi, bitmeyen savaşlarla birlikte Çerkes ulusal kimliğini büyük ölçüde etkilemiştir.
Çerkes bayrağı Çerkeslerin millî bayrağıdır ve yeşil zemin üzerinde dokuzu yay, üçü yatay şekilde on iki altunî yıldız ve üç çapraz oktan oluşur.
Çerkesler (Adığeler)
Адыгэхэр
Çerkes bayrağı ile çocuklar
Çerkeslerin yaşadığı ülkeler
Önemli nüfusa sahip bölgeler
Türkiye Türkiye
2.000.000 — 3.000.000
Rusya Rusya
751.487
Ürdün Ürdün
170.000
Suriye Suriye
100.000
Mısır Mısır
50.000
Almanya Almanya
40.000
Irak Irak
30.000
Suudi Arabistan Suudi Arabistan
15.000
Libya Libya
15.000
İran İran
10.000
Amerika Birleşik Devletleri ABD
9.000
İsrail İsrail
5.000
Özbekistan Özbekistan
1.257
Ukrayna Ukrayna
1.010
Polonya Polonya
1.000
Hollanda Hollanda
500
Diller
Çerkes dilleri
(Adigece ve Kabardeyce)
Türkçe, Rusça, Arapça, İbranice, İngilizce
Din
Çoğunluk:
İslam (Hanefi Sünni)
Azınlık:
Ortodoks Hristiyanlık
Çerkesler yerleştikleri bölgelerde önemli roller oynamışlardır: Türkiye'de Çerkesler geldikleri andan itibaren büyük roller üstlenmiş, Türk Kurtuluş Savaşında var olmuştur;
Ürdün'de başkent Amman'ı kurmuş ve ülkedeki neredeyse tüm önemli pozisyonlarda bulunmuşlardır; Suriye ve Libya'da orduda üst rütbelere sahiptirler; Mısır'ın kurucu unsurlarından biridirler.
Türkiye'de yaşayan Çerkesler ve diğer diaspora Çerkesleri Kafkasya'dan sürgün edilmeleri tarihini 21 Mayıs 1864 Çerkes Sürgünü ve Soykırımı Anma Günü olarak kabul etmektedirler.
1 ay önce
A D A M D I
Unutmak mümkün mü Başbuğ Türkeş'i,
Türkeş bu davayı kuran adamdı!
“Türkeşçi„ der halâ bize çok kişi,
Bir nesile isim veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
O, Türk Birliği'nin düşüp peşine,
O aşkla girmişti seksen yaşına,
Bana göre Türkeş başlı başına,
“Kızıl Elma„ yani “Turan„ adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu uğurda çekmediği kalmadı,
İhtilâl yaptılar teslim olmadı!
İpten döndü ipten, yine yılmadı,
Zulümlere göğüs geren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
İnanmış gönüller onun yeriydi,
Çünkü gönüllerin seferberiydi,
Gönül adamıydı, gönül eriydi,
Toparlayan adam, deren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ömür sürdü ‘Hakk, yolundan kopmadan,
Hele ibadette şirke sapmadan,
Gösteriş yapmadan, riya yapmadan,
Kâbe’ye yüzünü süren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Siyaset yaparken, gezerken il il,
Halkı kandırmaya etmezdi meyil!
Aklını gelecek seçime değil,
Gelecek nesile veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Üç rey için yalan denen illete,
Rağbet edip hiç düşmedi zillete!
Kolay kolay söz vermezdi millete,
Verirse sözünde duran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
EI biri bilmezken bini bilirdi,
Çakalın yattığı ini bilirdi,
Amerika, Rusya, Çin'i bilirdi,
Tuzaklara aklı eren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
“Sovyet Rusya çöker„ tespiti vardı,
Çoğu bu tespite kulak tıkardı,
Ve tarih Türkeş'i haklı çıkardı,
Türkeş ileriyi gören adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Millî mevzularda duruma bakıp,
Hatta Başbakan'ı ardına takıp,
Gece üçte Genel Kurmay'dan çıkıp,
Dörtte Çankaya'ya giren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ne icazet aldı, ne de eğildi,
O düşmanı düşman, dostu dost bildi,
Meclis’te olması şart da değildi,
Masaya yumruğu vuran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Hülâsa hayatı romandı roman,
Romana da sığmaz o ehl-i iman!
“Vatana ihanet„ gördüğü zaman,
Bunun hesabını soran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu Arif‘i dinle, Türkeş'i anla,
O Türkeş ki, azim ve de imanla,
Korkunç engelleri, sıfır imkânla,
Yıkıp hedefine varan adamdı!
(Ozan Arif)
Ozan Arif’in sesinden “Adamdı” şiiri.
👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇
https://youtu.be/cayN2bojN...
Unutmak mümkün mü Başbuğ Türkeş'i,
Türkeş bu davayı kuran adamdı!
“Türkeşçi„ der halâ bize çok kişi,
Bir nesile isim veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
O, Türk Birliği'nin düşüp peşine,
O aşkla girmişti seksen yaşına,
Bana göre Türkeş başlı başına,
“Kızıl Elma„ yani “Turan„ adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu uğurda çekmediği kalmadı,
İhtilâl yaptılar teslim olmadı!
İpten döndü ipten, yine yılmadı,
Zulümlere göğüs geren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
İnanmış gönüller onun yeriydi,
Çünkü gönüllerin seferberiydi,
Gönül adamıydı, gönül eriydi,
Toparlayan adam, deren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ömür sürdü ‘Hakk, yolundan kopmadan,
Hele ibadette şirke sapmadan,
Gösteriş yapmadan, riya yapmadan,
Kâbe’ye yüzünü süren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Siyaset yaparken, gezerken il il,
Halkı kandırmaya etmezdi meyil!
Aklını gelecek seçime değil,
Gelecek nesile veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Üç rey için yalan denen illete,
Rağbet edip hiç düşmedi zillete!
Kolay kolay söz vermezdi millete,
Verirse sözünde duran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
EI biri bilmezken bini bilirdi,
Çakalın yattığı ini bilirdi,
Amerika, Rusya, Çin'i bilirdi,
Tuzaklara aklı eren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
“Sovyet Rusya çöker„ tespiti vardı,
Çoğu bu tespite kulak tıkardı,
Ve tarih Türkeş'i haklı çıkardı,
Türkeş ileriyi gören adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Millî mevzularda duruma bakıp,
Hatta Başbakan'ı ardına takıp,
Gece üçte Genel Kurmay'dan çıkıp,
Dörtte Çankaya'ya giren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ne icazet aldı, ne de eğildi,
O düşmanı düşman, dostu dost bildi,
Meclis’te olması şart da değildi,
Masaya yumruğu vuran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Hülâsa hayatı romandı roman,
Romana da sığmaz o ehl-i iman!
“Vatana ihanet„ gördüğü zaman,
Bunun hesabını soran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu Arif‘i dinle, Türkeş'i anla,
O Türkeş ki, azim ve de imanla,
Korkunç engelleri, sıfır imkânla,
Yıkıp hedefine varan adamdı!
(Ozan Arif)
Ozan Arif’in sesinden “Adamdı” şiiri.
👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇
https://youtu.be/cayN2bojN...
2 ay önce
TAKSİM CUMHURİYET ANIT’INDA ATATÜRK’ÜN YANINDA Kİ RUSLAR !!!...
***
Belki bilmezsiniz ama Taksim Cumhuriyet Anıt’ında Atatürk’ün yanında iki Rus yer almaktadır.
Bu kişiler ünlü Rus mareşal Kliment Voroşilov ile ünlü Soviyet KGB kurucusu Mihail Frunze.
Bu kişiler Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunda oynadıkları önemli rolü Atatürk’ün özel emri ile tüm gelecek nesiller için asla unutulmasınlar diye burada yer almaktadırlar.
Ne yazık ki günümüzün Türk nesli bu kişilerin ne adlarını biliyor ne de ne yaptıklarını.
16 mart 1921 yılında özel törende Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyet’i ile Türkiye arasında “Dostluk ve kardeşlik sözleşmesi” imzalanmıştır.
Bu sözleşmeye göre henüz kurulmamış Türkiye Cumhuriyet’ine Türk milletinin yabancı istilacılardan özgürlüğünü kazanabilmesi için 1878 yılından beri Rusya sınırlarına dahil edilen Kars, Ardahan ve Artvin bölgeleri verilmiştir.
Sözleşmeye göre Rusya Türk halkına 10 milyon altın ruble ile askeri mühimmat hibe edecekti
Ağustos 1921’de Rusya Mikail Frundze’yi Türkiye’ye elçi olarak atamıştır.
Frundze Türkiye’de Aralık 1921 ile Ocak 1922 tarihleri arasında bulunmuştur.
Türkiye’nin bulunduğu ağır ekonomik durumunu ve içinden çıkamadığı savaşı Rus halkına ve Sovyet yönetimine ileten Frundze acilen Türk halkı için yardımının arttırılmasını istemiştir.
Rusya bulunduğu ağır ekonomik durumuna henüz yeni biten iç ve dış düşmanlara karşı verilen savaşa rağmen Frundze’ye kulak vermiş ve yardımını esirgememiştir.
S. Aralov yazdığı hatıra kitabında Türkiye’ye gitmeden önce Lenin’in kendisine söylediği sözleri şöyle vermektedir.
Lenin:
“Türk halkı özgürlük savaşını vermektedir. Merkez Komitesi oraya savaş sanatını bildiğiniz için yolluyor”.
Yabancı istilacılara karşı geçilecek taaruz öncesi hazırlık aşamasında 1922 Mart-Nisan aylarında Mustafa Kemal’in davetlisi olarak elçi S. Aralov, askeri ataşe K. Zvonaryov ve Azerbaycan elçisi İbrahim Abilov’un katılımı ile tüm Türk silahlı kuvvetleri denetimden geçmiştir.
Misafirler kara ve atlı birlikleri ziyaret etmiş, iki ordunun komuta merkezlerine gitmiş, Konya’da bulunan yedek ordunun denetiminde bulunmuşlardır.
Misafirlerin katılımı ile Türk Silahlı kuvvetlerin ilk yıldönümü kutlaması gerçekleşmiştir. Kutlamalardan sonra misafirler Türk askerlerine hediyeler dağıtmıştır.
Hediyelerin üstünde Türkçe olarak “Sovyet Kızıl Ordusundan Türk Askerine” diye bir yazı bulunuyormuş.
16 Mart 1921’de imzalanan sözleşme çerçevesinde taarruz öncesi 1921-1922 yıllarında Rusya’nın Novorossiysk, Tuapse ve Batum limanlarından Türkiye’ye 39 bin adet tüfek, 327 adet makineli tüfek, 54 top, 63 milyon tüfek mermisi, 147 bin top mermisi, giysiler vs getirilmiştir.
Bunun dışında Rus Beyaz ordusunun 1918’de doğu sınırlarda bıraktığı tüm askeri muhhimat da Türkiye’ye getirilmiştir.
1921 yılında iki savaş gemisi “Jutkiy” (Korkunç) ile “Jivoy” (Canlı) Türkiye’ye hibe edilmiştir.
Rusya Hükümeti Ankara’da hala Makine Kimya olarak bilinen mermi üretim fabrikasının kurulması için tüm gerekli donanımı hibe etmiştir.
Donanım ile birlikte çok miktarda hammadde de getirilmiştir ve Türk işçilere eğitim verilmiştir.
Bunun dışında Moskova’da imzalanan sözleşmeye göre Türkiye halkına vaad edilen 200,6 kg saf altın Sovyet diplomatik misyonun başında bulunan Y. Upmal-Angarskiy tarafından Türkiye Hükümetine teslim edilmiştir.
Mikail Frundze yetim kalan Türk çocuklarının barınması için kurulacak olan yetimhaneler için 100 bin altın ruble Türkiye Hükümetine Trabzon’da teslim etmiştir.
S. Aralov ise Nisan 1922’de Türk Silahlı Kuvvetlerine ayrıca tipografi ve sinema aparatları için 20 bin lira hibe etmiştir.
Aynı zamanda Aralov Rusya Hükümeti tarafından vaad edilen 10 milyon altın ruble yardımının son 3.5 milyonluk kısmını da Türkiye’ye geldiğinde beraberinde getirmiştir.
İki halkın kardeşlik bağları Lozan ön görüşmelerinde ve Lozan antlaşması esnasında daha da pekileşmiştir.
SSCB Hükümeti
(Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin Birliği) 1922-23 yıllarında Türkiye’nin boğazlar üzerindeki tek başına hakim olması gerektiğinin tezini savunarak Türkiye’ye destek çıkmıştır.
Lozan antlaşmazından sonra Türkiye bağımsızlığını kazanmış tüm yabancı istilacıların Türkiye’den çekilmesi sağlanmıştır.
TBMM Mustafa Kemal Atatürk’ü ilk Cumhurbaşkanı seçmiştir.
31 Ekim 1923’te SSCB Merkez Komitesinin başkanı M. Kalinin (Dönenmiş SSCB başkanı) Atatürk’e yolladığı teleğramda şunları söyledi:
“Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin Birliği halkları adına nihayi olarak despot monarşi rejiminin kalkması ve Türkiye Cumhuriyet’inin kurulması dolayısıyla kardeş Türk milletini ve dost Türkiye hükümetini sıcakça selamlıyorum.
Sizi, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’yi, yabancı istilacılara karşı kahramanca savaşan Türk milletinin üstün yetenekli yönetici olarak Türkiye Cumhuriyet’inin Cumhurbaşkanı seçildiğiniz için tebrik ediyorum.
Eminim ki, asla bağı kopmayacak halklarımız arasındaki dostluk zaman içerisinde gittikçe pekişecektir ve iki devletin de gelişmesine vesile olacaktır.”
Ağustos 1928’de açılan Türkiye Cumhuriyet Anıtı gelecek nesiller için Türkiye Cumhuriyet’inin kurucuları yer almıştır. İşte Atatürk’ün sağında yer alan Türk halkının kahramanları, Türkiye Cumhuriyetin kurucuları arasında yer alan Kliment Voroşilov il Mikail Frundze:
Surits zamanında Voroşilov ziyareti esnasında SSBC ile Türkiye arasında dostluk ve işbirliği sözleşmesi imzalanmıştır.
Bir çok kültürel ve siyasi gelişmelerde Türkiye ve SSCB birlikte hareket etmiştir.
Yeni bağımsız devletlerin gelişmesi adına, emperyalizm ve kapitalizm’den bağımsız olmak için SSCB birçok devlete elinden gelen yardımı üstlenmiştir. Sadece Türkiye’de Atatürk zamanında SSCB desteği ile birçok hafif ve ağır sanayi fabrikaları kurulmuştur.
İsmet İnönü’nün başında bulunduğu heyet 25 Nisan 1932’de SSCB’yi ziyaret eder.
Kendisi burada 15 gün boyu 70 fabrikayı ziyaret ederken yanında bulunan tekstil uzmanları Şerif Onay ile Kamil İbrahim SSCB’de ta 9 Hazirana kadar kalarak SSCB’nin endüstrisini incelemişlerdir.
Heyetin Stalin’den istediği yardım kısa zamanda Türkiye’ye ulaşmıştır.
SSCB kardeş Türk halkının kalkınması için gerekli çalışmaları tespit edecek heyeti göndermiştir.
SSCB Devlet Gelişmesinin Planlama Enstitüsü başkanı Prof. Orlov’un başındaki heyet Türkiye’ye gelerek 22 Eylül 1932’de raporunu hazırlamıştır ve sunmuştur.
Gitmeden önce İstanbul Üniversitesinde konferans veren Orlov şunları söyledi:
“Sevinçle emin oldum ki aklı ile enerjileri ile eğitimi ile Türk mühendisleri ne bizden ne de başka ülkelerdeki mühendislerden farklı değildir.
Kendileri bize gayet iyi yardımcı olmuştur.
Neden Avrupa’dan mühendis çağırdığınızı açıkçası anlamış değilim.”
21 Ocak1934’te imzalanan sözleşme ile SSCB Türkiye’ye verdiği 20 yıllık faizsiz kredi ile daha önce Prof.Orlov tarafından belirlenen Nazilli (Denizli) ve Kayseri mevkilerinde iki tekstil fabrikası kuruluşu kararlaştırılmıştır. Fabrikalar Sovyet mühendisler tarafından kurulmuş tüm teçhizat Rusya’dan getirilmiştir. Atatürk fabrikaların açılışını ölümünden bir ay önce yapmıştır.
Türkiye o dönemde Osmanlı’dan kalan borçların ağır yükü altında kalmıştır.
SSCB halklarının yardımı ile Türkiye ekonomisi ilk defa nefes almıştır.
SSCB Hükümeti yaptığı tüm yardımları para karşılığı değil barter yani değiş tokuş şeklinde yapmıştır. SSCB yaptığı yardımlar karşılığında Türkiye’nin ürettiği ürünleri almaya kabul ederek Türkiye’nin bu ürünleri dış pazarda satma zorluğundan kurtarmıştır.
Türkiye eski sanayı bakanı Mehmet Turgut 1964’te yazdığı kitapta bu antlaşmayı Türkiye’de devletçiliğin başlangıcı olarak nitelendirmiştir.
Fabrikalar Türkiye’deki ilk tekstil fabrikaları olmuştur. Fabrikalar kurulurken SSCB’de eğitim gören Türk işçileri ve mühendisleri kısa zamanda fabrikayı çalıştırır hale gelmişlerdir.
Aynı dönemde nihayı olarak TC Merkez bankası da Sovyetlerin yardımı ile kurulmuştur.
Daha önce bu görevi üstleyen Ottoman bankası yabancıların elinde idi.
Sonraki dönemlerde SSCB benzer antlaşmalar çerçevesinde ta 1980lerin sonuna kadar Türkiye’de İskenderun, Karabük demir çelik fabrikaları dahil ilk demir çelik fabrikalarını, ilk petrol arıtım fabrikası TÜPRAŞ’ı, Mersin ve İskenderun limanları dahil bir çok liman, ilk Alüminyum fabrikasını, ziraat sanayisi, tarımcılık sanayisini ve bir çok alanda daha Türk halkının yardımına koşmuştur.
Sovyetler sayısı 50 bini geçen Türk mühendisini ve işçisini eğitmiştir.
(Mehmet Ali Tümer den alıntıdır)
**********
ANITIN VE RUSLARIN HİKAYESİ !!!...
94 yılı aşkın süredir Taksim Meydanı'nda durmasına rağmen birçok kitap, dergi hatta ansiklopedilerde bile o iki generalin ismi yoktu. "Popüler Tarih Dergisi" Ağustos 2002 sayısında, yıllardır saklanan bu gerçeği/sırrı yazdı: Taksim Anıtı'nda, Atatürk'ün arkasında iki Sovyet generali duruyor:
General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov...
Taksim'deki Cumhuriyet Anıtı'nın açılışı 1928 yılında gerçekleştirildi.
Tasarımı İtalyan heykeltıraş Pietro Canonic
***
Belki bilmezsiniz ama Taksim Cumhuriyet Anıt’ında Atatürk’ün yanında iki Rus yer almaktadır.
Bu kişiler ünlü Rus mareşal Kliment Voroşilov ile ünlü Soviyet KGB kurucusu Mihail Frunze.
Bu kişiler Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşunda oynadıkları önemli rolü Atatürk’ün özel emri ile tüm gelecek nesiller için asla unutulmasınlar diye burada yer almaktadırlar.
Ne yazık ki günümüzün Türk nesli bu kişilerin ne adlarını biliyor ne de ne yaptıklarını.
16 mart 1921 yılında özel törende Rusya Sovyet Federal Sosyalist Cumhuriyet’i ile Türkiye arasında “Dostluk ve kardeşlik sözleşmesi” imzalanmıştır.
Bu sözleşmeye göre henüz kurulmamış Türkiye Cumhuriyet’ine Türk milletinin yabancı istilacılardan özgürlüğünü kazanabilmesi için 1878 yılından beri Rusya sınırlarına dahil edilen Kars, Ardahan ve Artvin bölgeleri verilmiştir.
Sözleşmeye göre Rusya Türk halkına 10 milyon altın ruble ile askeri mühimmat hibe edecekti
Ağustos 1921’de Rusya Mikail Frundze’yi Türkiye’ye elçi olarak atamıştır.
Frundze Türkiye’de Aralık 1921 ile Ocak 1922 tarihleri arasında bulunmuştur.
Türkiye’nin bulunduğu ağır ekonomik durumunu ve içinden çıkamadığı savaşı Rus halkına ve Sovyet yönetimine ileten Frundze acilen Türk halkı için yardımının arttırılmasını istemiştir.
Rusya bulunduğu ağır ekonomik durumuna henüz yeni biten iç ve dış düşmanlara karşı verilen savaşa rağmen Frundze’ye kulak vermiş ve yardımını esirgememiştir.
S. Aralov yazdığı hatıra kitabında Türkiye’ye gitmeden önce Lenin’in kendisine söylediği sözleri şöyle vermektedir.
Lenin:
“Türk halkı özgürlük savaşını vermektedir. Merkez Komitesi oraya savaş sanatını bildiğiniz için yolluyor”.
Yabancı istilacılara karşı geçilecek taaruz öncesi hazırlık aşamasında 1922 Mart-Nisan aylarında Mustafa Kemal’in davetlisi olarak elçi S. Aralov, askeri ataşe K. Zvonaryov ve Azerbaycan elçisi İbrahim Abilov’un katılımı ile tüm Türk silahlı kuvvetleri denetimden geçmiştir.
Misafirler kara ve atlı birlikleri ziyaret etmiş, iki ordunun komuta merkezlerine gitmiş, Konya’da bulunan yedek ordunun denetiminde bulunmuşlardır.
Misafirlerin katılımı ile Türk Silahlı kuvvetlerin ilk yıldönümü kutlaması gerçekleşmiştir. Kutlamalardan sonra misafirler Türk askerlerine hediyeler dağıtmıştır.
Hediyelerin üstünde Türkçe olarak “Sovyet Kızıl Ordusundan Türk Askerine” diye bir yazı bulunuyormuş.
16 Mart 1921’de imzalanan sözleşme çerçevesinde taarruz öncesi 1921-1922 yıllarında Rusya’nın Novorossiysk, Tuapse ve Batum limanlarından Türkiye’ye 39 bin adet tüfek, 327 adet makineli tüfek, 54 top, 63 milyon tüfek mermisi, 147 bin top mermisi, giysiler vs getirilmiştir.
Bunun dışında Rus Beyaz ordusunun 1918’de doğu sınırlarda bıraktığı tüm askeri muhhimat da Türkiye’ye getirilmiştir.
1921 yılında iki savaş gemisi “Jutkiy” (Korkunç) ile “Jivoy” (Canlı) Türkiye’ye hibe edilmiştir.
Rusya Hükümeti Ankara’da hala Makine Kimya olarak bilinen mermi üretim fabrikasının kurulması için tüm gerekli donanımı hibe etmiştir.
Donanım ile birlikte çok miktarda hammadde de getirilmiştir ve Türk işçilere eğitim verilmiştir.
Bunun dışında Moskova’da imzalanan sözleşmeye göre Türkiye halkına vaad edilen 200,6 kg saf altın Sovyet diplomatik misyonun başında bulunan Y. Upmal-Angarskiy tarafından Türkiye Hükümetine teslim edilmiştir.
Mikail Frundze yetim kalan Türk çocuklarının barınması için kurulacak olan yetimhaneler için 100 bin altın ruble Türkiye Hükümetine Trabzon’da teslim etmiştir.
S. Aralov ise Nisan 1922’de Türk Silahlı Kuvvetlerine ayrıca tipografi ve sinema aparatları için 20 bin lira hibe etmiştir.
Aynı zamanda Aralov Rusya Hükümeti tarafından vaad edilen 10 milyon altın ruble yardımının son 3.5 milyonluk kısmını da Türkiye’ye geldiğinde beraberinde getirmiştir.
İki halkın kardeşlik bağları Lozan ön görüşmelerinde ve Lozan antlaşması esnasında daha da pekileşmiştir.
SSCB Hükümeti
(Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin Birliği) 1922-23 yıllarında Türkiye’nin boğazlar üzerindeki tek başına hakim olması gerektiğinin tezini savunarak Türkiye’ye destek çıkmıştır.
Lozan antlaşmazından sonra Türkiye bağımsızlığını kazanmış tüm yabancı istilacıların Türkiye’den çekilmesi sağlanmıştır.
TBMM Mustafa Kemal Atatürk’ü ilk Cumhurbaşkanı seçmiştir.
31 Ekim 1923’te SSCB Merkez Komitesinin başkanı M. Kalinin (Dönenmiş SSCB başkanı) Atatürk’e yolladığı teleğramda şunları söyledi:
“Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerin Birliği halkları adına nihayi olarak despot monarşi rejiminin kalkması ve Türkiye Cumhuriyet’inin kurulması dolayısıyla kardeş Türk milletini ve dost Türkiye hükümetini sıcakça selamlıyorum.
Sizi, Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’yi, yabancı istilacılara karşı kahramanca savaşan Türk milletinin üstün yetenekli yönetici olarak Türkiye Cumhuriyet’inin Cumhurbaşkanı seçildiğiniz için tebrik ediyorum.
Eminim ki, asla bağı kopmayacak halklarımız arasındaki dostluk zaman içerisinde gittikçe pekişecektir ve iki devletin de gelişmesine vesile olacaktır.”
Ağustos 1928’de açılan Türkiye Cumhuriyet Anıtı gelecek nesiller için Türkiye Cumhuriyet’inin kurucuları yer almıştır. İşte Atatürk’ün sağında yer alan Türk halkının kahramanları, Türkiye Cumhuriyetin kurucuları arasında yer alan Kliment Voroşilov il Mikail Frundze:
Surits zamanında Voroşilov ziyareti esnasında SSBC ile Türkiye arasında dostluk ve işbirliği sözleşmesi imzalanmıştır.
Bir çok kültürel ve siyasi gelişmelerde Türkiye ve SSCB birlikte hareket etmiştir.
Yeni bağımsız devletlerin gelişmesi adına, emperyalizm ve kapitalizm’den bağımsız olmak için SSCB birçok devlete elinden gelen yardımı üstlenmiştir. Sadece Türkiye’de Atatürk zamanında SSCB desteği ile birçok hafif ve ağır sanayi fabrikaları kurulmuştur.
İsmet İnönü’nün başında bulunduğu heyet 25 Nisan 1932’de SSCB’yi ziyaret eder.
Kendisi burada 15 gün boyu 70 fabrikayı ziyaret ederken yanında bulunan tekstil uzmanları Şerif Onay ile Kamil İbrahim SSCB’de ta 9 Hazirana kadar kalarak SSCB’nin endüstrisini incelemişlerdir.
Heyetin Stalin’den istediği yardım kısa zamanda Türkiye’ye ulaşmıştır.
SSCB kardeş Türk halkının kalkınması için gerekli çalışmaları tespit edecek heyeti göndermiştir.
SSCB Devlet Gelişmesinin Planlama Enstitüsü başkanı Prof. Orlov’un başındaki heyet Türkiye’ye gelerek 22 Eylül 1932’de raporunu hazırlamıştır ve sunmuştur.
Gitmeden önce İstanbul Üniversitesinde konferans veren Orlov şunları söyledi:
“Sevinçle emin oldum ki aklı ile enerjileri ile eğitimi ile Türk mühendisleri ne bizden ne de başka ülkelerdeki mühendislerden farklı değildir.
Kendileri bize gayet iyi yardımcı olmuştur.
Neden Avrupa’dan mühendis çağırdığınızı açıkçası anlamış değilim.”
21 Ocak1934’te imzalanan sözleşme ile SSCB Türkiye’ye verdiği 20 yıllık faizsiz kredi ile daha önce Prof.Orlov tarafından belirlenen Nazilli (Denizli) ve Kayseri mevkilerinde iki tekstil fabrikası kuruluşu kararlaştırılmıştır. Fabrikalar Sovyet mühendisler tarafından kurulmuş tüm teçhizat Rusya’dan getirilmiştir. Atatürk fabrikaların açılışını ölümünden bir ay önce yapmıştır.
Türkiye o dönemde Osmanlı’dan kalan borçların ağır yükü altında kalmıştır.
SSCB halklarının yardımı ile Türkiye ekonomisi ilk defa nefes almıştır.
SSCB Hükümeti yaptığı tüm yardımları para karşılığı değil barter yani değiş tokuş şeklinde yapmıştır. SSCB yaptığı yardımlar karşılığında Türkiye’nin ürettiği ürünleri almaya kabul ederek Türkiye’nin bu ürünleri dış pazarda satma zorluğundan kurtarmıştır.
Türkiye eski sanayı bakanı Mehmet Turgut 1964’te yazdığı kitapta bu antlaşmayı Türkiye’de devletçiliğin başlangıcı olarak nitelendirmiştir.
Fabrikalar Türkiye’deki ilk tekstil fabrikaları olmuştur. Fabrikalar kurulurken SSCB’de eğitim gören Türk işçileri ve mühendisleri kısa zamanda fabrikayı çalıştırır hale gelmişlerdir.
Aynı dönemde nihayı olarak TC Merkez bankası da Sovyetlerin yardımı ile kurulmuştur.
Daha önce bu görevi üstleyen Ottoman bankası yabancıların elinde idi.
Sonraki dönemlerde SSCB benzer antlaşmalar çerçevesinde ta 1980lerin sonuna kadar Türkiye’de İskenderun, Karabük demir çelik fabrikaları dahil ilk demir çelik fabrikalarını, ilk petrol arıtım fabrikası TÜPRAŞ’ı, Mersin ve İskenderun limanları dahil bir çok liman, ilk Alüminyum fabrikasını, ziraat sanayisi, tarımcılık sanayisini ve bir çok alanda daha Türk halkının yardımına koşmuştur.
Sovyetler sayısı 50 bini geçen Türk mühendisini ve işçisini eğitmiştir.
(Mehmet Ali Tümer den alıntıdır)
**********
ANITIN VE RUSLARIN HİKAYESİ !!!...
94 yılı aşkın süredir Taksim Meydanı'nda durmasına rağmen birçok kitap, dergi hatta ansiklopedilerde bile o iki generalin ismi yoktu. "Popüler Tarih Dergisi" Ağustos 2002 sayısında, yıllardır saklanan bu gerçeği/sırrı yazdı: Taksim Anıtı'nda, Atatürk'ün arkasında iki Sovyet generali duruyor:
General Mihail Vasilyeviç Frunze ve Mareşal Kliment Yefremoviç Voroşilov...
Taksim'deki Cumhuriyet Anıtı'nın açılışı 1928 yılında gerçekleştirildi.
Tasarımı İtalyan heykeltıraş Pietro Canonic
2 ay önce
Ukrayna ateşkese hazır olduğunu duyurmuştu! Rusya lideri Putin'den savaşın kritik bölgesi Kursk'ta askeri kamuflajlı mesaj https://tarikhaber.com/hab...
2 ay önce
ÖMER TARIK YILMAZ / Ukrayna ve Rusya Arasında Ateşkes: Barışa Doğru Atılan Umut Dolu Bir Adım mı? https://tarikhaber.com/kos...
2 ay önce
ABD duyurdu: Ukrayna Rusya ile ateşkes önerisini kabul etmeye hazır https://tarikhaber.com/hab...
2 ay önce
ABD ile Ukrayna görüşmesinden hangi sonuçlar çıktı, 'Topun artık Rusya'da olması' ne anlama geliyor? https://tarikhaber.com/hab...
2 ay önce
ABD ve Rusya'dan BM Güvenlik Konseyi'ne acil toplantı çağrısı https://tarikhaber.com/hab...
2 ay önce
İki başlı muhteşem kuşlu bayrak Türk topluluğunda kağan ve Yabgu'nun hakimiyeti beraber yürüttüğünü ve böyle bir devlet teşkilatının varlığını yansıtmaktadır. Birincisi yani kağan sınırsız hakimiyet sahibi olurken, devletin hazinesine dokunamazdı.
Çünkü kağanlığın mülkü ve mali işlerinin tamamıyla devlet idaresinde herhangi bir hakimiyet hakkına sahip olmayan kişi ilgileniyordu.Kağan, hanların arasından belli bir müddet için seçiliyordu ve idari ve siyasi faaliyetleri yürütüyordu. İşa ise kendi haklarını miras olarak kabul etmekte, yani hazinenin hükümdarı olmuştur.
Belki de Türklerin sembolü olan bu iki başlı kartalı, Atilla’dan sonra kendilerine Bizanslılar beğenip almış ve konstantinopolis’in arması olarak kabul etmişlerdir. Daha sonra aniden, iki başlı kartal, Rusya İmparatorluğu’nun sembolü olarak görünmüştür.
I. Petro Azak savaşlarından ve bozkırların yağma edilmesinden sonra Kıpçakların bazı simgelerini benimsemiştir. O devirde Rusya’da daha önce bilinmeyen Kıpçaklara ait haç ve pek çok nişan Ruslar tarafından benimsenmeye başlanmıştır.
Altaylılar devrindeki Dest-i Kıpçak medeniyetine ait ve pek çok kurganda bulunmuş nişanlardı.
Murat Adji’nin Kaybolan Millet Kitabından
Çünkü kağanlığın mülkü ve mali işlerinin tamamıyla devlet idaresinde herhangi bir hakimiyet hakkına sahip olmayan kişi ilgileniyordu.Kağan, hanların arasından belli bir müddet için seçiliyordu ve idari ve siyasi faaliyetleri yürütüyordu. İşa ise kendi haklarını miras olarak kabul etmekte, yani hazinenin hükümdarı olmuştur.
Belki de Türklerin sembolü olan bu iki başlı kartalı, Atilla’dan sonra kendilerine Bizanslılar beğenip almış ve konstantinopolis’in arması olarak kabul etmişlerdir. Daha sonra aniden, iki başlı kartal, Rusya İmparatorluğu’nun sembolü olarak görünmüştür.
I. Petro Azak savaşlarından ve bozkırların yağma edilmesinden sonra Kıpçakların bazı simgelerini benimsemiştir. O devirde Rusya’da daha önce bilinmeyen Kıpçaklara ait haç ve pek çok nişan Ruslar tarafından benimsenmeye başlanmıştır.
Altaylılar devrindeki Dest-i Kıpçak medeniyetine ait ve pek çok kurganda bulunmuş nişanlardı.
Murat Adji’nin Kaybolan Millet Kitabından
2 ay önce
ÖMER TARIK YILMAZ / Macron'un Avrupa'nın Ordu Komutanlarını Paris'te Toplaması: Rusya Tehdidine Karşı Birlik ve Stratejik Yeniden Değerlendirme https://tarikhaber.com/kos...
2 ay önce
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Avrupa'nın tüm ordu komutanlarını Paris'te topluyor: "Rusya bir tehdit haline geldi" https://tarikhaber.com/hab...
3 ay önce
Rusya'dan Trump ve Zelenskiy kavgasına ilk yorum: Nankör domuz, sahiplerinden sert bir tokat yedi https://tarikhaber.com/hab...
3 ay önce
Dünya bu açıklamayı konuşuyor! "Rusya ve Ukrayna savaşı bu hafta sona erebilir" https://tarikhaber.com/hab...
3 ay önce
Beyaz Saray: Trump, Rusya-Ukrayna savaşını bu hafta bitirebilir https://tarikhaber.com/hab...