Logo
Bozkurt mahir
8 gün önce
BİR YETİŞTİRME YURDU ÇOCUĞUNUN KALEMİNDEN...

TAHTA VALİZ

Yıl 1972... Sonbahar mevsimi… Hep ayrılık çağrıştırır bana. Yaprakların ağaçlardan birer birer ayrılması gibi ben de memleketimden ayrılıyordum. Hem de tek başıma. Adam olmaya, okumaya gidecektim. Koca İstanbul… Yer bilmem, yurt bilmem. Sora sora Bağdat bulunuyor da İstanbul bulunmaz mı?
Benden istenen gerekli evrakları tamamlamıştım. Bilenlere soruyordum. Çapa Öğretmen Okulunu nasıl bulurum? Bilenler sıkı sıkı tembihliyordu. “Paranı elin ulaşılamayacak yere sakla. Parana sıkı sıkı sahip ol. Gurbet orası.”
Ayağımda iskarpin ayakkabı … Elimde tahta valiz… Yaş onbeş ...Düşmüştüm yola. Gece 00.30. İstanbul Haydarpaşa Mavi Tren homurdanarak yanaşmıştı gara. Uğurlamaya gelen kimsem yoktu. Trenin basamaklarına adımı attığımda düşlerim canlandı. Biraz buruk, arkamda sevdiklerimi bırakarak; ama heyecanlı.
Tahta valizimi yanıma aldım, yerime oturdum. 8-9 saatlik sürecekmiş yol. Uyku mu tutar beni? Her istasyona geldiğinde kondüktörün sesi geliyordu. Zaten uyku da yok. Sadece düşlerim vardı.
Sabah gökyüzü ışımaya başlayınca göz kapaklarım kapanır gibi olmuştu. Uyursam kim uyandıracaktı. Ama son durakta ineceğimden dalmışım. Omzuma bir el dokundu: “Hemşehrim Haydarpaşa! Son durak” Hemen sıçradım. Vagonda kimse kalmamıştı. Trenden çabukça indim. Vapura binip karşıya geçeceğimi tembihlemişlerdi. Herkes gibi kuyruğa girdim. Turnikeden geçtim. Vapuru beklemeye başladım. Hafif ayaz vardı. Vapurların homurtulu kornaları dikkatimi çekti. İlk deniz görüyordum. Kitaplarda görüp de hiç görmediğim vapura binecektim.
Bir vapur yanaştı iskeleye. Kocaman urganlarla bağlandı. Kalaslar sürüldü. Sıra bana gelince dikkatlice geçtim kalastan. Elimde tahta valiz... ( Asker valizi) Yolcular bindi. Önce kalaslar çekildi. Büyük urganlardan çözüldü. Kocaman vapur… Bir homurtu... Deniz köpürdü. Vapur geri geri çıktı. Denizde yol almaya başlamıştı. İlk vapura binişim… İlk denizi görüşüm…
Karşıda 4 minareli kocaman heybetli bir cami görünüyordu. Karaköy İskelesine yanaştı vapurumuz. İnsan kalabalığı vapura inenler, binenler. Herkes bir telaş içinde. Elimde tahta valiz… Galata Köprüsünü geçeceğim. Öyle tembihlenmişti. 84 numaralı İETT arabasına binecektim. Otobüslerin boynuzlarında yazılan rakamlara bakıyorum. 84 Topkapı otobüsü geldi. Otobüsün ilk merdivenine adımı attığımda tembihler aklıma geldi. “Biner binmez şöföre Çapa’da ineceğim” dedim. Şoförün arkasına oturdum. İnsanlar sel gibi sağdan soldan akıyordu.
İETT otobüs şoförü: “ Burası Çapa durağı,” dedi. İndim. Karşımda dev gibi yapı. “İşte burası okulun” dediler. Sağıma soluma baktım. Kızlı erkekli öğrenciler o dev yapılı okula giriyorlardı. Şaşkın ve endişeli, kapıdan içeri girdim. Kapıda duran bıyıklı, kafasında bekçi şapkası olan bir adamı gördüm : “Yeni kayda geldim,” dedim. “Tamam, 2. Kata çık Müdür Başyardımcısı orada,” dedi.
Aşınmış mermer merdivenlerin her basamağına adımlayarak ağır ağır çıktım. Kocaman kapıdan girdim. Kocaman kocaman dev gibi aynalar… İrkildim. Elimde tahta valizim. 2. Kata çıktım. Müdür Başyardımcısı Yümni Sezen yazıyordu. Biraz soluklandım. Kocaman devasa sınıf kapıları, kocaman koridor. Müdür Başyardımcısı Yümni Sezen’in kapısını korka korka çekinerek tıklattım. Bekledim ses gelmedi. Bir daha tıklattım. “Gel,” sesini duydum. İçeri girdim.
“Gel yavrum,” dedi babacan görüntülü adam. Makamında oturuyor. Girer girmez elimdeki tahta valize baktı. “Buyur yavrum,” diyerek bana yer gösterdi.
“Hocam Afyon’dan geliyorum Kayıt yaptıracağım,” dedim. “Evrakların hazır mı?” dedi. “Hazır efendim,” dedim. Memlekette hazırladığım dosyayı sundum. Baktı, kontrol etti. “Evrakların tamam,” dedi. Hiç beklemediğim soruyu sordu: “Velin nerde? “ dedi. “Ne velisi hocam?” dedim. “Bizde Veli yok,” Dedim, çekinerek. “Evladım, sen 18 yaşını doldurmadığın için çocuk sayılıyorsun. Mutlaka velin olması lazım,” dedi. Ben yine: “Bizde Veli yok,” dedim. “Yanında kimse yok mu?” dedi. “ Kimse yok Hocam” dedim. “Sen yalnız mı çıkageldin?” dedi. “Benim kimsem yok ki Hocam!” dedim. “Kendim geldim,” dedim
Bana bakakaldı. Cık! Cık! Cık! Seslerini duydum. “Allah! Allah! Oğlum, mutlaka senin anan baban ya da yakınınla geleceksin demediler mi?” dedi. “Yok, efendim Benim kimsem yok.” dedim. Şöyle ayağımdan başıma kadar süzdü, bıyıklı Müdür Başyardımcısı. Yine cık! Cık! Sesleri… Başını sağa sola salladı. “Kimse yok mu?” dedi. Ben de yine, “Yok!” dedim korkarak. “ Ben seni nasıl kayıt edeceğim?” dedi. Korkmaya başladım. Kayıt olamayacak mıydım? Diye endişe sardı beni. Tekrar süzdü. “Sen, Afyon’dan buraya tek başına mı geldin?” dedi. “Evet efendim,” dedim. Baktı, baktı, “Sen zeki bir çocuğa benziyorsun. Velin ben olacağım; ama benim yüzümü kara çıkartma!” dedi
Kayıt edilmiştim. Tahta valizime baktı. “Şu valizini yukarıda yatakhane var oraya koy, sen de 1-E sınıfına git,” dedi babacan yapılı adam. ” Kapıyı çal Öğretmene bu kağıdı ver. Derslerine de iyi çalış bak! beni mahcup etme. Bir sıkıntın olursa bana gel,” demeyi de ihmal etmedi.
4 yıl bitti. Yıl boyunca bir defa idareye çağrılmıştım. Beni şikayet eden öğretmen ve O babacan görünüşlü adam yani velim vardı odada. Bana şöyle bir baktı. “Naptın” dedi. Ben bir şey yapmadım dedim. Olayı anlattım. Öğretmene döndü. “Tamam Hocam siz gidebilirsiniz” dedi. O’na inanmamıştı. Benim söylediklerime inandı.
4 yılın sonunda öğretmen olarak Şanlurfa’ya düştü yolumuz. Yıllar yılları kovaladı. Tam 35 yıl geçmişti. 2007 yılında İstanbul Öğretmen Okulu Mezunları ilk buluşma etkinliği düzenlemiştik. Antalya’da bir oteldi buluşma adresimiz. Kimler gelecekti merak içindeydim. Otele birer ikişer girenleri bakıyor, tanıdık bir yüz bekliyordum. Salonda toplandık. Sırası gelen adını soyadını söylüyordu.
İki öğretmenimizin geldiklerini duymuştum. Birini tanımıştım. Okula ilk geldiğimde beni kaydeden Yümni Sezen gelenler arasındaydı. Prof. Dr. Yümni Sezen… Sıra bana gelmişti. Kendimi takdim etim. Son cümlemde yutkuna yutkuna: “ Hocam ben sizin sayenizde okudum. Velim yoktu. Siz velim oldunuz,” dedim; ama boğazım düğümlenmişti. Hocamın gözlerinden yaşların süzüldüğünü görmüştüm. Ellerine sarıldım öptüm. O da kucaklamıştı.
İyi ki velim oldunuz, Yümni Sezen. İlk tayin yerim de O’nun memleketi idi. Şanlıurfa... Hayat işte böyle. Asla tesadüf diye bir şey yoktur. Tahta Valiz hala en değerli eşyalarımın arasındadır.
Ünal Yılmaz Uzman öğretmen...
Bozkurt mahir
10 gün önce
And olsun ki; ihaneti: 'Paraşütsüz Atlayış Eğitimi'ne tábi tutacağız...

17 Düvel ve baş çeken: abd-ingiliz ve israeloğulu; Anadolu'yu işgal edmek için: AkEpE yi kendine ortak seçdi..
2005 den itibaren hududlarımızın telörgü kulübe ve mayınlarını sökdürddüler.
Ordu'nun kozmik odalarına girdirdiler.
Özel Kuvetler kadrosunu tasfiye eddirdi.
370 generali 90 bin Sb- Asb rütbeliyi harcaddı.
Jandarmayı, harb gücü olmakdan çıkardı: 280 bin kişilik savaş gücünü, polis seviyesine indirgeddi.
Jandarmanın Harb-Silah - Arac - gerec - cihaz sistem ve tüm gereclerini elinden alıb, envanterini yok ederek, başka güçlere kaydırdı. İhalede, açık bazarlarda ünimog komando arabalarını sivil örgüt temsilcilerine satdırdı.
Dinci fetöye darbe yapdırdı.
Ordumuzu dağıddırdı.
Deniz Kuvetlerimizi enkaza çevirddi.
Sahil Güvenliği askeri rütbeli komutanlarını - 122 si hariç- tümünü tasfiye eddirdi.
820 bin kişilik orduyu: 380 bin mevcuda düşürddü.
Bir Türk askeri şehid olduğunda; halkın 40-50 binleri merasim için sokağa dökülür idi. Şimdi hergün şehid var; kimseye duyurulmuyor. Şehidliği sıradan hâle getirddi.
MIT'i teslim aldırddı,
Gn kurmayı kendine bağlı olan ingiliz yetişdirmesi birine bağladdı.
Ülkeyi soyub, İngiltere'ye taşıddı.
Ülke topraklarının 5 de ikisini yabancıya satdırddı.
Bilgates'e Anadolu'dan : 187 Bin hektar toprak satınaldırdı.
Katar, FinansB, Muçe aracılığıyıla: Batı Akdeniz, Ege, Marmara, Trakya ve Batı Karadeniz topraklarını gizli gizli ingiliz kıraliyeti adına aldırdı.
Kamu kuruluşlarını satdırdı.
Askeri fabrikalar dahil Tüm devlet mallarını satdırdı.
Cemat tarikatları silahlandırtdı.
Suriye'de Irak'da görevi biten terör örgütlerini Anadolu'ya doldurddu.
Milli eğitimi bozdurddu.
Banka ve müzelerine çökdürdü.
Uyuşdurucu merkezi yapdırdı.
Kıbrıs'daki askeri gücümüzü 13 bine düşürddü.
Hava- Deniz gücü oluşdurdmadı..
Genel kurmaydan kuvvetleri ayırıb, İngiliz temsilcisi bakana bağladdı.
Hava Kuvetlerini, pilotlarını, saf dışı eddirdi.
Uçaklarını yeniletmeyib, hurdaya heke çevirddi.
İşgal hazırlığında 17 düvel 518 savaş gemisi ile Ege'de ve Akdeniz'de bekliyor.
Trakya da: 2500 Amerikan amfibik tankı 50 savaş helikopteri bekliyor. Suriye cephesinde: saldıracak:400 bin kişilik abd-israel ordusu hazır bekliyor.
Saros körfezine 100 geminin aynı anda boşaltım yapacağı askeri liman yapdırtdı.
İkizdere - Boçka'ya askeri yol ve liman yapdırtıyor. Ermenistan ve Azerbaycan'a harekat için..
İsraeloğulu na dil hazırlamak için diyarıBekir'de İbranice kurs okulları açdırddı.
Makro israelin kurulması için şimdi de: cebine:10 bin$ koyarak doğu devletlerinden pers-İsrarloğlu melezi peştun soyunu İSRAEL ordusunu kurmak üzere 2,5 milyonu Türkiye'ye taşıdıyor..
Doğu Almanya'nın ordu silahlarını burada Ankara Güvercinlik'den alıb dağıdacak ayrıca farklı silahlarla donatarak, Makro İsrael Ordusunu kuracaklar.
Türk Milleti'nin alım gücünü düşürdüler, ekmeğe muhtac, bir mermi bile alacak gücünü yokeddiler.
Manavgat yangını başladığında, ne tesadüfdür ki; Bilgates yatı ile Bodrum'dayıdı..
Ege'deki:HAARP Gemisi ile, depremleri doğal afetleri hadda yangınları yapıyorlar.
Şimdi de:' Son Türk'ün mevzisi' olan Toros/ TorOğuz Dağları'nın örtüsünü yakdırıyorlar.
THK nu CIA ya bağlı paravan bir hayına ihale eddirdiler. Ordu'yu yangın söndürmek görevinden azleddirdiler.
Tek adam emir verib, millî afete orduyu sokdurdmadılar..
Görevli gnrleri: birer zeyyad-ı bî insafa hizmetden zevk alan keleb eddirdiler..
EmÖzlHrk ve halka su sıkan tomaların afete müdahalesini engelleddiler..
EMASYA pılanlarını yok eddirdiler..
Yangın uçaklarını Etimesgut hangarına çekdirdiler.
Bu güne dek: 7700 pilot: 80 bin pataşütcü yetişdiren, binlerce yangın noktasını söndüren Türk Kuruluşu'nu, devre dışı eddirdiler..
Meclisi devre dışı eddirdiler.
Yasama,yargı, yürütmeyi esir eddirdiler.
Merkez Bankası'na çökdürdüler.
"Ac gebersinler" diye, hayvancılığı tarımı yok eddirdiler.
Önemli bakanlıklara, kendi yetiştirdikleri kendilerine hizmet edecekleri azınlıkları getirddiler..
Teröristlere, masum asker ve öğrencilerimizi öldürtdüler.
2.100.000 Mağden ruhsatı ile ülke dağlarının tamamını satın aldılar.
Eğitimli bilge insanlarımızı ülkeden kaçırddılar.
KHK larla ağızını açanı hapise atdırdılar.
Şeriata ülkeyi boğdurddular.
TC yi sildirdiler..
12 milyon gacgın göçmeni doldurddular.
Demografik yapıyı bozdurdular.
C-19 ile, aşı ile, halkımızı öldürtüyorlar...
Şimdi de ülkemizi savunmak için son savunmak mevzilerimiz olan TorOğuz/ TürkOğuz/ Dağlarımızı ateşe verdirdiler, Yörük Türkmen, Avşar, Oğuzboylarını; evlerinde yakıyorlar..
Son savunucu bizlerin: nacağımıza sap , gizlenecek örtü, sokulacak mevzi, HAYİDAME'miz için yiyecek ot, bitgi bulamamızın zeminini hazırladıyorlar.
İç düşman dış düşman birleşdi. BOP un son kalesi Anadolu'yu düşürecekler.
Sözde Anadolu'ya gelen peştun gaçgınları, gerçeğinde İsrail ırkı peştun askerleri olub, Türkiye'de Makro İsrail Peştun Ordusu'nu oluşdurmak, Türkiye'yi özellik ile TorOğuz dağlarını, ve Türk Yörük, Avşar, Türkmen, Oğuz boylarını yakmak taktiğini uygulamaya koyan Beştepedekine de Emir veren: Peştun Kızı Kamala Harris ile Joe Biden'dır...

Türk Milleti'nin ipi, picin puştun, Peştun'un eline geçdi.. ( Puşt sözcüğünün de nereden kaynaklı olduğunu böylece öğrenmiş olursunuz)

Ama:
Biz daha ölmedik..
And olsun ki : bu ihanet çetelerini, uçakları Etimesgut Hangarı'na çekdirib, yanan Türk'ün fecaatini tepeden seyir edib kıskıs gülenleri, o THK / TÜRKKUŞU uçaklarına bindirerek, paraşütsüz atlayış eğitimine tabi tutacağız..
Yusuf özkara Araşdırmacı Akın 01.08.2021
Bozkurt mahir
12 gün önce
İĞNELİ FIÇI NEDİR?
Yahudilerin, kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için kullandıkları yöntemlerden biri. Fıçının içi iğnelerle kaplıdır. Çocuğu fıçının içine canlı canlı kapatan hahamlar, ardından fıçıyı dakikalarca yuvarlarlar. Daha sonra fıçının dibinde bulunan musluk açılır ve toplanan kan ayinlerde kullanılmak ya da Mayasız Bayramında yenilen mayasız ekmeklere karıştırılmak üzere alınırdı.
Yahudilikte, insan kanının ikinci bir kullanım yeri ise Pessah (mayasız) bayramları olmuştur. Pessah bayramında bir hafta boyunca mayasız ekmek yapılır ve yenir. Yahudilerin bazı kollarına göre, bu ekmeklerin en makbul olanları ise içine insan kanı katılanlardır. Bazı tarihçilerin bildirdiklerine göre, Pessah bayramları, Ayrupa’da her yıl küçük çocukların kaybolduğu dehşet dönemleri olmuştur.
Kan içme konusunu şimdiye dek en iyi açıklamış kaynaklardan biri, 1803’te Moldavya’lı rahip Neophite’in yazdığı kitaptır. Bir hahamın oğlu olan Neophite, Yahudilikten çıktıktan sonra hristiyanlığı kabul edip rahip olmuştur. Babasının inancındaki bütün kanla ilgili ayinleri açıklamıştır. Bazı Yahudi tarikatlarının, insan kanı kullandıklarında Yehova katında daha “üstün” olduklarına inandıklarını anlatmıştır.
İşte Yahudilerin bulundukları ülkelerden sürülmelerinin nedenlerinden birisi de bu sapık adettir. Özellikle İspanya’da, kan içme olayları defalarca gündeme gelmiş, bu olaylar halk arasında büyük huzursuzluk meydana getirmiştir. Sayısız çocuk kaybolmuş, cesetlerin bir kısmı tamamen kanı çekilmiş bir durumda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğuna geldikten sonra da, Yahudilerin bazı kolları, bu sapık adetlerine devam ettiler.
Osmanlı zabıtlarında bu konuda gelişmiş pek çok olay vardır. Bunların en önemlileri 1715’te Amasya’da, 1840’ta Şam’da ve Rodos’ta, 1633-1843 ve 1866’da İstanbul’da, 1863-1868 ve 1870’te İzmir’de kayda geçen olaylardır. Bu olaylarda pek çok Yahudi suçlu bulunmuş ve idam edilmiştir. Yahudi tarihçi-yazar Avram Galante, “Histoire Des Juifs de Turquie” isimli kitabında bu konuda gelişmiş olan olayları uzun bir şekilde anlatmaktadır.
İstanbul Kadılığı 1715’te (11 Şevval 1128) olan kan içme olayında, Ahmet isminde bir Türk çocuğunu kaçırıp kanını içen Menahim, Sabetay ve Avram isimli üç Yahudiyi idam cezasına çarptırmıştır. Fanatik Yahudiler kan içme adetlerini bugün hala uyguluyorlar. Filistin’li pek çok küçük çocuk bu korkunç ibadetin (!) kurbanı olmuştur.
Yıl 2006’nın Mayıs Ayı. Ankara’nın fakir semtlerinden Sincan’da, organları alındıktan sonra çöpe veya duvar diplerine bırakılmış 7-8 yaşlarındaki çocuk cesetlerinin sayısı 13’e ulaşmış. Türkiye’deki organ mafyasının ardında Yahudiler’in olduğuna ve bu organların İsrail’li hastalara nakledildiğine dikkat eder misiniz?!!!
Sadist hahamların uydurduğu bu akıl almaz vahşet, tarih boyunca sayısız masum insanın acımasızca öldürülmesine yol açmıştır.
Yahudiler Tevrat’ta emredilen bütün vahşet türlerini İsrail devleti kurulduktan sonra çok rahat uygulama fırsatı buldular. İşgal ettiği topraklardaki savunmasız halk İsrail’in sapık ibadetlerinin kurbanı oldu. Haber alınamayan binlerce kayıp Filistin’li çocuktan birkaçının cesetleri kanları çekilmiş olarak bulunmuştur. Bugün İsrail hapishanelerine konulan, yüzlercesi kadın ve çocuk olmak üzere on bini aşkın Filistin’linin akibeti bilinmemektedir.
Azınlıkta oldukları ülkelerde bile bu korkunç ibadetlerini terketmeyen yahudi fanatiklerinin, tamamen hakim oldukları Filistin’de aynı kan ayinlerini uyguladıklarını tahmin etmek güç değil.....
Sunay Korkmaz

https://foucaultsarkaci.wo...
Bozkurt mahir
15 gün önce
Sonunda Oldu. Avrupa dan Atıldık

YASA TASARISINA GÖRE ARTIK AVRUPA ÜLKESİ SAYILMAYACAK.

İster kına yakıp göbek atın, ister bir mum yakıp halinize ağlayın. ABD Temsilciler Meclisine sunulan yasa tasarısına göre Türkiye artık Avrupa ülkesi değil, Ortadoğu ülkesi sayılacak.

ABD parlamento üyeleri Türkiye’nin artık bir Avrupa ülkesi olarak değil, Orta Doğu ülkesi olarak yeniden sınıflandırılması için Temsilciler Meclisi’ne yasa tasarısı sundu.

Yasa tasarısına göre;
Amerika’nın Türkiye ile Diplomatik İlişkileri yeniden düzenlenerek, Türkiye’nin ABD Dışişleri Bakanlığı’nda “Avrupa ve Avrasya” olan statüsü, “Yakın Doğu (Ortadoğu NEA)” olarak güncellenecek.

Daha basit anlatımla ABD bundan böyle Türkiye’nin diplomatik statüsünü İran, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Libya ile aynı kategoriye alacak.

ABD yasa tasarısında “Türkiye’nin tamamen Orta Doğu’ya yöneldiğini ve artık Avrupa ile ilişkilerine öncelik vermediği, Ankara’nın “Rusya, Çin ve İran ile bağlarının derinleştiğini, Hamas’a destek verdiğini, Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklara da atıfta bulunarak, Türkiye’nin dış politikasının “Batı’nın güvenlik çıkarlarıyla temelde çeliştiğini” gerekçe olarak gösterdi.

Bu ne demek ve bu kararın yasalaşması halinde ne olacak?
✓ Bu yasa geçecek olursa Türkiye artık bir Avrupa ülkesi olarak değil, Ortadoğu ülkesi olarak muamele görecek.
✓ Avrupa Birliğinin kapıları sonsuza kadar Türkiye’ye kapanacak.
✓ Avrupa ile yapılan gümrük birliği anlaşmaları yeniden gözden geçirilecek.
✓ Sadece Amerika değil tüm dünya ülkeleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize verme konusunda bugünden bile çok daha seçici ve çok daha titiz davranacak.
✓ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları seyahat izni (vize) almayı başarsa dahi geçişlerde en aşağılayıcı şekilde muamele görecek.
✓ Ortadoğu bataklığında her iğrenç olayın içinde Türkiye’nin katkısı olup olmadığı araştırılacak.
✓ Türkiye’den yurt dışına veya yurtdışından Türkiye’ye yapılan para transferlerinde bir değil 3 yabancı aracı banka kontrol yaptıktan sonra izin verecek.
✓ Türkiye’den çekilen yabancı yatırımcıların sayısı hızla artacak ve Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen yabancılara güvence verilmediği gibi uyarılar yapılacak.

En önemlisi de…
Amerika’nın başlattığı, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın destek verdiği “Büyük Ortadoğu projesi (BOP) içine Türkiye’de dahil edilecek.

Büyük Ortadoğu projesi (BOP) nedir?
Çok kısa ve net bir anlatımla Ortadoğu’da ki devletlerin azınlık nüfuslarını din, milliyet, özgürlük ve demokrasi argümanları ile isyana teşvik etmek, sonrasında Yugoslavya modeli ile parçalayıp bölerek kontrol edilebilir, sınırlı güçleri olan küçük devletler oluşturmak.

Özetle:
Bu tasarı yasalaşır ve yürürlüğe girerse Türkiye Cumhuriyeti Devleti resmen Ortadoğu Bataklığına girmiş olacak, Türkiye Yüzyılı denilerek çıkılan yolun sonu kan ve gözyaşı bataklığında son bulacaktır.
Türkiye’yi bu duruma düşürenler ve onlara destek verenler kına yakabilir.

ALINTIDIR.
Bozkurt mahir
17 gün önce
Çok ilginç değil mi?

Amerika Irak'ı işgal ederken Irak ordusu hiç ortada görünmedi.

Irak ordusunun savaş uçakları hiç kalkmadı.

Tek bir tankı sokağa çıkmadı.

Amerika pikniğe gider gibi elini kolunu sallaya sallaya Irak'a girdi ve ele geçirdi.

Tüm dünya buna şaşırdı.

Peki, neden Amerika bir direnişle karşılaşmadı?

Saddam Hüseyin direnmeden Irak'ı Amerika'ya teslim mi etmişti?

İşgalden sonra ne Amerika ne de CIA bu durum hakkında tek açıklama yapmadı.

Yıllarca bu konu ve soru insanların zihinlerini meşgul etti.

Bu sorunun cevabını bilmek için 1950'de ABD tarafından CIA desteği ile Irak'ta büyütülen "Keşnizani Tarikatını" bilmeniz gerekir.

CIA desteği ile Irak'ta büyütülen bu tarikat Avrupa, Amerika ve Orta Asya'ya kadar yayıldı.

Saddam darbe devrim ile Irak'ı ele geçirdiğinde Saddam'a tamamen itaat ettiler.

Saddam da onlara bir şey yapmadı.

Fakat Keşnizani Tarikatı ordu, bürokrasi, emniyet, istihbarata kadar her yere adamlarını sokup ülkeyi içeriden ele geçirdi.

Genelkurmay Başkanından istihbarat başkanına,İç işleri Bakanından Emniyet amirlerine kadar çoğu kişi Keşnizani Tarikatına bağlıydı.

Tamamen CIA ve MOSSAD kontrolüne girmişlerdi.

Üstelik Saddam'ın eşi ve akrabaları da Keşnizani Tarikatına bağlanmıştı.

Ve Irak Amerika tarafından artık işgal edilebilirdi.

Kimse direnmeyecekti.

Ve Saddam...
Her şeyi anladığında vakit çok geç olmuştu..

Emperyalist ülkeler her zaman tarikatları kullanmışlardır,çünki o tarikatları kuran yine kendileridir.....
Prof. Dr. Yavuz Kaya diyor ki:

Bir kez daha düşünün, Bu ülkede;

-Neden ağır bir ekonomik yıkım yaratıldı?

-Neden varlıklarımız satıldı?

-Neden altın rezervimize kadar ihtiyat akçemiz harcandı?

-Neden inanılmaz bir dış borç yaratıldı?

-Neden Londra mahkemeleri yetkili kılındı?

-Neden maliyetinin çok üzerinde alt yapı çalışmaları yapıldı,30 yıllık garantiler verildi hemde enflasyona indeksli kur ile?

-Neden Atatürk ismi silinmeye çalışılıyor?

-Neden T.C. tabelası kaldırıldı?

-Neden sınır güvenliği yok ve vasıfsız milyonlarca sığınmacı ülkeye dolduruldu?

-Neden bir demografik bozulma yaratıldı?!

-Neden devlet kurumları yok edildi?

-Neden kuvvetler ayrılığı kaldırıldı?

-Neden denge-denetleme mekanizmaları kaldırıldı?

-Neden vergilerimizin akibetinin hesabı verilmiyor?

-Neden Milli Güvenlik Güçleri sistemi değiştirildi?

-Neden askeri okullar ve askeri hastaneler kaldırıldı?

-Neden bazı savunma sanayi kuruluşları satıldı ve üretim yapamaz hale getirildi?

-Neden ülkenin telekomünikasyonu satıldı?

-Neden eğitim sistemi laik sistem dışına çıkarıldı?

-Neden orta ekonomik sınıf yok edildi?

-Neden üniversitelerin kalitesi düşürüldü?

-Neden sağlık sistemi kötü?

-Neden anayasa hükümlerine uyulmuyor?

-Neden uyuşturucu ve mafyanın merkezi olduk?

-Neden bağlı olduğumuz AİHM kararları uygulanmıyor?

-Neden tarikat ve cemaatler holdingleşip devlete yerleştirildi?

-Neden ortak akıl devre dışı bırakıldı?

-Neden yetişmiş insan gücümüzü kaybediyoruz?!

-Neden üretim ekonomisinden vazgeçildi?

-Neden kendimize yeten tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı olduk?

-Neden bu kadar çok gaz, petrol nadir element kaynakları keşfedilirken (!) enerjide dışa bağımlılık arttı?

-Neden yıllar öncesinden bir varlık fonu oluşturuldu ve sorgulanamaz kılındı?! Yıllar öncesinden!…

-Neden Biden ile başbaşa yapılan görüşmeye dış işleri bürokratları alınmadı ve arkasından sınırlarda açık kapı politikası ile genç erkek Afgan, Paki ve diğerleri akın akın ülkeye girmeye başladı?

Tek cevap: Emperyalist BOP projesi işliyor?

Prof. Dr. Yavuz Kaya
Bozkurt mahir
24 gün önce
ALÇAKLAR HAYSİYET FAKİRİ AÇ GÖZLÜLER!

SEKSEN YILDIR DEVAM EDEN TÜRKLERİ YOK SAYMA, ÇAYDA ŞEKER GİBİ ERİTME PROJESİNİ ANCAK ŞİDDETLİ BİR TÜRK İSYANI DURDURARAK SON VERİR!
YOKSA ABORJİNLER GİBİ ÖZ VATANIMIZDA KORUNMAYA ALINARAK YAŞAMAK ZORUNDA KALACAĞIZ! ..

Alçaklar, Yunan tohumları, ERMENİ tohumları, Yahudi tohumları el ele vererek, Yunanlıların "küçük Asya felâketi" dediği Türk tokatı'nın intikamını alıyorlar!...
Şimdi de Laiklik dillerine pelesenk olmuş ileri geri konuşuyorlar...
Hep şu düşüncemi yazdım, bu gidiş, bu yok oluş, bu son karşı devrim hamleleri ancak ve ancak şiddetli bir Türk isyanı ile durdurulabilir..
Kendi öz yurdunda bu kadar aşağılanmayı bu kadar yok sayılmayı hiç bir millet içine sindiremez..
Türkleri yıllardır yok sayan bu Siyonist güdümlü siyasi sistem ve Siyonist kuklalar, kendilerine verilen görevleri eksiksiz yerine getirmek için gece gündüz çalışıyor..
Tüm partiler bu siyonist oyunun görevli algı operatörleri, ön karakol çavuşlarıdır.
Ve bunlar için tek düstur " hedefe giden yolda herşey mübahtır"..
Hepsinin kıçlarından uydurduğu bir kutlu davası var, tarikatlarda tekkelerde yemlenen sonra siyasete paraşütle inerek vıcık vıcık araplaşmış bir CIA Sentez projesinden kutlu davamız diye bahsedenler esasen Türklük rabıtalarını eriten yok eden piyonlardır!
Nedir ulan bu kutlu dava?.
Türkleri araplaştırmak çayda şeker gibi eritmek davası mı!.
Atatürk'ü unutturmak, Türkleri kimlik bunalımına sokmak mı!..
Nedir bu dava, alçaklar...
Eğer bir kutlu dava varsa o da, "Ne mutlu Türküm" davasıdır..!
Yıllardır en milliyetçi bildiğiniz, en Atatürkçü bildiğiniz, en dinci bildiğiniz liderlerin hepsi şaibeli hileci, ikiyüzlü ve kurnaz..
Hepsi, Türklerin yüzüne karşı onların duymak istediği en tatlı, en sakinleştirici, en gaz çıkartıcı sözleri söylemekte adeta ustalaşmışlar ama perdenin gerisinde hepsinin niyetleri her zaman aynı!..
Hiç biri diğerinin ayıbını ele vermeyerek yaptıkları her pisliğin üstünü el birliği ile örterek millete unutturmak konusunda seksen yıldır akıl almaz bir dayanışma gösterdiler!!..
Medya onlarda, Diyanet onlarda, gündem yaratma gücü onlarda..
Garibim Türk zaten dün akşam yediği yemeğin adını unutmuş geçmişi hiç hatırlamaz, gazete okumaz kitap okumaz, TV'ye bakarak algı oyunlarının esiri olmuş!.
Çalan, çaldığı ile yiyen yediği ile kalmış!.
Seksen yıldır devlet malını aşırmaktan ceza alan hapis yatan mallarına el konulan siyasi gördünüz mü! .
Göremezsiniz çünkü alayının tek ortak yanı "Devlet malı deniz yemeyen keriz" ortaklığıdır..
Birde bu sözü Türk atasözü diye yutturdular, ulan adiler Türk uğruna öldüğü devletin malını yemeyene keriz dermi!...

Son yıllarda artık hepsi gizli ve açık olan niyetlerini saklama gereği bile duymuyorlar.
Tüm planlarını Türkleri süründürmeye yönelik yaparak, el açan muhtaç insanlar durumunda tutmak, sürekli gelecek endişesinde tutmak, üç kuruşa talim ettirmek, açlık çizgisine yakın tutmak bunun sonucunda kendilerini de her dönemde kurtarıcı gibi göstererek milletin bu çaresizliğinden oy devşirmek...
Hatta bu alçaklar sürüsü "Türkler Anadolu'dan çekip gitsinler" diyecek kadar boyundan büyük laflar ederek bu vatanın asıl sahiplerini hayatlarından bezdirmeye güneşe karşı işemeye cüret etmişlerdir..

Şu ana kadar bu yıldırma bıktırma hayattan koparmayı başardılar mı?!!.
Evet başardılar!.
Yokluğa mahkûm olmuş, eğitim damarları bilgi kanalları 70 yıl önce kesilmiş bir millet sadece yaşam kaygısına düştüğü için kendine kurulan böylesi şerefsizce oyunların tuzakların hiç birini göremedi.
Bunu nerden anlıyorum?.
Geçmişe bakarak: Çünkü bugün de tıpkı geçmişin tekrarından ibaret..
Seksen yıla dikkatlice bakın ve bana deyin ki, "şu dönemlerde krallar gibi yaşıyorduk"..
Diyemezsiniz, öyle bir dönem asla olmadı kesinlikle de olmayacak!.
İşte son kırk yıldır PKK belasını Türk milletinin başına dolayanlar da yine 80'li yıllarda ve öncesinde Devletin içine çöreklenmiş içimizde ki israilliler ve gizlenmiş Pakarat ERMENİ ve Yahudilerdir..
Aslında bu hainler Atatürk'ü submihal suikastle öldüren çetenin de devamı!
Bunlar ele geçirdikleri Türk Devletinin gücünden istifade ederek , Türk'e karşı ihanetin alçaklığın hiç yazılmamış kitabını bizzati yazdılar..
Türkleri her dönemde sırtlarından hançerlediler.
Sonrada "şehitler ölmez vatan bölünmez" diyerek yalandan nutuklar attılar timsah gözyaşları döktüler.
Bu alçaklar, Kırk günde bitecek bir terör olayının, bilerek tasarlayarak kırk yıldır uzamasına binlerce insanın ölmesine sebep oldular..
Çünkü sadakatle bağlı oldukları Siyonist güçlerin emirlerini uyguladılar..
Bunca yıl Devletin içinde Amerika'dan, Yahudiler'den, Masonlar'dan Londra'dan habersiz bir kuş uçmamış!
Seksen yıldır hani papaz elbisesi bile giydirecek güçler varya hah, işte oradan aldıkları komutları harfiyen uygulayan siyasi maşaların, paşaların hakim olduğu ortamda Türklere mutluluk, demokratik konforu kesinlikle yaşatmadılar!..
Bilerek tasarlayarak herşeyi kör düğüm ettiler yıllarca bir araya gelip çözümler üretmek dururken milleti bu sorunlar etrafında toplayıp acımasızca böldüler!

Bu günkü siyasilerinde hiç birinin geçmişdeki gizli seçilmiş yahudi burslu siyasilerden farkları yok aslında!.
Tıpkı dün olduğu gibi bu günde çoğunun birer üst aklı var .
Rochschlit'den
Rochfellerden
Sorostan.
CFR'den..
Bilderberg ten.
Türlü türlü bağlantıları var ..
Geçmişten başlayarak Aydınlı KARAKAŞİ Yahudisi Adnan ERTEKİN (Menderes),,
Bedirhan Mason Demirel ( Süleyman Sami Gündoğdu), Amerika da eğitilen Türkeş ( Hüseyin Feyzullah), Yahudi bursu ile Amerika'da basın eğitimi dümeniyle eğitilen Siyonist Kıssınger'in dostu Ecevit'ten (Mustafa Bülent Ecevit), CIA'nin İstanbul'un gülü kodlu Tansu'dan, siyonist Baba BUCH'UN kankası Pakarat ERMENİ Özal'dan, Amerika'nın bizim oğlanı Netekûm Evrenden başlayarak, ERMENİ Yemuş'un torunu Zaza maskeli Soroscu Kemal'e, Kürt maskeli Pakarat Ermeni Selo'ya, Dedeleri Türk katili Zeytun isyanının baş aktörü Ermeni kökenli Bahçeli, Dedeleri Diyarbakır ERMENİ isyanının baş aktörü Meral'e kadar, Çift yahudi madalyalı Bagatali Eş başkan Teyyonun cilalanıp Amerikan çıkarlarını korumaya dair sözler vererek ortaya çıkarılışına kadar tek tek inceleyiniz..!
Hepsi kuklalar hepsi Gafiller hepsinin gizli ajandası bir birinin aynısı!
Tüm partilerin içi Kürt görünen yahudi ERMENİ, Türk görünen Sabetay YAHUDİ, Rum, Arap dolu..

Bunların hiç biri Türk milletinin yararını gözeterek hizmet etmediler ve etmeyecekler..
Hepsi efendilerinin memnuniyeti için birer ömür harcayarak Türklere zarar üstüne zarar vererek göçüp gittiler ve bunlarda öyle gidecekler..

Bugün gelinen noktada, Türklerin nefsi müdafaa hakkı en yüksek dönemindedir..
Parti pırtı denilen siyasi sistem asla bize çare olamaz, olmadı da..
Sayısız darbeler, bitmiş Eğitim, yok edilmiş TC ismi, Dip yapmış Tarım, satılmış devlet malları, yağmalanmış topraklar, silinmiş Türk isimleri, milyonlarca göçmen, Suriye'de eli kolu bağlı ordumuz ve her gün gelen şehitlerimiz.
Yol geçen hanı olmuş misak-ı milli sınırları.
Kokuşmuş, para canavarı olmuş ve başında bir Pakrudin Ermeni'nin bulunduğu, dört Hıristiyanlık kitabı yazmış olan Ayasofya da Atatürk'e lanet okuyan piçin bulunduğu sözde Din işleri..
Yaşadığımız kötülüklerin tek yegane sebebi işte bu bize benzeyen ancak asla bizden olmayan Türk düşmanı alçaklardır.
Çünkü hiçbiri Türk değil..
Çünkü hiçbirinin canı Türk gibi yanmıyor.
Hepsi Türk'ün malını devletini sömürerek Karun gibi zenginleşerek tuzları kurudu..
Hepsinin cebinde hizmet ettikleri ülkelerin birer pasaportu var, hepsinin yurtdışı gizli hesapları var..
Çünkü hepsinin Dedeleri Türk katili.
Çünkü hepsi üzerine dört kat boya atılmış Tofaş Şahin gibi.

İlk kat TC yurttaşı
İkinci kat Kürt boyası
Üçüncü kat Ermeni
Dördüncü son astar Yahudilerdir..
Sabetaylar SAFARATLAR Pakaratlar Barzanlar Bedirhaniler Babaniler Barzanlar Kriptolar Devşirmeler....
TBMM çatısı altında kaç Türk var?..
Koca bir hiç evet koca bir hiç..
Umut diye gördüğünüz muhalefet partilerinin içinde kaç Türk var?..
Yok..
Ama kaç Ermeni ,Yahudi var desem ,onuda bilemezsiniz çünkü boya sağlam atılmış, maskeler sağlam..
Adamlar tam seksen yıldır öyle gizlenmişler ki, sıradan ortalama zekâya sahip bir Türk hele din ile iyicene efsunlanmış bir Türk asla anlayamaz..

Kaygılarım büyük, endişelerim derin , ellerim kollarım bağlı..
Tek dileğim gördüğüm bu ürpertici tabloyu, benim gibi görenlerin çoğalması..
Kimse gelmezse ben bir gün tek başıma çıkacağım ilk kurşunu atmak için .!

TANRI TÜRK'Ü KORUSUN...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..

Ahmet Çakır
Bozkurt mahir
25 gün önce
Çok ilginç değil mi?

Amerika Irak'ı işgal ederken Irak ordusu hiç ortada görünmedi.

Irak ordusunun savaş uçakları hiç kalkmadı.

Tek bir tankı sokağa çıkmadı.

Amerika pikniğe gider gibi elini kolunu sallaya sallaya Irak'a girdi ve ele geçirdi.

Tüm dünya buna şaşırdı.

Peki, neden Amerika bir direnişle karşılaşmadı?

Saddam Hüseyin direnmeden Irak'ı Amerika'ya teslim mi etmişti?

İşgalden sonra ne Amerika ne de CIA bu durum hakkında tek açıklama yapmadı.

Yıllarca bu konu ve soru insanların zihinlerini meşgul etti.

Bu sorunun cevabını bilmek için 1950'de ABD tarafından CIA desteği ile Irak'ta büyütülen "Keşnizani Tarikatını" bilmeniz gerekir.

CIA desteği ile Irak'ta büyütülen bu tarikat Avrupa, Amerika ve Orta Asya'ya kadar yayıldı.

Saddam darbe devrim ile Irak'ı ele geçirdiğinde Saddam'a tamamen itaat ettiler.

Saddam da onlara bir şey yapmadı.

Fakat Keşnizani Tarikatı ordu, bürokrasi, emniyet, istihbarata kadar her yere adamlarını sokup ülkeyi içeriden ele geçirdi.

Genelkurmay Başkanından istihbarat başkanına,İç işleri Bakanından Emniyet amirlerine kadar çoğu kişi Keşnizani Tarikatına bağlıydı.

Tamamen CIA ve MOSSAD kontrolüne girmişlerdi.

Üstelik Saddam'ın eşi ve akrabaları da Keşnizani Tarikatına bağlanmıştı.

Ve Irak Amerika tarafından artık işgal edilebilirdi.

Kimse direnmeyecekti.

Ve Saddam...
Her şeyi anladığında vakit çok geç olmuştu..

Emperyalist ülkeler her zaman tarikatları kullanmışlardır,çünki o tarikatları kuran yine kendileridir.....
Prof. Dr. Yavuz Kaya diyor ki:

Bir kez daha düşünün, Bu ülkede;

-Neden ağır bir ekonomik yıkım yaratıldı?

-Neden varlıklarımız satıldı?

-Neden altın rezervimize kadar ihtiyat akçemiz harcandı?

-Neden inanılmaz bir dış borç yaratıldı?

-Neden Londra mahkemeleri yetkili kılındı?

-Neden maliyetinin çok üzerinde alt yapı çalışmaları yapıldı,30 yıllık garantiler verildi hemde enflasyona indeksli kur ile?

-Neden Atatürk ismi silinmeye çalışılıyor?

-Neden T.C. tabelası kaldırıldı?

-Neden sınır güvenliği yok ve vasıfsız milyonlarca sığınmacı ülkeye dolduruldu?

-Neden bir demografik bozulma yaratıldı?!

-Neden devlet kurumları yok edildi?

-Neden kuvvetler ayrılığı kaldırıldı?

-Neden denge-denetleme mekanizmaları kaldırıldı?

-Neden vergilerimizin akibetinin hesabı verilmiyor?

-Neden Milli Güvenlik Güçleri sistemi değiştirildi?

-Neden askeri okullar ve askeri hastaneler kaldırıldı?

-Neden bazı savunma sanayi kuruluşları satıldı ve üretim yapamaz hale getirildi?

-Neden ülkenin telekomünikasyonu satıldı?

-Neden eğitim sistemi laik sistem dışına çıkarıldı?

-Neden orta ekonomik sınıf yok edildi?

-Neden üniversitelerin kalitesi düşürüldü?

-Neden sağlık sistemi kötü?

-Neden anayasa hükümlerine uyulmuyor?

-Neden uyuşturucu ve mafyanın merkezi olduk?

-Neden bağlı olduğumuz AİHM kararları uygulanmıyor?

-Neden tarikat ve cemaatler holdingleşip devlete yerleştirildi?

-Neden ortak akıl devre dışı bırakıldı?

-Neden yetişmiş insan gücümüzü kaybediyoruz?!

-Neden üretim ekonomisinden vazgeçildi?

-Neden kendimize yeten tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı olduk?

-Neden bu kadar çok gaz, petrol nadir element kaynakları keşfedilirken (!) enerjide dışa bağımlılık arttı?

-Neden yıllar öncesinden bir varlık fonu oluşturuldu ve sorgulanamaz kılındı?! Yıllar öncesinden!…

-Neden Biden ile başbaşa yapılan görüşmeye dış işleri bürokratları alınmadı ve arkasından sınırlarda açık kapı politikası ile genç erkek Afgan, Paki ve diğerleri akın akın ülkeye girmeye başladı?

Tek cevap: Emperyalist BOP projesi işliyor?

Prof. Dr. Yavuz Kaya
Bozkurt mahir
26 gün önce
MACARİSTAN (HUN TÜRKLERİ'NİN ÜLKESİ) BUDAPEŞTE'DE GÜL BABA TÜRBESİ (asıl adı Cafer; ö. 01.09 1541) bir Bektaşi Babası, derviş ve şair olmaktadır. Doğum yeri Amasya'nın Merzifon ilçesidir. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ı etkileyen ve avrupa taaruzlarına katılan önemli bir Bektaşi Babası dır. Hayat yolu Evliya Çelebi tarafından yazılı kaynaklara geçirildi. Gül Baba'nın Budapeşte’de türbesi ve heykeli bulunuyor. Başından gülü elinden ise tahta kılıcı eksik olmazmış. Savaşlarda başının üstünde bir gül taşıdığı için Gül Baba diye anıldığı rivayeti nesilden nesile iletilir.
1481'de II. Bayezid döneminde Galata'nın üstleri, Perşembe Pazarı'nın Voyvoda Konağı'nın yukarılarına düşen bölge, sık ağaçlarla kaplı ve avlanmaya müsait bir bölgedir. Sultan II. Bayezid mevsim kış olmasına rağmen bu bölgede avlanırken, bir av dönüşünde, günlerini, yetiştirdiği gül fidanları arasında ibadetle geçiren Gül Baba' ya rastlar. Gül Baba'nın kendisine sarı ve kırmızı güller sunmasından memnun olan Sultan, kendisinden dileğini sorar. Adını yetiştirdiği güllerden alan Gül Baba, bahçesinin ilerisindeki tepeyi göstererek, "Bu tepeye, mekteb-i irfan tesis ile, orada okuyup yazanları hizmet-i hümayununda istihdam eyle, vakti gelince devletine lazım olur" der. Sonuçta devlete görevli yetiştirmek amacını güden Galata Sarayı kurulmuş olur.
Hayatı: Sayısız savaşa katıldıktan sonra, 1526 yıllında Kanuni’nin daveti üzerine Gül Baba Budin seferine katılıyor. 1531 yılında Budin'e gelmiş ve 10 yıl burada yaşamıştır. 1 Eylül 1541 yılında vefat etmiştir. 2 Eylül 1541 tarihinde 200 bin kişinin cenaze namazına katıldığı bilgileri Evliya Çelebi'den sözlü gelenekden yazılı kaynaklara dökülür. Yalnız Türkler tarafından değil aynı zamanda Macarlar tarafindanda cok sevilen ve Halen Macaristanda Gül Baba adiyla yasatilan efsanevi bir kişiliktir. Aynı isimle bir macar filmide mevcuttur. Evliya Çelebi, elinde büyük bir tahta kılıçla savaşlara katılan Gül Baba'ya bu lâkabın verilmesine, daima bir gül taşımasının sebep olduğunu da belirtmiştir.
Gül Baba Budapeşte'de bir yüksek tepeye gömülür ve tepeye "Gültepe" adı verilir (Macarca. Rózsadomb). Türbesinin yanına yaptırılan Gül Baba Bektaşi Tekkesi, 1686 yılında yıkılmıştır. Bir diğer kaynağa göre Gül Baba'nın iki mezarı daha vardır. Bunlardan bir tanesi, Galatasaray Lisesi'nin arka bahçesindedir ve sembol mezardır. Asıl mezar ise Boğazkesen'den Tophane'ye inen yolun sağında bulunan Gül Baba sokağındaki caminin avlusundadır. Mezar I. Abdülhamit zamanında onarılmış ve başına kitabeli bir taş dikilmiştir.
Ordu sefere çıktığında, Osmanlı Yeniçeriler döneminde, askerlerin ruhlarını güçlendirmek için dervişler, saz ozanları de sefere katılıyor, mola zamanlarında dualar okunuyor, destanlar söyleniyordu. Dervişler, saz ozanları gerektiğinde silâhlanıp savaşa da katılıyorlardı. Gül Baba, savaşlara katılan dervişlerden biriydi. Hacı Bektaş Veli Yeniçeriler için pir olarak kabul ediliyor ve dolaysıyla Yeniçeriler Bektaşi dervişlerine derin şekilde saygı gösteriyorlardı.
Bozkurt mahir
26 gün önce
TİMUR KOCAOĞLU
(Buhara cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu’nun oğlu)
Babasından bir hatıra….

TÜRKİYE'YE (ANAYURDA) KÜSMEMEK GEREKİR NE OLURSA OLSUN!
Sovyetlere Karşı faaliyetlerde bulunan ve buyüzden Moskova'nın baskıları üzerine, 4 Kasım 1938'de Başbakan Celal Bayar hükümeti Bakanlar Kurulu toplandığında, eski Buhara Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu'nun "Türkiya Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılarak onun yurt dışına çıkarılması" konusundaki hükümet kararını imzalarlar. 24 saat içinde de sivil polisler Osman Kocaoğlu'nun İstanbul'daki evine geerek, onun yüzüne "Artık Türk vatandaşı değilsiniz, Türkiye'de istenmiyorsunuz, 24 saat içinde Türkiye'yi terk etmeniz gerekir!" diye hükümet kararını ona bildirirler.
--- Cumhurbaşkanlığı sırasında 1921'de Anadoludaki Kurrtuluş Savaşı sırasında Buhara'nın altınlarının Rusya üzerinden Türkiye'ye gönderilmesini sağlayan Osman Kocaoğlu, bu Türk vatandaşlığından çıkarılması ve Türkiye'den kovulması konuusnda acaba o gün neler düşündü, hangi ruh halindeydi, bilmiyorum?
--- Ancak bu konuda bana birşey anlatmadı, yalnızca annem bana anlattı neler olduğunu! Osman Hoca bir Türkiye aşığıydı, sessizce bavulunu topladı ve Sirkeci'den trene binerek, eşi Hakime Hanıma ve tren istasyonuna gelmiş olan bir avuç arkadaşına veda ederek, Varşava (Polonya)'ya gitti, orada Kafkasya fatihi Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil, Tatar Türklerinin aydın önderi Ayaz İshaki ve eski Azerbaycan Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resülzade ile bir süre birlikte oldu.
--- 2. Dünya Savaşı başlamadan Osman Hoca İran'a geçti ve annem Hakime Hanım'ı da oraya getirtti. Dünya Savaşı sırasında İran'da kaldılar. Sonra, 1944 ortasında Türkiye hükümeti Osman Kocaoğlu'na Türk vatandaşlığını tekrar verince, eşi ve İran'da 1942'de doğmuş olan ablam Özay'ı alarak istanbul'a geri geldi. Osman Kocaoğlu'na Türk Vatandaşlığı yeniden verilmeseydi, belki de ben İran'da doğmuş olurdum :))
--- Osman Hoca 1968'de ölene kadar bana hem Türkistan hemde Türkiye sevgisini aşıladı, hiçbir zaman ona 1938'de yapılmış olan bu çirkin davranış dolayısiyle Türkiye'ye gücenmedi! İşte yurt sevgisi, Türkiye sevgisi böyle birşeydir! Yurda küsülmez!
Timur, 8 Haziran 2015
Resim: 1938'de Varşova'da sürgündeki Osman Kocaoğlu (sağda), solunda Kafkasya fatihi Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil ile Tatar Türklerinin aydın önderi Ayaz İshaki...
Bozkurt mahir
27 gün önce
TÜRKÜM, TÜRKİYELİYİM ARASINDAKİ FARK ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILIR...
BİR YAHUDİ, TÜRK OLABİLİR Mİ?

Rafael Sadi
Türk ve Türkiyeli kavramlarının ortalıkta dolaşması kesinlikle gizli bir bölücülük. İlginç ve güzel bir mozaik olan Türkiye'nin yapısını kökünden sarsmaya dengeleri alt üst etmeye sebebiyet verebilecek bir durumla karşı karşıyayız gibi geliyor bana.

Ben ecdadı 1492 yılında İspanya'daki engizisyondan kaçıp Osmanlı Türkiyesince kucak açılmış ve kabul edilmiş, Yahudi dinine mensup bir Türk vatandaşıyım.

1955 yılında doğup 1961 yılında ilkokul 1.sınıfına girdiğim günden itibaren "Türküm doğruyum çalışkanım" tümceleri ile beynime benim Türk olduğum kazıldı.

Bayrağım ve Milli Marşımın ne olduğu öğretildi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kurucusu Atatürk'ün söylediği "Ne mutlu Türküm diyene" sözünü okul duvarında, kitabında ve her türlü malzemenin üzerinde öğrenerek bilinçlendirilerek büyüdüm.

Şimdilerde birileri kalkacak ve bana "yok kardeşim sen Oğuz ve Kayı boylarından, Orta Asya'dan gelmediğin için Türk değil Türkiyelisin" diyecek ve ben de "ha peki haklısınız diyeceğim".
Hadi canım sen de...

Ne olacak benim 50 yıllık eğitimim, öğrenimim. Ne olacak 32 yaşına gelmiş oğluma, 29 yaşına gelmiş kızıma verdiğim Türk eğitimi kimliği, şimdi kalkıp kendilerine "kusura bakmayın çocuklar ,biz Türk değilmişiz, sadece Türkiye'liymisiz" mi diyeceğim?

Bunun adına milleti bölmek, halkı parçalamak denmez mi? Kimse bana üstkimlik, alt kimlik hikayeleri anlatmasın. Her birimiz bu ülkede ne olduğumuzu biliyoruz. Dinlerimiz, ırksal veya yöresel farklılıklarımız olabilir ve bu hiç bir zaman bizleri rahatsız etmedi. Şimdi ne oldu da birden bire azınlık sayılacakmışım? Benim atalarım kendilerine özel haklar verebilecek azınlık statüsünü Lozan anlaşmasında bile kabul
etmemişler. "Biz Türk vatandaşıyız" deyip azınlık haklarını red etmişlerdir.

Lütfen dikkat edelim. Birileri Türkiye ile oynamak istiyor. Yarın öbür gün bakacaklar ve "eee bakın sizin tamamınız Türk değilmiş. 70 milyon Türk'ten şu kadarı Kürt, şu kadarı Alevi, şu kadarı Süryani, şu kadar Keldani, bu kadarı Laz, öbürleri Yahudi, bilmem ne kadar Ermeni, kala kala 1 milyon Türk kaldı. Bu kadar Türk için de bu kadar 777 bin kilometre kare arazi fazla. Gelin şunu efendi efendi paylaşın" diyecekler. Ne olacak o zaman ?

Gözümüzü 4 değil 24 açsak yetmez, bu iş yanık kokuyor. Sizi bilmem, bana Türk değil de Türkiyeli denmesi beni rahatsız eder.

Rafael Sadi Fransada bir Ermeniye veya bir siyahiye Fransız olmadığını söylerseniz büyük tepki alırsınız. Size anayasal vatandaşlığı hatırlatır ve şiddetle kınarlar. İngilterede bir Hintli aynı tepkiyi verir. O bir ingilizdir. Amerikada 72 millet kısa bir tarih birlikteliğinde "Amerikalı" olmuştur.
Aynı emperyal güçler Türkiyede Türk olmadığını kanıtlama derdine düşerler. Biz Türküz. Etnik kökenimiz veya dini inancımız ne olursa olsun... Vatanımızda aradığımız ortam arkadaşımızın, meslekdaşımızın, tamircimizin, bakkalımızın dini veya etnik aidiyetini hiç umursamadığımız ortamdır. Bu da Atatürk Türkiyesinde vardır ve var olacaktır. Cumhuriyetimizin anayasal temelleri çok açık ve sağlamdır. Asla değişmeyecektir. En büyük güvencemiz beynimizin her bir hücresini dolduran Atatürk milliyetçiliği kavramıdır. "Halklar" ve "haklar" bölünerek korunmaz veya savunulamaz. Artniyetli olanlar Türk halkını zekâ özürlü sanmasın. Herkes herşeyin farkında. "Adımız andımızdır, yoluna can koyarız"... 🇹🇷
BOZKURTBEY
1 ay önce
Rusya Federasyonu'na bağlı Türk soylu Hakas Türklerinden adını alan özerk bir cumhuriyet olan Hakasya'nın cumhuriyet bayramını kutlarız!..
Bozkurt mahir
1 ay önce
SİYAHİ ABAZALAR
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız

Ortaya çıkışları: Birtakım görüşlere göre Siyah Abazalar Kolhidlerden türemedir ama bunu tam bir gerçek olarak Kabul edemeyiz. Kolhidya’da siyah bir nüfusun yaşamakta olduğuna ilişkin bir belge yok.

Bu siyahilerin Mısır Kıptileri (Koptlar) ya da Falaşlar, Etiyopya Yahudilerinden türeme oldukları düşünülebilir. Abhaz yazarı Dmitriy Gulia’nın “Abhazya Tarihi” adlı kitabında, Abhazya ve Etiyopya yer adları karşılaştırılıyor. Vardığı sonuca göre de, birçok yer adı örtüşüyor: Bagada-Bagada, Gumma-Gumma, Tabakur-Tabakur, vb. Yazar Maksim Gorki, 1927 yılında bu konu ile ilgileniyor, Abhazya merkezi seçim komisyonu başkanı ve Abhaz yazarı Samson Çanboy ile görüşüyor. Birlikte Adzbu köyüne gidiyorlar, köydeki en yaşlı siyahiler ile görüşmeler yapıyorlar. Köylülerin anlattıklarını değerlendiren Maksim Gorki’nin, Etiyopya’ya ilişkin görüşleri derinleşti.

Öyküler: Abhaz zencilere ilişkin değişik öyküler bulunuyor. Bunlar arasında İvan İsakov’un Nikita Kruşçev’e gönderdiği yazı da bulunuyor. Yazıda anlatıldığına göre, esir taşıyan bir Osmanlı gemisi büyük bir fırtınaya yakalanıyor ve gemi Abhazya sahillerine vuruyor. Şimdiki Siyahi Abazalar da gemiden sağ kurtulmuş olanların torunları. Öykü, geminin buraya -Karadeniz’e- geliş nedenini ise, açıklamıyor.

Başka bir anlatıda da Nartların Afrika seferinden yüzlerce kişi eşliğinde, -Abhazya’ya değin- uğurlandıkları söyleniyor. Bu gelenler dönmediler ve Abhazya’da kaldılar.

Üçüncü öyküye göre, Zenci Abhazlar, I. Petro’nun (Пётр Великий) hizmetinde idiler. I. Petro/Deli Petro, Arapları Rusya’ya getirtiyordu. Devletin kuzeyde olan merkezi St. Petersburg’un serin havasına alışamayanları Petro, Abaza beylerine satıyordu. Tarihçi İgor Burtsev’in yazdığına göre, I. Petro’nun Abhazlara “hediye” olarak verdikleri de az değildi.
Tarih ve günümüz: İvan İsakov’un Kruşçev’e yazdığı yazıda Siyahi Abazalara Gürcü dilinde şavi katsi (siyah insan) dendiği belirtiliyor. Çar’ın Kafkasya bölgesi yöneticisi İllarion Vorontsov-Daşkov da, I. Petro gibi silahlı birliklerine Zencileri de alıyordu. Zenciler Çerkes elbiseleri (Цыехэр) içinde ona eşlik ediyorlardı. Gagra’yı kuran Prens Aleksandr Oldenburski’ye, Kafkasya’nın Karadeniz kıyılarında barınan toplulukların hepsi bağlıydı. Siyahlar da buna dahildi.

19. yüzyılda Zenci Abazaların tümü Abazaca konuşuyorlardı ve kendilerini Abaza ulusundan sayıyorlardı. Dini inanışlarına ilişkin farklı görüşler vardır. Abhazya’da Siyahi-Hıristiyan'la, Siyahi-Müslümanlar ve Siyahi-Yahudiler yaşıyorlardı, bugün de yaşıyorlar. Siyahi Abazalar üzüm ve mısır yetiştiriyorlardı. Tkuarçala kömür ocaklarında ve Sohum’da değişik işlerde çalışanları da vardı. Diğer Abazalar gibi, Siyahi Abazalar da Rusça biliyor ve konuşuyorlar. Şimdi çoğu Kodor vadisinden ayrılmış olarak Abhazya, Gürcistan ve Rusya’nın değişik köşelerinde barınıyorlar.
Kanıtlar: Abhaz Zencileri ya da bunların ataları üzerine değişik anlatılar bulunuyor:

“Kolhidler, kanılarıma göre Mısırlıdırlar. Başkalarından duymamdan önce, bunu anlamıştım. İlgi duyarak, durumu Kolhida ve Mısır’da da soruşturdum. Mısır halkına ilişkin olarak Kolhidlerin anıları daha fazla. Kolhidlerin tenleri siyah, saçları da kıvırcık. Ancak bu kadarı yeterli bir kanıt olamaz. Benzeri görünüm ve özellikler taşıyan başka halklar da var. Ancak bir durumu daha önemli buluyoruz. Sünnet (хъитан) geleneği olan üç ulus var: Kolhidler, Mısırlılar ve Etyopyalılar” (Heredot. Tarih kitabı, 2001 baskısı).

“Tropik topraklara bayıldım. Gür otlar arasından küçücük evler görünüyor, kapkara çocuklar koşuşturup oynuyorlar, kapkara insanlar beyaz entariler içinde dolaşıyorlar. Zenciler Abazalardan pek de farklı sayılmazlar, Abazaca konuşuyor, aynı dine inanıyorlar”. Etnograf E. Markov, “Kavkaz” gazetesi, 1913.

Günümüze değin Abhazya dağlarında Siyahi Abazalar yaşamaya devam ediyorlar. Abhazya’daki siyahi köylerindeki yaşam, Afrika’dakilere göre çok daha kaliteli. Afrika’daki zenciler yoksullar ve eğitimsizler. Siyahlar Abazalar ise kendi kimliklerini koruyor ve diğer Abhazlardan uzakta olan dağlarda yaşıyorlar. Okumak istiyorlar, kadınların okuma-yazma bilmedikleri ve zorlu bir yaşam sürdürdükleri, Rusça bilen gençleri tarafından söyleniyor”. Jozef Stalin’in kızı Svetlana Alliluyeva. 1969.

“Abaza siyahileri ilk kez Sohum Sinagog’unda gördüm. Saçları kıvırcık olan siyahi erkeklerle orada karşılaştım, gerçek zenci tipinde idiler. Abazaca konuşuyorlardı. Arkalarından birine sordum: “Bunlar Siyahi Yahudi midirler? Buralara nereden geldiler?”. N. Orlv, “Alef” dergisi.

“Sovyetler Birliği’nde ne biçim bir yaşam sürdürüyorlar?
Sözünü ettiğin bu siyahi kişiler neye benziyorlar, diye sordu ev sahibi. Sizi soruyorum, dedi Prens sofrada oturan siyahilere bakarak.
Biz Siyahi değil, -Biz, Abaza’yız- yanıtını verdi ev sahibi de.
Yazar Fazil İskander (Fazıl İskender), 1989.

Not: 1960’lar sonunda Sakarya/Hendek Soğuksu köyünde, bir Abaza düğününde bir Zenci ile karşılaştım, Abazaca olarak oraya buraya komut veriyor, gençleri yönetiyordu. “Bu kim, Abaza mı, nereden geldi?” dedim, “Buralı, Abaza” yanıtını almıştım. -HCY
Bozkurt mahir
1 ay önce
• YANİ DİYOR Kİ;
* SİZ VERGİ VERİN,
* SİZ AÇLIK SINIRININ ALTINDA MAAŞ ALIN,
* PORSİYONLARINIZI KÜÇÜLTÜN,
* ÇOCUKLARLA MARKETE GİTMEYİN.
* BİZ SARAYLARDA "Ş.İ.İ.R" GİBİ YAŞAYALIM,
* OSMANLI'NIN LÂLE DEVRİ'NDEKİ GİBİ DIŞARDAN YÜKSEK FAİZLE BORÇ ALIP İTİBADAN TASARRUF OLMAZ DİYEREK CAKA SATALIM,
* YANDAŞ YAREN, EŞ DOST-AKRABA, AİLE EFRADI, GİZLİ YABANCI ORTAKLAR LÜKS İÇİNDE YAŞARKEN FAKİR FUKARA GARİP GURABA FİTREYE MUHTAÇ KILINAN EMEKLİ
N'OLURSA OLSUN,
KISACASI SİZLER ÜRETİN, KAZANIN, VERİN, BİZ YİYELİM.
SİZ ŞÜKREDİN, SİZLER FAKİR KALIN Kİ; 500 YIL ÖNCE CENNET'E GİDİN VE PEYGAMBERE KOMŞU OLUN !!!
Alıntı
**************
• Biz SIZE YETEMEYİZ !!!
- Hobaraa diye memlekete doldurdukları beş milyon Suriyeli'ye şimdilik kaç para harcadılar? 52 milyar dolar harcadılar.
- Filistin'e yaptıkları yardım iki milyar doları geçti.
- Sudan'a 750 Milyon Dolar bağışladılar.
- Somali'ye 750 Milyon Dolar verdiler.
- Afganistan'a 650 Milyon Dolar ödediler.
- Libya'ya gönüllerinden Yarım Milyar Dolar koptu.
- Şeriatçı Mursi'nin cumhurbaşkanı olması şerefine Mısır'daki müslüman kardeşler'e tiko para ne gönderdiler? İki milyar dolarcık gönderdiler.
- Afrika'ya verdikleri para Yedi Milyar Doları aştı…
- Komor'a stadyum yaptılar.
- Tanzanya'ya, Burkina Faso'ya su kuyuları açtılar.
- Zimbabwe'ye pazar yeri inşa ettiler.
- Gana'ya Togo'ya Uganda'ya kırtasiye malzemesi gönderdiler.
- Moritanya'ya ahır kurdular.
- Mozambik'e inek dağıttılar.
- Gambiya'ya dökümhane kurdular.
- Kongo'ya okul yaptılar.
- Eritre'ye, Lesoto'ya üniforma hediye ettiler.
- Kamerun'a deterjan verdiler.
- Cibuti'ye ambulans verdiler.
- Somali'ye, Mali'ye Tunus'a, Mısır'a çöp kamyonları verdiler, çöp kamyonlarını teslim töreninde konuşan şehircilik bakanımız “bu çöp kamyonları kardeşliğimizi pekiştirecek” dedi.
- Sierra Leone'ye vidanjör verdiler.
- Arakan'a 50 milyon dolar gönderdiler.
- Yemen'e 50 milyon dolar gönderdiler.
- Lübnan'a 50 milyon dolar gönderdiler.
Bizzat asrın liderimiz anlattı…
- “Barzani kendi memurunun maaşını ödeyemiyordu, bana geldi, iki milyar dolar verdim” dedi.
- Pakistan'da köylülere keçi dağıttılar.i
- Yemen'e un verdiler.
- Okyanusya ülkesi Palau'ya VIP minibüs hediye ettiler.
- Karayip Denizi'ndeki Antigua'ya bilgisayar hibe ettiler.
- Büyük Okyanus'ta sadece dokuz mercan adacığından oluşan ve nüfusu sadece 12 bin kişi olan Tuvalu'ya “size ne verelim?” diye sordular, “bizim çocuklar futbol seviyor, nizami futbol topumuz yok” cevabı gelince, futbol topu ve pompa gönderdiler.
(Bu kadar da olmaz diyenler, lütfen internete girsin, tek tek bu haberleri okusun.)
- Teee ABD'nin Oregon eyaletinde yaşayan Kızılderililere 200 bin dolar hibe ettiler iyi mi…
- Washington'a direkt uçuş başlatan Türk Hava Yolları'nın ilk seferinde Apaçi, Novajo, Cheyenne ve Mohikan kabilelerinden 17 şefi, İstanbul'a getirdiler, yedirip içirip, gezdirdiler.
- 98 ülkede 100 bin kişiye ramazan kolisi verdiler.
- Kenya'da, Bangladeş'te, Çad'ta, Nijer'de Somali'de, Sudan'da, Yemen'de 300 bin kişiye iftar verdiler.
- Son sekiz yılda 175 ülkeye para dağıttılar.
Elaleme para saçma konusunda dünyanın en zengin ülkelerine tur bindirdiler, dünyadaki bütün yardımların üçte birini tek başına Türkiye'ye yaptırdılar.
ABD'den iki milyar dolar fazla yardım yaptılar, İngiltere'den altı milyar dolar fazla yardım yaptılar, Japonya'dan yedi milyar dolar fazla yardım yaptılar.
Böylece, Küresel Yardım Raporu'na göre “dünyanın en cömert hükümeti” ilan edildiler!
- 170 milyon dolar harcadılar, Rusya'ya cami yaptılar, kubbesini altın varaklarla kapladılar.
100 milyon dolar harcadılar, ABD'ye cami yaptılar.
- 30 milyon dolar harcadılar, İngiltere'ye, Avrupa'nın ilk çevre dostu camisini yaptılar.
35 milyon dolar harcadılar, Kırgızistan'a 50 bin metrekare, Orta Asya'nın en büyük camisini yaptılar.
- Karada yer kalmamış gibi, denizi doldurdular, Cibuti'ye cami yaptılar.
- Haiti'ye cami yaptılar.
- Filipinler'e cami yaptılar.
- Somali'ye Mali'ye cami yaptılar.
- Teee elalemin ülkelerine toplam yarım milyar dolarlık cami diktiler.
- Tayland'ta Etiyopya'da türbe yaptılar.
- Şu anda Sudan'da Sevakin adası'nı komple inşa ediyorlar, mühendisler, mimarlar, haritacılar, şehir planlamacıları gönderdiler, 100 milyon dolar döküyorlar.
(Bu arada… Kendileri bi lokma bi hırka yaşıyorlar.
* “İtibardan tasarruf olmaz” dediler,
- Buckhingham Sarayı'nın dört misli büyüklüğünde 1.150 küsur odalı saray yaptılar.
- Beş tane makam uçağı aldılar, en son alınan uçaktan Trump'ta bile yok.
- Vahdettin Köşkü'nü, Dolmabahçe Sarayı'nı, Beylerbeyi Sarayı'nı, Huber Köşkü'nü, Yıldız Sarayı Mabeyn Köşkü'nü, Beykoz Kasrı'nı, Savarona'yı Abdülaziz'in altın varaklı padişah koltuğunu kullanıyorlar, Marmaris'e ve Ahlat'a saray yaptırıyorlar..
- Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie içip, starex meyvesi eşliğinde aloevera'yla zencefilli somon suşi yiyorlar.)
Asrın liderimiz geçen seneki Kurban Bayramı'nda bağışını diyanet'e yaptı, asrın liderimizin bağışladığı kurban Afrika'da Togo'da kesildi.
Daha önceki kurban bayramlarında Kızılay'a bağış yapmıştı, kurbanları Moritanya, Çad, Etiyopya'da kesilmişti.
- Kuzey Irak'a 30 bin maske hibe ettiler.
- İran'a bin test kiti, 4 bin tulum, 20 bin önlük, 2 bin gözlük, 4 bin N95 maske, 78 bin maske hibe ettiler.
Bizzat sağlık bakanımız gururla anlattı, ABD'ye 500 bin test kiti verdiler.
* “Biz bize yeteriz” dedikleri, işte bu.
E haliyle “size” yetebilmeleri mümkün değil tabii...
Kefen parasını yedikleri milleti, ceset torbasıyla gömüp, üste para istemeleri sürpriz değil yani
!
Sözcü Gazetesi
Yılmaz ÖZDİL
Bozkurt mahir
1 ay önce
OSMANLI'NIN SAVAŞARAK YIKTIĞI BAZI TÜRK DEVLETLER
Osmanlı İmparatorluğu, tarih boyunca birçok farklı Türk devletiyle savaşmıştır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. **Akkoyunlular**: Osmanlılar ile Akkoyunlular arasında özellikle 15. yüzyılın ikinci yarısında savaşlar yaşanmıştır. Bu savaşların en bilinenlerinden biri 1473 yılında Fatih Sultan Mehmet ile Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan arasında gerçekleşen Otlukbeli Savaşı'dır.

2. **Karakoyunlular**: Akkoyunlular gibi Karakoyunlular da Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgelerinde Osmanlı ile rekabet içinde olmuşlardır. Ancak doğrudan büyük çaplı savaşlardan ziyade, daha çok nüfuz mücadelesi yaşanmıştır.

3. **Memlükler**: Memlük Sultanlığı, 16. yüzyıla kadar Osmanlılar ile özellikle Suriye, Filistin ve Mısır bölgelerinde rekabet etmiş ve savaşmıştır. Yavuz Sultan Selim'in 1516-1517 yılları arasında yaptığı seferlerle Memlükler yenilmiş ve Memlük Devleti sona erdirilmiştir.

4. **Safeviler**: 16. yüzyıldan itibaren Osmanlılar ile Safevi Devleti arasında İran, Irak ve Kafkasya bölgelerinde yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Bu çatışmalar genellikle mezhep farklılıkları ve toprak rekabeti üzerinden şekillenmiştir. Çaldıran Savaşı (1514) bu çatışmaların en önemlilerindendir.

Bu Türk devletleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun genişleme döneminde karşılaştığı ve zaman zaman mücadele ettiği önemli aktörler arasında yer almaktadır.
Bozkurt mahir
1 ay önce
Son yıllarda kürtleri MED Uygarlığı sizindir diye kandırıyorlar. Onlarda bu yalanlara hemen inanıyor. MED tarihini araştırmıyorlar, araştırmış olsalar, Hunlarla karşılaşacaklar. MED'ler Hun-Türkler'dir. Asya'daki Türk tarihçilerin yazdığı kitaplardan MED'ler hakkında bilgi edinilebilir. Ben araştırdım ve bu bilgilere ulaştım. Asya Türkleri Mete Han'a Mede Han der. Türkiye'de D yerine T kullanılır. MED: Büyük, Ulu, Yüce demektir.
MED / MEDE / MET:
Büyük, Ulu
MEDE HAN / METE HAN:
Büyük Han
MED TORANIAN EMPIRE
Büyük Turan İmparatorluğu
MED CEZİR :
Kabarmak, Yükselmek
MED'ler, 'Büyük Turan İmparatorluğu' kurmak istemişlerdir. Eğer MED'ler kürtlerin İmparatorluğu'sa, neden Büyük Turan İmparatorluğu kurmak istesinler ki? Turan İmparatorluğu Türklerin İmparatorluğu'ydu.
Buraya eklediğim haritada net olarak gösterilmiş Büyük Turan Türk İmparatorluğu. 2000 yıl öncesine kadar Asya Kıtası'ndan Avrupa kıtasına kadar uzanan büyük bir Turan Türk İmparatorluğu vardı. Asyalı Türk tarihçiler bu kitabı Rus kaynaklarından araştırıp bulmuşlardır. Rusya bilindiği üzere Türklerin On-Ok İmparatorluğu'nun üzerine kurulmuş bir devlettir. Kazan Hanlığı'nın topraklarını da işgal etmişlerdir. Rusya'nın Kremlin Sarayı, Kazan Hanlığı'nın Hakanı Kerim Han'ın Sarayı'dır. Ruslar Kerim Han'ın adını değiştirip, Kremlin yapmışlardır. Rusların Asya'da ön tarihi yoktur. Asya kıtasında ki bütün tarihi eserler Türklere aittir. Rusya adını, İsviçreli ordu komutanı Russo'dan almıştır. Russo 800'ler de Türkleri yendikten sonra kendi adıyla Rusya Knezliğini kurmuştur. Türklerin devlet arşivleri de böylece Rusların eline geçmiştir. Ayrıca Rusya halkının büyük bir kesimi Türkler'den oluşuyor.

(Alıntı: Mustafa Hakhan Ateşer)
Bozkurt mahir
1 ay önce
BİR DİLAVER CEBECİ VARDI ÜLKÜCÜ HAREKETİN KARACAOĞLANI, OZANI ;
ÇANKAYA YOKUŞUNDA BALAM,
ASYA'NIN BOZKURTLARI
DUDAKLARDA AYNI TÜRKÜ
TANRI KORUSUN TÜRK'Ü.
SANCAKLARIN ALTINDA BALAM,
OĞUZ ATAM YOLUNDA
GÖK BAYRAKLA YÜKSELİR
TÜRK'ÜN ŞANLI ÜLKÜSÜ.
ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE RAHMET, MİNNET VE MAĞFİRETLE ANIYORUM
MEKANI CENNET RUHU ŞAD OLSUN ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN...

Başbuğ'a Mektup
12 Eylül sonrası tutuklanan Alparslan TÜRKEŞ ve bütün
dava arkadaşlarına...
Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir aşkı tutturmuş Bâbil’ de kalan
Zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
Bir Hârût’la Marut bir de ben dinliyorum
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum.
Kim bilir kaç ışık yılı uzakta
Öfkeyle kollarını çeviriyor yalancı fecir
İmanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
Ve taksim gazinolarında trahomlu şairler
Mısra arıyorlar masaların altında
Kanını içiyorlar bilmeden “Cennet atları” nın
Ben yurdumun en sert tütününden bir sigara sarıyorum
Dumanı ciğerlerime değil iliklerime çekiyorum
Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
Başlıyorlar koşmaya kılcal damarlarımda
Sıcak solukları yalarken alnımı
Toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda.
Sana bu mektubu evimin balkonunda yazıyorum
Sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas yelkenli gemileri unutmuş birkaç levent
Viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor
İstediğin o seccadeyi hemen gönderiyorum
Üstünde Kabe resmi ve anamın duaları var
Ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum.
Yine biliyorsun ki , Sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgara tutulmuş saçlarını
Önce Allah, sonra genlerim şahit.
Sevgimi üçbin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şairler doğruluyorlar masaların altından
Elleri fahişelerin karanlık saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni çok seviyorum
Dilaver Cebeci

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN ÜLKÜCÜ HAREKETİN USTA KALEMİ DİLAVER CEBECİ AĞABEYİMİZİ RAHMET MİNNET VE ŞÜKRAN İLE ANIYORUZ RUHU ŞAD MEKANI CENNET OLSUN İNŞALLAH...😢🤲🤘🇹🇷🤘
Bozkurt mahir
1 ay önce
İskit Saka Türklerinden itibaren Hunlar ve Gök-Türklerde de Atlı Türk Akıncı Alp Erlerin (Atlı Savaşçıların) savaşçı kıyafetlerinde zırh giydikleri Atlarına da zırh giydirdikleri görülür.

Yine Firdevsi Şehname adlı eserinde (Alper Tunga) Afrasyab'ın Türk Ordusundan şu sözlerle bahseder :

Türkler savaşta erkek ejderdir,
Nefesleri alev, hınçları belâ yağmur
Bayrakları zırhları siyah demir,
Bilekleri ve külahları demirden,
Sen yeryüzü demir diyeceksin.
Süngüleri havada bir zırh sayacaksın,
Yer ve dağ demir oldu diyeceksin...

Yine Oğuz Kağan Destanında:
Ben sizlere oldum kağan,
Alalım yay ile kalkan,
Nişan olsun bize buyan,
Gök-Börü/Bozkurt olsun bize uran,
Demir kargı olsun orman,
Av yerinde yürüsün kulan,
Daha deniz, daha müren,
Güneş tuğ olsun, gök kurıkan.

Sözleri ile OĞUZ KAĞAN askerlerinin ormanlardaki ağaçlar kadar demir kargılarla donatılmış olduğundan bahseder.

Çin kaynaklarında Göktürklerin Demirci mesleği ile anılması; Türk adının Altay dağlarına benzetilerek savaşçı Tolga (zırh)başlık olarak bahsedilmesi de önemli bir husustur.Gök Türk dönemindeki Sui-Şu adlı Çin kaynağında Tu-kie sözünün Türk dilinde miğfer anlamına geldiği belirtilmek- tedir. Bu kaynağa göre, Türkler adlarını, Altay bölgesinde, eteklerinde oturdukları, miğfer biçiminde yükselen dağın şeklinden almışlardır. Türk adı “miğfer" anlamında Farsça "targ" ve lehçelerinde "tulga", "tolga", "dugulga", "duluga", "dulga" sözleriyle de aynileştirilmiştir. Kendilerine tanınmış silah imalatçısı olmaları ve demir başlık ya da miğfer yaparak başlarında taşımalarından dolayı bu ismin verildiği ileri sürülmüştür. Hatta Türk topluluklarından Kara Kalpaklara "Kara Kalpak" adının siyah başlıklarından dolayı isim olarak verildiği gibi Türklerin de Demir Başlıklar ya da "Miğferler" ismi ile anıldıkları belirtilmiştir.

Tarihi kaynaklardan ve kültürel değerlerden anlaşılacağı üzere Türkler demir cevheri ile zırhlar, kalkanlar yapıp hem savaşlarda bedenlerini düşmanlardan korudukları gibi ruhlarını da (körmüslerin, albısların demir cevherinden korktukları için) kötü ruhların saldırısından korumuşlardır. Türk Halk inancında; evlerin girişlerine demir nal asmak, ölen kişinin üzerine demir bıçak, makas koymak, uykusunda korkan kişinin ve lohusaların yastık altına veya üzerine demir konulması, hayvanların ve insanların boyunlarına ve üzerlerine demir çıngırak ve cıngıllı asılması, bebeklere çatal iğne takılması bu inanç ve geleneğin devamı niteliğindedir.

Türk zırhları, Avrupa şövalye kıyafetleri gibi hareket kabiliyetini kısıtlar tarzda yekpare, ağır, hantal değildir. Türk zırhları çoğunlukla öküz, manda gibi kalın hayvan derisinden yılan, balık derisi tarzı hareket kabiliyetini kısıtlamayan ok atmasına, kılıç, kargı, mızrak ve kalkan kullanmasına engel olmayacak tarzda, vücutla uyum sağlar şekilde; pul pul, parça parça derilerin dikilerek birleştirilmesi ve üzerlerine istenildiği takdirde demir veya başka madeni plakaların çakılması neticesinde yapılan zırhlardır.

Biz bu zırhları hem kaya resimlerinde hem de; arkeolojik bulgularda elde edilen eşya ve eserlerde de görebilmekteyiz.

Fatih Mehmet Yiğit
Bozkurt mahir
1 ay önce
"Ukraynalılar Türklerin kan kardeşleridir. Ukrayna toprakları Attila'nın Hun İmparatorluğu'nun topraklarıydı ve daha sonraki yıllarda Hazar Türk Kağanlığı ve Ukraynalılar Kıpçak, İskit, Uz, Peçenek, Berendey Türklerinin asimile olması sonucu oluşmuştur. Hazar Kağanlığı çöktüğünde Gogol, Suvar, Kutuz, Şoloh, Yesen, Don, Dana ve Azak'ın torunları Hristiyanlığı benimsediler ve üç yüz yıl boyunca dillerini unuttular. Ancak buna rağmen Ukrayna dilinde yüzlerce Türkçe kelime kaldı. Uz hanedanının adı Ujgorod şehrinin adında, Azup Han'ın adı ise Azak Denizi'nin adında kaldı. Dnyeper Nehri'ne eski kaynaklarda Danapur, Herson şehrine ise Hersak denir. Hersak ve Korsak (Sak Türkleri) Türk torunlarıdır. Don Nehri'ne ek olarak, Orta Asya'da Don ve Kerki Don adlı şehirler vardı. Herson şehrinin yakınındaki göllerden birine Deli Göl, Tuna Nehri'nin bir koluna ise Kirs ova adı verildi. Ülkemizde Şuşa ile Laçin arasındaki dağa Kirs Dağ denir. Donetsk şehrinin yakınındaki 12 köy Türk dillerinin arkaik bir lehçesini konuşur. Hristiyandırlar, ancak dillerini henüz unutmamışlardır. Büyük Ukraynalı düzyazı yazarı Mihail, Türk soyadı Şolohov'u taşımıştır. N.A. Baskakov, Şoloh adını şuluh olarak açıklar. Aslında şuluh, kahraman anlamına gelir.

İlham Cafersoy, dilbilimci.
Bozkurt mahir
1 ay önce
TÜRK DİLİ / TURAN DİLİ
"Türklerin ataları yalnızca demir, bakır ve çoğu metali ilk kullananlar değildi, aynı zamanda yazıyı icat eden ve onu Doğu Asya'ya getiren milletti. Tarihçilerin bildiği ve taş tabletlere kazınmış en eski çivi yazısı yazıtları Turan dilinde yazılmıştı ve komşu devletlerin yöneticileri bu dildeki bilimlere o kadar değer veriyorlardı ki, onu Sami dillerine tercüme ettirdiler. O zamanlar Yunanlılar okuma ve yazmanın ne olduğunu bile bilmiyorlardı."

Ünlü İngiliz çevirmen, dilbilimci ve Redhouse Sözlüğü'nün yazarı James Redhouse.
Bozkurt mahir
1 ay önce
Rumelili halk kahramanı eşkiya Debreli Hasan'ın hikâyesi

Debreli Hasan, Drama’da yetişmiş. Debreli namıyla mübadele öncesi donemde Drama-Serez-Sarisabanbölgelerinde faaliyet göstermiş bir halk kahramanı eşkıyadır.

Drama köprüsünü,o devrin haksızlıkla para kazanan halkı ezen zenginlerinden aldığı haraçla yaptırmıştır. Debreli Hasan’ın yaşadığı,donem kesinlikle bilinmemekle beraber Cakircali Efe ile çağdaş olduğu görüşleri,hatta atıştıklarına dair hikayeler onun 1870-1920 yılları arasında Makedonya dağlarında egemen olduğunu göstermektedir.
Bu konuda halk arasında söylenen menkıbeye göre;Selanikli Yahudi bir tüccar ticaret için İzmir’e gidecektir.
”Eğer bu civar dağlarda hükümran olan Debreli’den geçsen, Ege dağlarında Cakircali’dan geçemezsin. “denir, kendisine.
Nitekim de öyle olur.

Debreli’nin çetesinde pek çok kişi yoktur.
Bilinen Kara kedi namıyla bir tek kızanı olduğudur.
Halka onu sevdiren eşkıya kişiliğinin en ustun tarafı ise fakirlere yardim etmesi,bilhassa birbirini seven yoksul gençleri evlendirmesidir.
Bu konuda şöyle bir menkıbe de vardır.
“Evlenmek niyetinde olan dağlı bir genç,tek danasını almış, İskece pazarına inmektedir.
Yolu, Debreli Hasan tarafından kesilir.
Delikanlının evlenmek için parası olmadığını anlayanca Debreli kendisine düğün için yetecek parayı verir ve ayrıca danasını satmamasını salık verip uğurlar.”

Makedon dağlarının Debreli’si sonunda padişah affına uğrar veya söylentiye göre mübadelede güvenlik güçlerinin elinden kaçmayı başarır ve Türkiye’ye göç eder.

Kısacası Rumeli Türklerinin gönlüne yerleşmiştir efsanesiyle Debreli Hasana.

Drama köprüsü Hasan dardır geçilmez
Soğuktur suları Hasan bir tas içilmez
At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan Kara kedi dinlesin

Mezar taşlarını Hasan koyun mu sandın
Adam öldürmeyi Hasan oyun mu sandın
At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin

Drama köprüsü Hasan dardır daracık
Çok istemem Yanko Corbaci bin beş yüz liracık
At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan Kara kedi dinlesin

Drama köprüsünü Hasan gece mi geçtin
Ecel şerbetini Hasan ölmeden mi içtin
At martinini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda Hasan dostlar dinlesin.

Kaynak:
Öyküsüyle Türküsüyle
Batı Trakya Türküleri

Eşkıya Debreli Hasan?

Asil bir insan olarak Makedonya Vilayeti’nin Kayılar Kazası’nın Debre Köyü’nde doğmuştur.
Eşkıya olması da, bir halk adamı olan Debre’li Hasan’ın dağa çıkması şöyledir: Askerdeyken kendisine hakaret edenYüzbaşısını vurup, dağlara kaçarak Drama civarında eşkıyalık yapmaya başlamış, bu sırada halkın sevgisini de kazanmıştır.
Hasan’ın ölümü üzerine onu öven “Drama Köprüsü” türküsü yakılmış; günümüze kadar bazı sözleri değişikliğe uğrasa da, hep söylenegelmiştir.

Gayrimüslimleri soyar, fakir Türklere dağıtır, bekârları da evlendirirmiş.
Bacısı, Erdemuş’taki İbrahim Beylere gelin gitmiş; zaman zaman jandarmadan kaçak olarak Drama’dan Kayılara, akrabalarına, bacısı Esma’ya ziyarete gelir, oralarda saklanırmış
Yaptıklarına çok pişman olmuştur, ama çare yoktur.
Artık geri dönülmez yola girmiş, her yerde aranmaktadır…

Yakın köylerden bir kızla nişanlanmış, eşkıya olunca; “-Bu kızcağıza benim yüzümden kötülük ederler...” düşüncesiyle nişanı bozmuş, kızı da, başka bir kısmetiyle evlenmeye zorlamıştır.
Kalbi kırık kızın düğününde gizlice köye gelip, geline 7 tane “beşibiryerde” ve bilezikler takmış, böylece kızın gönlünü almıştır.

Debreli Hasan’ın kesin doğum ve ölüm tarihleri, nasıl öldüğü, mezarının nerede olduğu çok tarihçi ve müzisyen tarafından araştırılmasına rağmen, sağlıklı ve belgeli bilgilere bir türlü ulaşılamamıştır.

Bunda, biz Türklerin kabahati büyüktür!
Çünkü bizde “Arşiv Tutma, Belge Saklama” kültürü bir türlü gelişemedi.
Böyle namlı ve özel insanların Rumeli’deki yaşayanları da, güzel Anadolu’muzda yaşayanları da; kendileriyle birlikte ölüp, unutulup gitmiş, geride belgeler bırakılmadığı için çok yazık olmuştur!
Bir Rum müzisyenin kayıtları olmasa, bu güzel türkünün sözleri de bugünlere gelmeyecekti belki, kim bilir?

Orta Asya’dan çıkan ve dünyaya yayılan atalarımızın zapt ettiği yaşadığı toprakları, çektikleri sıkıntıları anlatan bu türküleri ne unutalım, ne de unutturalım!
Dünyada varoluş sebebimiz işte bunlardır, kıymetlerini bilelim…
Bozkurt mahir
2 ay önce
"BEN TÜRK'ÜM" DİYORSANIZ BUNLARI DA BİLMEK ZORUNDASINIZ...

1. Tarihte Kurulan İlk Türk Devleti, Asya Hun Devleti
2. Türk Adı İle Kurulan İlk Milli Türk Devleti,I.Göktürk Devleti
3. Yerleşik Yaşama Geçen İlk Türk Devleti, Uygurlar
4. Yazıyı İlk Kullanan Türkler, II. Göktürk ( Kutluklar )
5. Avrupa’da Kurulan İlk Türk Devleti, Avrupa Hun Devleti
6. İstanbul’u İlk Kuşatan Türkler, Avarlar
7. Alfabeyi İlk Kullanan Türkler, Türgişler
8. Parayı ilk kullanan Türkler, Sibirler
9. İlk Türk Parasını Basan Türkler, Türgişler
10. Bizans’la Siyasal İlişki Kuran İlk Türkler, Göktürkler
11. Türk Tarihinin İlk Yazılı Antlaşması, Asya Hun-Çin Ant.
12. İlk Türk Alfabesi, Göktürk –Orhon Alfabesi
13. Töreyi yazı hale getiren ilk Türkler, Uygurlar
14. Türk Tarihi ile ilk yazılı belgeler, Orhun Kitabeleri
15. Tarihte ilk onlu sisteme dayalı ordu, Asya Hunları-Metehan
16. İlk Türk Hükümdarı, Teoman, Asya Hun Devleti
17. Türk adı ilk defa, ÇİN KAYNAKLARINDA Geçer.
18. Türklerin ilk başkenti, Ötüken
19. İlk hayvan sanat üslubu, İSKİTLER
20. İlk ceket, pantolon, kemer ve kemer tokası, İskitler
21. Yabancı dinleri benimseyen ilk Türkler, Uygurlar
22. Anadolu’ya ilk gelen Türkler, Hunlar
23. İlk atlı göçebe Türk uygarlığı, İskitler
24. Kâğıt ve matbaayı ilk kullanan Türkler, Uygurlar
25. Tarihte atı ilk evcilleştirilen millet, Türkler
26. İlk yazılı Türk Milli Tarih kaynağı, Orhun Kitabeleri
27. İlk yoğurt, pastırma ve konserve et, Türkler
28. En uzun destanı, Manas-Kırgızlar
29. Musevi olan tek Türkler, Hazarlar
30. İslamiyet’i kabul eden ilk Türk boyu,Karluklar
31. İlk Müslüman Türk devleti,Karahanlılar
32. İlk Müslüman Türk İmparatorluğu,Gazneliler
33. Mısır’da kurulan ilk Türk İslam Devleti, Tolunoğulları
34. Hicaz bölgesine hâkim olan ilk Türk devleti, İhşitler
35. Hindistan’a İslamiyet’i ilk götüren Türkler, Gazneliler
36. Türkçeyi resmi dil ilan eden ilk Türk Devleti, Karahanlılar
37. Türkçeyi resmi dil ilan eden ilk Türk Beyliği, Karamanoğulları
38. Türklerin Anadolu’daki ilk başkenti, İznik
39. İlk Türk denizcisi ve Amirali, Çaka Bey
40. Selçukluların Bizans’la yaptığı ilk savaş, Pasinler
41. Türk âleminin ilk sözlüğü, Divan-I Lügati’t Türk

“alıntı”
Bozkurt mahir
2 ay önce
Çok ilginç değil mi..??

Amerika Irak'ı işgal ederken
Irak ordusu hiç ortada görünmedi.

Irak ordusunun savaş uçakları hiç kalkmadı.

Tek bir tankı sokağa çıkmadı..?

Amerika pikniğe gider gibi elini kolunu sallaya sallaya Irak'a girdi ve ele geçirdi.

Tüm dünya buna şaşırdı.👎

Peki, neden Amerika bir direnişle karşılaşmadı..?

Saddam Hüseyin direnmeden Irak'ı Amerika'ya teslim mi etmişti..?

İşgalden sonra ne Amerika ne de CIA bu durum hakkında tek açıklama yapmadı.!

Yıllarca bu konu ve soru insanların zihinlerini meşgul etti.

Bu sorunun cevabını bilmek için 1950'de
ABD tarafından CIA desteği ile Irak'ta büyütülen "Keşnizani Tarikatını" bilmeniz gerekir.

CIA desteği ile Irak'ta büyütülen bu tarikat
Avrupa, Amerika ve Orta Asya'ya kadar yayıldı.

Saddam darbe devrim ile Irak'ı ele geçirdiğinde Saddam'a tamamen itaat ettiler.

Saddam da onlara bir şey yapmadı.

Fakat Keşnizani Tarikatı ordu, bürokrasi, emniyet, istihbarata kadar her yere adamlarını sokup
ülkeyi içeriden ele geçirdi.

Genelkurmay Başkanından istihbarat başkanına,İç işleri Bakanından Emniyet amirlerine kadar çoğu kişi Keşnizani Tarikatına bağlıydı.!

Tamamen CIA ve MOSSAD kontrolüne girmişlerdi.

Üstelik Saddam'ın eşi ve akrabaları da Keşnizani Tarikatına bağlanmıştı.

Ve Irak Amerika tarafından artık işgal edilebilirdi.

Kimse direnmeyecekti.

Ve Saddam...
Her şeyi anladığında vakit çok geç olmuştu..👎

Emperyalist ülkeler her zaman tarikatları kullanmışlardır,çünki o tarikatları kuran yine kendileridir....

Bir kez daha düşünün, Bu Ülkede;

-Neden ağır bir ekonomik yıkım yaratıldı...?
-Neden varlıklarımız satıldı...😡...?

-Neden 😤Altın rezervimize kadar ihtiyat akçemiz harcandı...?
-Neden inanılmaz bir dış borç yaratıldı..?

-Neden 😡👎Londra mahkemeleri yetkili kılındı..?

-Neden maliyetinin çok üzerinde alt yapı çalışmaları yapıldı,30 yıllık garantiler verildi hemde enflasyona indeksli kur ile..?

-Neden 😤 Atatürk ismi silinmeye çalışılıyor...?

-Neden 😡 🫱T.C. tabelası kaldırılıyor..?

-Neden sınır güvenliği yok ve vasıfsız milyonlarca sığınmacı ülkeye dolduruldu...?

-Neden bir demografik bozulma yaratıldı?!

-Neden 😡Devlet kurumları yok edildi..?

-Neden kuvvetler ayrılığı kaldırıldı..?
-Neden denge-denetleme mekanizmaları kaldırıldı..?

-Neden Vergilerimizin akibetinin hesabı verilmiyor...?

-Neden 😡 Milli Güvenlik Güçleri sistemi değiştirildi..?

-Neden 😤Askeri okullar ve Askeri hastaneler kapattrıldı..?

-Neden bazı savunma sanayi kuruluşları satıldı
ve üretim yapamaz hale getirildi..?

-Neden ülkenin telekomünikasyonu satıldı?

-Neden😡 Eğitim sistemi Laik sistem dışına çıkarıldı..?

-Neden orta ekonomik sınıf yok edildi..?

-Neden Üniversitelerin kalitesi düşürüldü..?
-Neden Sağlık sistemi kötülestirildi..?

-Neden, 😤🫱 Anayasa hükümlerine uyulmuyor..?

-Neden uyuşturucu ve mafyanın merkezi olduk.?👎

-Neden tarikat ve cemaatler holdingleşip devlete yerleştirildi..?

-Neden ortak akıl devre dışı bırakıldı?
-Neden yetişmiş insan gücümüzü kaybediyoruz?!

-Neden 😤🫱🌳üretim ekonomisinden vazgeçildi?

-Neden kendimize yeten tarım ve hayvancılıkta
dışa bağımlı hale gtirildildik..💵💸..?

-Neden bu kadar çok gaz, petrol nadir element kaynakları keşfedilirken,! Enerjide dışa bağımlılık arttı..💸💵..?

-Neden yıllar öncesinden bir varlık fonu oluşturuldu ve sorgulanamaz kılındı..?!!…

-Neden Biden ile başbaşa yapılan görüşmeye dış işleri bürokratları alınmadı ve arkasından sınırlarda açık kapı politikası ile genç erkek Afgan.
Paki ve diğerleri akın akın ülkeye girmeye başladı..?

Tek cevap: Emperyalist BOP projesi işliyor..?

Ve artık buna VATAN"ini sevenLerin DuR demesi gerekiyor.
Bozkurt mahir
2 ay önce
Türkmenlere göre Türkmen adınının ortaya çıkış efsanesi ve Kaşgarlı Mahmut'un Şu Destanı

Türkmen efsanesine göre Büyük İskender Orta Asya'ya akın edince, kara yağız bir ata binmiş yiğit ile kılıç kılıca tek başına çarpışmıştır. Bütün gün süren çarpışma sonrası iki yiğit de yorgun düşer. İskender, yiğide kim olduğunu, hangi ulusa dahil olduğunu sorar. Soluk soluğa kalmış yiğit, "Men Türkem" demek yerine "Türk menem" diye yanıt vermiştir. Yiğidi ordusuna alan İskender onu Marı denilen bölgeye götürmüş ve orada uzun boylu, güçlü ve yağız/esmer bir kızla evlendirmiş ve efsaneye göre Türkmenler oradan yayılmıştır.

Efsanede adı geçen Marı ile ilgili ne yazık ki bilgi verilmemiş. Çağdaş Türkmenistan'da böyle bir bölge var mı bilmiyorum. İran'da Mari adını taşıyan dört kasaba bulunmakta ama onlar genelde çağdaş yerleşim yerleri. Kadim tarihte Mari adını taşıyan bir Kent-Devleti çağdaş Doğu Suriye bölgesinde bulunmuş ve Büyük İskender döneminden sonra yok olmuştur. Şimdi gelelim Şu Destanı'na.

Kaşgarlı Mahmut'un Divanu Lügat'it-Türk adlı eserinde geçen destana göre Büyük İskender İran'ı kaptıktan sonra Türkistan'a akın etmiştir. Adı "Şu" olan hakan, Büyük İskender'in geldiğini duyunca ona karşı üstün gelemeyeceğini anlayıp, ulusu ile birlikte doğuya çekilmiştir. Türklerden sadece 24 kişi ve ya 24 aile geride kalmıştır. Zamanında kaçamayan bu 24 kişi / aile, İskender'in onlarla uğraşmayacağını, çekip gideceğini ummuşlardır. Türkleri savaş meydanında bekleyen İskender sadece 24 kişi/aile ile karşılaşınca bunların Türk değil, "Türkmanend" (Türk gibi olanlar, Türke benzeyenler) olduklarını söylemiştir ve Türkmen adı böyle ortaya çıkmıştır.

Türkmenistan İlimler Akademisi Mahtumkulu Adındaki Dil, Edebiyat ve Milli El Yazmaları Enstitüsü Elyazmaları Hazinesi. Dosya Nu: 904(f), Derleme tarihi: 01.07.1958

Uygur kökenli Prof. Dr. Alimcan İnayet, Türkmen kökenli Dr. Didar Annaberdiyev, 300 Türkmen Efsanesi, Ötüken Neşriyat A.Ş, İstanbul 2019, s. 99
Bozkurt mahir
2 ay önce
3 Mayıs 1957, Karaçayların 14 yıl boyunca Orta Asya'ya sürülmesinin ardından Kafkasya'ya toplu dönüşünün başlangıcı oldu.

Karaçay-Çerkesya'da bu gün tatil olarak kabul ediliyor.

pancaucasus
Bozkurt mahir
2 ay önce
MERMER BİR PERDEYE SARILMIŞ ZARİF ON DOKUZUNCU YÜZYIL HEYKELİ.

"Sanat tarihinin başyapıtlarından biri olarak kabul edilen Örtülü Bakire", 1850'de İtalyan heykeltıraş Giovanni Strazza tarafından Carrara mermerinden yapılmıştır.

“Peçe” olarak bilinen heykellerin en güzel eserlerinden biri.. Giovanni Strazza (1818-1875)

Strazza bu eserinde Meryem'in imajını temsil ediyor. Carrara mermerinden yapılmış ve narin şeffaf bir örtü ile kaplanmış 48 cm yüksekliğinde bir büsttür. Heykel büyük bir sadeliğe sahip ama aynı zamanda yüzünü gözleri kapalı ve hatırlama tavrıyla görmenizi sağlayan muazzam bir duygusal güce sahip.
Bozkurt mahir
2 ay önce
Pakistan-Hindistan Savaşı ve Türkiye ile Azerbaycan’ın Tarihî Sorumluluğu

Dr. Seyfullah Türksoy’un kaleminden…

7 Mayıs 2025 itibarıyla, Hindistan’ın “Operasyon Sindoor” kapsamında Pakistan ve Pakistan kontrolündeki Keşmir’e yönelik başlattığı hava saldırıları, Güney Asya’da tansiyonu zirveye taşıdı. Hindistan, bu saldırıların, Pahalgam’da 26 kişinin hayatını kaybettiği terör eylemine misilleme olduğunu açıkladı. Pakistan ise saldırıları “savaş ilanı” olarak nitelendirerek sert karşılık verdi. İki nükleer gücün karşı karşıya gelmesi, uluslararası toplumda büyük bir endişe yarattı.

Bu kritik dönemde, Türkiye ve Azerbaycan’ın Pakistan’a destek vermesi, sadece stratejik bir hamle değil, aynı zamanda tarihî, kültürel ve ahlaki bir zorunluluktur. Bu dayanışmanın kökleri, yüzyıllara dayanan kardeşlik bağlarına ve ortak tarihî geçmişe dayanır.

1️⃣ Tarihî Kardeşlik: Osmanlı’dan Günümüze Uzanan Bağlar

Türkiye ve Pakistan arasındaki kardeşlik, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanır. Hint Müslümanları, Osmanlı Devleti’nin zor zamanlarında “Hilafet Hareketi” ile destek olmuş, İngiliz işgaline karşı İstanbul’u savunma kararlılığı göstermişlerdir. Bu hareket, Pakistan halkının Osmanlı’ya ve Türklüğe olan bağlılığının en somut göstergesidir.

Bağımsızlık sürecinde Pakistan, Türkiye Cumhuriyeti’nin modernleşme politikalarını örnek alarak, genç cumhuriyetin reformlarını kendi ülkesine uyarlamıştır. Muhammed Ali Cinnah, Atatürk’ü bir lider olarak örnek almış, “Türkiye’nin başardığını biz de başaracağız” demiştir.

2️⃣ Babür İmparatorluğu: Hindistan Alt Kıtasındaki Türk Mührü

Pakistan topraklarında en güçlü Türk etkisi, Babür İmparatorluğu döneminde hissedildi. 1526 yılında Babür Şah tarafından kurulan imparatorluk, Hindistan alt kıtasının tamamına Türk-İslam medeniyetini taşıdı. Babürler, Türk kökenli bir hanedan olup, saray dili olarak Türkçeyi kullanıyordu. Lahor, Peşaver ve Multan gibi şehirlerde Türk yerleşim yerleri kuruldu ve bu kültürel miras günümüze kadar uzandı.

3️⃣ Pakistan’da Etnik Türkler: Karluklar, Hazaralar ve Türkmenler

Pakistan halkı içerisinde etnik Türk toplulukları bugün hâlâ varlığını sürdürmektedir:
• Karluk Türkleri: Orta Asya’dan göç eden Karluk Türkleri, Pakistan’ın kuzeyindeki Gilgit-Baltistan bölgesinde yaşamaktadır. Geleneklerini ve dillerini büyük ölçüde korumayı başarmışlardır.
• Hazara Türkleri: Pakistan’ın Belucistan eyaletindeki Quetta şehrinde yoğun olarak yaşamaktadırlar. Afganistan’dan göç eden Hazara Türkleri, Şii Müslüman kimlikleriyle bilinirler. Günümüzde de kültürlerini koruyarak sosyal hayatta önemli bir yer tutmaktadırlar.
• Türkmenler: Afganistan sınırına yakın bölgelerde yaşayan Türkmenler, geleneksel yaşam tarzlarını devam ettirirler. Özellikle kırsal bölgelerde, çadır kültürü ve Türkmen halıları hâlâ yaygındır.

4️⃣ Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan Üçgeni: Stratejik Ortaklık

Türkiye ve Azerbaycan, Pakistan ile stratejik düzeyde güçlü ilişkilere sahiptir.
• Savunma İşbirliği: Türkiye, Pakistan’ın savunma sanayisini güçlendirmek adına MİLGEM Projesi kapsamında savaş gemileri inşa etmektedir. Bu projeler, iki ülkenin savunma kapasitelerini artırırken ortak güvenlik stratejileri geliştirmelerini sağlamaktadır.
• Azerbaycan-Pakistan Dayanışması: Azerbaycan, Dağlık Karabağ Savaşı sırasında Pakistan’ın tam desteğini almıştır. Pakistan, Ermenistan’ı tanımayan tek ülke olarak, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne olan desteğini net bir şekilde göstermiştir. Bugün de Azerbaycan, Pakistan’ın Keşmir meselesinde yanında durmaktadır.

5️⃣ Uluslararası Hukuk ve Adalet Meselesi

Hindistan’ın Pakistan kontrolündeki Keşmir’e yönelik saldırıları, BM Kararları’na ve uluslararası hukuka aykırıdır. Keşmir, 1947’den bu yana çözülmemiş bir çatışma bölgesidir ve halkın iradesine saygı gösterilmesi gerekmektedir. Türkiye ve Azerbaycan, uluslararası platformlarda Pakistan’ın yanında durarak barışçıl çözüm arayışlarını desteklemelidir.

6️⃣ Kardeşlik ve Tarihî Sorumluluk

Türkiye ve Azerbaycan’ın Pakistan’a desteği, tarihî bağların bir gereği ve aynı zamanda stratejik bir zorunluluktur. Osmanlı döneminden bu yana süregelen kardeşlik bağı, Babürler döneminde güçlenmiş, modern çağda ise savunma ve diplomasi alanında stratejik ortaklıklara dönüşmüştür.

Bölgedeki istikrar ve barışın sağlanması, sadece Pakistan için değil, tüm Türk-İslam coğrafyası için önem arz etmektedir. Bu nedenle Türkiye ve Azerbaycan, tarihî sorumluluğunu yerine getirerek Pakistan’ın yanında durmalı ve bölgesel barış için öncülük etmelidir.
Bozkurt mahir
2 ay önce
Arapların Türklerle ilk karşılaşmaları halife Hz.Ömer zamanında 645 Yılında #İslam ordularının, #İran 'da #Sasani 'leri yenmelerinden sonra, #Kafkaslar bölgesinde #Araplar , #Horasan , #Mavera -ün nehir ve #Toharistan bölgelerinde #Hazar #Türk 'leri ve #Türgeş Türk'leri ile karşılaştılar...
652 yılında Halife Hz. Osman zamanında ise Hazar Türk'leri ile Arap'lar arasında ilk kez #Türk -#Arap savaşları başladı...
Halife #Osman emrindeki Arap orduları, Hazar Türklerinin topraklarına girip, #Derbent 'i alarak Başşehir olan #Belencer 'e dayandılar...
#Emevi 'lerin 661 yılında halifeliği ele geçirmelerinden sonra, Arapların Türk ülkelerine doğru ilerleyişleri devam etti...
Türkler ile Araplar arasında en şiddetli mücadeleler ve savaşlar Emevi'ler döneminde yaşandı...
Mervan Bin Muhammed #Azerbaycan 'a vali tayin edildi. Arap'lar en önemli başarılarını onun zamanında elde ettiler...
Araplar, başşehir Belencer ve büyük şehir Semender'i ve öteki Hazar şehirlerini ele geçirdiler...
Türkleri dağınık ve birbirleriyle yardımlaşamaz durumda yakalayan acımasız Emevi ordusu (Ebu #Kuteybe komutasındaki) yakalayabildiği tüm Türk'leri ya kılıçtan geçirdiler ya da her bir ağaca bir Türk asarak öldürdüler...
Ancak #Karaylar gibi #Litvanya 'ya kaçabilenler,
#Gagauz 'lar (Gök #Oğuzlar ) gibi #Rusya 'ya kaçabilenler, #Bulgar Türk'leri, #Macar Türk'leri ve öteki Avrupa'lı Türk'ler gibi Avrupa'ya kaçabilen hristiyanlar ve de Anadolu'ya kaçabilen Aleviler canlarını kurtardılar…
Asla müslümanlığı kabulllenmediler, genelde Araplara kızgınlıklarından #Karay Türkleri gibi topluca Musevi oldular...
Ya da gittikleri toprakların dinini kabullendiler...
Yüzlerce yıl sonrasında çoğunlukla asimile
oldular...!?
Bu dönemde Orta #Asya 'da #Göktürk 'ler egemenliği hüküm sürmekteydi. Birden fazla Göktürk devleti vardı…
Emevi'lerin genel valisi, Bağdat valisi Haccac (Zalim Haccac ) idi...
Emevi'lerin Horasan valisi Ubeydullah bin Ziyad,
674 yılında ilk kez Ceyhun nehrini geçerek Mavera-ün nehirin önemli şehirlerinden Buhara 'yı kuşattı...
Üç günde Buhara 'da pek çok Göktürk öldürüldü...
Buhara'nın Göktürk Melikesi Kabaç Hatun, ağır bir vergi ve daha ağır kabul edilemez şartlar karşılığında Ubeydullah Bin Ziyad ile anlaşma yaptı...
Bu anlaşma sonucu olarak, Güney Göktürk'ler Emevi tutsaklığını kabul ettiler...
Güney Göktürk gençleri, Kurşun arap askeri oldular...
Arap'lar evli- bekâr istedikleri Güney Göktürk kadınlarını kendilerine cariye yaptılar...
İşe yaramayan öteki Türk'leri de, boyunlarına Damga vurup kendilerine Köle yaptılar ve istedikleri Göktürk'lüyü boyunlarına ip bağlayıp köle olarak alıp sattılar ve köle ticaretini yaptılar...
Bu tutsaklık 150 yıla yakın devam etti...
Hani Türkler için, “Türkler kılıçla Müslüman oldu ” derler ya…!!!
Keşke kılıçla müslüman olsaydık...
Tutsaklık anlaşmasıyla Kölelik yaparak, köle olarak alınıp satılarak, Göktürk Kadınları Araplara cariyelik yaparak müslüman oldular...
Yani Araplar Türkleri, insanlık dışı bir şekilde, zorla müslümanlaştırdılar...
Tarihte ilk defa bir ulus (Güney Göktürk'ler), sözleşme ile tutsaklığı kabul etti...
Araplar, Horasan valisi Ebu Kuteybe Bin Müslim zamanında bütün Mavera-ün nehir'i ve Batı #Türkistan 'ı ele geçirdiler...
Baykent, Buhara, Semerkant ve Kaşgar gibi önemli Türk şehirleri Araplar tarafından yağmalandı...
Pek çok Türk öldürüldü...
Ebu Kuteybe'nin ölümünden sonra Araplar zayıflamaya başladılar...
Göktürk'lerin batı kanadında yer alan Türgeş Türkleri, Arapları çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Güney Göktürk'lerin yıkılmasına kadar devam etmiştir (745).
Güney Göktürk egemenliğinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çin'liler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır...
Bu dönemde Mavera-ün nehir (Irmağın öte yakası) bölgesinin savunmasını, Türgeş'lerin yerini alan Karluk Türk'leri üstlenmiştir...
Ancak bu mücadeleler 763 yılına kadar devam etmiştir...
763 yılında Emevi'ler yıkılıyor ama Güney Göktürk'ler öylesine kötürüm edilmişler ki, Öylesine köle yapılmışlar, ümmetleştirilmişler ki asla ayağa kalkamıyorlar...
Korkudan kıpırdayamıyorlar...
Emevilerin yerine, 763 de Abbasiler kuruluyor ve Abbasi devlet kararı alıp, Türk'lere kademeli olarak “İyi davranmak” kararı alıyorlar...
Devlet kararlarını Göktürklere anlaşma ile resmen bildiriyorlar...
800 yılları civarında fırsat bulan Göktürk'ler daha batıya, Anadolu'ya doğru kaçıp kurtuluyorlar...
“ Türkü öldürünüz, kanı helaldir ” Sözü kime aittir?
Arap Komutan Ebu Kuteybe'nin şu sözü meşhurdur.”
"Üç kelimelik ömrüm kalsa, (Uktülühü -uktülühü -uktülühü)" derim...
(Hepsini öldürün- hepsini öldürün- hepsini öldürün)
......ve gerçekten de hepsini öldürdüler...
Bu 645 yılından 800 yıllarına kadar süren Türk-Arap savaşlarının en önemli noktaları ve sonuçları;
- 100 binin üzerinde Türk katledilmiştir.
-50 binin üzerinde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.
- Şehirler yağmalanmış , “ganimet” diye halkın her şeyi talan edilmiştir.
- Tüm zenginlikler, tarihi eserler yok edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.
- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamı”nda 40 bin kadar Türkün kafaları kesilerek 4 fersah (yak.24 km) yol boyunca ağaçlarda sallandırılmıştır.
(Tarihte böyle bir vahşetin örneği çok azdır.)
- Aynı şekilde “Curcan Katliamı”nda"da esir alınan yaklaşık 40 bin Türk'ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.
- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman tutulmamış, "Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.
- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet elde etmişlerdir.
Tabari bunları hadislerinde açık açık anlatır.
- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden dahi görmemişlerdir.
- Bu tarihi gerçekler "aman İslâma leke gelmesin, Islâm etkilenmesin" düşüncesiyle gizlenmekte, hiç bahsi bile geçmemektedir.
Türkçü siyasetçiler dahi konuyu geçiştirmektedir.
Bizim sahtekar dinciler,Türkler okuyup uyanmasin, islama zarar gelmesin diye...
Bazı cesur yazarlarda kaynakları ile kitaplar yazmıştır...
Arif TEKİN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Erdogan AYDIN - (Türkler nasıl müslüman oldu?)
Zekeriya KİTAPÇI - (TÜRKLER ansiklopedisi
TABERİ tarihi. Arap Tarihçi.)
KAYNAK:
(İslâm, Alimi, Tarihi TABARİ. Cilt/ 3/ sayfa 343).
(Türklere yapılan Talkan ve Curcan Katliamı.
Tarih-i Taberi / Cilt 3)
Bozkurt mahir
3 ay önce
RUM YUNANLI DEĞİLDİR!
TURUVALILAR MI TÜRKTÜR,
TÜRKLER Mİ TURUVALIDIR ?

Büyükada”ya göçtüğümden beri, bir konu bana dokunuyor.
Rum müziği diye Yunan müziği çalınıyor adalarda. Ayrıca Rumların öz yurdu olarak Yunanistan tanınıyor, ötesi Türk- Rum kardeşliği için Yunan bayrağı sallanıyor, hora tepiliyor, Ege Adaları yerine “Yunan Adaları” deniliyor”!

Burada bir geçmiş(tarih) öğretisi vermeyeceğim. Ancak, geçmişin katmanları içinde Gündoğan’a (Anadolu’ya) bakıp, Rum kim, Türk kim ona bakacağız.

Ön Türkler: Türk Dili araştırmacısı Kazım Mirşan’a göre bundan 14 bin yıl önceki Ön Türkler döneminde, Türkler “On”(Ural) ile “Ok”(Altay) Türkleri olarak ikiye ayrılıyordu. Sevgili Sümer Bilimci Muazzez İlmiye Çığ”ın betiklerinde (kitaplarında) yazdığı gibi...

Yaklaşık 13 bin yıl önce Sümerler Orta Altay’dan(Asya’dan) gelmiş bir Turan soyudur.
Onlara “Ok Türkleri” denir.
Kuzeyden Avrupa’ya gidenler “On” Türkleridir.
(Turan; 1. Altay”dan türeyen soyun yayıldığı ülkelerin toplu adı, 2. Çoban, andık(hayvan) güden demektir.)

Sümerler, yazıyı “İki Irmak Arasındaki Yerleşim”de (Ak ur gal’da) (Mezopotamia) bulmadılar, bilerek geldiler. Belki onlar PasifikBaykalı’nda
(okyanusunda) yok olan Mu uygarlığının bir süreğeniydi(devamıydı).

Turan- Sami İlişkisi:
Sami(Arap) soyunun biz Turan soyuna geçmişte 3 kıyımı (katliamı) olmuştur.

Bunlar,

1. Sümer uygarlığını yıkarak, Sümerlerin Kutyak’a(Avrupa’ya) kaçışması, orada yeni uygarlıklar kurması,

2. İslamlaştırmak amacıyla,
8 ve 9.Y. Y.’da Turan boylarını kılıçtan geçirerek güç kullanıp, soykırıma uğramaları,

3. Birinci Dünya Savaşında Arapların Müslüman kardeşi olan Osmanlı’yı, Hıristiyan’larla elbirliği yapıp arkadan vurması.

Sümerlerden kaçabilenler, Akdeniz kıyılarını izleyenler Girit ile Ege Adalarına gidip orada Girit Uygarlığı ile İyon Uygarlıklarını kurmuşlardı.

Çanakkale ile İstanbul Boğazlarını geçenler Kuzey İtalya’ya yerleşip Etrüsk Uygarlığını kurmuşlardı. Etrüskler’de “Ok Türkleri” dir.

Diğer bir deyimle bugünkü İtalyanlar ile Türkiye’deki Türkler birbirlerinin yakınıdır(akrabasıdır). Açıkçası İtalyanlar Turan soyudur. Kafkaslardan gidenler Karadeniz kuzeyinde Kırım dolayında Hazar Uygarlığını kurmuşlar.

Sonra Girit”ten kopup, Güney Batı Anadolu’ya (Muğla, Bodrum, Marmaris) gelen bir kol burada Karya Uygarlığını kuruyor.

Ayrıca, Karadeniz’in kuzeyinden Ural’a(Doğu Avrupa’ya) gelen Avar, On Türkleri(Hunlar), Peçenek, Kuman, Tatar, Bulgar Turanlıları ile birlikte Avrupa’ya Bulgar Turanlıları ile birlikte Avrupa’ya özellikle 6. yüzyıldan sonra yoğunlaşan bir Turan soyu ile Turan Dili(Türkçe) giriyor.

Uzlar bu günkü Batı Trakya ile Pelepones yarım adasına, Bulgarlar Tuna boylarına, Kumanlar, Kumanya’ya(Romanya’ya), On’lar(Hunlar) Macaristan’a, Çekya ile Slovakya’ya,
Finler; Fillandiya, Estonya, Letonya’ya,
Peçenekler; Balkanlar ile Adriyatiğe yerleşiyorlar.

Genelde, kuzey Turanlılar ak tenli, boyalı gözlü bir soy. Kutyak(Batı Avrupa) ile Ural’a(Doğu Avrupa) ilk Turanlı yerleşimi 8500 yıl önce “Ön Türklerce” yapıldığını Avrupa’daki dikilitaşlar üzerindeki Türkçe yazılardan anlıyoruz.

Anadolu’ya Akın.

Bundan 3 bin yıl önce Anadolu varlıklı yer altı kaynakları(altın, gümüş, bakır, kurşun, çinko, demir, manganez, mermer), orman, deniz, ulaşım, tecim, bol su, kızık(jeotermal, kaplıca) nedeniyle oldukça çekici. O nedenle Bitinya; Marmara Denizi çevreleyen alanda kuruluyor, Venedikliler ile Cenevizliler Ege kıyıları ile Karadeniz kıyılarında kent ilkutları(koloniler) kuruyorlar. Misyalı’lar Avrupa’dan gelip Edremit Koyu ile Biga Yarımadası dolayını yurt edinmişler, Turan soyu Frigler Balkanlardan gelip Kütahya, Uşak, Afyon, Isparta, Ankara dolayına yerleşmişler, bugünkü İtalya ile Fransa arasından gelen Lidya’lılar Büyük Menderes ile Bakırçay arasındaki Aydın, Manisa, Uşak dolayını yurt edinmişler, Kimmerler, Truvalılar, Bergamalılar, İyonlar, Miletliler, Likyalılar Batı Anadolu’yu yurt tutmuşlar.

Kafkas kökenli Turan soyu olan Hititler güneyden gelerek Doğu, Orta, Güney-Doğu Anadolu’ya yerleşmişler, Asur’lar Güney Anadolu’da yer tutmuşlar, yine Turan soyu olan Ermeniler Doğu Anadolu’yu yurt edinmişlerdir. Traklar; Paşaeli yarımadasına yerleşmişlerdir.

Bu ilkutçukların çoğunun kendi dilleri, ile kendi tamgaları(alfabeleri) olduğundan anlaşamazlardı.

Bunlar Yunanca yazmadıkları, konuşmadıkları gibi, Ortodoks ta değildiler. Çünkü onların yaşadıkları dönem, İsa’dan çok önceydi.
Batılı ötken bilimcilerin(tarih bilimcilerin) buna “Helenistik Dönem” demesinin altında yayılmacı bir Yunan tutumu(siyaseti) yatar. Oysa, bu uygarlıkların hiç biri Yunan uygarlığı değildi. Yunan; sözcüğü Türkçe olup “Yıkanan” anlamına gelir. Yunanlılar; Pelepones yarım adasının Mora ile Epir bölgesinde yaşayan, Isparta ile Atina kent ilkutçuklarından oluşuyordu.

Persler ile Makedonlar.

Gel zaman, git zaman, Anadolu’da üretilen altının ünü dilden dile, ağızdan ağza tüm dünyayı sardı.

Bu varlığı ele geçirmek üzere Persler (İranlılar) MÖ. 546 yıllında Anadolu ile Peleponesi ele geçirdiler. Makedonya Selanik, Üsküp, Batı Trakya bölgesinde idi. Yazı ile dilleri Makedon dili idi.

Ancak Makedon ilhanı(imparatoru) Filip bir Yunan yazını(edebiyatı) sevdalısıydı. Bu nedenle oğlu İskender’i Yunanlı Bilginlerce eğitti. Ulusuna Yunanca konuşmayı buyurdu. Filip, sonrası Büyük İskender, Makedon güçlerini toplayarak Persleri 4.yy.’da (MÖ.336)Pelepones ile Anadolu, İran, Orta Doğu’dan sürdü attı. İşte bundan yaklaşık 2300 yıl önce Anadolu’ya ilk kez “Yunan dili ile özgeni(kültürü)” böylece girdi. Her biri ayrı diller konuşan Anadolu ilkutları(devletleri) aynı Yunan dilini konuşmaya başladılar. Ancak onlar ne Yunan, ne de Makedondu.

Anadolu 200 yıl Pers egemenliği altında yaşarken, Makedon egemenliğine geçmişti.
Yunanca konuşmaları Anadoluları Helen yapmaz.
Onun için Roma öncesi döneme “Helenistik” dönem demek yanlıştır.

Romalılar Anadolu’da.

Roma Etrüsklerin kurduğu bir ilhanlıktır. Roma, Latinler, Konstantin(MS.330) Anadolu’yu ele geçiriyorlar. Artık Anadolu Makedon ülkesi olmaktan çıkıyor, Roma ülkesi oluyor. Roma yönetimi halkın Yunanca konuşmasına karışmıyor, ancak tüzel(resmi) dil olarak Latince konuşuluyor.
Prof dr.Kazım Mirşan”ın Ön Türk çalışmalarına göre, Roma, Türkçe Urum’dan gelir. Ur; kent, yerleşim yeri demektir. “Urum” ya da ondan türemiş “Rum”; “Romalı” ya da “kentli”,“yerleşik” demektir.
Osmanlılın kentte oturan kendileri için kullandığı “Rumi” de ayni anlama gelir; “kentli” demektir. Osmanlılar, Anadolu”ya “Diyar-ı Rum” demişlerdir. Çünkü, Anadolu’da çeşitli uygarlıklardan kalma 44 bin yerleşim yeri vardır.
Kırsalda, göçebe olarak yaşayanlara ise “Türkmen” demişlerdir. Rumlar, kentliler, yerleşikler ülkesi anlamına kullanılır, “Yunan” anlamına asla kullanılmazdı. Celalettin Rum-i adı da bu anlamda kullanılmış, Osmanlı seçkinleri de kendilerine Türkmen değil, Rumi demişlerdir. Çünkü, Orta Altay(Asya) ile Türkmenler, yerleşik değil göçebe idiler. Yerleşik düzene geçen herkes “Rumi” idi.

Doğu Roma’nın Roma’dan ayrılmasıyla, Doğu Roma’nın egemenliği altında olan Pelepones, Adalar, Kıbrıs ile Anadolu’nun inanç yolu “Ortodoks” oluyor. Başkent “Konstantinapolis”. Atina ile Isparta’da oturan Yunan halkı, yine Yunan.

Ancak çok tanrılı inançtan tek tanrılı inanca, “Ortodoksluğa” geçmiş. Anadolunun yerli halkına ise “Rum” deniliyor. Rumlar, eski Frig, Hitit, Misya, Lidya, Karya, İyon gibi soyların, özgenlerin ortak adı.
Tıpkı “Osmanlı” gibi. Anadolu’lu yeni bir dil konuşuyor, Yunan ile Latinlerden ayrı olarak, buna “Rumca” deniliyor.

Rumca; Yunan tamgası ile yazılıyor. Konuşma kuralları Yunancaya uyumlu, sözcükleri; çoğunlukla Yunanca, Hititçe, Ermenice, Türkçe, Farsça, Arapça olan karma bir dil. Tıpkı Osmanlıca. Osmanlıca; Türkçe grameri, Arapça tamga ile yazılıyor, Osmanlıca; Türkçe, Farsça, Yunanca, Ermenice, Süryanice, Akadca, Asurca, Sümerce karışımı.
Kısacası Anadolu dili olan Rumca, Anadolu ile ile onun doğal uzantısı olan Kıbrıs ile Doğu Ege Adalarında konuşuluyordu.

Yani ne eski Anadolu Uygarlıkları, ne Truva, ne Makedon, ne Roma,ne Doğu Roma, ne Rum, ne de Osmanlı; Yunan değildir.

Ortodoks inancının ortayı(merkezi de) Atina’da değil, Rumları ülkesi olan Konstantinopol’de Fener Patrikevinde idi. Bu konumda, Yunanistan egemen ülke değil, Rum’un egemenliğinde ki bir ülke olarak sayılıyordu. Rum’un simgesi olan bayrak; sarı taban üzerinde, kara, çift başlı kartal, ilkut(devlet) boyası ise “tuğla kızılı al”. İlginçtir, daha sonraları kurulan Turan soylu Selçuk İlhanlığının simgesi de çift başlı kartaldır. Beşiktaş çeynik takımının da tek başlı kartal. Erzurumspor, Konya Selçuk Unv. Ve takımları da çift başlı kartal. Asıl olan, çift başlı kartalın bir Ön Türk simgesi olmasıdır.

Bizantion, Konstantinopol, İstanbul, Yeditepe. 19. yüzyıldan sonra Doğu Roma İmparatorluğuna, “Bizans İmparatorluğu” demek Fransa”nın Anadolu’yu, kasıtlı bir adlamayla, bir Yunan ülkesi yapmayı amaçlar. Oysa bu adla bir imparatorluk
Bozkurt mahir
3 ay önce
Kürşat Zorlu'ya Yaşar Yurtseven okkalı bir yanıt vermiş. Okuyun, siz de hak verecek misiniz?.. Ben verdim.

GÜNÜN EN İYİ PAYLAŞIMI:

Bugün Aşağı Ayrancı'da Aslan Gençer abiye uğradım.
Havadan, sudan, doğal beslenmeden, şekerden tansiyondan söyleştik, konu geldi siyasete..
Dedi ki;
"Şu Orta Asya'daki üç Türk devletinin Güney Kıbrıs'la siyasi ilişki kurmasına bozuldum ama adamlar haksız değil."
Ve konuyu açtı;
"Sen Türkiye olarak onlara ağabeylik yapacağına, siyasi, ekonomik, askeri, eğitim, sağlık, teknoloji konularında destek olacağına..
● Kalkıp haritada yerini bilmediğin Sudan, Somali, Katar, Mynmar'a yatırımlar yaparsan..
● Hayvancılıkta lider ülke olan Kazakistan'ı görmeyip Brezilya'dan Angus sığırı getirirsen..
● Uçsuz bucaksız tarım arazileri olmasına rağmen buğdayı oradan almazsan..
● Petrol için aklına gelmezse..
● Çin'deki Uygur Türklerine yapılanları görmezden gelip, sabah Filistin, akşam Gazze diye ağlarsan...
● Mısır'daki darbeyi aylarca siyaset malzemesi yapıp, Türk ortaklığı için söz ve girişimlerde bulunan Nazarbayev'in devrilmesine ses çıkarmazsan..
● Türk cumhuriyetleri ile doğru dürüst bir ilişki kurmazsan, onlar için 'Aksakallı'nın ne olduğunu bilmeyip Binali Yıldırım'a o ünvanı verirsen..
● Türk dünyasına sırtını dönüp, yüzünü Arap dünyasına çevirirsen..
● Seni mevali (köle) görmelerine rağmen, onları uçak kapılarında karşılayıp uğurlarsan, çocuklarının elini öpersen...
● Ve bu Arap dünyası Gazze dahil hiç bir konuda seninle aynı yerde durmazken, sana fayda sağlamazken..
Türk devletlerİ Güney Kıbrıs'I tanıyınca ağlamayacaksın."
Evet onlara kızdık söylendik ama bu gerçekleri unutamayız ki.

Yaşar Yurtseven
BOZKURTBEY
3 ay önce
Avrupa Birliği’nin Semerkant’ta düzenlediği AB-Orta Asya Zirvesi’nde açıklanan 12 milyar Avroluk yatırım paketinin 3,5 milyar Avrosunun Türkiye üzerinden Orta Koridor’a ayrılması olumlu bir gelişme olsa da, bu desteğin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin vetosunu aşmak amacıyla bazı Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine GKRY’yi “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanıma ve bu ülkeye büyükelçi atama yönünde baskıyla ilişkilendirilmesi derin bir endişe yaratmıştır.

Kardeş devletlerimizin bu yönde adımlar atması ve zirve bildirisine bu konuya ilişkin ifadelerin girmesi, son derece ciddi ve düşündürücü bir gelişmedir. Türkiye’nin bu gelişmelere sessiz kalması, dış politikamızda bir zaafiyet görüntüsü doğurmakta ve bilinçli bir tercih olduğu izlenimini vermektedir.

Bu durumda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin siyasi statüsü zedelenmiş, milli menfaatlerimiz ise görmezden gelinmiştir. Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ilkesine saygı gösterilmeli; Türk dünyasının dayanışma ruhuna zarar verecek adımlardan kaçınılmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’ni, bu önemli gelişme karşısında kararlı ve etkin bir diplomatik duruş sergilemeye ve kardeş devletlerin hükümetlerini de bu yanlıştan dönmeye davet ediyoruz...

Hiçbirşey Bulunamadı!

Üzgünüz, ancak {{search_query}} arama sorgunuz için veritabanımızda hiçbir şey bulamadık. Lütfen başka anahtar kelimeler yazarak tekrar deneyin.