Logo
Bozkurt mahir
ÇİÇİ (Küçük) YABGU

Dünyadaki hiçbir millet, Türkler kadar özgürlüğüne düşkün değildir.

Hunlar, M.Ö. 1. yüzyılın ilk yarılarına doğru eski güçlerini yitirmişlerdi. Kendi aralarındaki kavgalar, Çinli casusların faaliyetleri, birtakım tabî felaketler neticesinde, Hunlar hızla dağılmaya yüz tuttular. Çin siyasetindeki güçlerini büyük ölçüde kaybettiklerinden, bu kez Çin’in Türkler üzerindeki politikaları etkili olmaya başladı. Özellikle Türkistan’ın doğu taraflarının elden çıkması askerî, siyasî ve ekonomik açıdan Türklere büyük darbe vurdu.

Buna bağlı olarak daha önce Hun birliği dahilindeki pek çok boy ve kavim onlardan ayrılarak, Çin ile ittifak yaptı. Bu halkları yeniden itaat altına sokmak için özellikle Wu-sun topraklarına doğru bir sefere karar verildi. Geri dönüşleri esnasında ani bir tipinin ve kar fırtınasının çıkması yüzünden binlerce asker ve hayvan öldü. Bundan sonra M.Ö. 71 yılında kuzeyden bazı Tölös kabileleri, batıdan Wusunlar ve doğudan da Wu-huanlar aniden Hunlar’a saldırarak ağır bir hezimete uğrattı.

Neticede Türkler arasındaki ilk ayrılık M.Ö. 55 yılında meydana geldi. Zor durumda kalan Türk milletinin o zaman başındaki Tanhu Ho-han-yeh (M.Ö. 58-31) Çin’in himayesine girmek istemiş, kardeşi Chih-chi’nin (Çiçi~Çiçik~Kiçik=Küçük) bu isteğe karşı çıkması üzerine ülke ikiye bölünmüştü (M.Ö. 55).

Ho-han-yeh’in, Hunların geleceğini Çin’e bağlaması Hun-Çin ilişkilerinde çok önemli bir noktadır. Oğlunu Çin’e rehin olarak göndermesi ve daha sonra kendisinin imparatoru ziyareti, toplulukların büyük bir bölümünün Hunlardan yüz çevirerek, Çin’e meyletmelerine sebep oldu.

Çiçi Yabgu, Çin’le işbirliği ve onun kontrolüne girme gibi bir durumun kendileri için utanç verici olduğunu söylüyordu. Düşüncesine itibar edilmeyip, halkın bir kısmının da ağabeyinden yana olması üzerine, emrindeki kuvvetlerle ülkenin batı kısımlarına çekildi. Çiçi Yabgu, Tanrı Dağları ve Issık Köl civarında girdiği mücadelelerde başarı kazanmış ve bu bölgedeki teşkilatsız Türk boyları olan Tölösleri hakimiyeti altına almıştı. Fakat Çiçi Yabgu’nun güçlenmesine tahammül edemeyen Çin, Çu-Talas nehirleri arasında bir başkent yapan Hunları, 70.000 kişilik kuvvetli bir orduyla bastı ve Hun başkenti tamamen yıkıldı (M.Ö. 36). Çarpışmadan önce, Çinli komutan, Çiçi’ye direnişinin boşunalığını, teslim olduğu takdirde canının bağışlanacağını, bu kadar az bir kuvvet ile bir şey yapamayacağını söylemişti.

İşte Çiçi Yabgu, 1518 adamıyla, 70.000 kişilik Çin ordusuna karşı burada hayrete düşürücü bir direnişte bulundu ki, bu direniş, bugünkü Türk milletinin var olma sebeplerinden biridir.

Çiçi Yabgu’nun askerlerine yaptığı tarihi konuşma çok ibret vericiydi. O, şöyle diyordu:

“Boyun eğmeyeceğiz. Çünkü bu şan ve şerefle yaşamış olan atalarımıza karşı yapılması mümkün ihanetlerin en büyüğüdür. Atalarımız bizlere geniş ülkelerle birlikte geleceği de emanet etti. Savaşçı ve suvari hayatımız sayesinde, yabancıları titreten bir millet olduk. Korumakla vazifeli bulunduğumuz bütün bu emanetleri, âdi bir ömür uğruna harcayamayız. Hepimizin bildiği gibi savaşta erlerin kaderi ölümdür. Biz ölsek de, kahramanlığımızın şanı yaşayacak, çocuklarımız ve torunlarımız diğer kavimlerin efendisi olacaktır.”

Çiçi Yabgu’nun yapmış olduğu onur mücadelesi, bir milletin şerefli bir şekilde yaşama arzusunu ve hayatta kalma isteğini ortaya koymuştur.

Neticede ele geçirilen Çiçi Yabgu’nun kafası kesilerek, daha sonra Çin başkentine götürüldü ve burada herkesin görmesi için şehrin kapılarından birisinin üzerine asıldı.

Çiçi Yabgu ve yanındakilerin bağımsızlık düşünceleri, Türk Devletinin milli politikası olmuş, bu yüzden çoğu zaman Türk milleti ölümü bile göze almıştır.

Onlardan binlerce yıl sonra da; Mustafa Kemal Atatürk’ün “Kurtuluş Savaşı” sırasında “ya istiklal, ya ölüm” sözü bu anlayışın 20. yüzyıldaki bir tezahürüdür.

Biz Türkler, millet olarak Çiçi Yabgu’ya çok şey borçluyuz. Bu kahraman insanların bizler için ölüme atılmaları, hayatlarını feda etmeleri unutulmaması gereken ibret tablolarıdır. Bugün varlığımızın sebebi olan insanları maalesef hatırlamak aklımızın ucundan geçmiyor. İyi ki, Çiçi Yabgu var imiş, iyi ki bu milletten “bir büyük Gazi” çıkmış; hepsini rahmetle anıyoruz.
_______________________
Prof.Dr. Saadettin GÖMEÇ

(Türk Tarihinin Kahramanları-II: Küçük Yabgu, Polis Dergisi, Ankara 2007)
6 gün önce

Henüz Yanıt Yok

Görünüşe göre bu yayının henüz herhangi bir yorumu yok. Bu yayına Bozkurt mahir tarafından yanıt vermek için, alttaki üzerine tıklayın