7 saat önce
Vahdettin ile Atatürk arasındaki "derin ilişki" Fevzi Çakmak'ta saklıdır.
Atatürk ile birlikte; "Mareşal" unvanına layık görülen Fevzi Çakmak, Vahdettin'den, Gazi Paşa'ya geçen; Devletin "Sır katibi"dir.
Fevzi Çakmak'ın, bir diğer özelliği;
Atatürk ile aynı rüyayı gören kişi olmasıdır.
Kadim Türklük bilincine göre; "Liderlik" rüya yoluyla geçer.
Türk Milletine "Bozkurt" olup, yol gösteren kendi deyimiyle; "Bay Önder" Atatürk sonrası onun öğretilerini sürdürecek, izini sürerek, takipçisi olacak Liderdir.
Zaten; Atatürk'te, benden sonra Cumhurbaşkanı Fevzi Çakmak olsun lafını etmesi boşuna değildir.
Atatürk'ün, öğretileri Fevzi Çakmak, Fevzi Çakmak'tan, Başbuğ'a geçmiştir.
Bazıları; "Atatürk'ün partisi" CHP diyor, ama Atatürk kendi sağlığında diyor:
"Nereden bileyim sonsuza kadar CHP'nin benim partim olarak kalacağını."
Başbuğ Alparslan Türkeş:
"CHP, Atatürk'ün çizgisinden çıkmamış olsaydı; ben MHP'yi kurmazdım."
"Atatürk'ün partisi" CHP değil, MHP'tir.
Atatürk'ün, öğretilerine dayalı Atatürk'ten, Fevzi Çakmak ve Başbuğ'a devam eden çizgiyi bugün Devlet Bahçeli temsil eder.
Fevzi Çakmak'ın, bu Dünya'dan göçüşünün 75.yıl dönümünde rahmet, minnet ile ruhu şad olsun.
Devamını oku
Atatürk ile birlikte; "Mareşal" unvanına layık görülen Fevzi Çakmak, Vahdettin'den, Gazi Paşa'ya geçen; Devletin "Sır katibi"dir.
Fevzi Çakmak'ın, bir diğer özelliği;
Atatürk ile aynı rüyayı gören kişi olmasıdır.
Kadim Türklük bilincine göre; "Liderlik" rüya yoluyla geçer.
Türk Milletine "Bozkurt" olup, yol gösteren kendi deyimiyle; "Bay Önder" Atatürk sonrası onun öğretilerini sürdürecek, izini sürerek, takipçisi olacak Liderdir.
Zaten; Atatürk'te, benden sonra Cumhurbaşkanı Fevzi Çakmak olsun lafını etmesi boşuna değildir.
Atatürk'ün, öğretileri Fevzi Çakmak, Fevzi Çakmak'tan, Başbuğ'a geçmiştir.
Bazıları; "Atatürk'ün partisi" CHP diyor, ama Atatürk kendi sağlığında diyor:
"Nereden bileyim sonsuza kadar CHP'nin benim partim olarak kalacağını."
Başbuğ Alparslan Türkeş:
"CHP, Atatürk'ün çizgisinden çıkmamış olsaydı; ben MHP'yi kurmazdım."
"Atatürk'ün partisi" CHP değil, MHP'tir.
Atatürk'ün, öğretilerine dayalı Atatürk'ten, Fevzi Çakmak ve Başbuğ'a devam eden çizgiyi bugün Devlet Bahçeli temsil eder.
Fevzi Çakmak'ın, bu Dünya'dan göçüşünün 75.yıl dönümünde rahmet, minnet ile ruhu şad olsun.
1 gün önce
Kirkor Divarcı ve Türkiye'nin Unutulan Füzesi: Marmara-1
Hazırlayan✍️ : Dünya Gözüme Kaçtı
Tarih 19 Eylül 1962. Yer İstanbul Ümraniye. Gökyüzüne doğru yükselen küçük bir füze, sessizce bir ilki gerçekleştiriyordu. Adı Marmara-1. Uzunluğu yalnızca 1 metre 33 cm, ağırlığı ise 1,5 kilo. Üzerinde gururla dalgalanan bir Türk bayrağı vardı.
Bu denemenin arkasında, adı bugün pek az hatırlanan ama zekâsı ve azmiyle gerçek bir öncüyü hak eden bir isim vardı: Kirkor Divarcı.
&
Kimdi Kirkor Divarcı?
Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olan Divarcı, 1930'lu yıllarda doğdu. Genç yaşlardan itibaren elektroniğe, mekanik sistemlere ve havacılığa özel bir ilgisi vardı. Askerliğini yaptıktan sonra, küçük atölyesinde roket ve füze sistemleri üzerine çalışmalar yapmaya başladı. Yüksek lisansı ya da kurumsal bağlantıları yoktu ama sabaha kadar süren deneyleri, çizimleri ve testleriyle, Türkiye’de kimsenin cesaret etmediği bir şeyi başarmaya çalışıyordu.
&
Marmara-1: Umut Dolu Bir Fırlatma
Divarcı, yıllar süren amatör çabalarının ardından Marmara-1 füzesini tasarladı ve üretti. Füzesi başarıyla fırlatıldı, kısa mesafede de olsa yerden yükseldi, yörüngeye oturmasa da kontrollü iniş yaptı. Bu, Türkiye tarihinde bir ilkti. Üstelik devlet destekli bir proje değildi; tamamen kişisel çabayla gerçekleştirilmişti.
&
Gizemli Yangın ve Kayıp Projeler
Ne yazık ki bu başarıdan kısa bir süre sonra, Divarcı’nın evi ve atölyesi çıkan esrarengiz bir yangında kül oldu. Marmara-1’e ait tüm çizimler, belgeler, motor ve sistem planları yok oldu. Yangının nedeni hiçbir zaman açıklanmadı. Resmî kurumlar bu olayın üstüne gitmedi, medya sessiz kaldı. Bu trajik olaydan sonra Kirkor Divarcı sessizliğe gömüldü. Bir daha hiçbir platformda görünmedi, projeleri konuşulmadı.
&
Neden Unutuldu?
Divarcı'nın çalışmaları ne yazık ki o dönemde "ciddiye alınmadı", desteklenmedi. Oysa o, belki de Türkiye’nin ilk yerli füze mühendisiydi. Eğer destek görseydi, bugün savunma sanayimiz çok daha erken bir tarihte kendi temelini atmış olabilirdi. Marmara-1’in başarısı kayda geçmedi, belgelenmedi. Türkiye, kendi yetiştirdiği bu özel beyni kaybetti. Sadece bir fotoğraf kaldı geriye: Elinde kalemiyle füzesini anlatan bir adam ve arkasında yanmamış bir hayalin çizimi.
&
Kirkor Divarcı ve Marmara-1, Türkiye'nin bilimsel tarihinde tozlu raflara itilmiş ama yeri asla doldurulamamış bir öyküdür. Bugün hâlâ bu başarıya dair resmî bir açıklama yok. Ancak bu hikâyeyi bilmek, unutmamak ve hatırlatmak artık bizim sorumluluğumuz.
Hazırlayan✍️ : Dünya Gözüme Kaçtı
Devamını oku
Hazırlayan✍️ : Dünya Gözüme Kaçtı
Tarih 19 Eylül 1962. Yer İstanbul Ümraniye. Gökyüzüne doğru yükselen küçük bir füze, sessizce bir ilki gerçekleştiriyordu. Adı Marmara-1. Uzunluğu yalnızca 1 metre 33 cm, ağırlığı ise 1,5 kilo. Üzerinde gururla dalgalanan bir Türk bayrağı vardı.
Bu denemenin arkasında, adı bugün pek az hatırlanan ama zekâsı ve azmiyle gerçek bir öncüyü hak eden bir isim vardı: Kirkor Divarcı.
&
Kimdi Kirkor Divarcı?
Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olan Divarcı, 1930'lu yıllarda doğdu. Genç yaşlardan itibaren elektroniğe, mekanik sistemlere ve havacılığa özel bir ilgisi vardı. Askerliğini yaptıktan sonra, küçük atölyesinde roket ve füze sistemleri üzerine çalışmalar yapmaya başladı. Yüksek lisansı ya da kurumsal bağlantıları yoktu ama sabaha kadar süren deneyleri, çizimleri ve testleriyle, Türkiye’de kimsenin cesaret etmediği bir şeyi başarmaya çalışıyordu.
&
Marmara-1: Umut Dolu Bir Fırlatma
Divarcı, yıllar süren amatör çabalarının ardından Marmara-1 füzesini tasarladı ve üretti. Füzesi başarıyla fırlatıldı, kısa mesafede de olsa yerden yükseldi, yörüngeye oturmasa da kontrollü iniş yaptı. Bu, Türkiye tarihinde bir ilkti. Üstelik devlet destekli bir proje değildi; tamamen kişisel çabayla gerçekleştirilmişti.
&
Gizemli Yangın ve Kayıp Projeler
Ne yazık ki bu başarıdan kısa bir süre sonra, Divarcı’nın evi ve atölyesi çıkan esrarengiz bir yangında kül oldu. Marmara-1’e ait tüm çizimler, belgeler, motor ve sistem planları yok oldu. Yangının nedeni hiçbir zaman açıklanmadı. Resmî kurumlar bu olayın üstüne gitmedi, medya sessiz kaldı. Bu trajik olaydan sonra Kirkor Divarcı sessizliğe gömüldü. Bir daha hiçbir platformda görünmedi, projeleri konuşulmadı.
&
Neden Unutuldu?
Divarcı'nın çalışmaları ne yazık ki o dönemde "ciddiye alınmadı", desteklenmedi. Oysa o, belki de Türkiye’nin ilk yerli füze mühendisiydi. Eğer destek görseydi, bugün savunma sanayimiz çok daha erken bir tarihte kendi temelini atmış olabilirdi. Marmara-1’in başarısı kayda geçmedi, belgelenmedi. Türkiye, kendi yetiştirdiği bu özel beyni kaybetti. Sadece bir fotoğraf kaldı geriye: Elinde kalemiyle füzesini anlatan bir adam ve arkasında yanmamış bir hayalin çizimi.
&
Kirkor Divarcı ve Marmara-1, Türkiye'nin bilimsel tarihinde tozlu raflara itilmiş ama yeri asla doldurulamamış bir öyküdür. Bugün hâlâ bu başarıya dair resmî bir açıklama yok. Ancak bu hikâyeyi bilmek, unutmamak ve hatırlatmak artık bizim sorumluluğumuz.
Hazırlayan✍️ : Dünya Gözüme Kaçtı
2 gün önce
Bu adı geçen hava kuvvetleri komutanını,
hava kuvvetleri komutanı yapan kimdi?
Tayyip Erdoğan hükümetiydi.
Ne zaman kuvvet komutanı yapılmıştı?
2013'te,
Atatürkçü subaylar ordudan atılırken yapılmıştı!
Kuvvet komutanı olmaya layık mıydı?
Değildi. Orgeneral bile değildi. Korgeneraldi, pasif görevdeydi, emekliliğine gün sayıyordu.
Hava kuvvetlerindeki tüm orgeneraller tasfiye edildiği için, bunu apar topar orgeneral yaptılar, hava kuvvetleri komutanı koltuğuna oturttular.
Sonra ne oldu?
Sonrası daha enteresan…
Akp bu arkadaşı o kadar çok seviyordu ki, 2015'te görev süresi doldu, emekli etmediler.
Ya ne yaptılar?
İlla karargahta otursun diye
Yüksek Askeri Şura üyesi yaptılar.
Kim yaptı bunu?
Tayyip Erdoğan yaptı.
Peki, kim bu Akp'nin pek sevdiği,
koruyup kolladığı komutan biliyor musunuz?
Darbeye kalkışan Akın Öztürk!
Akp'nin sihirbaz şapkasından tavşan çıkarır gibi sürpriz şekilde orgeneral yaptığı,
kuvvet komutanı yaptığı, emekli olmasına izin vermediği, illa komutan olarak kalsın diye yüksek askeri şura üyesi yaptığı Akın Öztürk…
Meğer darbecilerin elebaşıymış!
Akp'nin hiç haberi yokmuş!
YILMAZ ÖZDİL
Devamını oku
hava kuvvetleri komutanı yapan kimdi?
Tayyip Erdoğan hükümetiydi.
Ne zaman kuvvet komutanı yapılmıştı?
2013'te,
Atatürkçü subaylar ordudan atılırken yapılmıştı!
Kuvvet komutanı olmaya layık mıydı?
Değildi. Orgeneral bile değildi. Korgeneraldi, pasif görevdeydi, emekliliğine gün sayıyordu.
Hava kuvvetlerindeki tüm orgeneraller tasfiye edildiği için, bunu apar topar orgeneral yaptılar, hava kuvvetleri komutanı koltuğuna oturttular.
Sonra ne oldu?
Sonrası daha enteresan…
Akp bu arkadaşı o kadar çok seviyordu ki, 2015'te görev süresi doldu, emekli etmediler.
Ya ne yaptılar?
İlla karargahta otursun diye
Yüksek Askeri Şura üyesi yaptılar.
Kim yaptı bunu?
Tayyip Erdoğan yaptı.
Peki, kim bu Akp'nin pek sevdiği,
koruyup kolladığı komutan biliyor musunuz?
Darbeye kalkışan Akın Öztürk!
Akp'nin sihirbaz şapkasından tavşan çıkarır gibi sürpriz şekilde orgeneral yaptığı,
kuvvet komutanı yaptığı, emekli olmasına izin vermediği, illa komutan olarak kalsın diye yüksek askeri şura üyesi yaptığı Akın Öztürk…
Meğer darbecilerin elebaşıymış!
Akp'nin hiç haberi yokmuş!
YILMAZ ÖZDİL
2 gün önce
KULLAN DİNİ ZENGİN OL!
(Ters Öğüt)
Dincilik yürütür kestirme yoldan
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Yaradan'dan korkma, utanma kuldan
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Önce ya sakal koy ya badem bıyık
Para çok bu işte ayık ol ayık
Dinci ticaretin iç hacmi büyük
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Bir cemaate gir, yüzün gülecek
Cebin ısınacak, havan olacak
İhaleler ayağına gelecek
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Gösteriş uğruna yönel namaza
Arada cezbelen gaza gel gaza
Kendin çok ye, êli teşvik et aza
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Ümmetçilik kılıf, dincinin devir
Türk'üm diyenlere hakaret savur
Yönünü Arap'a Acem'e çevir
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Dinci siyasete yakın ol yakın
Asıl iş orada, terk etme sakın
Yeşil sermayeye akın et akın
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Yalan söylemekten çekinme bıkma
Devletten çal, vergi verip can sıkma
Elini bankadan faizden çekme
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Eşin de yalandan örtsün başını
Süslensin ortaya sersin döşünü
Lüks jip ile gezip görsün işini
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Çocuğun bilmesin sakın yokluğu
Öğret haram ile gelen tokluğu
Küçüklükten bellet dalkavukluğu
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Gerçek Müslümanla samimi olma
Soru soranların yanında kalma
Çalarken açık çal, gizliden çalma
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Adaletli olma, doğruluk yapma
Dincilikten beslen yolundan sapma
Partini dinin bil, fırsatı tepme
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
El öpmekten dudakların aşınsın
Diz çökmekten ayakların kaşınsın
Sen düşünme, sahiplerin düşünsün
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Cahili reklamla akil yaparlar
Besmele çektirip şekil yaparlar
İyi pazarlarsan vekil yaparlar
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Bunları yaparsan yolun bulursun
Ozan Erhan der ki abâd olursun
Ama sonu hiç hoş değil bilirsin
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Ozan Erhan ÇERKEZOĞLU
Devamını oku
(Ters Öğüt)
Dincilik yürütür kestirme yoldan
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Yaradan'dan korkma, utanma kuldan
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Önce ya sakal koy ya badem bıyık
Para çok bu işte ayık ol ayık
Dinci ticaretin iç hacmi büyük
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Bir cemaate gir, yüzün gülecek
Cebin ısınacak, havan olacak
İhaleler ayağına gelecek
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Gösteriş uğruna yönel namaza
Arada cezbelen gaza gel gaza
Kendin çok ye, êli teşvik et aza
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Ümmetçilik kılıf, dincinin devir
Türk'üm diyenlere hakaret savur
Yönünü Arap'a Acem'e çevir
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Dinci siyasete yakın ol yakın
Asıl iş orada, terk etme sakın
Yeşil sermayeye akın et akın
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Yalan söylemekten çekinme bıkma
Devletten çal, vergi verip can sıkma
Elini bankadan faizden çekme
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Eşin de yalandan örtsün başını
Süslensin ortaya sersin döşünü
Lüks jip ile gezip görsün işini
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Çocuğun bilmesin sakın yokluğu
Öğret haram ile gelen tokluğu
Küçüklükten bellet dalkavukluğu
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Gerçek Müslümanla samimi olma
Soru soranların yanında kalma
Çalarken açık çal, gizliden çalma
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Adaletli olma, doğruluk yapma
Dincilikten beslen yolundan sapma
Partini dinin bil, fırsatı tepme
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
El öpmekten dudakların aşınsın
Diz çökmekten ayakların kaşınsın
Sen düşünme, sahiplerin düşünsün
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Cahili reklamla akil yaparlar
Besmele çektirip şekil yaparlar
İyi pazarlarsan vekil yaparlar
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Bunları yaparsan yolun bulursun
Ozan Erhan der ki abâd olursun
Ama sonu hiç hoş değil bilirsin
Dinle beni, kullan dini zengin ol!
Ozan Erhan ÇERKEZOĞLU
3 gün önce
YAŞI 50/75 ARASI OLANLAR MUTLAKA OKUYUN
Bir solukta okuyacağınız çok güzel bir yazı.
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…....
PEKİ KİM BUNLAR
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı
70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş,
bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar
bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş,
direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları,
ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız
bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba,
amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Alıntı
Devamını oku
Bir solukta okuyacağınız çok güzel bir yazı.
Hepsi şahsına münhasır özel üretilmiş, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir nesil…....
PEKİ KİM BUNLAR
1945 ile 1970 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı
70 yaşında HALA 18’LİK DELİ TAYLAR GİBİ İDEALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞAN HESAPSIZ BİR NESİL..
Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış…
Şeker çuvalından pantolon, canik lastikten ayakkabı giymiş…
Okulda ABD süt tozu içirilerek beslenmiş,
bir garip nesil…
Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış…
Hatta hiç bebeklik çocukluk resmi olmamış…
Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiş…
Ama hepsi profesörlere ders verecek kadar
bilgi sahibi olan bir tuhaf nesil…
Harp görmüş, darp görmüş…
Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş…
Karakolda sorgu da Filistin askısını, ceza evinde isyanla tanışmış.
En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış…
En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış…
Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiş,
direnç abidesi bir nesil...
Ne yaptıysa yoluyla yordamıyla kendi meşrebine uygun ahlakına yakışanı yapmış.
68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları,
ipe sapa gelmeyen savaşçıları da bu neslin temsilcileri tarihe adlarını kanları ile yazmıştır…
Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız hesapsız
bu vatanı sevmiş…
1950 ve 1970 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…
Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…
Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmıştır…
Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuştur…
Muhanete muhtaç da olmamış, ezilmiş ama ezik kalmamış.
Dik durmuş dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…
Görevini, sorumluluğunu bilen… Onuru için bir pireye bir yorgan yakan, öfkeli hırçın bir acayip nesil bu 1950 ile 1970 yılları arasında doğan dinazorlar…
İyi bakın, bunlar bu son kalan kadife ye sarılmış çelik yumruk misali yumuşak gözüküp indiği yeri dağıtan bu özel neslin öfkesinden sakının.…
Bunlara iyi bakın,Çünkü bunların nesilleri tükenmek üzere…
Bunların üretimi sonlandı…
Kullanım sureleri doldu, tedavülden kalkıyor…
Neden bu nesil özel biliyor musunuz..?
Bu neslin üzerinden silindir gibi devlet geçti…
Dozer gibi dünya milletleri geçti…
Hayat bu nesli sınadı, ama tüketemedi…
Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…
Dostu için can vermeyi de, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de vefayı da bildi…
Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…
Bir o kadarda merttir, hoş görülü ve merhametlidir…
Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…
Yani bu 1950 ve 1970 yılları arasında doğan dinazorlar tam bir müzelik antika nesildir…
Onun için 1950 ile 1970 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba,
amca, dayı, teyze, hala, yenge dede anneanne babaanne her neyiniz varsa değerini bilin..!
Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…
Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…
Sonra arar da bulamazsınız…
Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitabıdır...
Alıntı
3 gün önce
Evet, Kürşat Zorlu bir yol düşkünü...Ama Dışişleri Bakanı değil!
Akp içindeki Hakan Fidan'ı aklama operasyonları bunlar...H.Fidan kocaman bir balondu ve patladı; ortaya saçılan pislikler birilerine atılacak elbette.
Ama Kürşat da bu muameleyi haketti...Haram sofrasına oturmayacaktı.
Akp içindeki Hakan Fidan'ı aklama operasyonları bunlar...H.Fidan kocaman bir balondu ve patladı; ortaya saçılan pislikler birilerine atılacak elbette.
Ama Kürşat da bu muameleyi haketti...Haram sofrasına oturmayacaktı.
3 gün önce
SELAM SANA BAŞBUĞUM MARŞI
Sende bütün umutlar
Göğe yükselsin tuğum
Haykırıyor Bozkurtlar
Selâm sana Başbuğum
🇹🇷
Türklük bir yiğit arar
Tanrı dağları kadar
Canlansın hatıralar
Selâm sana Başbuğum
🇹🇷
Semerkand'lar Kerkük'ler
Yaslı yaralı Türkler
Bir gün Alparslan kükrer
Selâm sana Başbuğum
🇹🇷
Altaylar'dan Tuna'ya
Yeniden bütün dünya
Görsün korkulu rûya
Selâm sana Başbuğum
Devamını oku
Sende bütün umutlar
Göğe yükselsin tuğum
Haykırıyor Bozkurtlar
Selâm sana Başbuğum
🇹🇷
Türklük bir yiğit arar
Tanrı dağları kadar
Canlansın hatıralar
Selâm sana Başbuğum
🇹🇷
Semerkand'lar Kerkük'ler
Yaslı yaralı Türkler
Bir gün Alparslan kükrer
Selâm sana Başbuğum
🇹🇷
Altaylar'dan Tuna'ya
Yeniden bütün dünya
Görsün korkulu rûya
Selâm sana Başbuğum
4 gün önce
MEVALİ
2020 Yılı Mart Ayında Suudi Müftüsü: “Türk’ler Mevalidir, İslamı Temsil Edemezler” Diye Fetva Verdi...
Mevali Ne Demek?
İslamiyetten önce Araplar “Azad edilmiş kölelere” Mevali diyordu.
İslamiyetten sonra, Mevali kavramı, Arap olmayan Müslüman Milletler için kullanıldı. Kullanılıyor.
Arap geleneğine göre; Mevali'nin malı, parası, karısı, kızı Araba helal sayılıyor.
Mevaliden doğan çocuk veliaht olamıyor.
Arap tarihinde, Mevali denildiği zaman akla Türk’ler geliyor.
Türk’ler, islamiyet dünyaya indiği 612 yılından, üç asır sonra, 934 yılında Müslüman olmuşlardı.
Onlara göre Kuran “Mekke ve etrafında yaşayan insanları uyarmak için, arapça inmiş” bir kitaptı ve bu ayet ile sabitti. O dönemde, Mekke etrafında Araplar yaşadığına göre mekanın sahibi onlardı.
“Her millete bir peygamber gönderdik” şeklindeki Kuran hükmünü, Araplar, “Hz. Muhammed Araplar için gelmiş Peygamberdir” diye anladılar.
Arap olmayanların Müslümanlığını kabul etmediler.
Sonradan Müslüman olan başka milletleri MEVALİ diye tanımladılar.
Emevi döneminde başlayan, İslamdaki ayrıcalığa ilk karşı çıkan Hanefi Mezhebinin kurucusu Ebu Hanife (699-767) olmuştur. Büyük İmam diye tanımlanan Ebu Hanife, mevali geleneğine karşı çıkması yüzünden, arapların hışmına uğramıştır.
Sonradan Müslüman olan Türklerin Hanefi Mezhebini seçmeleri tesadüf değildir.
Mevali kavramı, sadece Emevilere mahsus değildi. Abbasiler’de aynı geleneği devam ettiriler. Bağdattaki Abbasi Halifesi, kendini kurtaran Selçuklu Sultanı Tuğrul Beye kızını vermedi. Gerekçe, Tuğrul Bey'in Türk olması ve Mevali sayılmasıydı.
Tarihin hiç bir döneminde, Araplar, Türklerin İslami liderliğini ve egemenliğini tanımadılar. İlk fırsatta Türklere karşı isyan ettiler...
Hilafeti temsil eden Osmanlıya karşı, İngilizlerle beraber savaşan Arap isyancılar binlerce Mehmetçiğimizin vahşice kanını akıttılar...
Bu anlayışın gerisinde MEVALİ geleneği yatıyordu...
Nitekim;
- Osmanlıya isyan eden Arapların başındaki isyancı Şerif Hüseyin İstanbul doğumluydu. Ve Haşimi soyundan geldiği için Mekke Şerifi tayin edilmişti. Hain Şerif Hüseyine göre, Türkler Mevali idi. Mevaliden Halife olamazdı...
Mevali'nin iktidarına karşı gelmek, İslama karşı durmak anlamına gelmezdi...
Bu anlayış, Arapların Türklere karşı isyan etmelerine yeterli gelmiştir...
-
2020 yılı Mart ayında Suudi Müftüsü: “Türkler mevalidir, İslamı temsil edemezler” diye fetva verdi...
Türklere karşı Suudilerin, Yunan tarafını tutması ve PKK'ya para yardımı yapmasının gerisinde Mevali anlayışı yatıyor...
Tarihin hiç bir döneminde Araplar (yöneticiler), Türkleri kendileri ile eşit Müslüman saymadılar...
Zira, Arap kültürüne göre, Mevali'nin iktidarı meşru sayılmıyor. Türkler ise ısrarla tüm bunlara rağmen Araplara layık olmadıkları sevgiyi göstermişler, siyasi ümmetcilik yaparak, arapları bile kendilerine güldürmüşlerdir...
Bu tarihi gerçeği her Türk insanı bilmeli, ona göre hareket etmelidir...
-Ramazan Kurtoğlu-
Devamını oku
2020 Yılı Mart Ayında Suudi Müftüsü: “Türk’ler Mevalidir, İslamı Temsil Edemezler” Diye Fetva Verdi...
Mevali Ne Demek?
İslamiyetten önce Araplar “Azad edilmiş kölelere” Mevali diyordu.
İslamiyetten sonra, Mevali kavramı, Arap olmayan Müslüman Milletler için kullanıldı. Kullanılıyor.
Arap geleneğine göre; Mevali'nin malı, parası, karısı, kızı Araba helal sayılıyor.
Mevaliden doğan çocuk veliaht olamıyor.
Arap tarihinde, Mevali denildiği zaman akla Türk’ler geliyor.
Türk’ler, islamiyet dünyaya indiği 612 yılından, üç asır sonra, 934 yılında Müslüman olmuşlardı.
Onlara göre Kuran “Mekke ve etrafında yaşayan insanları uyarmak için, arapça inmiş” bir kitaptı ve bu ayet ile sabitti. O dönemde, Mekke etrafında Araplar yaşadığına göre mekanın sahibi onlardı.
“Her millete bir peygamber gönderdik” şeklindeki Kuran hükmünü, Araplar, “Hz. Muhammed Araplar için gelmiş Peygamberdir” diye anladılar.
Arap olmayanların Müslümanlığını kabul etmediler.
Sonradan Müslüman olan başka milletleri MEVALİ diye tanımladılar.
Emevi döneminde başlayan, İslamdaki ayrıcalığa ilk karşı çıkan Hanefi Mezhebinin kurucusu Ebu Hanife (699-767) olmuştur. Büyük İmam diye tanımlanan Ebu Hanife, mevali geleneğine karşı çıkması yüzünden, arapların hışmına uğramıştır.
Sonradan Müslüman olan Türklerin Hanefi Mezhebini seçmeleri tesadüf değildir.
Mevali kavramı, sadece Emevilere mahsus değildi. Abbasiler’de aynı geleneği devam ettiriler. Bağdattaki Abbasi Halifesi, kendini kurtaran Selçuklu Sultanı Tuğrul Beye kızını vermedi. Gerekçe, Tuğrul Bey'in Türk olması ve Mevali sayılmasıydı.
Tarihin hiç bir döneminde, Araplar, Türklerin İslami liderliğini ve egemenliğini tanımadılar. İlk fırsatta Türklere karşı isyan ettiler...
Hilafeti temsil eden Osmanlıya karşı, İngilizlerle beraber savaşan Arap isyancılar binlerce Mehmetçiğimizin vahşice kanını akıttılar...
Bu anlayışın gerisinde MEVALİ geleneği yatıyordu...
Nitekim;
- Osmanlıya isyan eden Arapların başındaki isyancı Şerif Hüseyin İstanbul doğumluydu. Ve Haşimi soyundan geldiği için Mekke Şerifi tayin edilmişti. Hain Şerif Hüseyine göre, Türkler Mevali idi. Mevaliden Halife olamazdı...
Mevali'nin iktidarına karşı gelmek, İslama karşı durmak anlamına gelmezdi...
Bu anlayış, Arapların Türklere karşı isyan etmelerine yeterli gelmiştir...
-
2020 yılı Mart ayında Suudi Müftüsü: “Türkler mevalidir, İslamı temsil edemezler” diye fetva verdi...
Türklere karşı Suudilerin, Yunan tarafını tutması ve PKK'ya para yardımı yapmasının gerisinde Mevali anlayışı yatıyor...
Tarihin hiç bir döneminde Araplar (yöneticiler), Türkleri kendileri ile eşit Müslüman saymadılar...
Zira, Arap kültürüne göre, Mevali'nin iktidarı meşru sayılmıyor. Türkler ise ısrarla tüm bunlara rağmen Araplara layık olmadıkları sevgiyi göstermişler, siyasi ümmetcilik yaparak, arapları bile kendilerine güldürmüşlerdir...
Bu tarihi gerçeği her Türk insanı bilmeli, ona göre hareket etmelidir...
-Ramazan Kurtoğlu-
4 gün önce
1928-1929 yılı İmam Hatip Mektebi diploması. Cumhuriyet Tarihinin birçok yalan ve iftirasına da cevap niteliğinde.
Okutulan derslere de dikkat ediniz...
Okutulan derslere de dikkat ediniz...
5 gün önce
"Ülkücülük ; kırmızı plakada derdi makam olan değil, kamyon kasasında da olsa derdi vatan olandır."
* Bașbuğ Alparslan TÜRKEŞ*
Ruhun şad olsun BAŞBUĞUM 🇹🇷
* Bașbuğ Alparslan TÜRKEŞ*
Ruhun şad olsun BAŞBUĞUM 🇹🇷
6 gün önce
5 Nisan 1990’da Doğu Türkistan'ın Barın kasabasında işgalci Çin güçlerinin yapmış olduğu katliamda şehit olan Doğu Türkistanlı soydaşlarımızı
Rahmet Minnet ve Şükranla yâd ediyoruz
Rahmet Minnet ve Şükranla yâd ediyoruz
6 gün önce
A D A M D I
Unutmak mümkün mü Başbuğ Türkeş'i,
Türkeş bu davayı kuran adamdı!
“Türkeşçi„ der halâ bize çok kişi,
Bir nesile isim veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
O, Türk Birliği'nin düşüp peşine,
O aşkla girmişti seksen yaşına,
Bana göre Türkeş başlı başına,
“Kızıl Elma„ yani “Turan„ adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu uğurda çekmediği kalmadı,
İhtilâl yaptılar teslim olmadı!
İpten döndü ipten, yine yılmadı,
Zulümlere göğüs geren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
İnanmış gönüller onun yeriydi,
Çünkü gönüllerin seferberiydi,
Gönül adamıydı, gönül eriydi,
Toparlayan adam, deren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ömür sürdü ‘Hakk, yolundan kopmadan,
Hele ibadette şirke sapmadan,
Gösteriş yapmadan, riya yapmadan,
Kâbe’ye yüzünü süren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Siyaset yaparken, gezerken il il,
Halkı kandırmaya etmezdi meyil!
Aklını gelecek seçime değil,
Gelecek nesile veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Üç rey için yalan denen illete,
Rağbet edip hiç düşmedi zillete!
Kolay kolay söz vermezdi millete,
Verirse sözünde duran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
EI biri bilmezken bini bilirdi,
Çakalın yattığı ini bilirdi,
Amerika, Rusya, Çin'i bilirdi,
Tuzaklara aklı eren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
“Sovyet Rusya çöker„ tespiti vardı,
Çoğu bu tespite kulak tıkardı,
Ve tarih Türkeş'i haklı çıkardı,
Türkeş ileriyi gören adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Millî mevzularda duruma bakıp,
Hatta Başbakan'ı ardına takıp,
Gece üçte Genel Kurmay'dan çıkıp,
Dörtte Çankaya'ya giren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ne icazet aldı, ne de eğildi,
O düşmanı düşman, dostu dost bildi,
Meclis’te olması şart da değildi,
Masaya yumruğu vuran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Hülâsa hayatı romandı roman,
Romana da sığmaz o ehl-i iman!
“Vatana ihanet„ gördüğü zaman,
Bunun hesabını soran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu Arif‘i dinle, Türkeş'i anla,
O Türkeş ki, azim ve de imanla,
Korkunç engelleri, sıfır imkânla,
Yıkıp hedefine varan adamdı!
(Ozan Arif)
Ozan Arif’in sesinden “Adamdı” şiiri.
👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇
https://youtu.be/cayN2bojN...
Devamını oku
Unutmak mümkün mü Başbuğ Türkeş'i,
Türkeş bu davayı kuran adamdı!
“Türkeşçi„ der halâ bize çok kişi,
Bir nesile isim veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
O, Türk Birliği'nin düşüp peşine,
O aşkla girmişti seksen yaşına,
Bana göre Türkeş başlı başına,
“Kızıl Elma„ yani “Turan„ adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu uğurda çekmediği kalmadı,
İhtilâl yaptılar teslim olmadı!
İpten döndü ipten, yine yılmadı,
Zulümlere göğüs geren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
İnanmış gönüller onun yeriydi,
Çünkü gönüllerin seferberiydi,
Gönül adamıydı, gönül eriydi,
Toparlayan adam, deren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ömür sürdü ‘Hakk, yolundan kopmadan,
Hele ibadette şirke sapmadan,
Gösteriş yapmadan, riya yapmadan,
Kâbe’ye yüzünü süren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Siyaset yaparken, gezerken il il,
Halkı kandırmaya etmezdi meyil!
Aklını gelecek seçime değil,
Gelecek nesile veren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Üç rey için yalan denen illete,
Rağbet edip hiç düşmedi zillete!
Kolay kolay söz vermezdi millete,
Verirse sözünde duran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
EI biri bilmezken bini bilirdi,
Çakalın yattığı ini bilirdi,
Amerika, Rusya, Çin'i bilirdi,
Tuzaklara aklı eren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
“Sovyet Rusya çöker„ tespiti vardı,
Çoğu bu tespite kulak tıkardı,
Ve tarih Türkeş'i haklı çıkardı,
Türkeş ileriyi gören adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Millî mevzularda duruma bakıp,
Hatta Başbakan'ı ardına takıp,
Gece üçte Genel Kurmay'dan çıkıp,
Dörtte Çankaya'ya giren adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Ne icazet aldı, ne de eğildi,
O düşmanı düşman, dostu dost bildi,
Meclis’te olması şart da değildi,
Masaya yumruğu vuran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Hülâsa hayatı romandı roman,
Romana da sığmaz o ehl-i iman!
“Vatana ihanet„ gördüğü zaman,
Bunun hesabını soran adamdı!
🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘 🐺 🤘
Bu Arif‘i dinle, Türkeş'i anla,
O Türkeş ki, azim ve de imanla,
Korkunç engelleri, sıfır imkânla,
Yıkıp hedefine varan adamdı!
(Ozan Arif)
Ozan Arif’in sesinden “Adamdı” şiiri.
👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇
https://youtu.be/cayN2bojN...
7 gün önce
Tarihte kurulan uzun yıllar bağımsız kalabilen Türk Devletleri :
1. Osmanlı Türk Cihan Devleti ; 1299-1922 arası 622 yıl
2. Bugünkü Doğu Türkistan'ın Turfan-Kumul bölgesinde kurulan İDİKUT Uygur devleti 744- 1335 arası 591 yıl.
1. Osmanlı Türk Cihan Devleti ; 1299-1922 arası 622 yıl
2. Bugünkü Doğu Türkistan'ın Turfan-Kumul bölgesinde kurulan İDİKUT Uygur devleti 744- 1335 arası 591 yıl.
9 gün önce
Ben Türkistan'ım,Doğu Türkistan'ım...
Yarım kalmış sevdaların hikayesiyim...
Boş evlerin...
Sönmüş ocakların...
Tütmeyen bacaların...
Yetimlerin öksüzlerin...
Tutsak balaların vatanıyım...
Dört bir yana savrulmuş çaresizlerin memleketiyim ben...
Ben işgal edilmiş Türk yurduyum...
Şirbaki'nin donarak can verdiği...
Zulmün kol gezdiği...
Dünyanın hor gördüğü...
Ölümün kurtuluş sayıldığı...
Kimsesiz Türk islam toprağıyım...
BEN DOĞU TÜRKİSTAN'IM...
BENİ UNUTMAYIN!!!
Devamını oku
Yarım kalmış sevdaların hikayesiyim...
Boş evlerin...
Sönmüş ocakların...
Tütmeyen bacaların...
Yetimlerin öksüzlerin...
Tutsak balaların vatanıyım...
Dört bir yana savrulmuş çaresizlerin memleketiyim ben...
Ben işgal edilmiş Türk yurduyum...
Şirbaki'nin donarak can verdiği...
Zulmün kol gezdiği...
Dünyanın hor gördüğü...
Ölümün kurtuluş sayıldığı...
Kimsesiz Türk islam toprağıyım...
BEN DOĞU TÜRKİSTAN'IM...
BENİ UNUTMAYIN!!!
12 gün önce
BURAYI DİKKATLİCE OKUYUN LÜTFEN
hastanede çölaşan'a anlatıyor: (posta, 11 nisan 2010)
"18 mart törenlerinden kolordu olarak biz sorumluyduk.
(tayyip) bana valiyle haber gönderiyor, 2 saat geç gelecekmiş.
"töreni geç başlatsınlar" diyor. kabul etmedim. "emir değişmez" dedim.
zamanında gelmek zorunda kaldı.
konuşması bitti.
ayağa kalkmadım, alkışlamadım.
olay bu.
ben dağlarda ölümden dönmüş adamım.
kucağımda nice mehmetçikler, hatta emir subayım şehit düştü.
üç kez helikopterde mermi yedim, iki kez yerde pkk taradı.
kuzey irak'ta metina dağları'nda tümgeneral rütbesiyle 38 gün dağlarda kaldım, bitlendim.
ben bedavadan yaşayan adamım.
ölümden korkmam.
ben bunlardan mı korkacağım, bunlara mı diz çökeceğim.
poliste, sanki aranan sabıkalılar gibi üzerimize lavha koyup resimlerimizi çektiler, parmak izlerimiz alındı.
savcılar, sorguda bir tek suçlama getiremedi.
ancak gözlerindeki nefreti hepimiz görüyorduk.
bizi, düşman ordusunun esir generalleri gibi sorguladılar.
neyle suçlandığımı söylemediler, çünkü mahkemenin gizlilik kararı varmış, her şey gizli imiş.
"hele bir silivri'ye git, suçunu orada öğrenirsin" dediler.
bunların hepsi onurumuzu kırmak için yapılıyordu.
benim 20 yıl savaştığım adamlar habur'dan girdi, serbest bırakıldı.
şimdi biz terörist olduk.
doktorlar bıraktığı anda ben burada bir dakika durmam.
silah arkadaşlarım cezaevinde yatarken ben burada yatmam.
doktorlar karşı çıksa bile mutlaka silivri'ye döneceğim.
hepimizden korkuyorlar. çok korkaklar.
ama en büyük korkuları özel kuvvetlerle birlikte sas ve sat komandolarıdır.
onun için denizcilerin üzerine gidiyorlar.
abd/cia - fethullah - akp üçlüsü tarafından tezgahlanan sahte ve düzmece bir kurgu ile insanların onuru ayaklar altına alınıyor.
tsk her gün hakaretlere uğruyor." AÇIKLAMASINI YAPIYOR
VE ARTIK TÜRK MİLLETİ UYANSIN
Devamını oku
hastanede çölaşan'a anlatıyor: (posta, 11 nisan 2010)
"18 mart törenlerinden kolordu olarak biz sorumluyduk.
(tayyip) bana valiyle haber gönderiyor, 2 saat geç gelecekmiş.
"töreni geç başlatsınlar" diyor. kabul etmedim. "emir değişmez" dedim.
zamanında gelmek zorunda kaldı.
konuşması bitti.
ayağa kalkmadım, alkışlamadım.
olay bu.
ben dağlarda ölümden dönmüş adamım.
kucağımda nice mehmetçikler, hatta emir subayım şehit düştü.
üç kez helikopterde mermi yedim, iki kez yerde pkk taradı.
kuzey irak'ta metina dağları'nda tümgeneral rütbesiyle 38 gün dağlarda kaldım, bitlendim.
ben bedavadan yaşayan adamım.
ölümden korkmam.
ben bunlardan mı korkacağım, bunlara mı diz çökeceğim.
poliste, sanki aranan sabıkalılar gibi üzerimize lavha koyup resimlerimizi çektiler, parmak izlerimiz alındı.
savcılar, sorguda bir tek suçlama getiremedi.
ancak gözlerindeki nefreti hepimiz görüyorduk.
bizi, düşman ordusunun esir generalleri gibi sorguladılar.
neyle suçlandığımı söylemediler, çünkü mahkemenin gizlilik kararı varmış, her şey gizli imiş.
"hele bir silivri'ye git, suçunu orada öğrenirsin" dediler.
bunların hepsi onurumuzu kırmak için yapılıyordu.
benim 20 yıl savaştığım adamlar habur'dan girdi, serbest bırakıldı.
şimdi biz terörist olduk.
doktorlar bıraktığı anda ben burada bir dakika durmam.
silah arkadaşlarım cezaevinde yatarken ben burada yatmam.
doktorlar karşı çıksa bile mutlaka silivri'ye döneceğim.
hepimizden korkuyorlar. çok korkaklar.
ama en büyük korkuları özel kuvvetlerle birlikte sas ve sat komandolarıdır.
onun için denizcilerin üzerine gidiyorlar.
abd/cia - fethullah - akp üçlüsü tarafından tezgahlanan sahte ve düzmece bir kurgu ile insanların onuru ayaklar altına alınıyor.
tsk her gün hakaretlere uğruyor." AÇIKLAMASINI YAPIYOR
VE ARTIK TÜRK MİLLETİ UYANSIN
13 gün önce
Yer ADIYAMAN.
Ülkücü hareketin yuvası eğitim ve tedrisat alanı olan ocağı işgal eden bir akp milletvekili.
Türk düşmanlığını her alanda bağıran aslında türk olamayan biri.
(Partisinin liderinin gözünde)
Biz ülkücüleri her alanda aşağılayıp.
Fatiha bilmez.
Kafatascı.
Irkçı.
Kan emici.
Eşrefi mahluk.
Morg bekçisi.
Diyerek aşağılayıcı konuştuğu.
Ülkücülerin yine kürsüde bulunan Bozkurt resmi önünde.
Akp li trolorlere seminer verdiği ve bu seminerden hiç verim alamadığı ortaya çıktı.
Vah Metiner efendi vah.
Düştüğünüz duruma bakınız ki.
O aşağılayıp küçümsediğiniz ocaklara da muhtaç oldunuz.
İşgal ettiğiniz yerde, işgaliniz altındaki gençlere ne anlatıyor sunuz acaba sn Metiner?
Acziyetiniz, düştüğünüz durum.
Dedem Korkut derdi hep.
ESKİ DUTUN BİTİ,
ÖKSÜZ OĞLANIN SÖZÜ ACI OLUR.
Öksüz bırakılan onlarca ocak mensubu gardaşım ve ailelerin ayrı ayrı ellerinden öpüyorum.
Haa resimdeki sureti haktan görünen zat mı?
Üzerinde durmanıza değmez!
Zira Türklüğü kabul etmeyenlerle Türk milletinin de işi olmaz...
Ülküdaşım amann ha bunları kınamayın.
Allah büyük konuşanı iddiasından vuruyor.
İzleyin ve ibret alın.
Saygılarımla selamlıyorum 🌹
Allah'a emanet olun.
Devamını oku
Ülkücü hareketin yuvası eğitim ve tedrisat alanı olan ocağı işgal eden bir akp milletvekili.
Türk düşmanlığını her alanda bağıran aslında türk olamayan biri.
(Partisinin liderinin gözünde)
Biz ülkücüleri her alanda aşağılayıp.
Fatiha bilmez.
Kafatascı.
Irkçı.
Kan emici.
Eşrefi mahluk.
Morg bekçisi.
Diyerek aşağılayıcı konuştuğu.
Ülkücülerin yine kürsüde bulunan Bozkurt resmi önünde.
Akp li trolorlere seminer verdiği ve bu seminerden hiç verim alamadığı ortaya çıktı.
Vah Metiner efendi vah.
Düştüğünüz duruma bakınız ki.
O aşağılayıp küçümsediğiniz ocaklara da muhtaç oldunuz.
İşgal ettiğiniz yerde, işgaliniz altındaki gençlere ne anlatıyor sunuz acaba sn Metiner?
Acziyetiniz, düştüğünüz durum.
Dedem Korkut derdi hep.
ESKİ DUTUN BİTİ,
ÖKSÜZ OĞLANIN SÖZÜ ACI OLUR.
Öksüz bırakılan onlarca ocak mensubu gardaşım ve ailelerin ayrı ayrı ellerinden öpüyorum.
Haa resimdeki sureti haktan görünen zat mı?
Üzerinde durmanıza değmez!
Zira Türklüğü kabul etmeyenlerle Türk milletinin de işi olmaz...
Ülküdaşım amann ha bunları kınamayın.
Allah büyük konuşanı iddiasından vuruyor.
İzleyin ve ibret alın.
Saygılarımla selamlıyorum 🌹
Allah'a emanet olun.
13 gün önce
İLGİNÇ Bİ YAZI...
Bir gece deniz Atlantis’i yutuverdi.
Sulara bir gecede gömülen Atlantisliler oldukça bilgiliydi, ama daha çok bilgilenerek Dünyaya ve hatta galaksinin bu köşesine egemen olmak gibi bir hırsları vardı.
İnsan ve hayvan genleri arasında korkunç ve canavarca mütasyonlar ortaya çıkardılar. Sadece genetik değil, klon yöntemini geliştirmek için de deneyler yaptılar.
Bu deneylerde kullanılan insanların çocukları genetik mutasyona uğramış olarak doğdular.
Böylece kontrol edilemeyen salgın hastalıklar türetmiş oldular.
O zamanlarının büyük astronomi bilginleri, Güneş sistemindeki her cismin hareketini tam olarak biliyorlardı.
Antimadde silahını da kusursuz hale getirdiklerinde bu silah yardımıyla uzayda herşeyin konumlarını hatta yörüngelerini değiştirebilecek bir yol da keşfettiler.
Yıldızların güç kaynaklarını uzay gemileri için kullandılar.
Atlantisliler elde ettikleri bunca güce karşın, bununla da yetinmeyerek hırsla insanın hatta her varlığın ruhuna hükmetmek istediler.
Geliştirdikleri bir silah, bir antinükleer reaktöre ve anti enerjiye sahipti.
Böylece aynı zamanda hem molekül parçalayıcı, hem manyetik denge bozucu, hem de güç nötralleştirici ve her çeşit enerjiye karşı alıcı gibi kullanılabiliyordu.
Onunla yaşamı ve hareketleri kontrol edebiliyorlardı.
Bu silaha antimadde yıkıcı diye bir ad takmışlardı.
Antimadde silahıyla canlının psişik varlığını da darmadağın edebiliyorlardı.
Konfederasyon kararıyla diğer gezegenlere verdikleri zarardan sonra bu silahın ve Atlantis’in yokedilmesine karar verildi.
Bir gece Atlantis’e yönelttikleri güçlü bir ışın ile kıtayı ikiye böldüler.
O gece Atlantis sulara gömülmüştü. Gezegenin çeşitli yerlerinde büyük su baskınları, tufanlar görüldü.
Dünyanın manyetik kutbu kayboldu, o zamandan beri de olması gereken yerde değildir.
Yekpare olan o kara kütlesi parçalara ayrılarak iki büyük parça halinde iki yana (doğuya ve batıya) doğru hareket etmeye başladı.
Bugün bile karalar hareketlerini sürdürüyor.
Bu hareketlilik, o gece sulara gömülmüş bazı kara parçalarının yeniden su yüzüne çıkmasına neden olacak.
Atlantisliler’in o silahına ne oldu peki?
O korkunç silah da Atlantis’le birlikte sulara gömüldü ve halen Florida açıklarında, Bimini denen adacıklar arasına rastlayan bölgede, denizin dibine gömülmüş büyük piramidin içinde duruyor.
Artık zayıflamış olmasına rağmen, eğer güneş ışınları tarafından aktive edilirse, Dünya’da manyetik değişikliklere ve molekül bozulmalarına neden olabilir.
Zaten, halen durduğu yerde de bu korkuç silah korkunç etkilerini değişik şekillerde, hem de sık sık sergiliyor.
O bölgede pusulalar bozuluyor, kaybolmalar devam ediyor.
Silah, okyanusun derinliklerinde ve dev bir piramidin içinde bulunmasına rağmen hala güneş enerjisi tarafından uyarılıp, aktive edildiği zaman, yaşam enerjisi algıladığında, enerji vorteksini harekete geçiriyor.
Ayrıca, çevresinde tepkime ile çalışan herhangi bir alet algıladığında, antimolekül alanının uyarıldığı kesindir.
Kısacası hala kullanılır durumda ve çok tehlikeli.
Sizin ona erişmeniz olanaksızdır.
Çünkü gücü karşısında hemen yok olursunuz. Aslında onu ele geçirmek isteyen birçok Dünyadışı kavim var.
Ancak, Satürn karantinası buna izin vermez ve Matriks kurucuların koruması altındadır.
Ne onlar, ne de insanlar antienerjiyi ve antimaddeyi kontrol altında tutacak ve onu etkisizleştirebilecek bilgiye sahipler.
Bu bilgi sadece üst boyut Evrensel Yasaların koruyucularında var ve Karantina Kıyam yani Hasada kadar buna izin vermeyecek.
ALİNA AZİM
Devamını oku
Bir gece deniz Atlantis’i yutuverdi.
Sulara bir gecede gömülen Atlantisliler oldukça bilgiliydi, ama daha çok bilgilenerek Dünyaya ve hatta galaksinin bu köşesine egemen olmak gibi bir hırsları vardı.
İnsan ve hayvan genleri arasında korkunç ve canavarca mütasyonlar ortaya çıkardılar. Sadece genetik değil, klon yöntemini geliştirmek için de deneyler yaptılar.
Bu deneylerde kullanılan insanların çocukları genetik mutasyona uğramış olarak doğdular.
Böylece kontrol edilemeyen salgın hastalıklar türetmiş oldular.
O zamanlarının büyük astronomi bilginleri, Güneş sistemindeki her cismin hareketini tam olarak biliyorlardı.
Antimadde silahını da kusursuz hale getirdiklerinde bu silah yardımıyla uzayda herşeyin konumlarını hatta yörüngelerini değiştirebilecek bir yol da keşfettiler.
Yıldızların güç kaynaklarını uzay gemileri için kullandılar.
Atlantisliler elde ettikleri bunca güce karşın, bununla da yetinmeyerek hırsla insanın hatta her varlığın ruhuna hükmetmek istediler.
Geliştirdikleri bir silah, bir antinükleer reaktöre ve anti enerjiye sahipti.
Böylece aynı zamanda hem molekül parçalayıcı, hem manyetik denge bozucu, hem de güç nötralleştirici ve her çeşit enerjiye karşı alıcı gibi kullanılabiliyordu.
Onunla yaşamı ve hareketleri kontrol edebiliyorlardı.
Bu silaha antimadde yıkıcı diye bir ad takmışlardı.
Antimadde silahıyla canlının psişik varlığını da darmadağın edebiliyorlardı.
Konfederasyon kararıyla diğer gezegenlere verdikleri zarardan sonra bu silahın ve Atlantis’in yokedilmesine karar verildi.
Bir gece Atlantis’e yönelttikleri güçlü bir ışın ile kıtayı ikiye böldüler.
O gece Atlantis sulara gömülmüştü. Gezegenin çeşitli yerlerinde büyük su baskınları, tufanlar görüldü.
Dünyanın manyetik kutbu kayboldu, o zamandan beri de olması gereken yerde değildir.
Yekpare olan o kara kütlesi parçalara ayrılarak iki büyük parça halinde iki yana (doğuya ve batıya) doğru hareket etmeye başladı.
Bugün bile karalar hareketlerini sürdürüyor.
Bu hareketlilik, o gece sulara gömülmüş bazı kara parçalarının yeniden su yüzüne çıkmasına neden olacak.
Atlantisliler’in o silahına ne oldu peki?
O korkunç silah da Atlantis’le birlikte sulara gömüldü ve halen Florida açıklarında, Bimini denen adacıklar arasına rastlayan bölgede, denizin dibine gömülmüş büyük piramidin içinde duruyor.
Artık zayıflamış olmasına rağmen, eğer güneş ışınları tarafından aktive edilirse, Dünya’da manyetik değişikliklere ve molekül bozulmalarına neden olabilir.
Zaten, halen durduğu yerde de bu korkuç silah korkunç etkilerini değişik şekillerde, hem de sık sık sergiliyor.
O bölgede pusulalar bozuluyor, kaybolmalar devam ediyor.
Silah, okyanusun derinliklerinde ve dev bir piramidin içinde bulunmasına rağmen hala güneş enerjisi tarafından uyarılıp, aktive edildiği zaman, yaşam enerjisi algıladığında, enerji vorteksini harekete geçiriyor.
Ayrıca, çevresinde tepkime ile çalışan herhangi bir alet algıladığında, antimolekül alanının uyarıldığı kesindir.
Kısacası hala kullanılır durumda ve çok tehlikeli.
Sizin ona erişmeniz olanaksızdır.
Çünkü gücü karşısında hemen yok olursunuz. Aslında onu ele geçirmek isteyen birçok Dünyadışı kavim var.
Ancak, Satürn karantinası buna izin vermez ve Matriks kurucuların koruması altındadır.
Ne onlar, ne de insanlar antienerjiyi ve antimaddeyi kontrol altında tutacak ve onu etkisizleştirebilecek bilgiye sahipler.
Bu bilgi sadece üst boyut Evrensel Yasaların koruyucularında var ve Karantina Kıyam yani Hasada kadar buna izin vermeyecek.
ALİNA AZİM