BAHÇELİ, SARAYA GİTMEDEN ÖNCE UYARDI…
Sizler, televizyonlarınızın, cep telefonlarınızın başına geçip terör örgütü PKK’nın sözde silah bırakma törenine kilitlenirken, ben de klavyemi tıkırdatmaya başladım. Tiyatronun bugünkü perdesini az çok tahmin edebildiğim için şer odaklarının görüntülerini izlemeyi “azz sonra”ya erteledim!..
AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın yarın yapacağı ilan edilen “tarihi açıklama” için Ankara’da her koridorda kulis toto oynanıyor. Çok az bir zaman kaldı, bekleyip göreceğiz. Anlaşılan o ki; MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin sözcülüğünü yaptığı güçler, işi şansa bırakmak istemedi. Bahçeli, dün, saraya gitti ve Tayyip Erdoğan ile başbaşa görüştü. Zirve sonrasında da ortalığa, içerikle ilgili bildik, beylik haberler yayıldı. Hiçbirine inanmadım!.. Çünkü, o işlerin nasıl ayar edildiğini çok çok iyi bilirim.
Tayyip Erdoğan, kendisine verilen talimatları uygulamaya devam edecek mi? Onu da yarını bekleyerek göreceğiz. Ancak, beklenti çıtası yükseltilen “tarihi açıklama” öncesi Devlet Bahçeli’nin apar topar neden saraya gönderildiğini anlamak için işaret fişeklerini görmek lazım. Devlet Bahçeli’nin fenerci başı bir zamanların hızlı FETÖ’cüsü Mümtaz’er Türköne, “Kim kazanacak, kim kaybedecek?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İster tehdit ister uyarı deyin, yazı Erdoğan’a gönderilen önemli mesajlar içeriyordu.
Devlet Bahçeli’nin medya ayağındaki en önemli aparatı Mümtaz’er Türköne, saray ve CHP’yi karşılaştırarak “Önce kazanacak veya kaybedecek olanın kim olduğunu, yani aktörleri resmedelim. Krizi veya çatışmayı başlatan ve tırmandıran Erdoğan. İkirciksiz bir şekilde yerleşen kanaat, halk desteği azalan Erdoğan’ın elindeki araçları zorlayarak tek potansiyel rakibi CHP’yi teslim almak üzere seri operasyonlara giriştiği yolunda. İktidar sahibi elindeki güce tutunarak yerine göz dikenleri tasfiye ediyor” ifadelerini kullanıyor.
Mümtaz’er Türköne, AKP için “çıkar şebekesi” diyor ve şöyle devam ediyor;
“Erdoğan tek başına, yapayalnız; karşısında dayanışmaya zorladığı koskoca bir CHP geleneği, örgütü ve yerleri kolayca doldurulacak yeni seçkinleri var.
Olmayanları da ekleyelim. İktidar kanadında MHP, bu operasyonların içinde değil. Zaman zaman hukuk ve adaleti vurgulayan mesajlarla, bazı nispî itirazlarda bile bulunuyor.”
Eyvah ki eyvah!.. Devlet Bahçeli ,”yargılamalar canlı verilsin” derken Erdoğan’a sopanın ucunu biraz göstermişti. Bahçeli’nin fenerci başı Türköne, bu yazısıyla işi azıcık daha öteye götürmüş;
-“CHP’lilerin tutuklandığı ve mitinglerin tam gaz devam ettiği kriz nereye kadar tırmanabilir?
Türkiye’yi derin bir siyasî kaosun içine sokacak kadar ilerleyebilir. Bir tarafın vazgeçmesi lâzım.
Hangi taraf? Tabii ki krizi çıkartıp yöneten ve tırmandıran taraf. CHP, pes etmez, edemez. Böyle bir müessese yara alabilir, ama devrilmez. Pes eden siyasete veda eder, yerleri yeni cengaverler tarafından doldurulur.
Erdoğan ile Özgür Özel arasında ‘sokak gösterileri’ etrafında iki tarafın da çok iyi anladığı bir diyalog, polemik şeklinde devam ediyor. Özgür Özel sokak polemiği için, ‘daha dur, sokak henüz başlamadı’ tehdidinde bulunuyor. Tutuklamalar yaygınlaşırsa direnç artar. Yaygın sokak gösterileri şiddete yönelirse bu sefer OHAL ilan edilir. OHAL’in ilan edildiği gün muhalefet tartıdan düşer, Türkiye açık faşist bir yönetime geçmiş olur.
‘Niyet, CHP’yi tahrik edip OHAL ilan etmek’ sonucuna ulaşmak için acele etmeyin. Bu senaryonun bedeli çok ama çok ağır olur. Şu anda gerilimi tırmandırmaktan iki tarafın da kazancı var, yoksa pes etmiş olacaklar. Ancak sorumluluk Saray’da. Gerilim o tarafın eseri ve bu krizden kaos çıkarsa, ahlâkî üstünlüğü bütünüyle kaybetmiş olur. Temelin altındaki toprağı kazmak gibi binayı yıkacak meşruiyet sorunu, AK Parti iktidarı için giderek büyüyor.”
***
Ve bu satırların ardından Mümtaz’er Türköne, işi malum sürece getirerek baklayı ağzından çıkarıyor;
-“(Ben gitmem krizi’nin) tarafların iradelerini ve hesaplarını aşan apayrı bir sorun ile etkileşime girmesi lâzım. Bir tarafta Türkiye otoriterleşecek, yağmur, çamur fırtına ile boğuşacak, öbür tarafta Kürt sorununun çözümü için demokrasi ve hukuk üretecek. Bu ikisi bir arada imkânsız.
PKK’nın silah bırakmasına ve kendisini feshetmesine aldanmayın. Bunlar mâlûmun ilâmı, asıl sorun Kürtlerle kader birliği ederek gireceğimiz yeni yüzyılın temel taşlarını döşemek. Bu konuda önümüz bütünüyle açık ama atılmış tek bir adım bile yok. DEM’in ve Kürt siyasetinin iyimserliği her şeyin mümkün olacağı umutların varlığından.
Türkiye’nin bütün kişisel rekabetleri, iktidar oyunlarını ezip geçen, hem devlet hem millet için bu hayatî beka sorununu önümüzde giderek tırmanan kriz ortamında çözemezsiniz. Daha ötesi otoriterleşemezsiniz. İktidar için otoriterleşmek, Kürtler için demokratikleşmek gibi iki zıt istikameti birleştirmek imkânsız. Birbirine bağlı ama iki farklı istikamete koşan atlarla her iki hedef için de büyük felaketler yaşarsınız.
Siyasî süreçlerin temel dinamiği ihtiyaçlardır. Ekonomiden bahsetmedik bile. Bu kadar ağır sorunların ortasında saray entrikası ile güç savaşlarının galibi belirlenmez. Halkın ihtiyaçlarını, taleplerini ve beklentilerini takip ederek sonucu kestirebilirsiniz.
Kimin kazandığı, kimin kaybettiği belli.
Hikâye hep şöyle biter: Uzun bir savaşın sonunda ordusu yenilen kralın sadık şövalyeleri çarpışmaya devam ederler.”
***
Devlet Bahçeli’nin fenerci başı Mümtaz’er Türköne, Tayyip Erdoğan’ı şimdiden “kaybeden” olarak ilan etmiş. Erdoğan’a “geçmiş olsun” diyelim mi?.. Bence, yine de yarını beklemekte fayda var. Eğer, Erdoğan , Bahçeli ve arkasındaki güçlerin beklediği “tarihi açıklama”yı harfiyen yapmazsa o zaman deriz. Erdoğan’a ilk geçmiş olsun ziyaretini de Bahçeli yapar arkasından da yazılı bir açıklamayla duyurur.
Ahmet Takan
Sizler, televizyonlarınızın, cep telefonlarınızın başına geçip terör örgütü PKK’nın sözde silah bırakma törenine kilitlenirken, ben de klavyemi tıkırdatmaya başladım. Tiyatronun bugünkü perdesini az çok tahmin edebildiğim için şer odaklarının görüntülerini izlemeyi “azz sonra”ya erteledim!..
AKP genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın yarın yapacağı ilan edilen “tarihi açıklama” için Ankara’da her koridorda kulis toto oynanıyor. Çok az bir zaman kaldı, bekleyip göreceğiz. Anlaşılan o ki; MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin sözcülüğünü yaptığı güçler, işi şansa bırakmak istemedi. Bahçeli, dün, saraya gitti ve Tayyip Erdoğan ile başbaşa görüştü. Zirve sonrasında da ortalığa, içerikle ilgili bildik, beylik haberler yayıldı. Hiçbirine inanmadım!.. Çünkü, o işlerin nasıl ayar edildiğini çok çok iyi bilirim.
Tayyip Erdoğan, kendisine verilen talimatları uygulamaya devam edecek mi? Onu da yarını bekleyerek göreceğiz. Ancak, beklenti çıtası yükseltilen “tarihi açıklama” öncesi Devlet Bahçeli’nin apar topar neden saraya gönderildiğini anlamak için işaret fişeklerini görmek lazım. Devlet Bahçeli’nin fenerci başı bir zamanların hızlı FETÖ’cüsü Mümtaz’er Türköne, “Kim kazanacak, kim kaybedecek?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. İster tehdit ister uyarı deyin, yazı Erdoğan’a gönderilen önemli mesajlar içeriyordu.
Devlet Bahçeli’nin medya ayağındaki en önemli aparatı Mümtaz’er Türköne, saray ve CHP’yi karşılaştırarak “Önce kazanacak veya kaybedecek olanın kim olduğunu, yani aktörleri resmedelim. Krizi veya çatışmayı başlatan ve tırmandıran Erdoğan. İkirciksiz bir şekilde yerleşen kanaat, halk desteği azalan Erdoğan’ın elindeki araçları zorlayarak tek potansiyel rakibi CHP’yi teslim almak üzere seri operasyonlara giriştiği yolunda. İktidar sahibi elindeki güce tutunarak yerine göz dikenleri tasfiye ediyor” ifadelerini kullanıyor.
Mümtaz’er Türköne, AKP için “çıkar şebekesi” diyor ve şöyle devam ediyor;
“Erdoğan tek başına, yapayalnız; karşısında dayanışmaya zorladığı koskoca bir CHP geleneği, örgütü ve yerleri kolayca doldurulacak yeni seçkinleri var.
Olmayanları da ekleyelim. İktidar kanadında MHP, bu operasyonların içinde değil. Zaman zaman hukuk ve adaleti vurgulayan mesajlarla, bazı nispî itirazlarda bile bulunuyor.”
Eyvah ki eyvah!.. Devlet Bahçeli ,”yargılamalar canlı verilsin” derken Erdoğan’a sopanın ucunu biraz göstermişti. Bahçeli’nin fenerci başı Türköne, bu yazısıyla işi azıcık daha öteye götürmüş;
-“CHP’lilerin tutuklandığı ve mitinglerin tam gaz devam ettiği kriz nereye kadar tırmanabilir?
Türkiye’yi derin bir siyasî kaosun içine sokacak kadar ilerleyebilir. Bir tarafın vazgeçmesi lâzım.
Hangi taraf? Tabii ki krizi çıkartıp yöneten ve tırmandıran taraf. CHP, pes etmez, edemez. Böyle bir müessese yara alabilir, ama devrilmez. Pes eden siyasete veda eder, yerleri yeni cengaverler tarafından doldurulur.
Erdoğan ile Özgür Özel arasında ‘sokak gösterileri’ etrafında iki tarafın da çok iyi anladığı bir diyalog, polemik şeklinde devam ediyor. Özgür Özel sokak polemiği için, ‘daha dur, sokak henüz başlamadı’ tehdidinde bulunuyor. Tutuklamalar yaygınlaşırsa direnç artar. Yaygın sokak gösterileri şiddete yönelirse bu sefer OHAL ilan edilir. OHAL’in ilan edildiği gün muhalefet tartıdan düşer, Türkiye açık faşist bir yönetime geçmiş olur.
‘Niyet, CHP’yi tahrik edip OHAL ilan etmek’ sonucuna ulaşmak için acele etmeyin. Bu senaryonun bedeli çok ama çok ağır olur. Şu anda gerilimi tırmandırmaktan iki tarafın da kazancı var, yoksa pes etmiş olacaklar. Ancak sorumluluk Saray’da. Gerilim o tarafın eseri ve bu krizden kaos çıkarsa, ahlâkî üstünlüğü bütünüyle kaybetmiş olur. Temelin altındaki toprağı kazmak gibi binayı yıkacak meşruiyet sorunu, AK Parti iktidarı için giderek büyüyor.”
***
Ve bu satırların ardından Mümtaz’er Türköne, işi malum sürece getirerek baklayı ağzından çıkarıyor;
-“(Ben gitmem krizi’nin) tarafların iradelerini ve hesaplarını aşan apayrı bir sorun ile etkileşime girmesi lâzım. Bir tarafta Türkiye otoriterleşecek, yağmur, çamur fırtına ile boğuşacak, öbür tarafta Kürt sorununun çözümü için demokrasi ve hukuk üretecek. Bu ikisi bir arada imkânsız.
PKK’nın silah bırakmasına ve kendisini feshetmesine aldanmayın. Bunlar mâlûmun ilâmı, asıl sorun Kürtlerle kader birliği ederek gireceğimiz yeni yüzyılın temel taşlarını döşemek. Bu konuda önümüz bütünüyle açık ama atılmış tek bir adım bile yok. DEM’in ve Kürt siyasetinin iyimserliği her şeyin mümkün olacağı umutların varlığından.
Türkiye’nin bütün kişisel rekabetleri, iktidar oyunlarını ezip geçen, hem devlet hem millet için bu hayatî beka sorununu önümüzde giderek tırmanan kriz ortamında çözemezsiniz. Daha ötesi otoriterleşemezsiniz. İktidar için otoriterleşmek, Kürtler için demokratikleşmek gibi iki zıt istikameti birleştirmek imkânsız. Birbirine bağlı ama iki farklı istikamete koşan atlarla her iki hedef için de büyük felaketler yaşarsınız.
Siyasî süreçlerin temel dinamiği ihtiyaçlardır. Ekonomiden bahsetmedik bile. Bu kadar ağır sorunların ortasında saray entrikası ile güç savaşlarının galibi belirlenmez. Halkın ihtiyaçlarını, taleplerini ve beklentilerini takip ederek sonucu kestirebilirsiniz.
Kimin kazandığı, kimin kaybettiği belli.
Hikâye hep şöyle biter: Uzun bir savaşın sonunda ordusu yenilen kralın sadık şövalyeleri çarpışmaya devam ederler.”
***
Devlet Bahçeli’nin fenerci başı Mümtaz’er Türköne, Tayyip Erdoğan’ı şimdiden “kaybeden” olarak ilan etmiş. Erdoğan’a “geçmiş olsun” diyelim mi?.. Bence, yine de yarını beklemekte fayda var. Eğer, Erdoğan , Bahçeli ve arkasındaki güçlerin beklediği “tarihi açıklama”yı harfiyen yapmazsa o zaman deriz. Erdoğan’a ilk geçmiş olsun ziyaretini de Bahçeli yapar arkasından da yazılı bir açıklamayla duyurur.
Ahmet Takan
1 gün önce