ŞU ÇAVDIR'IN HANLARI
"Şu Çavdır’ın Hanları" türküsü, Burdur’un Tefenni ilçesine ait, 1929-1930 yıllarında yaşanan dramatik olaylara dayanan bir halk türküsüdür. Türkünün adı Çavdır’ı işaret etse de, hikâye Tefenni’nin Hüyük, Çaylı, Başpınar ve Karamusa çiftliklerinde başlayıp, Çavdır nahiyesinde bir hanın yanmasıyla son buluyor. Büyüklerimizden aktarılan bu hikâye, türkünün sözlerinde ve melodisinde o dönemin acılarını, aşkını ya da toplumsal olaylarını yansıtıyor. Türkü, radyolar, teypler ve televizyonlar aracılığıyla geniş kitlelere ulaşmış, yöre kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir.
ŞU ÇAVDIR'IN HANLARI TÜRKÜSÜNÜN GENİŞ HİKAYESİ
Tefenni’nin kalburüstü ailelerinden birinin oğlu olan Ali Bey, asabi mizaçlı olup kumara düşkünlüğüyle tanınırdı. Bu nedenle zaman zaman ailesiyle arası açılırdı. Bazı akrabalarına kin güttüğü söylenirdi; bunlardan biri de Tevfik Bey’di. Bir gün, Ali Bey’in hayvanları Tevfik Bey’in ekinlerine zarar verdi. Tevfik Bey, haklı olarak, geleneğe ve töreye uygun şekilde, zarar karşılanıncaya kadar hayvanları kapattı. Ali Bey ise hayvanlarını kurtarmak için gece kapıya dayandı. Tevfik Bey pijamasıyla aşağı inerek engel olmaya çalıştı. Bir süre ağız dalaşından sonra Ali Bey bıçağı savurdu. Tevfik Bey bıçağı eliyle tutmaya çalışsa da, Ali Bey bıçağı çekince Tevfik Bey’in eli sakatlandı. Ardından Ali Bey, Tevfik Bey’e on bıçak darbesi daha vurdu. Olaya tanık olan Çaylı’lı Hüseyin’in (daha sonra Çaylı’lı Hüseyin Efe olacak ve kaynak kişilerimizden biri olan) teyzesi Haçça, Ali Bey’in kafasına odun vurarak onu etkisiz hale getirdi. Tevfik Bey, yaylı arabayla on saatte Burdur Hastanesi’ne götürüldü ve dönemin ünlü doktoru Burdur’lu Zekâi Bey tarafından tedavi edildi. Ali Bey bu suçtan dolayı üç yıl hapis yattı.
Daha sonra kumara para yetiştiremeyen Ali Bey, üvey annesinin altınlarına ve parasına göz dikti. Bu nedenle babasıyla yaptığı kavgaların birinde babasına silah çektiği söylenir. Böylece ailesinden tamamen kopan Ali Bey, bir süre daha kirli işlerle uğraştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Denizli karakolunda jandarma olan Ali Bey, yöreyi iyi bildiği için Çavdır karakoluna evrak götürme göreviyle görevlendirildi. Mavzeri omzunda Denizli’den yola çıkan Ali Bey, Kızılhisar yakınlarında, o dönemde hükümet tarafından aranan azılı eşkıya Dinar’lı Koca Mustafa’nın adamları tarafından durduruldu. Koca Mustafa, Ali Bey’in kendilerini arayan jandarmalardan olmadığına ve görevle Çavdır’a gittiğine inanarak, kendisini gammazlamaması için söz aldı ve serbest bıraktı. Ancak bu olayı uzaktan gören bir köylü, durumu yetkililere bildirdi. Jandarma, Ali Bey olduğunu tespit etti. Denizli’ye dönen Ali Bey karakolda sıkıştırıldı, nezarete atıldı ve dövüldü. Yediği ağır dayağa rağmen Koca Mustafa’nın yerini söylemedi. Sorgulamalar sık sık tekrarlandı ve dayak devam etti. Bir fırsatını bulan Ali Bey, mavzerini alarak kaçtı.
Kaçış o kaçıştı. Baskınlar, soygunlar ve kadın kaçırmalarla çevreye korku salan Ali Bey, tek başına ün yaptı. Burdur Jandarma Komutanlığı’na bağlı olarak Tefenni’de görev yapan Yüzbaşı Ferudun Bey, çevredeki eşkıyaların peşindeydi ve Ali Bey de bunlardan biriydi. Tefenni’nin 5 km doğusundaki Hüyük Çiftliği’nde (şimdi köy) yaşayan köylülerden Mustafa Ağalar’ın Rıza’sı (Hüyük’lü Rıza), Tokat dolaylarında askerlik yapıyordu. Çevrede güzelliğiyle nam salmış bir karısı vardı. Bir gün bu kadına tecavüz edildi. Olay yayıldı ve yakınları durumu Rıza’ya bildirdi. Rıza, tecavüzcüyü öldürmek için mavzeriyle askerden kaçarak gizlice Tefenni’ye geldi ve daha önceden yakından tanıdığı Ali Bey’i buldu. Amacını açıklayan Rıza, Ali Bey’in yanına katıldı ve sağ kolu oldu. Bütün vukuatlarında ona ortak oldu.
Yüzbaşı Ferudun Bey, onları yakalamak için planlar yaparak fırsat kolluyordu. Ali Bey bunu hissettiği için temkinli davranıyordu. Hatta işi ileri götürerek Ferudun Bey’e haber gönderip kendisiyle uğraşmamasını, aksi halde öldüreceğini söyleyerek tehdit etti. Bu arada Rıza, amca oğlu Rıza Mustafa’nın ağır tahrikleriyle, daha önceden arazi anlaşmazlığı yüzünden araları açık olan Yörük İbramlar’ın Mehmet ve Hüseyin’ini vurdu. Mehmet ve Hüseyin öldü. Topal Hasan’ın Osman’ını da vurdu, ancak Osman öldü sanılarak bırakıldı ve sonradan iyileşti. Ali Bey ise daha önceki bir kumar baskınında Komiser Mehmet’e karşı koyarak silah sıktı; kurşun sekti ve Komiser Mehmet’in gözünü kör etti. Bu suçtan gıyaben sekiz yıl hapis cezası alan Ali Bey, kaçak olduğu için cezası uygulanamadı. Bu arada, sürekli yanında taşıdığı “Osmanlı anahtarı mavzer”i Ali Bey’e Çaylı’lı Hüseyin hediye etti.
Ali Bey artık tamamen eşkıyalığa yönelmişti. Eşkıya geleneğine uyarak, yanına namlı güzellerden birini almak istedi. Çevrede en güzel kadının kim olduğunu bilen kişinin Bunak’lı (Başpınar) Nuri olduğunu Rıza’dan öğrendi. Bir gece Nuri’ye baskın yaparak onunla Karaköy’e gittiler. Nuri, kadının evini gösterdi. Kapıyı tekmeleyerek içeri giren Ali Bey ve Rıza, ne olduğunu anlamayan karı kocanın yatak odasına daldı. Ali Bey, kadına artık kendisinin olacağını söyledi ve atının terkisine atarak uzaklaştı. Karaköy’lü Zeynep artık Ali Bey’in kadınıydı. Bazı geceler Rıza ile Çavdır’a inip Hancı Sarı Ahmet’in hanında kalıyorlardı. Sarı Ahmet, eski bir sabıkalı olduğu için Ali Bey ona güveniyordu. Ancak hanın ilerisinde jandarma karakolu bulunuyordu. Ali Bey’in orada kalabilmesi, Sarı Ahmet’le olan karşılıklı güvenden ileri geliyordu. Aslında Sarı Ahmet, Ali Bey’den korktuğu için sır vermiyordu.
Ali Bey’in ünü çevre illere yayılmış, hatta türküsü yakılmıştı. Türkü dilden dile yayıldıkça halk arasında Ali Bey’e saygı ve sevgi artmıştı. Yüzbaşı Ferudun Bey, tehditlere aldırmadan müfrezesiyle takibini sürdürüyordu. Bir takipte Ali Bey ve Rıza’yı Teke Ovası’nda sıkıştırdılar, ancak onlar bu takipten de sıyrılıp Samas Beli’ne kaçtılar. Bu arada Yeşilova’lı Mustafa Çavuş (Pehlivan), Karamanlı’dan Antalya’ya giden yolculardan Samas Beli’nde efelerin olduğunu öğrendi ve takip ederek Aren Köyü’ne geldi. Geceyi orada geçirdi. Ali Bey ve Rıza ise Kemer’e gelip bir arkadaşlarının evinde yattılar. Mustafa Çavuş, Kılavuzlar Köyü’nde Ferudun Bey ve jandarmaların olduğunu öğrendi. Kemer Ovası’nda Kemer’li Kara Mehmet ile karşılaşarak Ferudun Bey’e haber vereceğini söyledi. Ferudun Bey, akşam yemeğinde Kemer’e gidip Molla İsmail Ağa’nın evinde misafir edildi ve Ali Bey’i arattı. Ali Bey ise karşı evde yatıyordu. Sonra Çakmacı’nın Ahmet’in evine geçti ve gece kaçtılar. Doğrudan Hatıp’ın evine gittiler, ancak Hatıp onları içeri almadı. Bunun üzerine Nergisli mevkiindeki çoban ağıllarına vardılar. Ağıl damında kalan bir çobanla birlikte orada kaldılar.
Çoban, ateş yakmak için çırpı toplamaya çıktığında takipçi jandarmalarla karşılaştı. İki jandarma ve Hüyük’lü Osman (Rıza’nın daha önce vurup öldü sandığı Osman), Ali Bey ve Rıza’nın orada olduğunu öğrendi. Ali Bey, dışarıdaki durumu fark etti. Hüyük’lü Osman, ağıldaki koyunların arasına saklandı. Bir kaynağa göre Osman’ı Ali Bey, başka bir kaynağa göre Rıza vurdu. Osman, Ali Bey’in arkadaşı ve dostuydu; ölürken Ali Bey’e gitmesini söyledi. Takibe sonradan katılan Yaka Köyü’nün bekçisi yaralandı. Çaylı’lı Sarı’yı Rıza, bir jandarmayı da Ali Bey öldürdü. Diğer jandarma silahını bırakıp kaçtı ve Ferudun Bey’e haber verdi. Ali Bey ve Rıza, Eşenli Çiftliği’ndeki ağanın atlarına binip Kılavuzlar’a, oradan da at değiştirerek Hüyük’e geçti. Hüyük’lü Osman’ın yakınlarına “ölünüzü getirin” dediler. Ardından Çaylı’ya gidip Sarı’nın öldüğünü babasına bildirdiler.
Ali Bey ve Rıza, bir ara Nazilli’de tiyatro izlerken Rıza’nın bir sanatçı kadına sataşması üzerine çıkan olaydan da kaçarak kurtuldular. Ali Bey, istediği kızı vermediği için kızın annesini vurdu. Daha sonra Dengere’li Mehmet Efe’nin baldızı Hörü’yü, Bunak’ta (Başpınar) Molla Bekir’in Osman’ının elinden alıp odalık gibi yanında gezdirdi. Bir defasında Karaköy’ü bastılar; Ali Bey ve Rıza birer erkek, Hörü ise bir kadın öldürdü.
Sarı Ahmet’in hanı eşkıya yatağıydı. Ferudun Bey bunu bildiğinden Sarı Ahmet’le gizlice anlaştı ve Ali Bey’in geldiğini haber vermesini istedi. Bir gün Ali Bey ve Rıza yine Çavdır’a gelip hana indi. Hanın avlusunda, handan ayrı inşa edilmiş “sirke damı”nda içki içmeye oturdular. Sarı Ahmet, kapıyı dışarıdan kilitleyerek onları güya emniyete aldı. Bir süre sonra Ali Bey ve Rıza iyice sarhoş oldu. Bu arada handa yangın çıktı ve han alev alev yanmaya başladı. Çavdır karakolunda görevli Fethiye, Denizli ve Burdur’dan gelen jandarmalar yangını söndürmeye çalıştı. Müfrezede Ferudun Bey vardı. Karakol komutanı ise Karabayırlar’lı Koca Deli Ali’ydi. Sarı Ahmet, sivil Hamit Çavuş’un kız kardeşi Ayşe’ye “sirke damında eşkiyalar var” dedi. Ayşe, “eşkiyalar var” lafını “eşyalar var” anlayarak onları kurtarmak için haber verdi. Jandarmalar kapıyı kırdığında Ali Bey ve Rıza’yı gördü. Silahsız oldukları için jandarmalar kaçtı. Rıza önde, Ali Bey arkada, sallanarak hanın koca kapısına vardılar. Fethiye’li bir jandarma kapıyı tuttu, açmadı. Ali Bey sırt
"Şu Çavdır’ın Hanları" türküsü, Burdur’un Tefenni ilçesine ait, 1929-1930 yıllarında yaşanan dramatik olaylara dayanan bir halk türküsüdür. Türkünün adı Çavdır’ı işaret etse de, hikâye Tefenni’nin Hüyük, Çaylı, Başpınar ve Karamusa çiftliklerinde başlayıp, Çavdır nahiyesinde bir hanın yanmasıyla son buluyor. Büyüklerimizden aktarılan bu hikâye, türkünün sözlerinde ve melodisinde o dönemin acılarını, aşkını ya da toplumsal olaylarını yansıtıyor. Türkü, radyolar, teypler ve televizyonlar aracılığıyla geniş kitlelere ulaşmış, yöre kültürünün önemli bir parçası haline gelmiştir.
ŞU ÇAVDIR'IN HANLARI TÜRKÜSÜNÜN GENİŞ HİKAYESİ
Tefenni’nin kalburüstü ailelerinden birinin oğlu olan Ali Bey, asabi mizaçlı olup kumara düşkünlüğüyle tanınırdı. Bu nedenle zaman zaman ailesiyle arası açılırdı. Bazı akrabalarına kin güttüğü söylenirdi; bunlardan biri de Tevfik Bey’di. Bir gün, Ali Bey’in hayvanları Tevfik Bey’in ekinlerine zarar verdi. Tevfik Bey, haklı olarak, geleneğe ve töreye uygun şekilde, zarar karşılanıncaya kadar hayvanları kapattı. Ali Bey ise hayvanlarını kurtarmak için gece kapıya dayandı. Tevfik Bey pijamasıyla aşağı inerek engel olmaya çalıştı. Bir süre ağız dalaşından sonra Ali Bey bıçağı savurdu. Tevfik Bey bıçağı eliyle tutmaya çalışsa da, Ali Bey bıçağı çekince Tevfik Bey’in eli sakatlandı. Ardından Ali Bey, Tevfik Bey’e on bıçak darbesi daha vurdu. Olaya tanık olan Çaylı’lı Hüseyin’in (daha sonra Çaylı’lı Hüseyin Efe olacak ve kaynak kişilerimizden biri olan) teyzesi Haçça, Ali Bey’in kafasına odun vurarak onu etkisiz hale getirdi. Tevfik Bey, yaylı arabayla on saatte Burdur Hastanesi’ne götürüldü ve dönemin ünlü doktoru Burdur’lu Zekâi Bey tarafından tedavi edildi. Ali Bey bu suçtan dolayı üç yıl hapis yattı.
Daha sonra kumara para yetiştiremeyen Ali Bey, üvey annesinin altınlarına ve parasına göz dikti. Bu nedenle babasıyla yaptığı kavgaların birinde babasına silah çektiği söylenir. Böylece ailesinden tamamen kopan Ali Bey, bir süre daha kirli işlerle uğraştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Denizli karakolunda jandarma olan Ali Bey, yöreyi iyi bildiği için Çavdır karakoluna evrak götürme göreviyle görevlendirildi. Mavzeri omzunda Denizli’den yola çıkan Ali Bey, Kızılhisar yakınlarında, o dönemde hükümet tarafından aranan azılı eşkıya Dinar’lı Koca Mustafa’nın adamları tarafından durduruldu. Koca Mustafa, Ali Bey’in kendilerini arayan jandarmalardan olmadığına ve görevle Çavdır’a gittiğine inanarak, kendisini gammazlamaması için söz aldı ve serbest bıraktı. Ancak bu olayı uzaktan gören bir köylü, durumu yetkililere bildirdi. Jandarma, Ali Bey olduğunu tespit etti. Denizli’ye dönen Ali Bey karakolda sıkıştırıldı, nezarete atıldı ve dövüldü. Yediği ağır dayağa rağmen Koca Mustafa’nın yerini söylemedi. Sorgulamalar sık sık tekrarlandı ve dayak devam etti. Bir fırsatını bulan Ali Bey, mavzerini alarak kaçtı.
Kaçış o kaçıştı. Baskınlar, soygunlar ve kadın kaçırmalarla çevreye korku salan Ali Bey, tek başına ün yaptı. Burdur Jandarma Komutanlığı’na bağlı olarak Tefenni’de görev yapan Yüzbaşı Ferudun Bey, çevredeki eşkıyaların peşindeydi ve Ali Bey de bunlardan biriydi. Tefenni’nin 5 km doğusundaki Hüyük Çiftliği’nde (şimdi köy) yaşayan köylülerden Mustafa Ağalar’ın Rıza’sı (Hüyük’lü Rıza), Tokat dolaylarında askerlik yapıyordu. Çevrede güzelliğiyle nam salmış bir karısı vardı. Bir gün bu kadına tecavüz edildi. Olay yayıldı ve yakınları durumu Rıza’ya bildirdi. Rıza, tecavüzcüyü öldürmek için mavzeriyle askerden kaçarak gizlice Tefenni’ye geldi ve daha önceden yakından tanıdığı Ali Bey’i buldu. Amacını açıklayan Rıza, Ali Bey’in yanına katıldı ve sağ kolu oldu. Bütün vukuatlarında ona ortak oldu.
Yüzbaşı Ferudun Bey, onları yakalamak için planlar yaparak fırsat kolluyordu. Ali Bey bunu hissettiği için temkinli davranıyordu. Hatta işi ileri götürerek Ferudun Bey’e haber gönderip kendisiyle uğraşmamasını, aksi halde öldüreceğini söyleyerek tehdit etti. Bu arada Rıza, amca oğlu Rıza Mustafa’nın ağır tahrikleriyle, daha önceden arazi anlaşmazlığı yüzünden araları açık olan Yörük İbramlar’ın Mehmet ve Hüseyin’ini vurdu. Mehmet ve Hüseyin öldü. Topal Hasan’ın Osman’ını da vurdu, ancak Osman öldü sanılarak bırakıldı ve sonradan iyileşti. Ali Bey ise daha önceki bir kumar baskınında Komiser Mehmet’e karşı koyarak silah sıktı; kurşun sekti ve Komiser Mehmet’in gözünü kör etti. Bu suçtan gıyaben sekiz yıl hapis cezası alan Ali Bey, kaçak olduğu için cezası uygulanamadı. Bu arada, sürekli yanında taşıdığı “Osmanlı anahtarı mavzer”i Ali Bey’e Çaylı’lı Hüseyin hediye etti.
Ali Bey artık tamamen eşkıyalığa yönelmişti. Eşkıya geleneğine uyarak, yanına namlı güzellerden birini almak istedi. Çevrede en güzel kadının kim olduğunu bilen kişinin Bunak’lı (Başpınar) Nuri olduğunu Rıza’dan öğrendi. Bir gece Nuri’ye baskın yaparak onunla Karaköy’e gittiler. Nuri, kadının evini gösterdi. Kapıyı tekmeleyerek içeri giren Ali Bey ve Rıza, ne olduğunu anlamayan karı kocanın yatak odasına daldı. Ali Bey, kadına artık kendisinin olacağını söyledi ve atının terkisine atarak uzaklaştı. Karaköy’lü Zeynep artık Ali Bey’in kadınıydı. Bazı geceler Rıza ile Çavdır’a inip Hancı Sarı Ahmet’in hanında kalıyorlardı. Sarı Ahmet, eski bir sabıkalı olduğu için Ali Bey ona güveniyordu. Ancak hanın ilerisinde jandarma karakolu bulunuyordu. Ali Bey’in orada kalabilmesi, Sarı Ahmet’le olan karşılıklı güvenden ileri geliyordu. Aslında Sarı Ahmet, Ali Bey’den korktuğu için sır vermiyordu.
Ali Bey’in ünü çevre illere yayılmış, hatta türküsü yakılmıştı. Türkü dilden dile yayıldıkça halk arasında Ali Bey’e saygı ve sevgi artmıştı. Yüzbaşı Ferudun Bey, tehditlere aldırmadan müfrezesiyle takibini sürdürüyordu. Bir takipte Ali Bey ve Rıza’yı Teke Ovası’nda sıkıştırdılar, ancak onlar bu takipten de sıyrılıp Samas Beli’ne kaçtılar. Bu arada Yeşilova’lı Mustafa Çavuş (Pehlivan), Karamanlı’dan Antalya’ya giden yolculardan Samas Beli’nde efelerin olduğunu öğrendi ve takip ederek Aren Köyü’ne geldi. Geceyi orada geçirdi. Ali Bey ve Rıza ise Kemer’e gelip bir arkadaşlarının evinde yattılar. Mustafa Çavuş, Kılavuzlar Köyü’nde Ferudun Bey ve jandarmaların olduğunu öğrendi. Kemer Ovası’nda Kemer’li Kara Mehmet ile karşılaşarak Ferudun Bey’e haber vereceğini söyledi. Ferudun Bey, akşam yemeğinde Kemer’e gidip Molla İsmail Ağa’nın evinde misafir edildi ve Ali Bey’i arattı. Ali Bey ise karşı evde yatıyordu. Sonra Çakmacı’nın Ahmet’in evine geçti ve gece kaçtılar. Doğrudan Hatıp’ın evine gittiler, ancak Hatıp onları içeri almadı. Bunun üzerine Nergisli mevkiindeki çoban ağıllarına vardılar. Ağıl damında kalan bir çobanla birlikte orada kaldılar.
Çoban, ateş yakmak için çırpı toplamaya çıktığında takipçi jandarmalarla karşılaştı. İki jandarma ve Hüyük’lü Osman (Rıza’nın daha önce vurup öldü sandığı Osman), Ali Bey ve Rıza’nın orada olduğunu öğrendi. Ali Bey, dışarıdaki durumu fark etti. Hüyük’lü Osman, ağıldaki koyunların arasına saklandı. Bir kaynağa göre Osman’ı Ali Bey, başka bir kaynağa göre Rıza vurdu. Osman, Ali Bey’in arkadaşı ve dostuydu; ölürken Ali Bey’e gitmesini söyledi. Takibe sonradan katılan Yaka Köyü’nün bekçisi yaralandı. Çaylı’lı Sarı’yı Rıza, bir jandarmayı da Ali Bey öldürdü. Diğer jandarma silahını bırakıp kaçtı ve Ferudun Bey’e haber verdi. Ali Bey ve Rıza, Eşenli Çiftliği’ndeki ağanın atlarına binip Kılavuzlar’a, oradan da at değiştirerek Hüyük’e geçti. Hüyük’lü Osman’ın yakınlarına “ölünüzü getirin” dediler. Ardından Çaylı’ya gidip Sarı’nın öldüğünü babasına bildirdiler.
Ali Bey ve Rıza, bir ara Nazilli’de tiyatro izlerken Rıza’nın bir sanatçı kadına sataşması üzerine çıkan olaydan da kaçarak kurtuldular. Ali Bey, istediği kızı vermediği için kızın annesini vurdu. Daha sonra Dengere’li Mehmet Efe’nin baldızı Hörü’yü, Bunak’ta (Başpınar) Molla Bekir’in Osman’ının elinden alıp odalık gibi yanında gezdirdi. Bir defasında Karaköy’ü bastılar; Ali Bey ve Rıza birer erkek, Hörü ise bir kadın öldürdü.
Sarı Ahmet’in hanı eşkıya yatağıydı. Ferudun Bey bunu bildiğinden Sarı Ahmet’le gizlice anlaştı ve Ali Bey’in geldiğini haber vermesini istedi. Bir gün Ali Bey ve Rıza yine Çavdır’a gelip hana indi. Hanın avlusunda, handan ayrı inşa edilmiş “sirke damı”nda içki içmeye oturdular. Sarı Ahmet, kapıyı dışarıdan kilitleyerek onları güya emniyete aldı. Bir süre sonra Ali Bey ve Rıza iyice sarhoş oldu. Bu arada handa yangın çıktı ve han alev alev yanmaya başladı. Çavdır karakolunda görevli Fethiye, Denizli ve Burdur’dan gelen jandarmalar yangını söndürmeye çalıştı. Müfrezede Ferudun Bey vardı. Karakol komutanı ise Karabayırlar’lı Koca Deli Ali’ydi. Sarı Ahmet, sivil Hamit Çavuş’un kız kardeşi Ayşe’ye “sirke damında eşkiyalar var” dedi. Ayşe, “eşkiyalar var” lafını “eşyalar var” anlayarak onları kurtarmak için haber verdi. Jandarmalar kapıyı kırdığında Ali Bey ve Rıza’yı gördü. Silahsız oldukları için jandarmalar kaçtı. Rıza önde, Ali Bey arkada, sallanarak hanın koca kapısına vardılar. Fethiye’li bir jandarma kapıyı tuttu, açmadı. Ali Bey sırt
1 ay önce