Bitig Bitig
    #bitig #heştegyok #günaydın #haber #apps
    Gelişmiş Arama
  • Giriş
  • Kayıt

  • Gece modu
  • © 2025 Bitig
    Hakkında • Rehber • Bize Ulaşın • Gizlilik Politikası • Kullanım Şartları • Geri ödeme

    Seç Dil

  • Turkish

İzle

İzle BitVid

daha

Keşfet Fonlar
BitVid İzle Hepsini gör

Keşfedin Gönderi

Posts

Kullanıcılar

grup

Fonlar

Ömer tarık Yılmaz
Ömer tarık Yılmaz
1 Hafta

AZİZ İHSAN AKTAŞ'TAN ÖZGÜR ÖZEL'E HODRİ MEYDAN! https://tarikhaber.com/haber/a....ziz_ihsan_aktastan_o

Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ömer tarık Yılmaz
Ömer tarık Yılmaz
1 Hafta

Ali Önsöz “Abi” dizisinin Fikret’i oldu https://tarikhaber.com/haber/a....li_onsoz_abi_dizisin

Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ömer tarık Yılmaz
Ömer tarık Yılmaz
1 Hafta

“Ablaların En Güzeli” Paylaşımı Gündemde https://tarikhaber.com/haber/a....blalarin_en_guzeli_p

Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ergenekon
Ergenekon
1 Hafta

Suriye,Irak ve İran'da kimilerinin Kürdistan diye anlattığı bölgede ortalama 10 milyon Türkmen yaşıyor. O bölgede derhal bir TÜRKMENİSTAN ÖZERK BÖLGESİ kurulmalı, ana dil TÜRKMENCE olmalı, TÜRKMEN Tv kanalları kurulmalı, TÜRKMEN üniversiteleri açılmalı, çocuklara TÜRKMENCE eğitim verilmeli,TÜRKMEN LİDERLER derhal tanınmalı...Tahmin ediyorum Selo ve Apo reisler de buna itiraz etmez.Çünkü ömürleri halkların kardeşliği ve barış için mücadeleyle geçmiş.TÜRKMEN halkının haklarını almak için elbette destek vereceklerdir...

image
Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ergenekon
Ergenekon
1 Hafta

Hiç Sordunuz mu,
Neden bir tane bile ev, bir tane bile saray yapmadı da, 48 tane fabrika yaptı diye ?
Sormadınız.
Siz onun Devrimciliğini nerden bileceksiniz ?

Hiç Sordunuz mu,
Neden kendine teklif edilen makam ve mevkileri kabul etmedi de, bütün rütbelerini söküp, Samsun'a çıkarak her şeye sıfırdan başladı diye ?
Sormadınız
Siz onun Cumhuriyetçiligini nerden bileceksiniz ?

Hiç Sordunuz mu,
Neden Paşalar gibi, Saraydan boğazı seyretmek yerine, yıllarca Cephe cephe gezdi, ömrünü savaş meydanlarında tüketti diye ?
Sormadınız.
Siz onun Milliyetçiliğini nerden bileceksiniz ?

Hiç sordunuz mu,
Neden Beyoğlu diye diye, Konak diye diye değil de, Selanik diye diye yandığını, ağladığını ?
Sormadınız.
Siz onun Vatanseverliğini nerden bileceksiniz ?

Hiç Sordunuz mu,
Bir ömrün Vatan ve Özgürlük uğruna neden ve nasıl seve seve feda edildigini ?
Sormadınız.

Siz onun kıymetini nerden bileceksiniz ?
Olcay Duran.

Atatürk zamanında kurulan fabrikalarda bazıları

image
Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ergenekon
Ergenekon
1 Hafta

Demirel kürsüde konuşuyordu:
"Şunu yaptım. Bunu yaptım. Baraj, köprü, yol yaptım. Fabrika yaptım."
Kalabalığın içinde bir adam bağırdı:
"Bubaanin parasıynan mı yaptın?"
Polis, jandarma, Demirel'in korumaları, zabıta hemen bağıran adama doğru harekete geçti.
Başbakan Demirel, görevlilere "Durun!" dedi "Durun! Adam doğru bir şey sordu. "Durun!"
Sonra da protestocu adama bakarak konuşmaya başladı:
"Ülen! Senin bubanla, benim bubamın parasını üst üste koysak yine yetmez. Bu Meydandaki herkes, bubasının parasını getirse, çuvalla koysak o bile az gelir. Milletin parasıyla yaptım. Sizin verginizle. Ama benden öncekiler yapmadılar, ben yapıverdim. Anladın mı?"
Protestocu adam, Demirel'i alkışlamaya başladı: "Valla doğru söylüyon başbakanım. Allah senden razı olsun."
Siyaset işte budur.
Protestocuyu azarlamamak,
ve protestocuya kendini alkışlatmak.
Süleyman Demirel, babası Yahya Çavuş ve annesi Ümmühan hanımla İslamköy’de baba evinde baba evini bize gezdirirken, başımızı eğerek girdiğimiz kerpiç odaya bir göz gezdirdikten sonra şöyle demişti:
"İşte ben bu odada kardeşlerimle yaşadım. Elektrik yoktu gaz lambasıyla okur-yazardık. Köy okulunu bitirdim. Ortaokul yoktu. Ortaokula gitmek için her sabah kilometrelerce yürür, kasabaya giderdik. Sonra Afyon Lisesi. Eğer bana Cumhuriyet nedir, diye sorarsınız. Size cevabım şudur:
Cumhuriyet benim işte! İslamköy'den çıkmış bir köylü çocuğunu cumhurbaşkanı yapan, Cumhuriyet'tir. Cumhuriyet budur. Bunu Büyük Atatürk'e borçluyuz."

Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ergenekon
Ergenekon
1 Hafta

image
Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ergenekon
Ergenekon
1 Hafta

BORALTAN KÖPRÜSÜ VAHŞETİ!

🐺Türklüğün felâket yılı olarak addettiğimiz 1944 yılında Türkiye’de, Türklerin öz vatanında Türk milliyetçileri tabutluklarda işkencelere maruz kalıp çile çekerken, Türkiye dışındaki Türkler de zalim ve emperyal Rus ve Çin yönetimleri tarafından ya sürgün ediliyor ya zindana atılıyor ya da vahşice katliama uğruyordu.

⚠️Türk dünyasının zihnindeki derin yaralardan birisi de “Boraltan Köprüsü” vahşetidir!

👉Türklüğün en cani, acımasız ve zalim düşmanlarından biri olan Sovyet Ruslar ezelî ve ebedî Türk yurdu olan Türkistan’a kan kusturmaktaydı.

👉Türklüğe vurulan bu zulüm, işkence ve vahşetlerden Azerbaycan Türkleri de nasibini almış, büyük acılar yaşamıştır.

👉1944 yılında Azerbaycan’da Sovyet Rusların zulmünden kaçan 195 civarındaki Azerbaycan Türk’ü subay ve asker İran üzerinden Iğdır’daki sınır kapısına yakın olan Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türk sınır karakoluna sığındı.

👉Türkiye'ye sığınan asker ve subaylar Yozgat’taki mülteci kampına yerleştirilir.

👉Azerbaycan Türklerinin Türkiye’ye sığındığını öğrenen Sovyetler Birliği’nin sadist ruhlu kâtil ve cani diktatörü Stalin, Türkiye Hükûmetinden sığınmacıların derhâl iâde edilmesini istedi.

👉Azerbaycan Türk’ü soydaşlarımız kendilerinin de vatanı bildikleri Türkiye’ye sığınarak kurtulduklarını düşünüyorlardı.
Sovyet Rusya’ya teslim edileceklerini akıllarından bile geçirmiyorlardı.

⚠️İsmet İnönü’nün “Millî Şef”, Şükrü Saracoğlu’nun “Başbakan” olduğu Türkiye, uluslar arası savaş hukukuna aykırı bir şekilde ilk partide 195 kişinin Sovyetler Birliği’ne iâde edilmesine karar verdi.

⚠️Soydaş Azerbaycan Türkleri bile bile ölüme gönderiliyordu!

⚠️Bu yüzden kaçma ihtimâllerine karşı dört tarafı kapalı, pencereleri telle ya da demir bariyerle kapatılmış vagonlarla 6 Ağustos 1945’te sabahın erken saatlerinde Yozgat-Yerköy tren istasyonundan hareket eden Azerbaycan Türk’ü sığınmacıların bulunduğu tren önce Erzurum'a, Erzurum’dan Kars’a, oradan da Kalkankale’ye yani Tıhmıs sınır kapısından Sovyetler Birliği yetkililerine teslim edildi.

⚠️Azerbaycanlı sığınmacılar teslim edilmeden önce sınır karakolunda görev yapan Türk askerlerinin boynuna sarılıp, yalvarıp, yakarırlar: “Ne olur bizi Sovyet Ruslara teslim etmeyin! Bizi burada siz kurşuna dizin, kendi toprağımızda, kendi öz gardaşımızın, kendi bayrağımızın altında bizi öldürün!” derler.

⚠️Bütün yakarışlara rağmen Azerbaycan Türk’ü sığınmacılar Ruslara teslim edilmiş ve cani ruhlu Sovyet Ruslar Azerbaycan Türklerini köprüyü geçer geçmez oracıkta derhâl kurşuna dizmiştir.

👇Boraltan Köprüsü vahşeti esnasında sınır karakolunda askerlik görevini yapan Gaziantepli Bekir Doğan orada yaşananları şöyle anlatıyor:
“Biz bunları köprüden teker teker isimleri okunarak teslim ettik. Sürüye sürüye köprüden geçirildiler. Allah kimseye öyle bir manzarayı görmeyi nasip etmesin. Zaten elimizden alıp götürdüler. Karşıya geçince ‘hoş geldiniz’ demiyorlar. Ellerinde ne varsa süngü mü tüfek mi, vurduğu zaman ‘Allah’ diye bağırıyorlardı! Keşke gitmeseydim, görmeseydim, bilmeseydim. Alnımız yerde, gözümüzde yaş, onların üzerimizdeki manevî etkiler bizi küçülttükçe küçülttü. ‘Keşke biz de gidip ölseydik’ dedik.
Rusların ellerine geçtikten sonra biz uzaktan bakıyoruz öyle bir muamele ki hayvana yapılmayacak bir muamele. Haksız, insâfsız, vicdânsız bir muamele...
Hepsini sıraya dizdiler makineli tüfekle taradılar. Mısır sapı gibi hepsi yere yığıldı.”

👉”Boraltan Köprüsü Olayı” olarak bilinen vahşeti mecliste ilk kez gündeme getiren kişi Demokrat Parti (DP) Tekirdağ milletvekili Şevket Mocan’dı.

👇Şevket Mocan 18 Temmuz 1951 tarihinde Meclise şöyle bir önerge sunmuştu:
“TBMM Başkanlığı Yüksek Katına.
Aşağıdaki suâllerimin sözlü olarak Başbakan tarafından cevaplandırılmasını rica ederim:
1.) Muhtelif tarihlerde memleketimizde siyasi mültecilik haklarına dayanarak ilticâ etmiş (156) mültecinin 1947 senesinde milletlerarası hukuk kâidelerine tamamen aykırı olarak Sovyet Rusya’ya teslim edildikleri doğru mudur?
2.) Fâcia kurbanlarının sevk şekli de kurban gönderilen mabudun usullerine uygun olmasından ve akıbetlerini görmesinden teslim işinde vazifeli Yedek Subay Posta Müfettişi Reşat’ın asabî rahatsızlığa uğradığı ve sinir hastanelerinde elyevm tedavi olduğu doğru mudur?”

👇Şevket Mocan’ın sorularına cevap veren kişi de dönemin Adalet Bakanı olan Rükneddin Nasuhioğlu idi.
Nasuhioğlu bu vakanın maalesef doğru olduğunu da verdiği şu cevapla belirtmişti:
⚠️”Ankara’daki Sovyet Sefâreti ile mütekâbiliyet esâsını tesbît eden bir nota teâtîsi sûretiyle (237) Sovyet askerî mültecisinden 195’i ilk parti olarak 6 Ağustos 1945’te Tıhmıs kapısından Sovyetler Birliği’ne iâde edilmiştir.”

⚠️Bu olayda kaç Azerbaycan Türk’ünün katledildiği maalesef tam olarak bilinmiyor.
Birbirinden farklı rakamlar ve söylemler mevcuttur.
Fakat acı gerçek ortadadır. Soydaşlarımız düşmana teslim edilmiştir.

✍️Bu katliamdan dolayı derin bir üzüntüye kapılan Azerbaycan Türk’ü şair Almas Yıldırım “Dönek Gardaş” adlı şiirini kaleme alır:

“1944 yılında Azerbaycan’dan Anavatan Türkiye’ye sığınıp, sonra Türkiye Hükûmeti tarafından zalim Sovyet Ruslara teslim edilen ve hudutta makineli tüfeklerle kurşunlanarak öldürülen 195 Azerbaycan Türk’ü kardeşimin aziz ruhuna.”

DÖNEK GARDAŞ!
Türk denince özü, sözü mert olur!
Dost deyince ayrılmaz bir fert olur!
Gardaş deyip dara düşsem, sığınsam,
Şimden geru bu bana bir dert olur!
Ben ne diyem bu vefasız dağlara,
Öz gardaşı dönek olan ağlara!
* * * * * * * * * * * * *
Türk; o Altayların dünkü eri mi?
Yolunda can koydum, verdim serimi!
Düştüğü ağlardan kurtulsun diye,
Serdim ayağına doğma yerimi!
Gardaş armağanı, dökülen kanlar,
Bana mükâfat mı giden kurbanlar?
* * * * * * * * * * * * *
Ben diyorum, Kayıhan’dır soyumuz!
Bir kaynaktan varlığımız, boyumuz!
Dilim dili, yolum yolu, emel bir,
Bir bayrakta, yıldız’ımız, ay’ımız!
Azerî, Türk, Türkmen; var mı ayrılık?
Nerden doğdu bu imansız gayrılık?
* * * * * * * * * * * * *
Alnımın yazısı, karadır kara,
Karadan bir mendil yolladım yara!
Yol uzun, el uzak, yetişmez eller,
Türklüğün kanayan kalbini sara!
Felek kıymış beslenen bu dileğe,
Lânet Türk’ü hançerleyen bileğe!
* * * * * * * * * * * * *
Bir suç mu düşmana göğüs gerdiğim?
Günah mı Türklüğe gönül verdiğim?
Rusların açtığı yaradan derin,
Anayurtta öz gardaştan gördüğüm!
Seslenseydim, ses çıkardı her taştan,
Ne beklersin sağırlaşan bir baştan!
* * * * * * * * * * * * *
Kaçtır, eli kanlı çıktı oyundan,
Ne bilem, kahpelik varmış soyunda!
Girdiğim öz yurttan döndürülürken,
Kanımın aktığı sınır boyunda!
Açan lâlelerden bir çelenk örsem,
Türklük dünyasına armağan versem!

(Aykut Veli Yıldız)

✍️Köşe yazısının gazete sayfası
👇👇👇👇👇👇👇👇👇👇

https://www.kamusonhaber.com.t....r/boraltan-koprusu-v

Boraltan Köprüsü vahşeti!
Favicon 
www.kamusonhaber.com.tr

Boraltan Köprüsü vahşeti!

Aykut Veli YILDIZ yazdı...
Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ergenekon
Ergenekon
1 Hafta

Emekli maaşı yetmeyince taksiye çıkmıştı baba.“Alışmışız çalışmaya,” derdi.
Aslında alıştığı şey, kimseye yük olmamaktı.

Oğlu üniversiteyi bitirmişti,
ama odasından çıkmıyordu.
Oğlunun sessizliği, babanın yüreğini yoruyordu.

Baba bunu hiç dillendirmezdi.
Evde sessiz bir hüzün,
direksiyonda sessiz bir mücadele vardı.

Altmışlarında bir adamdı.
Yüzünde yılların yorgunluğu, omuzlarında geçim derdi.
Bir ara tekstile girmişti, battı.
Kazandı, kaybetti.
Paranın kokusunu da gördü, yokluğun pasını da yuttu.

Şimdi direksiyon başında.
Simitini bagajda, çayını termosla içerdi.
Helal paradan başka sermayesi yoktu.

Bir gün dar bir sokakta ters yönden gelen bir araba.
Normalde ses çıkarmazdı.
Önce yol verdi, sustu.
Ama üçüncü araç da aynı hatayı yapınca yumuşakça uyardı:

“Burası tek yön evlat…”

Üç kişi indiler.
İkisi iri yarı, boylu poslu.
Sözleri ağırdı, hakaretleri kirli.

“Sen kimsin?” dediler.
“Yürü git dayı, oğlun yok mu? O gelsin de bizle konuşsun.”
“Bak işine, yürür gideriz üstünden.”
İn aşağı, görelim seni!” diye bağırdılar.

Adam şaştı önce.
Yirmi yıldır bir kere bile arabadan inip kavga etmemişti.
Hatta kavga kelimesi bile boğazına ağır gelirdi.
Hep susmuştu, hep yol vermişti.
“Dünya daralınca insan geniş davranır” derdi.

Ama o gün…
Onu arabadan zorla indirirken,
sadece bedenine değil,
hayatına dokundular sanki.

O, kavgadan değil, hayatından yorulmuş bir adamdı.

Göbeği vardı, saçları kırdı.
Herkes “yazık olacak adama” diye düşündü.

Sonra bir yumruk indi.
En uzunu betona serildi hemen bayıldı
Yerde ayakları titriyordu.
İkinci hamleye gerek kalmadı, o da düştü.
Üçüncü denedi, aynı kader.

Sokak taş kesildi.
Adam nefesini topladı, gömleğini düzeltti:

“Evladım, kabadayılık sokakta değil…
terle edilen yerde olur.”

Polis yolda taksiciyi çevirdi hakkında şikayet var dedi.
Karakola götürüldü üç adam parmakla gösterdi:

“Bu yaptı!”

Komiser bir taksiciye baktı, bir üç dev adama.
Kaşları kalktı.Yürüyün gidin, bu yaşli adam mı bu hale koydu sizi?Utanmıyor musunuz beni meşgul etmeye?

Sabıka kayıtları açıldı.
Taksici tertemiz; diğerleri kir pas içinde.

Komiser kimliği aldı, isme baktı.
Gözleri büyüdü.
Dosyayı tekrar kontrol etti.

“Bir dakika…
Siz… siz o musunuz milli sporcu?”

Sesi değişti:

“Ben çocukken tv'de sizi izlerdim…Hayrandım.
Ringde nefesimizi tutardık!”

Adam mahcupça gülümsedi:

“Geçmişte kaldı komiserim.
Ben şimdi direksiyon başında ekmek kovalıyorum.”

Komiser gülümsedi —
hem gururla hem sızlayan bir saygıyla:

“Demek hâlâ indiriyorsunuz…”

Sonra kapıyı açtı:

“Gidebilirsiniz üstad.
Hakkınız helaldir.Yalniz çok feci dovmussunuz birinin burnu kırılmış.Ameliyat olacak.
Onların sicili bu kadar kirli olmasa asla birakamazdım sizi.

Adam çıktı.
Yağmur başlamıştı.
Direksiyonuna geçti.
Sessizce fısıldadı:

“Ben bu ülke için dövüştüm…
Şimdi bu ülkenin yağmurunda ekmek arıyorum.
Ama onurum hâlâ dimdik.
Oğlum da bir gün benim gibi dimdik durmayı öğrenir inşallah.”
Direksiyonuna yaslandı bir an.
Cama vuran yağmurla aynı ritimde,
kimsenin duymadığı şekilde Nazım'dan bir mısra mırıldandı:

“En güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız…”

Ne oğluna kızıyordu,
ne hayata sitem ediyordu.

Sadece…
içinde bir yerde hâlâ inanan bir adamdı.

Üstü başı ıslanmıştı,
ama umut hâlâ kuruydu.

Bazı kahramanlar gölgede kalır…
Ama asla düşmezler.

Bir zamanlar bayrak için yumruk atanlara,
bugün emekli olduğu halde direksiyonda alın teri dökenlere selam olsun

Bu gerçek bir hikâyedir.Ben yolculuk yaptım kendi anlatti.Paylasin tüm emekli olduğu halde çalışan erkek ya da kadın kahramanlara selam olsun.
Allah böyle insanları korusun.

Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Ergenekon
Ergenekon
1 Hafta

ATATÜRK'ÜN BUDUNA DÖNÜŞÜ VE ÖZAL FİTNESİ.
Konumuz, Atatürk'ün buduna dönüşü ve Özal fitnesi.
''Anadolu'nun Türkleştirilmesi’’ sözü Özal tarafından kasıtlı olarak çok sıkça kullanılmıştır.

Özal, art niyetli olarak söylediği bu sözüyle;
Anadolu'nun binlerce yıllık Türk yurdu olmayıp, bu coğrafya insanının Türk olmadığını ve Türklüğün zoraki bir dayatma olduğunu ima etmiştir.

Özal’a göre, Atatürk’le beraber Anadolu’da baskıya dayalı ve zorlama bir Türkleştirme hareketi başlatılmıştır!

Özal’la Anadolu’da sinsi bir ‘’ETNİK AYRIŞIM’’ başlatılmış olup, bunun neticesi olarak da Anadolu coğrafyasına ayrılık tohumları bizzat Özal tarafından ekilmiştir.

Anadolu en az 10.000 yıllık bir Türk yurdudur. Hatta daha da fazla.

Cumhuriyet rejimi, bir Türkleştirme macerası değil aksine 730 yılında ORHUN KİTÂBELERİNDE ADI GEÇEN TÜRK BUDUNU’NA (Türk milletine) dönülerek, yitirilen TÜRKLÜK BİLİNCİNİN yeniden kazanılma sürecidir.

Atatürk, Zeki Velidi Togan’a elindeki bütün tarihi vesikaları vererek, ondan Anadolu’da en az dokuz bin yıllık bir Türk tarihi yazmasını istemesi bunun en büyük delilidir.

KİRLİ OYUN!
Türkiye'mizde yazılan tarih dersi kitapları, yazım işlemi bittikten sonra ABD de ki o meşhur Tarih Enstitüsüne gönderilir. Burada yeniden elden geçirilerek bize ''Şu kısmı tamamen çıkarın, şu kısmı değiştirip şöyle yazın'' şeklinde tâlimat verilir.

Emir büyük yerden geldiği için bizimkiler de CONİ AMCALARININ dediklerini harfiyen yerine getirerek, istenilen ekleme ve çıkarmaları yapmakta bir mahsur görmezler!

Bu yüzdendir ki bugün okullarımızda okutulan tarih ders kitâplarında, bir şehir devletinden ibaret olan Trabzon'da ki Kommenler, RUM PONTUS İMPARATORLUĞU olarak geçerken, Türklerin Anadolu'ya gelişleri ise 1071 olarak gösterilmektedir.

Şayet, Trabzon'da bir Rum Pontus İmparatorluğu var ise, bu İmparatorluğun en az 300-500 km öteden başlayan bir sınırının olması gerekmez mi?

O sınır geçildiğinde savaş başlamaz mı?
Lâkin, Fatih Sultan Han Trabzon surlarının dibine kadar hiç bir güçle karşılaşmadan gelip şehri kuşatmıştır. Bu demek oluyor ki ortada sadece bir ''Şehir Devleti'' var iken, ABD dayatmasıyla biz bunu çocuklarımıza Rum Pontus İmparatorluğu şeklinde okutuyoruz.

Diğer bir dayatma ise;
Türklerin Anadolu'ya gelişleri kasten 1071 olarak gösterilerek, Türklerin Anadolu'da ki varlıkları 900 küsur seneyle sınırlandırılmak istenir.

Son yıllarda, Türk'ün ANDINA, Türk ismine, Türk kimliğine, Türk'ün varlığına karşı artan saldırılar, hatta Türk ismini Anayasadan silmeye kadar varan nankörlükler üzerine birkaç söz söylemek gerekirse ki her zamankinden daha çok gerekiyor!

Türk milleti olarak çeşitli nankörlüklerle karşılaştığımızda fazla üzülmememiz gerekmektedir. Bazı şerefsizlerin şerefsizliklerini onların tabiatları gereği olan davranış şekilleri olarak görmeliyiz.

İnsanı bir pıhtıdan yaratan ve kendisine akıl, sağlık ve daha sayılamayacak kadar birçok nimetleri sunan Allah’a karşı nankörlük eden bir insanın; bütün imkânlarından istifade etmesinin yanında, soyunun- Sopunun bu günlere kadar gelmesini sağlayıp kendisini en üst makamlarına kadar yükselten Türk milletine karşı nankörleşip ihanet etmesi gayet normaldir, çünkü bu tipler, imandan, vicdandan, ahlâk ve sadakat duygusundan mahrum birer şeref fukarasıdırlar.

GÜNÜMÜZ DALLAMALARININ SALLAMALARI!
Atatürk'ün sözleri, bugünkü dallamaların sallamalarına benzemez, mutlaka sağlam bir kaynağa dayanırdı. Çünkü O' resmi kayıtlara göre 3 bin 997 kitap okuyan ve okuduğu sayfalara kendi el yazısıyla notlar düşen bir üstün şahsiyetti.

Atatürk'ün okuduğu kitapların;
2 bin 151'i Anıtkabir,
1741'i Çankaya Köşkü,
102'si İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi,
3'ü ise Samsun İl Halk Kütüphanesi'nde bulunmaktadır.

ORHAN KILIÇOĞLU

Beğen
Yorum Yap
Paylaş
Showing 24 out of 161
  • 20
  • 21
  • 22
  • 23
  • 24
  • 25
  • 26
  • 27
  • 28
  • 29
  • 30
  • 31
  • 32
  • 33
  • 34
  • 35
  • 36
  • 37
  • 38
  • 39

Teklifi Düzenle

Katman ekle








Bir resim seçin
Seviyeni sil
Bu kademeyi silmek istediğinize emin misiniz?
İçeriğinizi ve gönderilerinizi satmak için birkaç paket oluşturarak başlayın. Para kazanma

Cüzdan tarafından ödeme

Ödeme uyarısı

Öğeleri satın almak üzeresiniz, devam etmek ister misiniz?

Geri ödeme istemek