Logo
Bozkurt mahir
Kargayla Kan Davası: 3 Yıllık Trajikomik Bir Hesaplaşma

Üç yıl önceydi. Eşimden yeni ayrılmıştım. Hayatımı yeniden kurmak için merkezi bir semtte küçük bir eve taşındım. Yatak odası vardı ama kullanmıyordum; çalışma odasındaki kanepe ve battaniye yeni hayat düzenim olmuştu. Yetiyordu bana… Ta ki sabah 5.20'ye kadar.

Daha halk arasında “karga bokunu yemeden” denilen vakit… Ama bu karga çoktan yemişti. Camın önündeki ağaca tüneyip gak gak bağırıyordu.

İlk sabah: Sabrettim.

İkinci sabah: “Git ulan!” dedim, gitmedi.

Üçüncü sabah: Maşrapayla su attım, nafile.

Dördüncü sabah: İçimdeki köylü çocuğu uyandı. Ağaca çıktım, yuvasını bozdum.

Ve işte o sabah hayatım değişti.

O günden sonra aramızda adı konmamış bir savaş başladı. Yeni yuvasını ağacın en tepe, en ulaşılmaz dalına yaptı. Her sabah 5.20’de tekrar orada. Penceremin tam önünde. Bazen yatak odasına geçiyorum, bu sefer oraya geliyor. Sanki yer değiştirdikçe o da taktik değiştiriyor.

Derken başka bir cephe açtı: arabam. Mahallede herkesin arabası pırıl pırıl, benimki her sabah karga bokuyla imzalanmış gibi. Bir gün camdan izledim: Arabayı park ettikten 10 dakika sonra geldi, pisledi, gitti.

İnanmayacaksınız ama araç değiştiriyorum, fark etmiyor. Clio, Fluence, Captiva, Bayon, City… Sıfır araç, ikinci el, ikame araç… Hepsi aynı kaderi yaşıyor. Artık arabanın plakası mı, ruhsatı mı, beni mi tanıyor bilmiyorum. Ama hedefte hep ben varım.

Barışmak istedim. Camın kenarına ekmek, su, zeytin, hatta kedi maması koydum. Görmedi bile. Belki de gördü ama görmezden geldi. Göz göze geldiğimiz anları unutamıyorum. Gözlerinde kin, hesap, sabır… Hepsi vardı.

Ruhsatlı tüfeğim var, evet. Ama bugüne dek hiçbir canlıya silah doğrultmadım. Bu başka. Bu bir hayvan değil… Bu, bir hesaplaşma gibi. Sabahları başarı motivasyonuyla değil, bir karganın bağırtısıyla uyanıyorum. Alarm kurmasam da 5.20’de gözüm açılıyor.

Günler geçtikçe üstünlük onun eline geçti. Arabamı, evimi, uykumu ele geçirdi. Annemin arabasını bile getirsem fark etmiyor: Ertesi sabah bok içinde. Artık takip edildiğimi hissediyorum. Camdan baktığımda orada… Yukarıdan bana bakıyor.

Yuvası eskiden ağacın alt tarafındaydı. Ulaştım, dağıttım. Ama şimdi? En tepedeki daldan tüm evi denetliyor. İmkânsız bir yere taşındı.

“Sapanla vur” diyenler oldu. “Havalı tüfekle indir”, “Sık geçsin gitsin…” Ama mesele bu değil. Mesele tüfek değil, vicdan. Evet, ruhsatlı iki tüfeğim ve bir silahım var. Ama ben onları taşımıyorum, onların sorumluluğunu taşıyorum.

Benim derdim bu kargayla savaşmak değil… Anlaşmak. Ama olmuyor. Defalarca barış eli uzattım. Görmedi. Kabul etmedi. Küstü belki. Belki de affetmedi. Ama savaş da istemiyorum. Mia’nın cam kenarına koyduğum mamaları bile kurudu. Yine de umut ediyorum.

Hayalim: buraları terk edip Çanakkale’ye yerleşmek. Ama bazı arkadaşlar “Oraya da gelir” diyor. Ve içten içe hak veriyorum. Bu savaş sadece mekâna bağlı değil. Bu, bir bağ gibi. Takipten vazgeçmiyor.

Her sabah aynı hikâye. 5.20’de uyansam da alarm kuruyorum. Artık refleks olmuş. Alarm olmasa da “gak” sesiyle uyanıyorum. Yastığın altına kafamı sokuyorum ama olmuyor.

Biliyorum, kulağa komik geliyor. İnsan bir kargayla nasıl savaşır diye düşünülüyor. Ama yaşıyorum ben bunu. Ve itiraf edeyim, komik olduğu kadar yıpratıcı.

Bu yüzden kan çıksın istemiyorum. Benim ömrüm yetmez böyle bir kan davasına. O 200 yıl yaşar. Ben 70 yıl. Böyle bir davaya evlat bırakacak halim yok.

Ama şunu söyleyeyim:
Bu bir düşmanlık değil, bir direniş.
Bu bir zafer değil, bir yaşama biçimi.
Ve ben her sabah aynı gak sesiyle, aynı mücadeleye yeniden başlıyorum.

------------

Kıssadan Hisse:
Her sabah bağıran kargaya kızarsın, ama aslında uyanmanı sağlayan odur.
Hayat bazen huzuru değil, alışmayı öğretir.
Kin güden bir karga bile seni hayatla yüzleştirebilir.
O yüzden, her düşman bazen bir öğretmendir,
Ve her gaklayış, kaderin tokadıdır.

#Hayatvefarkındalık
Alıntı.
26 gün önce

Henüz Yanıt Yok

Görünüşe göre bu yayının henüz herhangi bir yorumu yok. Bu yayına Bozkurt mahir tarafından yanıt vermek için, alttaki üzerine tıklayın