Logo
Bozkurt mahir
2 gün önce
ALİ GÜNGÖR’ ABİMIN DİLİNDEN DEVLET BAHÇELİ.
Ali Güngör’ün kitabından alıntıdır..
Devlet Bey, Ali Güngör’e her grup toplantısından sonra ''odamda öğlen yemeklerinde buluşalım sohbet edelim'' teklifinde bulunuyor. Ali Bey de kabul ediyor.

SON YEMEĞİNİ ALİ BEYDEN DİNLEYELİM;
‘’Toplantı bitti, Sayın Bahçelinin daveti üzerine odasına çıktık, yemekleri söyledi ve konuşmaya başladık. Kendisine hemen aşağıdaki şu soyu sordum;

‘’Hükumet kararı olmadan bir Büyükelçi kendiliğinden uluslararası anlaşmalarda Türkiye’nin daha önceden koyduğu bir şerhi kaldırabilir mi?’’

Bu sorum üzerine Devlet Bahçeli, ‘’tabi ki kaldıramaz öyle şey olur mu’’ diye cevap verdi. Ben de kendisine, ‘’peki o zaman Volkan Vural’ın bu İkiz Yasalar denen sözleşmeyi imzalayacağından haberiniz vardı öyleyse’’ dedim.

Devlet Bey ‘’biliyorsun Meclisten geçmeden yürürlüğe girmez. Meclisten geçmeden önce yeniden değerlendiririz’’ dedi.

Arkasından şu soruyu sordum;
‘’Hükumet kararı olmadan o hükumetin bir Bakanı yine kendiliğinden uluslararası bir sözleşmedeki Türkiye’nin şerhini kaldırabilir mi?’’

Devlet Bey, bu soruma da ‘’tabi ki kaldıramaz’’ cevabını verdi. O zaman Devlet Beye, Rüştü Kazım Yücelen’in idamla ilgili şerhi kaldırmasından da haberinin ve onayının olduğunu söyledim. Yüzü kıpkırmızı oldu, dudakları titredi ve sustu…

Son söz olarak dedim ki;
Eğer bunlara evet dersek, millet te, MHP’liler de, Ülkücüler de bizi affetmez.

Bahçeliden aldığım cevap;
‘’Ali ağa, sıkma canını boş ver, millet te, ülkücüler de unuturlar merak etme…”

Allah rahmet eylesin mekanı Cennet olur inşallah....

(Ali Güngör'ün kitabından bir bölüm)

Not;
İkiz Yasalar ile SEVR arasında en küçük bir fark yoktur.
GERCEK ULKÜCÜLERİ SARAY KAPISINDA YAL BEKLEYEN KÖPEKÇİ MI ZANNEDDIN DEVLET BAHCELİ ....TÜRKCULERİ MHP DEN ATARAK BUGUNLERE ZEMIN HAZIRLADIĞINI BILMIYORMUYUZ....
Bozkurt mahir
2 gün önce
Yılmaz Özdil, Kurt işareti ve Mustafa Kemal'in Askeriyiz sloganının hikayesini anlattı

Yılmaz Özdil, Merih Demiral ile tartışma konusu olan Bozkurt İşareti'nin tarihi hikayesini anlattı, bozkurt işaretinin aslında kime ait olduğunu açıkladı.
You Tube kanalında Merih Demiral Bozkurt İşareti başlıklı yayınında Atatürk'ün Kurt simgesini önemsediğini anlatan Yılmaz Özdil, MHP'nin sanılan Kurt İşareti ve CHP'nin sanılan Mustafa Kemal'in Askerleriyiz' sloganının aslında kime ait olduğu ile ilgili dikkat çekici bilgiler verdi.

Yılmaz Özdil, video yayınında, bozkurt işareti ve Mustafa Kemal'in askerleriyiz sloganının asıl sahibini şu sözlerle anlattı.
"1991 yılıydı Ebulfez Elçibey Bakü'de 1 milyon kişinin katıldığı bir miting düzenledi. Alparslan Türkeş o mitingde ordaydı. Azarbaycan Türkleri o mitingde bozkurt işareti yaptı. Türkeş o işareti getirdi, Türkiyede kullanılmaya başlandı. Kurt işaretinin çıkış noktası, miladı Azerbaycan'dır, Elçibey'dir Azerbaycan Türkleridir. Miladi itibari ile MHP'nin değildir. 1980'den önce Türkiye'de kurt işareti yapan yoktu, DEM partililerin de kullandığı zafer işareti de Churchill'in işaretidir. 2'inci dünya savaşında Churchill zafer anlamına gelen bu işareti kullandı. Bu İngilizce işaret PKK'lı işareti zannediliyor. Cehalet böyle bir şey. CHP seçmeninin sloganı olan Mustafa Kemal'in askerleriyiz sloganıda Elçibeyindir. Men Atatürk'ün askeriyim diyordu. Sovyetler tarafından tutuklandı. Çok işkence gördüm, çok çektirdiler hiç birine yanmam da Atatürk rozeti vardı yakamda, onu aldılar, ona yanarım dedi. Çıkar çıkmaz devam etti. Sovyetler dağılınca Azerbaycan Cumhurbaşkanı oldu. İlk resmi ziyaretini Türkiyeye yaptı. Anıtkabir'de deftere 'Senin askerin Elçi bey' diye yazdı. Mustafa Kemal'in askeriyiz sloganının miladi işte buydu. Sözde değil özde Atatürkçüydü. MHP'nin zannedilen bozkurt işareti Elçibey'den, CHP'nin sanılan Mustafa Kemal'in askeriyiz sloganı da Elçibeyindi. Elçibey'e bizim teşekkürümüz nasıl oldu biliyor musunuz. Kendisini sırtıntan bıçaklayarak. İşbirlikçi subaylarla ayaklanma başlatıldı. Ankara'dan yardım istedi ancak büyük hayal kırıklığına uğradı. ABD'nin kucağına oturan Ankara siyasetçileri Azerbaycan'ı satmıştı."
Mustafa Kemal’in askerleriyiz

Hiç düşündünüz mü…

Nereden çıktı bu slogan?

İlk kim söyledi?

Sene 2006.

Aylardan haziran.

Yer, Danıştay.

Mustafa Kemal’in doğumunun 125’inci yılı dolayısıyla konferans düzenleniyor, ayakta alkışlanan konuşmacı anlatıyor: “Atatürk Türkiyesi’nden rahatsız olanların ilk yapması gereken, Atatürk’ü unutturmaktı. Onu yapıyorlar. Cumhuriyet’in nasıl kurulduğunu, milli mücadeleyi çocuklarımıza iyi anlatmak zorundayız. 1948’den beri Mustafa Kemal’in askeriyim, terhis olmak istemiyorum.”

Turgut Özakman’dı o.

Mucidi odur.

(1992 yılında Türkiye’ye gelen Azerbaycan cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, Anıtkabir özel defterine “senin esgerin” yazmıştı. Ama... Turgut Özakman’dan önce, haziran 2006’dan önce Türkiye’de böyle bir slogan yoktu. Tarihimizde ilk defa Turgut Özakman tarafından dile getirildi, yukarıda özetlediğim konferanstan sonra yayıldı.)

Peki “1948’den beri askeriyim” diyen, “terhis olmak istemiyorum” diyen rahmetli Turgut Özakman, 1948’de yedek subay filan mıydı?

Malum, içinde “asker” kelimesi geçiyor ya... Dincileri-liboşları-sorosçuları boşverdim, Chp’ye monte edilen bazı tipler bile “militarist” zannediyor.

Halbuki, tam tersine sivil’dir.

Hukuki’dir.

Turgut Özakman 1948’de henüz 18 yaşındadır, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisidir.

Milli mücadelenin izini sürebilmek için, hatıraları derleyebilmek için, arkadaşlarıyla birlikte Ankara’dan Afyon’a kadar yürür.

Mecazi anlamda söylemiyorum... Otomobil veya trene binmeden, tabana kuvvet yürür.

Güzergah üzerinde yaşayan, Kurtuluş Savaşı’na bizzat şahit olmuş ve 1948’de hâlâ hayatta olanları bulur. Hatıralarını dinler, defterler dolusu notlar alır, fotoğraflar toplar.

Bıyıkları yeni yeni terlemeye başlamış bu delikanlının yaya olarak gerçekleştirdiği tarihi seyahat, 10 gün sürer...

Ve, bu attığı adımlar “Şu Çılgın Türkler” fikrinin çıkış noktasıdır.

1948’den beri askeriyim dediği, işte budur.

Bireysel şuurdur.Cumhuriyet tarihinin en çarpıcı sloganı Mustafa Kemal’in askerleriyiz... Cumhuriyet tarihinin en çarpıcı kitabı Şu Çılgın Türkler’in özetidir.

Terhis olmak istemiyorum’dan kastı ise, bıkmadan usanmadan, anlatmaya devam etme azmidir.

“Hakikate ihanet etmeyelim” derdi, rahmetli Turgut Özakman.

Buna didindi, son nefesine kadar.

Huzur içinde yat hocam...

Vatan sana minnettar.

Buradayız.

“Hakikate ihanet etmelerine” izin vermeyeceğiz, son nefesimize kadar.
Bozkurt mahir
4 gün önce
BU KADAR HAİN NASIL YETİŞTİ?
Başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere, şu anda ülke yönetiminde etkin rol üstlenen tüm yetkililere bu yazıyı okumaları ve ellerini başlarının arasına alıp derin derin düşünmeleri için ÇAĞRI YAPIYORUM…
Bu yazının ve yazının özüne sinmiş düşüncenin çıkış kaynağı Sayın Kamran İnan’dır…
***
Kamran İnan, çok yönlü bir kişiliğe sahip… Diplomat ve siyasetçi…
KÜRT kökenli oluşu onu hiçbir zaman bu ülkenin çıkarlarını göz ardı etmeye itmemiş, ömrünü örnek sayılacak bir yaşam biçimiyle ülkemize adamıştır.
Hakkında söylenecek övgü dolu çok şey var!..
Sözcü Gazetesi’nde çıkan bir söyleşide söyledikleri, daha doğrusu HAYKIRIŞI gözlerimizi yaşarttı…
İbret dolu cümleler!..
Bu ülkenin bölünmekte olduğuna inanmakta zorlananların tarih dolu bu kişiliğin söylediklerine kulak kabartmaları gerçekleri görmelerinde yardımcı olacaktır.
***
Diyor ki:
“Ailem geçmişte haksızlıklara uğramasına rağmen hiçbir zaman devlete küsmedim. Ülkemin sorunlarıyla yakından ilgileniyorum. Ülkemde olan bitenlere yalnız gözlerimle bakmakla yetinmem, incelerim de… İnsanımız yanlış yolda! Ne yazık ki benim vatanım HAİN yetiştiriyor.“
Ülkenin her yanına pislik yuvalarının dolduğu, kokuşmaya başlayan oluşumların ülkenin her yanını sarıp sarmaladığını anlatan son cümleyi bir kez daha tekrarlamak isteriz.
NE YAZIK Kİ BENİM VATANIM HAİN YETİŞTİRİYOR.
Ne acı bir tespit değil mi?
Üstelik ürkütücü,
Dehşet verici,
Ve korkutucu…
***
“NE YAZIK Kİ BENİM VATANIM HAİN YETİŞTİRİYOR.” cümlesi karşısında,
Uyanmak, silkinmek ve çırpınıp ayağa kalkmak için daha ne beklenir bilmem ki!..
Üç beş kuruş uğruna bu ülkeyi cehennem azabına doğru sürükleyenleri görmemek mümkün mü?
Siyasi çıkar hesapları uğruna gerçekleri gizleyenler bu yazıları okuyup biraz olsun utanmazlar mı?
***
Konuşmasının devamında diyor ki:
“HAİNLİK VE İHANET ÜRETEN BİR ÜLKE OLDUK!..
Bunun ilacını da bulamadık.
Devlet adamı yetiştiremez hâle geldik!..
Eğitim iflas hâlinde…
Bu kadar önemli bir yerde DEVLETİMİZİ BÜYÜK ÇABALARLA KÜÇÜLTMEK İSTEYENLER VAR. Devletimize sadakatle hizmet edenlerin başına çok işler getiriliyor. TÜRKİYE’DE HAİNLER MAKBUL…
Bu kadar VATAN HAİNİ NASIL YETİŞTİ, mutlaka araştırılıp bulunmalı, ortaya çıkarılıp önlemler alınmalıdır.”
***
Saygıdeğer okuyucularım!
Lütfen bu sözleri 5-10 kez okuyup derin düşüncelere dalınız.
Gerekirse tanıdıklarınıza, dostlarınıza ve yakınlarınıza da okuyunuz, okutunuz…
Öyle ki bu düşünceler dalga dalga dağılsın!..
Siz de dağılın yurdun dört bir yanına,
İFŞA edin VATAN HAİNLERİNİ,
Gizlenmelerine, örtü altına saklanmalarına izin vermeyiniz…
Bu vatan sizindir, bizimdir, hepimizindir bilmez misiniz?

Hüseyin Yeğin
Bozkurt mahir
4 gün önce
Şimdi, eski ve fakir Türkiye’de kısa bir yolculuğa çıkacaksınız...

★★★

Yıl, 1974...

Başbakan Bülent Ecevit, 1971’de yasaklanan haşhaş ekimini ABD’ye rağmen yeniden başlattı.

Ecevit’in bu kararı, ABD’ye rağmen atılan bir adımdı.

★★★

1974...

Koalisyon hükümeti Başbakanı Ecevit ve ortağı Erbakan...

Kıbrıs Barış Harekatı’nı büyük bir diplomatik ve askeri başarıyla zafere ulaştırdı.

Koalisyon hükümetinin başarısıydı bu zafer....

★★★

5 Şubat 1975...

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle, ABD Türkiye’ye ağır bir silah ambargosu uyguladı.

Türkiye’nin ambargoya cevabı sert oldu.

13 Şubat 1975’te, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kuruluşu ilan edildi.

★★★

25 Temmuz 1975...

Başbakan Süleyman Demirel’di.

ABD, silah ambargosunun kaldırmadı.

Bunun üzerine, 25 Temmuz 1975’te Bakanlar Kurulu Kararnamesi’yle ABD’nin Türkiye’de bulunan 21 üs ve tesisi kapatıldı.

Yaklaşık beş bin ABD’li asker ve sivil ülkeyi terk etti.

★★★

Muhtemelen şaşırdınız...

Şaşırmayın...

Eski ve fakir Türkiye böyleydi...

★★★

26 Eylül 1978...

ABD Başkanı Carter’ın onayıyla, Türkiye’ye uygulanan ambargo kaldırıldı.

Başbakan Ecevit, ambargonun kaldırılmış olmasına rağmen, ABD’nin üs ve tesislerini açmadı.

Neden?

Çünkü, sağ sol iktidar fark etmez, Devlette devamlılık ilkesi ve geleneği vardı.

★★★

Üs ve tesisler, 12 Eylül yönetimi tarafından 18 Kasım 1980’de açıldı.

Kim açtı?

ABD’nin “bizim çocuklar” dediği 12 Eylül yönetimi...

★★★

Yıl, 1976...

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle, Yunanistan NATO’nun askeri kanadından ayrıldı.

İki yıl sonra, tekrar NATO askeri kanadına dönmek istedi.

Başbakan Ecevit ve Başbakan Demirel, ABD’nin baskısına rağmen, Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönüşünü onaylamadı.

Neden?..

Çünkü, Ege’de Türkiye’nin ulusal çıkarlar bunu gerektiriyordu.

★★★

Şaşırmayın...

O eski Türkiye böyleydi...

Sağı da, solu da ulusal çıkar doğrultusunda hareket ederdi.

★★★

20 Ekim 1980...

12 Eylül yönetiminin Devlet Başkanı Kenan Evren’di.

ABD bastırdı.

Evren, Ege ile ilgili sorunlarda ve AB konusunda, Türkiye’nin beklentilerinin dikkate alınacağı taahhüdünü aldı.

★★★

Ama, Evren’in önemli bir koşulu vardı:

“Eleştiri görmeyecekleri kısa bir zaman süresi” istiyordu.

Yani, ABD’ye “içerde atacağımız adımlara bir süre sessiz kalın” dendi.

ABD de, kabul etti.

★★★

Evren, Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönüşünü onayladı.

Ve, 12 Eylül yönetimi ciddi bir eleştiri almadan yoluna devam etti.

★★★

3 Kasım 2002...

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olur.

★★★

1 Mart 2003...

ABD Irak Harekatı’na, yani işgaline başlayacaktı.

ABD askerinin Türkiye’de konuşlanmasına ilişkin tezkerenin, TBMM’den geçeceği düşünülüyordu.

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı da, tezkerenin onayını istiyordu.

★★★

TBMM, tezkereye “hayır” dedi.

ABD, büyük bir hayal kırıklığına uğradı.

★★★

TBMM’nin bu kararı, Türkiye’nin dış politika geleneği doğrultusunda son bağımsızlık adımıydı.

★★★

Şimdi, burada biraz nefes alın...

Artık, Yeni Türkiye’desiniz...

★★★

Tarih, 4 Temmuz 2003...

Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde, ABD askerleri tarafından 11 Türk askerinin başına çuval geçirilir.

Bu olay, NATO müttefiki ABD’nin Türkiye’ye karşı düşmanca tutumuydu.

Türkiye, ABD’ye NOTA bile vermedi.

★★★

Yıl, 2009...

Fransa 1967’de NATO Askeri kanadından ayrılmıştı.

2009’da tekrar dönmek istedi.

PKK/PYD terör örgütüne, en fazla destek veren ülkeler arasındaydı.

Türkiye, Fransa’nın NATO Askeri kanadına dönüşünü onayladı.

★★★

Yunanistan, uluslararası antlaşmalara aykırı olarak Ege’de Askersizleştirilmiş adaları silah deposuna çevirdi.

Kendisine ait olmayan ada/adacıkları sahiplendi.

Türkiye, sadece kınama açıklamalarıyla yetindi.

★★★

Oysa, Eski Türkiye’de, 1996 Kardak Krizi’nde Yunan Bayrağı indirilmiş ve Türk Bayrağı dalgalandırılmıştı.

★★★

26 Temmuz 2018...

ABD vatandaşı Rahip Brunson, casusluk suçlamasıyla Türkiye’de tutukluydu.

ABD Başkanı Trump, Brunson’ın serbest bırakılması için Türkiye’yi tehdit etti.

Brunson, serbest kaldı.

★★★

27 Şubat 2020...

Rusya, Suriye’de 35 askerimizi şehit etti.

Özür bile dilemedi.

Türkiye, NOTA bile vermedi.

★★★

5 Ekim 2023...

ABD, Suriye’de Türk Silahlı Hava Aracı’nı (SİHA) uyarı bile yapmadan düşürdü.

Bu, düşmanca bir tutumdu.

Türkiye, sadece kınadı.

★★★

20 Eylül 2024...

Yunan sahil güvenlik botu, Bodrum’da Türk karasularını ihlal etti.

Ardından, 23 Eylül 2024’te Datça’ya kadar geldi, karaya ayak bastı.

Türkiye, NOTA bile vermedi.

★★★

Yıl, 2023, 2024...

Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini, Türkiye kayda değer bir kazanç elde etmeden onayladı...

★★★

Ve, insan merak ediyor haliyle...

Fakir eski Türkiye’nin, nasıl böyle cesurca adımlar attığını...

Naim Babüroğlu

01 Nisan 2025
tarikhaber
7 gün önce
ÖMER TARIK YILMAZ / Türkiye’nin En Önemli Sorunu: Kapsamlı Bir Analiz https://tarikhaber.com/kos...
Bozkurt mahir
8 gün önce
İNÖNÜ ve MENDERES TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ NASIL YOK ETTİ!?..

Türkiye Nasıl Oyuna Getirildi? Bir Havacılık Rüyasının Sessizce Katledilişi.

II. Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'nin önünde eşsiz bir fırsat vardı. Sadece göklere yükselmek değil, aynı zamanda bağımsız bir gelecek inşa etmek mümkündü. Genç Cumhuriyet, kendi uçaklarını tasarlıyor, kendi mühendislerini yetiştiriyor, kendi fabrikalarında üretim yapıyordu. Bu çabanın merkezinde ise Türk Hava Kurumu (THK) yer alıyordu.

THK-5, THK-13, ve hatta jet motorlu THK-16 Mehmetçik gibi projeler, Türkiye’nin kendi savaş uçağını üretebilecek seviyeye geldiğini gösteriyordu.

Ancak sonra birkaç "yardım paketi", birkaç dostane ziyaret, birkaç yeni hükümet kararıyla bu hayaller yere çakıldı. Ve bu çöküş, başarısızlıktan değil; başarılı olmaları istenmediği için yaşandı.

Bu yazı, Türkiye’nin nasıl oyuna getirildiğinin, havacılık sanayisinin nasıl sabote edildiğinin, ve bundan alınması gereken dersin hikâyesidir.

THK’nın Yükselişi: Bağımsızlık İçin Kanat Açmak:

1930'lar ve 40'larda Türkiye, Atatürk'ün hedeflediği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak için sanayileşmeye hız vermişti. Havacılık, bu modernleşme projesinin merkezindeydi. Etimesgut Uçak Fabrikası, Türkiye’nin kendi uçağını tasarlayıp ürettiği bir yerdi.

Bu dönemde THK:

THK-5 gibi sivil ve askeri kullanıma uygun küçük uçaklar üretti,
THK-13 gibi araştırma planörleri tasarladı,
Ve en önemlisi, THK-16 Mehmetçik ile jet çağının kapısını araladı.

Türkiye, sadece montaj yapmıyordu; uçak tasarlıyor, üretiyor, test ediyordu.

NATO ve Marshall Planı: Yardım mı, Pranga mı?
1952’de Türkiye NATO’ya katıldı. Marshall Planı kapsamında Amerika Birleşik Devletleri’nden bolca askeri yardım aldı. Uçaklar, silahlar, danışmanlar geldi.

Ancak bu yardımların açıkça söylenmeyen bir bedeli vardı:
“Amerikan uçakları varken yerli uçakla uğraşmayın.”
“Askeri sisteminizi NATO standartlarına göre kurun.”
“Biz size veririz, siz üretmeyin.

Ve bu politikalara, iktidara yeni gelen Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti tam anlamıyla boyun eğdi.

Demokrat Parti’nin Rolü: Egemenliği Teslim Etmek:

Demokrat Parti’nin uygulamalarıyla:
- THK’nın üretim sorumluluğu Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na (MKEK) devredildi.
- THK-5, THK-13, THK-16 gibi projeler raf kaldırıldı ya da yok edildi.

- Havacılığa dair kamu yatırımları kesildi, projeler “ekonomik değil” denilerek durduruldu.
- Bazı prototipler yakıldı, belgeler kayboldu, mühendisler tasfiye edildi.
- Kısacası Türkiye, “nasıl olsa ABD’den geliyor” diyerek bağımsız havacılığını kendi elleriyle yok etti.

ABD Ne Yaptı? "Hayalet" Uçaklar İnşa Etti
- Aynı dönemde Amerika, kendi savunma sanayine dev yatırımlar yaparak:
- F-117 Nighthawk: Dünyanın ilk operasyonel radar görünmez uçağını,
- B-2 Spirit: Kıtalararası menzilli hayalet bombardıman uçağını,
- F-22 Raptor ve F-35 Lightning II: 5. nesil, görünmez ve akıllı savaş uçaklarını geliştirdi.
Amerika bunu başarabildi çünkü:
- Savunma sanayisini korudu,
- Uzun vadeli bilimsel araştırmalara yatırım yaptı,
- Yerli sanayiye güvendi, dışarıya bağımlı hale gelmedi.

Türkiye’ye ise, “Sen uğraşma, biz verelim” denildi. Ve bu teklif, “iyi niyetli yardım” gibi gösterildi.

Bedeli Ne Oldu?
Bu teslimiyetin sonuçları çok ağır oldu:
- Türkiye kendi jetini üretebilecekken onlarca yıl dışa bağımlı kaldı.
- NATO’dan dışlandığında ya da ABD ambargo koyduğunda hiçbir alternatif üretemedi.
- Yerli mühendisler, tasarımcılar ya göç etti, ya görmezden gelindi, ya da tarihten silindi.

- Bugün Türkiye, F-35 programından çıkarıldığında, bunu telafi edecek bir alternatifi hemen sunamadı çünkü 1950’lerde bu altyapı bilerek yok edilmişti.

Geri Dönüş: Geç Ama Umutlu:

Son yıllarda Türkiye bu tarihi hatayı telafi etmeye çalışıyor:

—Hürkuş: Yerli temel eğitim uçağı,
—Bayraktar ve Anka, Aksungur: Dünya çapında tanınan SİHA’lar,
—KAAN (TF-X): Türkiye’nin 5. nesil savaş uçağı projesi.

Bunlar sadece askeri projeler değil; yeniden kanatlanan bir ulusal iradenin sembolü.
Ama unutmayalım: Bu yola 1945’te devam edilseydi, bugün Türkiye belki de kendi hayalet uçağını çoktan üretmiş olurdu.

Kanatlarını Satarsan, Uçamazsın:

THK’nın, MKEK’in ve Etimesgut’un hikâyesi basit bir sanayi başarısızlığı değildir. Bu, bir milletin kandırılışının, aldatılışının, ve suskun sabotajının hikâyesidir.

Bugün hâlâ geç değil. Ama bu kez şu dersi unutmayalım:
"Yardım olarak gelen zinciri, bilezik sanma.
Kendi uçağını yapmazsan, başkasının savaşında piyon olursun."

—Gazete İnsan

Necattin Kökten
Bozkurt mahir
9 gün önce
And olsun ki; ihaneti: 'Paraşütsüz Atlayış Eğitimi'ne tábi tutacağız...

17 Düvel ve baş çeken: abd-ingiliz ve israeloğulu; Anadolu'yu işgal edmek için: AkEpE yi kendine ortak seçdi..
2005 den itibaren hududlarımızın telörgü kulübe ve mayınlarını sökdürddüler.
Ordu'nun kozmik odalarına girdirdiler.
Özel Kuvetler kadrosunu tasfiye eddirdi.
370 generali 90 bin Sb- Asb rütbeliyi harcaddı.
Jandarmayı, harb gücü olmakdan çıkardı: 280 bin kişilik savaş gücünü, polis seviyesine indirgeddi.
Jandarmanın Harb-Silah - Arac - gerec - cihaz sistem ve tüm gereclerini elinden alıb, envanterini yok ederek, başka güçlere kaydırdı. İhalede, açık bazarlarda ünimog komando arabalarını sivil örgüt temsilcilerine satdırdı.
Dinci fetöye darbe yapdırdı.
Ordumuzu dağıddırdı.
Deniz Kuvetlerimizi enkaza çevirddi.
Sahil Güvenliği askeri rütbeli komutanlarını - 122 si hariç- tümünü tasfiye eddirdi.
820 bin kişilik orduyu: 380 bin mevcuda düşürddü.
Bir Türk askeri şehid olduğunda; halkın 40-50 binleri merasim için sokağa dökülür idi. Şimdi hergün şehid var; kimseye duyurulmuyor. Şehidliği sıradan hâle getirddi.
MIT'i teslim aldırddı,
Gn kurmayı kendine bağlı olan ingiliz yetişdirmesi birine bağladdı.
Ülkeyi soyub, İngiltere'ye taşıddı.
Ülke topraklarının 5 de ikisini yabancıya satdırddı.
Bilgates'e Anadolu'dan : 187 Bin hektar toprak satınaldırdı.
Katar, FinansB, Muçe aracılığıyıla: Batı Akdeniz, Ege, Marmara, Trakya ve Batı Karadeniz topraklarını gizli gizli ingiliz kıraliyeti adına aldırdı.
Kamu kuruluşlarını satdırdı.
Askeri fabrikalar dahil Tüm devlet mallarını satdırdı.
Cemat tarikatları silahlandırtdı.
Suriye'de Irak'da görevi biten terör örgütlerini Anadolu'ya doldurddu.
Milli eğitimi bozdurddu.
Banka ve müzelerine çökdürdü.
Uyuşdurucu merkezi yapdırdı.
Kıbrıs'daki askeri gücümüzü 13 bine düşürddü.
Hava- Deniz gücü oluşdurdmadı..
Genel kurmaydan kuvvetleri ayırıb, İngiliz temsilcisi bakana bağladdı.
Hava Kuvetlerini, pilotlarını, saf dışı eddirdi.
Uçaklarını yeniletmeyib, hurdaya heke çevirddi.
İşgal hazırlığında 17 düvel 518 savaş gemisi ile Ege'de ve Akdeniz'de bekliyor.
Trakya da: 2500 Amerikan amfibik tankı 50 savaş helikopteri bekliyor. Suriye cephesinde: saldıracak:400 bin kişilik abd-israel ordusu hazır bekliyor.
Saros körfezine 100 geminin aynı anda boşaltım yapacağı askeri liman yapdırtdı.
İkizdere - Boçka'ya askeri yol ve liman yapdırtıyor. Ermenistan ve Azerbaycan'a harekat için..
İsraeloğulu na dil hazırlamak için diyarıBekir'de İbranice kurs okulları açdırddı.
Makro israelin kurulması için şimdi de: cebine:10 bin$ koyarak doğu devletlerinden pers-İsrarloğlu melezi peştun soyunu İSRAEL ordusunu kurmak üzere 2,5 milyonu Türkiye'ye taşıdıyor..
Doğu Almanya'nın ordu silahlarını burada Ankara Güvercinlik'den alıb dağıdacak ayrıca farklı silahlarla donatarak, Makro İsrael Ordusunu kuracaklar.
Türk Milleti'nin alım gücünü düşürdüler, ekmeğe muhtac, bir mermi bile alacak gücünü yokeddiler.
Manavgat yangını başladığında, ne tesadüfdür ki; Bilgates yatı ile Bodrum'dayıdı..
Ege'deki:HAARP Gemisi ile, depremleri doğal afetleri hadda yangınları yapıyorlar.
Şimdi de:' Son Türk'ün mevzisi' olan Toros/ TorOğuz Dağları'nın örtüsünü yakdırıyorlar.
THK nu CIA ya bağlı paravan bir hayına ihale eddirdiler. Ordu'yu yangın söndürmek görevinden azleddirdiler.
Tek adam emir verib, millî afete orduyu sokdurdmadılar..
Görevli gnrleri: birer zeyyad-ı bî insafa hizmetden zevk alan keleb eddirdiler..
EmÖzlHrk ve halka su sıkan tomaların afete müdahalesini engelleddiler..
EMASYA pılanlarını yok eddirdiler..
Yangın uçaklarını Etimesgut hangarına çekdirdiler.
Bu güne dek: 7700 pilot: 80 bin pataşütcü yetişdiren, binlerce yangın noktasını söndüren Türk Kuruluşu'nu, devre dışı eddirdiler..
Meclisi devre dışı eddirdiler.
Yasama,yargı, yürütmeyi esir eddirdiler.
Merkez Bankası'na çökdürdüler.
"Ac gebersinler" diye, hayvancılığı tarımı yok eddirdiler.
Önemli bakanlıklara, kendi yetiştirdikleri kendilerine hizmet edecekleri azınlıkları getirddiler..
Teröristlere, masum asker ve öğrencilerimizi öldürtdüler.
2.100.000 Mağden ruhsatı ile ülke dağlarının tamamını satın aldılar.
Eğitimli bilge insanlarımızı ülkeden kaçırddılar.
KHK larla ağızını açanı hapise atdırdılar.
Şeriata ülkeyi boğdurddular.
TC yi sildirdiler..
12 milyon gacgın göçmeni doldurddular.
Demografik yapıyı bozdurdular.
C-19 ile, aşı ile, halkımızı öldürtüyorlar...
Şimdi de ülkemizi savunmak için son savunmak mevzilerimiz olan TorOğuz/ TürkOğuz/ Dağlarımızı ateşe verdirdiler, Yörük Türkmen, Avşar, Oğuzboylarını; evlerinde yakıyorlar..
Son savunucu bizlerin: nacağımıza sap , gizlenecek örtü, sokulacak mevzi, HAYİDAME'miz için yiyecek ot, bitgi bulamamızın zeminini hazırladıyorlar.
İç düşman dış düşman birleşdi. BOP un son kalesi Anadolu'yu düşürecekler.
Sözde Anadolu'ya gelen peştun gaçgınları, gerçeğinde İsrail ırkı peştun askerleri olub, Türkiye'de Makro İsrail Peştun Ordusu'nu oluşdurmak, Türkiye'yi özellik ile TorOğuz dağlarını, ve Türk Yörük, Avşar, Türkmen, Oğuz boylarını yakmak taktiğini uygulamaya koyan Beştepedekine de Emir veren: Peştun Kızı Kamala Harris ile Joe Biden'dır...

Türk Milleti'nin ipi, picin puştun, Peştun'un eline geçdi.. ( Puşt sözcüğünün de nereden kaynaklı olduğunu böylece öğrenmiş olursunuz)

Ama:
Biz daha ölmedik..
And olsun ki : bu ihanet çetelerini, uçakları Etimesgut Hangarı'na çekdirib, yanan Türk'ün fecaatini tepeden seyir edib kıskıs gülenleri, o THK / TÜRKKUŞU uçaklarına bindirerek, paraşütsüz atlayış eğitimine tabi tutacağız..
Yusuf özkara Araşdırmacı Akın 01.08.2021
Bozkurt mahir
9 gün önce
Bir buluŋda yegânimen, nigârım yok,
Kiçiliri kara bastı, tumârım yok,
Bu hayattın özge yeme ḫumârım yok,
Cimcitlıkta ḫıyâl ezdi, amâlım yok.

(Bir köşede yalnızım, sevdiğim yok,
Geceleri kara bastı, tılsımım yok,
Bu hayattan başka, hiç isteğim yok,
Sessizlikte hayaller ezdi, çarem yok.)

Men kim idim, nime boldum, bilelmidim,
Kimge deymen dil sözümni, diyelmidim,
Yâ pelekniŋ ḫuy peylini sizelmidim,
Yar kışiŋge baray deymen, karârım yok.

(Ben kim idim, ne oldum, bilemedim,
Kime deyim yürek sözümü, diyemedim,
Belki de feleğin işini sezemedim,
Yâre varmak isterim, karârım yok.)

Pesillerni bilip turdum burceklerdin,
Hiçbir ḫever alalmidim çiçeklerdin,
Bu sığınişler ötüp ketti süŋeklerdin,
Kandak yer bu, karârım bar, yanarım yok.

(Mevsimleri fark ettim çatlaklardan,
Hiçbir haber alamadım çiçeklerden,
Bu özleyişler geçip gitti kemiklerden,
Nasıl yer bu, karârım var, yolum yok.)

(Şiir: Abdukadir Calalidin / Türkiye Türkçesine Çeviren: Ahmet Bican Ercilasun)

Kardeşine sessiz kalma!
Bozkurt mahir
10 gün önce
BÜYÜK TÜRK MİLLETİ. KELİMELER VE KAVRAMLAR.

TÜRK İSLAM SENTEZİ.
ÜST KİMLİK.

Türk İslam Sentezi diye bir kavram özellikle son 70 yıllık bir serüvenle Müslüman Türk Toplumu’nun gündemine girmiştir.
Bir tarifi de bugüne kadar yapılamamıştır. Yapılması da mümkün değildir.
Ontolojik olarak böyle bir şey mümkün değildir.

Sentez:
İki farklı nesne kendi doğal yapılarından ayrılacak. Kimyasal özelliklerini kaybedecek Birbirleriyle karışarak, yeni bir kimyasal özellikte nesneye dönüşecek.

TÜRK: Bir ırk kategorisidir.
İSLAM : Bir din kategorisidir.

Şimdi bir meyve ağacı ile bir sebze fidanını birbirleriyle sentezleyebilir misiniz.?
Bir meyve ağacı ile bir meyve ağacı sentezlenirse, yeni bir görünüm ile yeni bir tat ortaya çıkar.
Bir sebze fidanı ile bir sebze sentezlenirse, yeni bir görünüm ile yeni bir tat ortaya çıkar.
Bir ırk kategorisi ile diğer bir ırk kategorisini sentezleyebilir, yeni bir ırk kategorisi oluşturabilirsiniz.
İslam dışında ki bir din ile bir başka dini sentezleyebilir yeni bir din anlayışı oluşturabilirsiniz.
Bir ırk kategorisi ile bir din kategorisinin sentezlenemeyeceği gayet net ve açıktır.
İSLAM
Allah(C.C.)’un sözü ve emridir. Hiçbir payandaya, desteğe ihtiyacı yoktur. Hiçbir kanun, kural, yöntem, yönetim İslam ile kıyas ve kıstas edilemez. Hiçbir şey İslam’ın dengi değildir. Hiçbir şey İslam ile sentezlenemez. Hiçbir şey İslam ile karıştırılamaz. Nasıl karıştırılabilir ki.? Allah(C.C.)’un sözü ve emri. İslam’da olmayan bir şeyi İslam’a karıştırmak bidattır. Bidat İslam dışıdır terk edilmelidir. Bilerek ve isteyerek işlenen bidatlar Müslüman’ı küfre götürür.

Mahkeme-i Kübra, İslamındır. Müslüman’ın ilk Mahkeme-i Kübra’sı yeryüzündedir. Yeryüzünde ne varsa Mahkeme-i Kübra’dan geçer. İslam’a uygun, doğru ve güzel olanlar kabul edilir alınır, gerisi reddedilir.
Peki nereden çıktı bu Türk İslam Sentezi, doğrusu bunu üretenlerinde ne olduğundan haberi yoktur kanaatindeyim.
Amaç; Muhafazakar ve Milliyetçi insanlar için orta yol bulmuşlar.
Sanki İslam mefkuresi ile Milliyetçilik mefkuresi birbirlerine zıtlık teşkil ediyormuş ta, birileri orta yol bulmuş, yeni bir şey keşfederek adına Türk İslam Sentezi demiş.

İlime-bilime, dine-akla- ruh dünyamıza uymayan görüş ve uydurma önermelerle, Milletimizin fikir dünyasını paslandırmaya, puslandırmaya, karartmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Ürettiğimiz Fikir Meşalesi :
Dünya çapında ilim adamı yetiştirecek. Dünya çapında bilim ve teknoloji adamı yetiştirecek. Dünya çapında tefekkür adamı yetiştirecek. Dünya çapında okur yazar yetiştirecek.
Bütün bu işler; Sahip olduğumuz değerlerimizin gerçekten algılanması, anlaşılması, hayata geçirilesi ile mümkündür.
Bütün bu işler; Kolaycı, oyalayıcı, uydurma fikirlerle olmaz. Sonra ağzı açık seyredersin dünya milletlerini, ellerinde oyuncak olursun. Hint dilencileri gibi el avuç açarsın. Kuru, uydurma söylemlerle ancak uykuya dalar gidersin.
Üzülerek ve içim kan ağlayarak söylüyorum içinde bulunduğumuz durumu. Bu fikre gönül vermiş ama ne olduğundan da haberi olmayan aziz dava kardeşlerimizin durumu ortada. O zaman bir yerlerde hata yapılıyor, bir şeyler ters gidiyor demektir.
Saatin zembereği ters dönüyor, birileri ileri yol alırken, birilerinin geri yol alması, düşünen ve akıl eden insanlar için acilen yorumlanması ve çözüm üretilmesi gereken konudur.
HEDEFE varmanın ilk ve tek yolu, dine-ilime-bilime-akla-ruh dünyasına, yaratılış fıtratına. uygun fikir meşalesi geliştirmekten geçer.

Yoksa av tavşanı gibi koşar koşar, ilk başladığın yere geri dönersin.
Milliyetçilik: Irkçılık olarak yorumlanmamalıdır.

Miliyetçilik; Türkiye Cumhuriyetine Vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk Kültür ve Medeniyetine bağlıdır. T.C. Kuran irade; Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, 1000 yılın sonunda büyük sıkıntılar ve olayların sonunda bu birleştirici formülü bulmuşlardır.

T.C. ÜST KİMLİĞİ TÜRKLÜKTÜR.

Aile kimliği Dili, Dini, İnancı, Mezhebi ne olursa olsun, BÜYÜK TÜRK MİLLETİNİN. BİR FERDİDİR.

MİLLİYETÇİLİK VE ÜST KİMLİK BUDUR.

SON ZAMANLARDA; SAHTE ÜST KİMLİK arayışları. Hız kazandı. Etnik kimlik bölücülerinin ve. Din Ticareti bölücülerinin zehirli dillerine; Büyük Türk Milleti geçit vermeyecek feraset olgunluk seviyesine ulaşmıstır.

Bir Türk’e mefkuresi sorulduğu zaman;
Türk İslam Sentezcisi değil,
İyi bir Müslüman Türk’üm. İyi bir Türk Milliyetçisiyim ifadesi doğru olacaktır.
Bozkurt mahir
10 gün önce
İĞNELİ FIÇI NEDİR?
Yahudilerin, kaçırdıkları Yahudi olmayan çocukların kanlarını almak için kullandıkları yöntemlerden biri. Fıçının içi iğnelerle kaplıdır. Çocuğu fıçının içine canlı canlı kapatan hahamlar, ardından fıçıyı dakikalarca yuvarlarlar. Daha sonra fıçının dibinde bulunan musluk açılır ve toplanan kan ayinlerde kullanılmak ya da Mayasız Bayramında yenilen mayasız ekmeklere karıştırılmak üzere alınırdı.
Yahudilikte, insan kanının ikinci bir kullanım yeri ise Pessah (mayasız) bayramları olmuştur. Pessah bayramında bir hafta boyunca mayasız ekmek yapılır ve yenir. Yahudilerin bazı kollarına göre, bu ekmeklerin en makbul olanları ise içine insan kanı katılanlardır. Bazı tarihçilerin bildirdiklerine göre, Pessah bayramları, Ayrupa’da her yıl küçük çocukların kaybolduğu dehşet dönemleri olmuştur.
Kan içme konusunu şimdiye dek en iyi açıklamış kaynaklardan biri, 1803’te Moldavya’lı rahip Neophite’in yazdığı kitaptır. Bir hahamın oğlu olan Neophite, Yahudilikten çıktıktan sonra hristiyanlığı kabul edip rahip olmuştur. Babasının inancındaki bütün kanla ilgili ayinleri açıklamıştır. Bazı Yahudi tarikatlarının, insan kanı kullandıklarında Yehova katında daha “üstün” olduklarına inandıklarını anlatmıştır.
İşte Yahudilerin bulundukları ülkelerden sürülmelerinin nedenlerinden birisi de bu sapık adettir. Özellikle İspanya’da, kan içme olayları defalarca gündeme gelmiş, bu olaylar halk arasında büyük huzursuzluk meydana getirmiştir. Sayısız çocuk kaybolmuş, cesetlerin bir kısmı tamamen kanı çekilmiş bir durumda bulunmuştur. Osmanlı İmparatorluğuna geldikten sonra da, Yahudilerin bazı kolları, bu sapık adetlerine devam ettiler.
Osmanlı zabıtlarında bu konuda gelişmiş pek çok olay vardır. Bunların en önemlileri 1715’te Amasya’da, 1840’ta Şam’da ve Rodos’ta, 1633-1843 ve 1866’da İstanbul’da, 1863-1868 ve 1870’te İzmir’de kayda geçen olaylardır. Bu olaylarda pek çok Yahudi suçlu bulunmuş ve idam edilmiştir. Yahudi tarihçi-yazar Avram Galante, “Histoire Des Juifs de Turquie” isimli kitabında bu konuda gelişmiş olan olayları uzun bir şekilde anlatmaktadır.
İstanbul Kadılığı 1715’te (11 Şevval 1128) olan kan içme olayında, Ahmet isminde bir Türk çocuğunu kaçırıp kanını içen Menahim, Sabetay ve Avram isimli üç Yahudiyi idam cezasına çarptırmıştır. Fanatik Yahudiler kan içme adetlerini bugün hala uyguluyorlar. Filistin’li pek çok küçük çocuk bu korkunç ibadetin (!) kurbanı olmuştur.
Yıl 2006’nın Mayıs Ayı. Ankara’nın fakir semtlerinden Sincan’da, organları alındıktan sonra çöpe veya duvar diplerine bırakılmış 7-8 yaşlarındaki çocuk cesetlerinin sayısı 13’e ulaşmış. Türkiye’deki organ mafyasının ardında Yahudiler’in olduğuna ve bu organların İsrail’li hastalara nakledildiğine dikkat eder misiniz?!!!
Sadist hahamların uydurduğu bu akıl almaz vahşet, tarih boyunca sayısız masum insanın acımasızca öldürülmesine yol açmıştır.
Yahudiler Tevrat’ta emredilen bütün vahşet türlerini İsrail devleti kurulduktan sonra çok rahat uygulama fırsatı buldular. İşgal ettiği topraklardaki savunmasız halk İsrail’in sapık ibadetlerinin kurbanı oldu. Haber alınamayan binlerce kayıp Filistin’li çocuktan birkaçının cesetleri kanları çekilmiş olarak bulunmuştur. Bugün İsrail hapishanelerine konulan, yüzlercesi kadın ve çocuk olmak üzere on bini aşkın Filistin’linin akibeti bilinmemektedir.
Azınlıkta oldukları ülkelerde bile bu korkunç ibadetlerini terketmeyen yahudi fanatiklerinin, tamamen hakim oldukları Filistin’de aynı kan ayinlerini uyguladıklarını tahmin etmek güç değil.....
Sunay Korkmaz

https://foucaultsarkaci.wo...
Bozkurt mahir
11 gün önce
Amerika'dan kalkan B-2 uçakları
uzun bir yol katederek İran'ı bombaladı.
Herkes B2'leri övüyor şu an.
Peki B-2'lerin esin kaynağı olan ve
Türkiye tarafından 1948'de üretilen
THK-13 Uçan Kanat'ı bilen var mı?

THK Uçan Kanat Bilgiseli, buyrun okuyun...

Yıl 1948... 78 yıl önceydi. Etimesgut Uçak Fabrikasından THK-5'in peşine takılmış garip bir planör havalanıyordu, o güne kadar görülmemiş bir hava taşıtıydı. İlginç ve değişik bir tasarımı olan bu planör THK-13 Uçan Kanat'tı...

1941'de faaliyete geçen Etimesgut Uçak Fabrikasında, 2. Dünya Savaşı yılları boyunca arka arkaya projeler geliştirildi.
THK-1, THK-2, THK-3... Ve 1948'e gelindiğinde THK Uçak Fabrikası, 13’üncü özgün projesini yapmıştı.

THK-13 Ağırlıklı olarak kumaş kaplamalı ahşaptan yapılmış iki kanadın ortasına kokpiti yapılan kuyruksuz bir planördü.
THK-13 uçan kanat projesi yüksek mühendis Yavuz Kansu tarafından tasarlanmıstır. Test uçuslarını Kadri Kavuçu ve Cemal Uygun tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bugün ABD'nin B-2 uçakları ile benzer tasarıma sahip olan THK-13, ilk denemelerinin ardından 1949 yılında Paris Havacılık Fuarında da sergilendi ve büyük ilgi gördü.

THK-13 Projesinin hedefi, geliştirilerek radara yakalanmayan bir jet uçak üretilmesiydi. Böylece Türkiye ve Türk Hava Kuvvetleri büyük bir caydırıcı güç olacaktı.

Fakat 1950'den sonra her şey değişti. Demokrat Parti ve Menderes iktidarı ile THK Uçak fabrikasının bu projeleri rafa kaldırıldı. Artık ABD bize ne istesek veriyordu, uçak üretmemize ne gerek vardı? Zaten Türkler uçak falan üretemezdi...
THK Etimesgut Uçak Fabrikası artık THK-13 gibi özgün projeler geliştirip üretmek yerine, daha basit projelerin üretimine yöneltildi.

Örneğin THK-15 ve THK-16, 1940'larda radara yakalanmayan jet uçak geliştiren THK'nin THK-13 projesinden sonra geliştirdiği 2 basit modeldi.

Yani Türkler artık radara yakalanmayan jet uçaklar değil, zirai müdahale uçakları yahut eğitim uçakları üretecekti....
Yaşar Akbulut
[alıntı]
Bozkurt mahir
12 gün önce
ALINTI...

İRAN
BİRAZ DAHA DAYANIRSA…

… İsrail’in şaftı kayar
Yahudilerin kaçışını durduramaz.
Bu yıkıcı füzelere karşı dayanmak kolay mı?
Tabii ki, kolay değil
Ama İran’ın da başka bir seçeneği yok.

İRAN İSRAİL’İ
VURSA DA VURULACAK VURMASA DA VURULACAK
Nitekim;
- Çok değer verdikleri komutanları K. Süleymani vurulup öldürüldüğünde…
- Hizbullah lideri H. Nasrallah öldürüldüğünde…
- Lübnan’da 4-5 bin civarında Hizbullah üyesinin çağrı cihazları patlatılıp örgütün bel kemiği kırıldığında…
- İran’ın Şam B. Elçiliği vurulup üst düzey askeri ve istihbarat elemanları öldürüldüğünde…
- İran Cumhurbaşkanlığı misafirhanesinde Hamas lideri İsmail Heniye vurulduğunda…
Hatta
İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopter kazasının İsrail-ABD işi bir suikast olduğu yönünde kuvvetli şüpheler var olduğunda bile
İran;
Her seferinde istenilen cevabı vermemiş
Veya verememiş işi soğumaya bırakmıştı.
Buna rağmen İsrail rahat durdu mu? Hayır! Her seferinde el yükselterek İran’a saldırmaya devam ettiğini gördük görüyoruz.

İLK DEFA İÇİMİZ SOĞUDU
En son
İsrail’in yaptığı saldırıdan sonra yine işi savsaklar veya çöle birkaç füze atarak kamuoyunun gazını alır diye endişe ediyordum
Ama böyle olmadı.
İran bu sefer destekli vurdu… İçimizi soğuttu.

TAM SEVİNMİŞKEN
İsrail
Kahr-u perişan olmadan dünya barışı sağlanamaz.
Bundan dolayı
İran’ın attığı füzeler dünya barışı açısından da büyük önem arz ediyor.
Çünkü
İsrail ilk kez acıyla karşılaşıyor.
Ve Yahudiler hemen kaçış yolları aramaya başlamışken,
İran dış işleri bakanının
“İsrail saldırıyı durdurursa, biz de dururuz…” açıklaması doğru değil. Nedenini yukarıda açıkladım. İsrail laftan değil güçten anlar
Binaenaleyh
Acıyı tatmadan durmayacak.

NE OLUR
BİR KERE OLSUN SUSUN! AÇIKLAMA YAPMAYIN…
İran Çinlilerin yaptığı gibi bu arada konuşmadan iş yapmalı, İsrail’in barış için yalvarmasını beklemesi lazım.
Çünkü
Asıl saldırgan olan kendisi
Ve
İlk füzeyi yer yemez kaçacak delik arayan da Yahudilerin ta kendisi…
Dışarıdan müdahaleye gerek kalmadan zaten bu kargaşa ve kaos İsrail’i bitirecek. Bu aceleniz ne?
Bakmayın Yahudilerin bir bütün olduklarına.
İran füzeleri Tel-Aviv’e düşmeye başladığı anda
Evlerinde sığınağı olmayanlar komşularına doğru kaçınca kapılar yüzlerine kapandı.
Yani
Bu kadar bencil ve haris bir millet çok çabuk çözülür.
O yüzden ‘dayan İran’ diyorum.

Daha önce de
İsrail’in İran’a karşı yukarıda saydığım saldırılar sonrası
İran liderleri intikam için üst üste açıklamaları olmuş
Ama arkası gelmediği için hayal kırıklığına sebep olmuştu.
Şimdi de
“İsrail’i acı bir son bekliyor…” vb. gibi açıklamaların daha buharı üstünde tüterken “İsrail saldırıyı durdurursa biz de dururuz” diye açıklama yapması ne demek?
Sizin
Genel Kurmay Başkanınınız öldürülmüş,
Yerine tayin edilen yeni Genel Kurmay Başkanı da öldürülmüş,
En az onun kadar önemli Devrim Muhafızları Komutanı öldürülmüş,
Yetmedi,
Yine İran askeri kanadının kurmay aklı olan generaller öldürülmüşken
Ve attığınız füzelerle
Hem İsrail’in hem de ABD’nin karizmasını yerle bir etmiş,
Müminleri sevince gark etmişken
Bu aceleniz ne?

DİBİ ÇÜRÜK
İsrail’in insafa geleceğini mi düşünüyorsunuz?
Ne olur bir kere olsun susun… Konuşmayın! Bırakın İsrail savaşın durması için yalvarsın.
Çünkü
İsrail’in de Amerika’nın da dibi çürük.
İkisi de uzun süreli bir savaşa dayanacak halleri yok. Konfor insanı bunlar…

SİZ Kİ,
IRAK’LA SEKİZ YIL SAVAŞMIŞTINIZ!
Zamanında
Irak’la 8 yıl savaşan İran’ın, daha 8 gün dolmadan İsrail’e barış teklifinde bulunması doğru değil.
Evet,
Savaş kolay değil. Şehirlerin füzelerin bombardımanı altında kalması tahammül edilecek gibi de değil
Ama
Şu anda dayanmak daha büyük felaketlerin gelmesini önleyecek.
Çünkü İsrail’in dizginleri başkasının elinde.
Yoksa
Gazze’de yaptığı katliamlardan dolayı
Tüm dünyada lanetli bir kavim haline gelmişken
Ve İsrail’in kurulduğu 1948 yılından beri oynadığı mağdur rolünü kimseye artık yutturamazken.. tüm dünya halkları İsrail aleyhine nümayişler yaparken
İsrail’in
İran’a füze atması akıl kârı mı?

İKİ İRAN
VE İKİ LİDERİN ÖNEMİ
Karşımızda 2 İran var:
Şii Hilali’ni önceleyen ve Siyonizm tehlikesini önceleyen liderler var.
Şii Hilali’ni önceleyen liderler
ABD’nin “gel gel” oyununa gelip Irak’a ve daha sonra Suriye’ye daldılar.
Bundan dolayı
Çok acılar çekildi. Çünkü bu dalış bölge ve dünya gerçeklerine uygun değildi.
Ölenler hariç bugün hala 10 milyon Suriyeli ülkesine dönemiyor. Halbuki Suriye İran için de İsrail’e karşı bir bariyerdi.
Netice malum…
İran’ın Şii Hilali tutmadığı gibi Irak ve Suriye’nin işi bittiğine kanaat getiren Siyonistler fırsatı kaçırmadan İran’a saldırdı.

Şimdi ise;
İran’ın başında Şii Hilali’nden önce İslam ülkeleri iş birliğini önceleyen dünya ve bölge gerçeklerine vakıf bir Pezeşkiyan var.
Türkiye’nin başında da en zayıf döneminde bile İsrail ve hempalarına “One minute” çeken Erdoğan var.
Her iki ülke bu liderlerine sahip çıkıp ve tam destek vermeli ki,
Bu iki liderin
El ele verip Siyonizm’in çanına ot tıkamasına fırsatları olsun.

Vallahu Hayrul müstean…

17.06.2025
Emin Batur
Bozkurt mahir
12 gün önce
ERDOĞANCI arkadaş
bu yazı sana….
ağır ağır oku ama
Sindire sindire oku…
Uyarsa Cevap yaz
Bak arkadaş
TÜRKİYE 1967 yılında
Aliminyum fabrikası yapmak için
Amerika dan kredi ve teknik yardım ister
Amerika
“Siz bir tarım ülkesisiniz.
Bırakın fabrika falan yapmayı.
Biz size hazır sanayi ürünleri verelim
sizde domatesinizi biberinizi üretmeye
devam edin” der
Bunun üzerine Demirel hükümeti
Sovyetler birliğininin kapısını çalar .
Öyleydi böyleydi derken
Sovyetlerin teknik yardımıyla
Seydişehir alimimyum fabrikası
1974 yılında üretime başlar.
Kaldıki Erdoğan' ın sürekli kötüledigi
1950 öncesi İnönü döneminde
Hiç bir yabancı kredi kullanmadan
Yüzlerce tesisi kendi kıt kaynaklarımızla
kurmayı başarmıştı …
Bugün Türkiye de faliyet gösteren tesislerin
en az % 50 si o zor koşullarda temeli atılmıştır
Hemde borç morç almadan
ÜÇLÜ-BEŞLİ çeteler olmadan
Şayet bir köprü yapılacaksa
devlet yapar vatandaş da geçerdi ..
amaç hizmetti
Parada ne oli ..
Keza geçmişte barajlar öyle yapıldı..
Yollar öyle yapıldı
Para odaklı değil
Hizmet odaklıydı..
Özelleştirme adı altında
Yandaşlara para kazandırma amacı yoktu
PEKİ Erdoğan ne yaptı …..?
He ne yaptı…..?
Binlerce tesisi kendi yandaşlarına sattı ..
Hemde kenefir fiyatına….
Örneğin;
Atatürk ve İnönü dönemlerinden başlayarak
kurulmuş dokuz şeker Fabrikasını toplam
294. Milyon dolara sattı.
Peki sonra…..!
şeker kıtlığı başlayınca
Sadece bir yıl için
340. Milyon dolar verip
dışardan şeker almaya başladı
Yanlış okumadınız
Lütfen tekrar okuyunuz …
9. Fabrikayı toplam
294. Milyon dolara sattı ve
“SADECE” bir yılık ihtiyaç için
340. Milyon dolara dışardan
şeker aldı..
Keza çiçek yağı öyle…
Kurbanlık öyle…
Et ihtiyacı öyle….
Saman öyle….
Buğday öyle….
Biliyormusun Erdoğancı kardeş
Artık bunları Üretemiyoruz …
Hani Üretsekte
dişimizin govuğuna yetmiyor…
Her şeyi dışardan alıyoruz
Hemde iki misline
Hatta üç misline ……..!
Oysa biz Erdoğan'a kadar
kendi kendini besleyecek
Yedi on ülkeden biriydik ….
Artık bırakalım onu bunu
2022 . Birleşmiş milletler
gıda raporuna göre
Türkiye gıda ve beslenme sorunu yaşayan
ülkeler listesinde yer aldı..
Bebek mamaları zincirlendi bu ülkede..
Karpuz kavun dilimlendi bu ülkede…
domates patlıcan tek satılmaya başlandı
Madem okuyup üflemiyon
bunudamı görmüyorsun be adam …
Biliyorsunuz Erdoğan ikide bir
“bu İnönü varya, bu İnönü”
Ekmeği karneye bağladı diye esip gürler..
Oysa Kendisi
Türkiye yi bakın ne hale getirdi
KALDIKİ inönü dogru yapmıştı…
İkinci dünya savaşı başlamış
Ve dünya kan gölüne dönmüştü.
İnönü Sadece ekmeğe
kısmi tedbir uygulamıştı..
Hepsi bu
Evet hepsi bu..
Üstelik yaptığı doğruydu …
Erdoğan hayranı trollerden
En sık duydugumuz şey şu;
Erdoğan Metro yaptı
Havalanı yaptı
Otaban yaptı..
birde demezmi
dünya bizi kıskanıyor
Be adam
Kıskanıyor dedigin ülkeler bunların bir kısmını
teeeee 1890 larda yapmış …
Hadi onu cahilliğine verelim ..
Kaç fabrika yaptı bu adam …?
Üretime yönelik Ne yaptı “
yok”
Yok”
Yok “
Yapılan köprü ve yollara gelince
Bunlar hizmet degilki…..!!!!!
Kardeşim hizmet karşılıksız olur ..
Ayrıca onları zaten Devlet yapmıyor …
Erdoğan Özel şirketlere diyorki
“yap sonra geçenden para al”
Hemde ne paralar ….
bırakın hizmeti falan
tam anlamıyla soygun….
Yılda 10. Bin Kişinin geçmediği havalanına
25. Yıl 2.milyon yolcu garantisi veriyor
Gecmezse üstünü ben vereceğim demiş….
Yani devlet verecek
Nerden….?
Bizim paramızdan..
Olacak işmi ..
Kimin parasını kime veriyon
Onlar senin benim vergimiz…
O paralar bizim…
Kime veriyor….?
Yandaşa …
Hemde 25.yıl
Canım kardeşim
Körmüsün…?
Sağırmısın….?
Her şey çok açık değilmi ..
O çeteler 25.yıl boyunca
Her yıl iki milyon yolcu parasını
Takır takır devletten alacak ….
Hemde dolarla
Hani dolara savaş açmıştı
O sana yutturulan gaz …..!
Üstelik bu çeteler çantacı…..
Komisyon karşılığında
göstermelik patron onlar….!
Asıl para Erdoğan’ın
Hemde yurtdışındaki vakıflara
Ve gizli hesaplara aktarıyor…
Şayet bir anlaşmazlık olursa da
Londra daki mahkemeler bakacakmış..
Ya ne işin var Londra da
Yokmu bizim mahkemelerimiz…?
Hani milliydiniz….?
Hani dolara savaş açmıştınız….!
Hani milletin ve devletin cebinden
beş kuruş çıkmayacaktı….!
Laf onlar kardeşim laf
Sana yedirilen yalancı pasta …
Şimdi anladınmı
hizmeti
doları
yuları …
He
An-la-dın-mııııııı……?
ALINTI
(Galip Sarialtın)
tarikhaber
12 gün önce
Trump: İran Cumhurbaşkanı ile görüşmek için Türkiye'ye gelebilirim https://tarikhaber.com/hab...
tarikhaber
12 gün önce
Trump: İran Cumhurbaşkanı ile görüşmek için Türkiye'ye gelebilirim https://tarikhaber.com/hab...
Bozkurt mahir
12 gün önce
*İSRAİL-İRAN SAVAŞINDAN DERSLER*
Ekranlarda gördük; İsrail, İran komuta kademesini toptan öldürecek dronları İran'ın içinde yapmış. İran dron atölyesini bulup yok etmiş ama iş işten geçtikten sonra.
Yıllar önce *Rusya Genel Kurmay başkanı* şöyle konuşmuştu:
"*Afganlı ve Suriyeli sığınmacılar Türkiye için bir güvenlik sorunudur*."
Duymazdan geldik.
*Afganistan'dan çekilirken ABD kendisine bağlılıkta yanlış yapmayan 300.000 Afgan askerini Türkiye'ye getirttiğini, onların aylıklarını ödemeye devam edeceğini Ümit Özdağ bas bas bağırdı*.
Duymazdan geldik.
Suriyeli milyonlarca sığınmacıyı aldık bağrımıza bastık. "*Ensar muhacirimiz*" dedik ama bunların içinde *Ermeni var mı, İsrail ajanı var mı, PKK'lı var mı hiç soruşturmadık*. Rusya Genel Kurmayı'nın "*güvenlik sorunu*" açıklamasını da
Duymazdan geldik.
*İran radarları kara saldırısı ile patlatılmış, onun için ilk gün 200 İsrail uçağını görememişler*, vurulacak hedefler karadan laser ile işaretlenmiş onun için İsrail füzeleri hedefe tam isabetle saplanıyor.
*ABD'ye sadık Afgan subayları geldiği günden beri tatil mi yapıyorlar, yoksa patronları onlara yeni görevler mi verdi*?.. Bilemiyoruz... Suriyeli sığınmacılar içindeki uyuyan hücreler bilinmez bir yerlerde dron atölyesi mi kurdular?.. Bilemiyoruz...
İsrail-İran Savaşı'ndan dersimizi aldık mı?..
Hiç sanmıyorum.
Kahrolsun İsrail!..
Al sana kınama, al sana kınama, al sana kınama!..
Yaptığımız sadece bu!..
*Alper Aksoy*
Bozkurt mahir
13 gün önce
Süreçciler, aklınızı başınıza toplayın!..
İRAN SINIRINA KÜRT TAMPON BÖLGESİ KURULUYOR…

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu… Bana göre, Türkiye siyasetinde hak ettiği yeri bulamayan isimlerden sadece biri. Ama bu, onun çok değerli bir tarihçi ve düşünce insanı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kutlu Parti Genel Başkanı Yusuf Halaçoğlu, siyasetçi kimliği ile de çok önemli değerlendirmelerde bulunuyor, açıklamalar yapıyor. Malum medya karartması yüzünden değerlendirmeleri sizlere ulaşamıyor!..

Çok sevdiğim gazeteci dostum Fatih Erboz, geçenlerde Yusuf Halaçoğlu ile sohbet etmiş, İsrail’in İran’a saldırıları ilgili düşüncelerini almış. Fatih Erboz, Halaçoğlu’nun söylediklerinin bir bölümünü anlatınca kayıtsız kalamadım. Yusuf Halaçoğlu’nun çok önemli uyarılarını kime, ne kadar duyurabilirsek bu bir vatan borcudur…
***
Kutlu Parti Genel Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, İran’a yönelik İsrail saldırılarının ardından İran’da bulunan Türklere yönelik olarak saldırıların arttığını belirterek, “ gelen bilgiler doğrultusunda özellikle PJAK mensuplarının Türklere yönelik faaliyetlerinin arttığını söyleyebiliriz. Öte yandan Türkiye ile İran’da yaşayan Türklerin bağlantısını kesmek için İran sınırına da bir sözde Kürt yapılanması hazırlığı söz konusu. Türkiye buna dikkat etmeli “diyor.

İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ile birlikte ülke içinde karışıklıkların olmasının doğal olduğunu belirten Halaçoğlu, şunları söylüyor:
“ İran’a yönelik saldırıların ardından özellikle Türk şehirlerinin bulunduğu yerlerde ve yine Türk nüfusunun ağırlıklı olduğu yerlerde terör örgütü PKK’nın İran uzantısı PJAK’ın Türklere yönelik faaliyetlerini arttırdığı ifade ediliyor. Bunun amacı, İran’daki Türkleri, Türk nüfusunu etkisiz hale getirmek. Ayrıca Türkiye ile İran’daki Türklerin bağlantısını kesmek amacıyla İran’da bir Kürt tampon bölgesinin, sözde bir Kürt yapılanmasının hayata geçirilerek, Türkiye ile İran’daki Türkler arasına tampon oluşturulması çabasının varlığı İran’da dikkatlerden kaçmıyor. Oradaki Türklerin en büyük şikayeti silah ve mühimmat eksikliği. Terör örgütü PJAK Türklere yönelik faaliyetlerini sürdürürken, İran’daki Türkler buna yeterli derecede karşılık veremiyor. Bundan dolayı, oradaki Türklerden şikayet yükseliyor. Bu nedenle, Türkiye’nin bu konuda tüm yapılması gerekenleri masaya yatırıp, İran’daki Türklerin güvenliğini sağlayacak önlemleri alması kaçınılmazdır. Ayrıca İran’daki olası Kürt yapılanmasının önüne geçilmesi içinde bölge politikalarını gözden geçirmesi gerekiyor. Öyle görünüyor ki, İsrail ve ABD, İran’da Kürt kartını tam anlamıyla açmaya hazırlanıyor ya da açtı.”
***

İran’a yönelik saldırıların ardından Türkiye’nin bir dizi önlemler paketini hayata geçirmesi gerektiğinin altını çizen Yusuf Halaçoğlu, şunları kaydediyor;
“ Türkiye’nin askeri önlemler dışında da önlemler alması içinden geçtiğimiz süreçte kaçınılmaz. Özellikle ordunun siyasetten uzak tutulması hayati önem taşıyor. Ordu ile siyaset arasına net bir çizgi çekilmeli. Hukukun üstünlüğü mutlaka tesis edilmeli. Toplumsal birlik ve bütünlük ancak hukukun güvenirliği ile olacaktır. PKK terör örgütü ile görüşmeler bitirilmeli. Böylesine kritik bir durumda bunlarla vakit kaybetmemeli Türkiye. Unutulmamalı ki, eğer ABD eğer İran’a yönelik saldırılara dahil olursa Türkiye’ye önemli sayıda sığınmacı İran’dan gelebilecektir. Bu nedenle yapılması gereken bir başka işlem ise Türkiye’deki sığınmacı kimliğindeki MOSSAD başta olmak üzere diğer istihbarat servisi elemanlarının hızlıca tespit edilmesi, ülkeden uzaklaştırılmalarıdır. Türkiye’nin güvenliği açısından önemli bir tehdit olan bu unsurun ortadan kaldırılması gerekmektedir.”
***
Dünyaya ve Türkiye’ye at gözlüğüyle bakan tutsak zihinler için önemli bir uyarı ve hatırlatma; Kutlu Parti taraftarı veya yandaşı değilim. Ancak, Yusuf Halaçoğlu gibi bir Türk milliyetçisi ve bilim insanının görüşlerini çok önemserim. İsteyen, istediği yerden alsın!..

Ahmet Takan
Bozkurt mahir
13 gün önce
Sonunda Oldu. Avrupa dan Atıldık

YASA TASARISINA GÖRE ARTIK AVRUPA ÜLKESİ SAYILMAYACAK.

İster kına yakıp göbek atın, ister bir mum yakıp halinize ağlayın. ABD Temsilciler Meclisine sunulan yasa tasarısına göre Türkiye artık Avrupa ülkesi değil, Ortadoğu ülkesi sayılacak.

ABD parlamento üyeleri Türkiye’nin artık bir Avrupa ülkesi olarak değil, Orta Doğu ülkesi olarak yeniden sınıflandırılması için Temsilciler Meclisi’ne yasa tasarısı sundu.

Yasa tasarısına göre;
Amerika’nın Türkiye ile Diplomatik İlişkileri yeniden düzenlenerek, Türkiye’nin ABD Dışişleri Bakanlığı’nda “Avrupa ve Avrasya” olan statüsü, “Yakın Doğu (Ortadoğu NEA)” olarak güncellenecek.

Daha basit anlatımla ABD bundan böyle Türkiye’nin diplomatik statüsünü İran, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Libya ile aynı kategoriye alacak.

ABD yasa tasarısında “Türkiye’nin tamamen Orta Doğu’ya yöneldiğini ve artık Avrupa ile ilişkilerine öncelik vermediği, Ankara’nın “Rusya, Çin ve İran ile bağlarının derinleştiğini, Hamas’a destek verdiğini, Doğu Akdeniz’deki anlaşmazlıklara da atıfta bulunarak, Türkiye’nin dış politikasının “Batı’nın güvenlik çıkarlarıyla temelde çeliştiğini” gerekçe olarak gösterdi.

Bu ne demek ve bu kararın yasalaşması halinde ne olacak?
✓ Bu yasa geçecek olursa Türkiye artık bir Avrupa ülkesi olarak değil, Ortadoğu ülkesi olarak muamele görecek.
✓ Avrupa Birliğinin kapıları sonsuza kadar Türkiye’ye kapanacak.
✓ Avrupa ile yapılan gümrük birliği anlaşmaları yeniden gözden geçirilecek.
✓ Sadece Amerika değil tüm dünya ülkeleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına vize verme konusunda bugünden bile çok daha seçici ve çok daha titiz davranacak.
✓ Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları seyahat izni (vize) almayı başarsa dahi geçişlerde en aşağılayıcı şekilde muamele görecek.
✓ Ortadoğu bataklığında her iğrenç olayın içinde Türkiye’nin katkısı olup olmadığı araştırılacak.
✓ Türkiye’den yurt dışına veya yurtdışından Türkiye’ye yapılan para transferlerinde bir değil 3 yabancı aracı banka kontrol yaptıktan sonra izin verecek.
✓ Türkiye’den çekilen yabancı yatırımcıların sayısı hızla artacak ve Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen yabancılara güvence verilmediği gibi uyarılar yapılacak.

En önemlisi de…
Amerika’nın başlattığı, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın destek verdiği “Büyük Ortadoğu projesi (BOP) içine Türkiye’de dahil edilecek.

Büyük Ortadoğu projesi (BOP) nedir?
Çok kısa ve net bir anlatımla Ortadoğu’da ki devletlerin azınlık nüfuslarını din, milliyet, özgürlük ve demokrasi argümanları ile isyana teşvik etmek, sonrasında Yugoslavya modeli ile parçalayıp bölerek kontrol edilebilir, sınırlı güçleri olan küçük devletler oluşturmak.

Özetle:
Bu tasarı yasalaşır ve yürürlüğe girerse Türkiye Cumhuriyeti Devleti resmen Ortadoğu Bataklığına girmiş olacak, Türkiye Yüzyılı denilerek çıkılan yolun sonu kan ve gözyaşı bataklığında son bulacaktır.
Türkiye’yi bu duruma düşürenler ve onlara destek verenler kına yakabilir.

ALINTIDIR.
Bozkurt mahir
13 gün önce
Netenyahu Neden Tebriz’i
Sürekli Bombalıyor ?
Bilen var mı ?
Neden Tebriz’deki silah depoları yok ediliyor ?
Bilen var mı ?
BOP’çular İran’ı bölme oyunlarında Güney Azerbaycan’ı da PKK’nın İran kolu Pejak ‘a peşkeş çekiyorlar.
Türkler korkacak, yurtlarından kaçacaklar yerlerine Pejakçılar dolacak.
Kimilerinin sandığı gibi Türkler’e bölge verilmeyecek,binlerce yıllık yurtları ellerinden alınacak.

Geçmişte böyle bir durumda Türkler bölgedeki devlet silahlarını alıp oyunu
bozmuşlardı.

Şimdi o silahlar yok.Arkalarında da kimse yok.

Kimi mezhep yobazları da Türkler Şii, Pejakçılar Sünni diye onları destekliyorlar.
Pejakçılarun arkasında Barzani, PKK, İsrail , BOP’çular var.

Türkiye’yi yönetenler mi ?
Bu oyun, Irak'ta, Suriye’de oynanırken ne yaptılarsa onu yapıyorlar.
BOP’un Irak’ında, Suriye’si nde Türklerin adı var mı ?

Bu arada, İsrail’in Kaşkay Türklerinin yurtları Şiraz’ı bombalamalarna ne dersiniz ?

Ey Türk Uyan !
Uyan derin uykudan !
Derin uykudan uyan !

Namık Kemal Zeybek
ATA PARTİ Genelbaşkanı
Bozkurt mahir
14 gün önce
1923'ün 40 bin köyünün 38 bininde okul olmayan Türkiye'sinde bile şimdiki kadar cahil yoktu.
İlber Ortaylı
Bozkurt mahir
14 gün önce
AMPUL’ÜN AŞK HİKAYESİ
Aslında hayat çok basit.
Bazı olaylar size çok karmaşık gelebilir.
Toplantılar, yazışmalar, notalar, muhtıralar,
Karşılıklı görüşmeler işi girift hale gelebilir.
Aslında iş karı koca ilişkisi.
++

Karı koca bir toplantıya gidiyorlar.
Adam bir iki kadeh içince kendini kaybediyor.
Başlıyor karısının gözü önünde sarışın bir hatunu okşamaya.
Sarışını öpmeye kalkıyor.
Karısı adama diyor ki:
“Sen eve sakın gelme.
“Sen bittin artık”
Adam bu sefer sarışına kadına gidiyor.
“Kadın benim sevgilim var,
Sakın evime gelmeye kalkma,
Deyip şutluyor.”
Adam tekrar kendi evine gidiyor.
Karısı onu eve sokmuyor.
Pencereden adamın eşyalarını sokağa atıyor.
Gece yarısı sokakta elinde kravatları,
Ceketi, pantolonu ile kalakalıyor.
Gece yarısı kravatı nerene bağlarsan bağla.
Adam piç gibi sokakta kalıyor.
++

Türkiye 1952 yılında Nato’ya girdi.
Girebilmek için Kore Savaşı’na katıldı.
741 şehit verdi.
Nato sayesinde tüm askeri ihtiyaçlarını karşıladı.
Demokrat Parti döneminde MİT’in personelinin,
Maaşını ABD ödüyordu.
Teşkilat-ı Mahsusa döneminde ise Almanlar ödemişti.
Benim yaşıma yakın olanlar bilir.
İlkokulda bize süt tozundan süt içirirlerdi.
Bir de Gravyer peyniri vardı.
Bizim nesil bu sayede büyüdü.
++
Nato kapsamında F-35 alacaktık.
Suriye’de Rus uçağını düşürdük.
Niye? Belli değil.
Ankara’da Rus Büyükelçisi öldürüldü.
Kim öldürdü belli değil.
Dostum Putin Malum’u kapısında 20 dakika bekletti.
Bizimkilerde S-400 aldılar.
Hem F-35’in olacak hem de s-400.
Adama bunu yedirmezler.
F- 35 projesinden şutlandık.
Malum durmadı.
Bizi Şangay Beşlisini alır mısınız?
Bunu tüm dünya duydu.
Hindistan ve Brezilya Türkiye’yi
İstemeyiz deyince.
Sokakta piç gibi kaldık.
Almanlar da uçak vermediler.
Bizi F-35 projesinden çıkaran Trump oldu.
Çare kalmayınca Trump DOSTUM oldu.
Mayıs ayında Ankara’ya gelecekti,
Olmadı,
Malum ABD gidecekti.
O da olmadı.
++

Devletler Boğaziçi vapuru gibi bir o iskeleye,
Bir bu iskeleye yanaşamazlar.
O zaman senin F-16 uçaklarını bile yenileyemezler.
Ege Denizi’nde it dalaşı yaşanıyordu.
F-35 uçakları Porsche,
Modernize edilmemiş F-16,
Doğan görünüşlü Şahin.
++

Ampul’ün büyük başarısı ortada.
Türk ordusuna 30 senedir uçak alamadık.
Bozkurt mahir
15 gün önce
ABD F35'LERİNİN "RADARA YAKALANMIYOR" SAFSATASINI TÜRKİYE ÇÖP ETTİ.
Daha harekatin ilk günü İsrail bir F35 uçak filosuyla Suriye hava sahasını ihlal ederek Türkiye'ye yöneldi. Radara yakalanmasaydı Türk hava sahasını kullanıp İranı vuracaktı. Bizi İran'la karşı karşıya getirecekti. Radarlarımız daha Suriye'de iken F35 leri gördü. Hava savunma sistemimiz, hisarlarımız F35 lere kilitlendi. Yahudi köpekleri arkasına bakmadan kaçtı.
1- İsrail, hava savunma sistemimizi test etti. Hayal kırılığı yaşadı.
2- F35'in en büyük reklamı ellerinden alındı. çöp oldu.
3-Türkiye hava savunmasını test etti. Muhteşem oldu.
Bozkurt mahir
16 gün önce
İRAN PKK'SI PJAK iSRAİL'İ DESTEKLEYECEĞİNİ AÇIKLADI
Amerika'yı yöneten Yahudi sermayesi Orta Doğu'da güçlü devlet istemiyor. 100 bini aşkın ypg/pkk gücü meydana getirmeleri bu amaçladır.
Bu ypg/pkk gücü ABD'nin ileri karakoludur.
Küçük ülkelere böldürülecek Orta Doğu'da terör estirmek ve Amerika' nın menfaatlerini korumak için kuruldu. İran pkk'sı da dün İsrail'i destekleyeceğini açıkladı.
ABD ve İsrail İran'ı yakıp yıkıp, parçaladıktan ve rejim değişikliğine gittikten sonra sıra Türkiye'ye gelecektir. Aynı ihanet şebekesi Türkiye'yi içten yıkmak amacıyla tetikte bekliyor olacaktır.
Türkiye bir an önce çözüm süreci saçmalığından vazgeçerek süratle savunmasını güçlendirmeli ve ileri seviyede harbe hazırlanmalı.
2015'de yazdığım kitabın arka kapağında konuyu özetlemiştim.
Mehmet Fatih Bekirhan
tarikhaber
17 gün önce
SEMA YILMAZ İLE EKRAN GÜNLÜĞÜ / Master chef Türkiye 2. Bölüm Eleştirisi: Cesaretle Gelen Lezzet, Klişeyle Kırpılan Umut https://tarikhaber.com/kos...
tarikhaber
18 gün önce
SEMA YILMAZ İLE EKRAN GÜNLÜĞÜ / MasterChef Türkiye 2025: Değişmeyen Formül, Yeni Heyecanlar https://tarikhaber.com/kos...
Bozkurt mahir
19 gün önce
. Trump Arabistan'a geldi .
Suud'a, Katar'a, BAE'ne, Kuvveyt'e
"İran'ın nükleer programı son aşamada" diye hepsini korkuttu.
3,7 Katrilyon Dolar silah siparişini alıp Beyaz Saray'a döndü.
İsrail işte ondan sonra İran'ı vurmaya başladı.
İran'ın nükleer programı İsrail'den önce Arap ülkelerinin yüreğine korku saldı.
Az önce Erdoğan, Trump'la yaptığı telefon görüşmesinde:
"İran'ın nükleer programı konusunda sizinle aynı görüşteyim" diyor. Bunu CB İletişim Başkanlığı açıklıyor.
İran'ın atom bombasına sahip olmasını Türkiye de istemiyor, İsrail de istemiyor, ben de istemiyorum.
Siyasal ümmetçiler, siz de çenenizi kapatın.
Alper Aksoy
Bozkurt mahir
19 gün önce
BİR YETİŞTİRME YURDU ÇOCUĞUNUN KALEMİNDEN...

ACABA BENİM ANNEMDE BENİM İÇİN AĞLAR MIYDI?...
Bir öğrenci arkadaş daha varmış hastaneye gitmesi gereken. Müdür Bey onu da söz ederek:

- Hatta ikisi birden gitsin. Birbirine arkadaş olurlar, dedi. Baba adamdı gerçekten.

- Peki efendim...

Artık kaçış yoktu. Korkum ve endişem ise daha da büyüdü Müdür Bey in bu kadar önem vermesi hayra alamet değildi. Yoksa ciddi bir rahatsızlığım mı vardı?

Ertesi gün Tokat Devlet Hastanesi ne gittik. Beni muayene ettiler. Sonra o yıllann imkânlarına göre röntgen çekildi, tahliller yapıldı. Ve doktor kararını verdi:

- Cerrahi müdahale ile orada biriken kist alınacak.

Lokal anestezi ile yapılacaktı operasyon. Çok korkuyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Beni teselli edecek bir annem, bir babam yoktu tabii ki orada...

Alt kata indik. Ameliyathaneye... Üst kısmım çıplak hâldeydi. Göğsümdeki o şiş kısmın etrafına üç yerden iğne yaptılar. Her birinde içim yanıyordu ama ses çıkartamıyordum.
Ağlayamıyordum bile. Sadece bir hırıltı çıkardığımı hatırlıyorum. Saniyeler yıl gibi geliyordu. Narkozun etkisinin başladığına kanaat getirdikten sonra genişçe bir masaya yatırdılar. Geniş ameliyat masası. Kocaman dev lambaları, beyaz fayansları her yeri görüyorum.

Göğsümün üzerinde kesiyorlar, biçiyorlar, bir şeyler yapıyorlar ama acımıyor. Narkozdan uyuşmuş durumda On beş-yırmi dakikalık süreçte 'Tamam!' dediler.

O bolümden kisti almışlar ve yarayı dikip üzerini kapatarak yukarıya çıkartmışlardı.
Hastanede odada yatarken pansuman için gelen hemşirelerden Sebahat isimli bir abla, bana çok yakın ilgi gösterdi:

- Yurttan mı geldin sen?

- Evet...

- Ah, tatlım benim... Annen-baban yok mu senin?

-Bilmiyorum, tanımıyorum hiçbirini...

- Sen ne şeker şeysin... Bak sana ne diyeceğim. Ben aynı zamanda. Sağlık Kolejinde öğrenciyim.

- Ne iyi...

- Sen iyileşip yurda gittiğinde arkadaşlarına da söylersin. Sizi koleje bekliyorum. Birlikte top oynarız, yemek yeriz, bahçede piknik yaparız. Tamam mı?

Onun bir abla şefkatiyle benimle ilgilenmesi beni o kadar mutlu etti ki ameliyattan sonraki acımı unuttum.

Hastanede yaklaşık bir aya yakın süre yattım. Yaranın iyice kapanma süresi bir ayı buldu. Artık yara iyileşip de pansuman aşaması da bitince taburcu oldum.

Yurda geldiğim bir gündü. Bir baktım beni idareden çağırıyorlar. Telefonum varmış.
Ne yalan söyleyeyim, çok heyecanlandım. Beni kim arayabilirdi ki...

Şimdiye kadar herkese telefon gelirdi ama bana asla... Herkes tatilde, bayramda bir yerlere geçici de olsa giderdi, ben ise asla... Çünkü benim hiç ama hiç kimsem yoktu tanıdığım...

Telefonu açıp "Alo!" dediğimde dünyalar benim oldu.

Arayan o Sebahat hemşireydi.

- Alo, Demirhan nasılsın canım?
- İyiyim Sebahat abla...
- Koleje geleceksin değil rm?
- Gelmeye çalışacağım...
- Mutlaka gel bak... Üzülürüm...

Durumu öğretmenlerime söyledim, izin istedim. Öğretmenlerim bize gösterilen bu sevgiye çok sevindiler. Dediler ki:

- Diğer arkadaşlarını da al, hep beraber gidin.

Biz koleje giden arkadaşlar bayramlık elbiselerimizi giydik, öyle sevinçliydik ki. kolejde bizi Sebahat abla karşıladı. Sonra bizi aldı başhemşirenin yanına götürdü. O ilgi bizi sevince boğmuştu. Binayı gezdik. Yedik, içtik, bahçede oynadık. Gerçekten bizi çok iyi karşıladılar. O gün çok eğlendik. Dönüşte de aynı samimiyetle dediler ki:

- Her hafta gelin tamam mı?
-Tamam.

Gerçekten daha sonraki birkaç hafta hep gittik. Her defasında aynı sevgi ve samimiyet bizi misafir ettiler Hemşire Sebahat ablanın o abla sıcaklığını ömrüm boyunca unutmam. Bana bir aile sıcaklığı hissettirdi. Merhametli ablam benim.

Ve bir gün...

Yine hafta sonu gelince randevusuz, teklifsiz giyinip kuşanıp koleje gittik. Kolej galiba dönem sonu idi ki kapanmıştı. Sebahat abla ile irtibat kuramadık. İçimizde tarifi imkânsız üzüntülerle geri döndük. Daha sonra onun gibi ilgilenen çıkmadığı için de kolej gezi maceramız ve gidip gelmeler bitmişti. Ama benim gırtlağımdaki yara iyileşse de içimdeki kistleşme bitmeyecek, yeniden nüksedecekti.
Iki-ûç ay içerisinde ayda bir kontrollere gidiyorduk.

Üçüncü ayında olması lazım, böyle kontrollerin birinde Dr. Erhan Bey dedi ki:

- Bu yine nüksetmiş. Bunun burada basit bir operasyonla üstesinden gelemeyeceğiz
- Nasıl yani, der gibi bakmıştım.
- Seni Ankara'ya sevk edeceğim Ankara Dr Sami Ulus Çocuk Hastanesine.

Bu haber beni fena hâlde korkuttu. Ankara'ya nasıl gidecektim? Kimle gidecektim? Ankara'da başıma ne gelecekti? Hepsi birer meçhuldü.

Doktorun sevk kâğıdıyla birlikte yurda döndük. Yurt müdürlüğünde beni Ankara'ya götürecek öğretmen belli olmuştu.

Kendine burada koru dedikleri ve ödümüzü koparan öğretmen...

Esmer, beyaz saçlı, çok sert bir öğretmendi. Çok fena dayak atan biriydi. Öğrenciler onun dayağından kurtulmak için fellik fellik kaçardı. Ve ben bu öğretmenle Tokat'tan Ankara'ya kadar beraber gidecektim Aman Allah'ım, yol boyu ne yapacaktım?

Fakat daha yurttan ayrılır ayrılmaz otobüs terminalinden başlayıp Ankara'nın kalabalık caddelerinde, hastanenin ilaç kokan koridorlarında yanına sokulduğum tek insandı Bir tek onu tanıyordum büyük olarak En yakınım bir tek oydu.

Peki; o haşin, o korkunç öğretmen bu yolculukta ne yaptı dersiniz?
Hakkını yemeyeyim. Gerçekten bana bir baba şefkati gösterdi. Hiç bağırmadı. Hastaneye kadar tam bir babalık örneği gösterdi.

Hastanede müracaatımızı, sevk işlemlerimizi gayet sabırla ve yüksünmeden yerine getirdi bu öğretmenim.

Başhekim ile bizzat kendisi görüştü. Ben de yanındayım. Başhekim ise Türkiye'nin tanıdığı meşhur hekimlerden Dr. Haluk Nurbakı idi.
Benimle ilgili dosyayı inceledikten sonra pala dudağıyla sordu:

Nereden geliyorsunuz?
-Tokat'tan...

Seni hemen ameliyathaneye göndereceğiz. Bekletmeyelim.

Öğretmenim beni Başhekime teslim etlikten sonra ameliyatı bekledi mi. yoksa Tokat'a hemen geri döndü mü. orasını hatırlamıyorum...

Ankara'da da yine Tokat'taki gibi bir operasyon daha geçirdim. Yine aynı yerden. Yine iki-üç hafta kadar tedavim pansuman ve kontrol üzere devam etti.

Bu bekleyiş süresinde tabii çocukluğun verdiği çeviklikle hastane koridorlarında ceylan gibi sekiyorum.

Hemşiresi, hasta bakıcısı, hatta kimi doktorlar bile artık beni tanıyor. Yetiştirme yurdundan geldiğim için de doğrusu benim bu serbest hareketimi kısıtlamaya yönelik herhangi bir engellemede bulunmuyor...

Bir kaza olmuştu bir teyze ağlıyor 'bir yakınınız mı öldü?' dedim.

Ben bu soruyu çocukça bir rahatlıkla söyledim ama teyzenin gözlerinden damlalar dökülmeye başladı. Susuyordu...

Konuşamıyordu... Oğlunun kaybettiğini söyleyemiyordu. O öldü diyemiyordu. İç çeke çeke ağladı.

Ben de onun gözü yaşlı çehresinde kendi annemi hayal ettim. Acaba benim annem de benim için ağlar mıydı?

Ben ölsem benim için ağlayan olmazdı ki... Çünkü benim kimsem yoktu ki. Ne enteresan duygu bir bilseniz.

O yalnızlığınız ve kimsesizliğiniz en olmadık anda bile her bir vesileyle gelip karşınıza çıkıveriyordu.

Yetiştirilmiş Hayatlar

-Demirhan Kadıoğlu
tarikhaber
23 gün önce
Yazıklar olsun! Türkiye Ferdi Zeyrek için tek yürek oldu, Yeni Akit haber müdürü elektrik paylaşımı yapıp dalga geçti https://tarikhaber.com/hab...
Bozkurt mahir
25 gün önce
TİMUR KOCAOĞLU
(Buhara cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu’nun oğlu)
Babasından bir hatıra….

TÜRKİYE'YE (ANAYURDA) KÜSMEMEK GEREKİR NE OLURSA OLSUN!
Sovyetlere Karşı faaliyetlerde bulunan ve buyüzden Moskova'nın baskıları üzerine, 4 Kasım 1938'de Başbakan Celal Bayar hükümeti Bakanlar Kurulu toplandığında, eski Buhara Cumhurbaşkanı Osman Kocaoğlu'nun "Türkiya Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılarak onun yurt dışına çıkarılması" konusundaki hükümet kararını imzalarlar. 24 saat içinde de sivil polisler Osman Kocaoğlu'nun İstanbul'daki evine geerek, onun yüzüne "Artık Türk vatandaşı değilsiniz, Türkiye'de istenmiyorsunuz, 24 saat içinde Türkiye'yi terk etmeniz gerekir!" diye hükümet kararını ona bildirirler.
--- Cumhurbaşkanlığı sırasında 1921'de Anadoludaki Kurrtuluş Savaşı sırasında Buhara'nın altınlarının Rusya üzerinden Türkiye'ye gönderilmesini sağlayan Osman Kocaoğlu, bu Türk vatandaşlığından çıkarılması ve Türkiye'den kovulması konuusnda acaba o gün neler düşündü, hangi ruh halindeydi, bilmiyorum?
--- Ancak bu konuda bana birşey anlatmadı, yalnızca annem bana anlattı neler olduğunu! Osman Hoca bir Türkiye aşığıydı, sessizce bavulunu topladı ve Sirkeci'den trene binerek, eşi Hakime Hanıma ve tren istasyonuna gelmiş olan bir avuç arkadaşına veda ederek, Varşava (Polonya)'ya gitti, orada Kafkasya fatihi Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil, Tatar Türklerinin aydın önderi Ayaz İshaki ve eski Azerbaycan Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Resülzade ile bir süre birlikte oldu.
--- 2. Dünya Savaşı başlamadan Osman Hoca İran'a geçti ve annem Hakime Hanım'ı da oraya getirtti. Dünya Savaşı sırasında İran'da kaldılar. Sonra, 1944 ortasında Türkiye hükümeti Osman Kocaoğlu'na Türk vatandaşlığını tekrar verince, eşi ve İran'da 1942'de doğmuş olan ablam Özay'ı alarak istanbul'a geri geldi. Osman Kocaoğlu'na Türk Vatandaşlığı yeniden verilmeseydi, belki de ben İran'da doğmuş olurdum :))
--- Osman Hoca 1968'de ölene kadar bana hem Türkistan hemde Türkiye sevgisini aşıladı, hiçbir zaman ona 1938'de yapılmış olan bu çirkin davranış dolayısiyle Türkiye'ye gücenmedi! İşte yurt sevgisi, Türkiye sevgisi böyle birşeydir! Yurda küsülmez!
Timur, 8 Haziran 2015
Resim: 1938'de Varşova'da sürgündeki Osman Kocaoğlu (sağda), solunda Kafkasya fatihi Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil ile Tatar Türklerinin aydın önderi Ayaz İshaki...
Bozkurt mahir
25 gün önce
FİLİSTİN KONUSUNDA DAVA ADAMLIĞINA SOYUNAN, FİLİSTİN ÜZERİNDEN TÜRK MİLLETİNİ SIRTINDAN VURMAYA ÇALIŞANLARA GELSİN...

“Filistinli araplar tarih boyunca Türkleri arkadan vurmuştur . Prof ilber ortaylı

FİLİSTİNLİ ÜMMET KARDEŞLERİMİZ'İ BİR DE BURADAN OKUYUN...
YAZILANLAR DA YALAN YANLIŞ VARSA BENİM KAFAMA İLK TAŞI SİZ ATIN...

EY TÜRK MİLLETİ UYAN.

EĞER BUNLARA İTİRAZINIZ YOK DA HALA "MEHMETÇİK FİLİSTİN'E" DİYORSANIZ...
BENİM LÜGATIMDA SİZE ARTIK DİYECEK SÖZ YOK.
ONU DA OKUYAN YORUMCULARA BIRAKIYORUM...
💥
Şu Filistin dost muymuş, düşman mıymış?
Gerçekten işgal edilmiş mi?
Buyurun okuyun...
💥
Yıl 1837...
Filistin nüfus sayımı yapılıyor, Filistin’de bulunan Yahudiler'in toplam nüfusu 9 bin olarak kayıtlara geçiyor.
💥
Filistinli Araplar'ın, Yahudiler'e toprak satması ile bu rakam elli bine yükseliyor. Böylece 1882'de ikinci Yahudi yerleşimi kurulmuş oldu...
💥
1908'de Yahudi nüfusu yüz binin üzerine çıkmıştı.
Bu topraklar devlet tarafından satılmıyordu.
Bizzat o bölgede yaşayan Arap şeyhlerin şahsi mallarıydı.
Ederinin çok üstünde fiyatlara satmak için Filistinli Araplar adeta yarışıyordu.
💥
Hâlbuki Osmanlı Padişahı'nın bu konuda açık emri vardır. Hiçbir Yahudi'ye toprak satılmayacaktır.
💥
Her şeyin kılıfını uyduran Yahudiler, Alman kimliği ile, İngiliz kimlikleri ile toprak satın alıyorlardı.
Filistinli Araplar'ın ise gözü doymak bilmiyordu.
Yani öyle işgal ederek başlamadı her şey!
Adamlar bastılar parayı aldılar toprakları.
💥
Demek ki neymiş?
Vatanın her bir karışı kutsal imiş, kutsalı satar isen başına bunlar gelir imiş!
Osmanlı dönemi sonrası Filistin İngiliz himayesi altına girdi ve toprak satışı yasağı kalkınca Yahudiler satın aldıkları toprakların tapularını kendi üzerlerine aldılar.
💥
1925'te 944 bin dönüm olan arazi satılmıştı!
💥
1927'de 1 Milyon 124 bin dönüm arazi satılmıştı.
💥
1930'da satılan arazi miktarı 1 Milyon 700 bin dönüme çıkmıştı.
💥
Bunlar hep satın alınan arazilerdi. Tapulu belgeliydi!
💥
1948 yılına gelindiğinde bir devlet kurabilecek kadar toprak satın alınmıştı!
💥
Öyle bazılarının söylendiği gibi Filistin işgal edilmiş falan değildi!
💥
Peki, bu Filistinliler nasıl insanlar?
Türkler ile bağları neymiş, bir de ona bakalım...
💥
Yıl 1915...
Filistin askerleri, Türk askerlerine cephe arkasından saldırmış ve 14 Bin Türk askerinin şehit olmasına, bir çok askerin yaralanmasına sebep olmuştur.
Arap ihaneti ile esir düşen 15 bin Türk askerinin gözleri asit kuyularinda kör edilerek eziyet edilmişti.
💥
Kardeş Filistin Haaaa !
💥
Yıl 1916...
Filistin bayrağı, Filistin halkını temsil etmek için kullanılan bayraktır...
İlk olarak Şerif Hüseyin tarafından 1916 yılında Osmanlı Devleti'ne karşı başlatılan Arap ayaklanmasının sembolü olarak dört renkli,
💥
"siyah, beyaz, yeşil ve kırmızı" renklerden oluşan bir bayrak tasarlanır...
💥
En üstteki siyah yatay çizgi, Abbasiler'i;
Ortadaki yeşil renk Şii Fatımiler'i;
Alttaki beyaz renk Emeviler'i temsil eder...
Kırmızı üçgen ise 1916 yılında Osmanlı Devleti'ne isyan eden Şerif Hüseyin’in kabilesi Haşimoğulları'nı, temsil etmektedir.
Diğer bir görüşe göre Araplar'ın Osmanlı Devletine karşı bağımsızlığı için dökülen kanı temsil eder...
💥
Yıl 1917...
Filistinli Araplar İngiliz Lawrance ile bir oluyor ve tarihe Akabe baskını olarak geçecek ihanete imza atıyorlardı. Akabe'deki tüm Türk askerleri katledilmiştir.
Bugün Ürdün-Filistin arasındaki Wadi Rum çölünde, Lawrance Rölyefi ile Lawrance'ı dağlara taşlara kazımışlardır.
Aynı yıl yani 1917'de Kudüs Filistinliler tarafından İngilizlere teslim ediliyor!
Bunla da kalmıyor İngiliz General Edmund Allenby Kudüs’e girerken Filistinli Araplar tarafından "El-Nebi" yani peygamber olarak karşılanıyor...
💥
TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE BİZZAT BENİM ŞAHİT OLDUKLARIMI DA YAZALIM...
💥
Yıl 1978...
Filistin Kurtuluş örgütü terör örgütü PKK'ya kucak açıyor, PKK ile birlikte Türkiye aleyhine faaliyetlere başlıyor...
💥
Yıl 1979...
Ankara'da bulunan Mısır Büyükelçiliği Filistinliler tarafından basılıyor bir polisimiz ve bir bekçimiz şehit oluyor...
💥
Yıl 1980...
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi lideri George Habash, Lübnan'ın Sidon şehrindeki kamplarını Asala terör örgütüne açıyor, Asala'nın diplomatlarımızı katlettiği eylemlerine bu Filistinli teröristler de destek veriyor...
💥
Kardeşe bak kardeşe, siz bu kardeşin ihanetini unutabilirsiniz!
Ben ünüversite yıllarımda bunları düşüne düşüne yaşadım...
💥
Yıl 1989...
Yaser Arafat, "Ermenistan'ın haklı davasını destekliyoruz" açıklamaları yapıyor...
Karabağ işgaline ve Ermeni katliamlarına destek veriyor...
Kardeşin ihaneti bitmiyor...
💥
Yıl 1993
Filistinli Araplar, Mesud Barzani'nin "Bağımsız Kürdistan" fikrine de destek oluyor...
Adamlar Türk milletine ihanete doymuyor...
💥
Yıl 2002...
Binbaşı Cengiz Toytunç Batı Şeria'da Barış gücünde görevliyken aracı durdularak şehit ediliyor...
💥
Yıl 2009...
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas Kıbrıs'ta Türklerin işgalci olduklarını, Rumların tüm tezlerini desteklediklerini dünyaya açıklıyor...
Siz Filistin için ağlarken, Anadolu da Filistinlinin sırtından hançerledikleri Türklerin anası ağlıyor...
💥
Yahu sizin gözünüzdeki bu perde nasıl kalkacak!
💥
Bitmedi...
İhanetin dahası var devamm...

Yıl 2012...
Filistin Devleti Al Nakba kupası adı altında bir organizasyon düzenliyor ve sözde Kürdistan takımını da davet edip, Kürdistan Futbol takımı ile maç yapıyor...
Iyi seyirler futbol severler. Bundan doğal ne olabilir degilmi?
💥
Yıl 2019...
Türkiye'nin Suriye'de başlattığı "Barış Pınarı harekatı" için Filistin’in de içinde olduğu "Arap birliği" kınama mesajı yayınladı.
Tabi bunuda duymadınız...
💥
Yıl 2020...
Filistin, Türkiye'nin Doğu Akdeniz’deki hak iddialarına karşı olarak kurulan Doğu Akdeniz Gaz Forumuna üye oluyor. (Eastern Mediterranean Gas Forum-EMGF)
Yunanistan, Mısır, Kıbrıs Rum kesimi ve İsrail ile birlikte Türkiye'nin Mavi Vatan tezine karşı cephe alıyor...
Siz Filistin için ağlamaya devam edin...
💥
Aynı yıl yani 2020'de
Filistin, Çin'in Uygur Türkleri'ne yaptığı soykırımı destekliyor ve Çin'in Uygur Türkleri politikasına destek verdiğini söylüyor...
Siz ümmet kardeşleriniz için ağlarken, onlar Türk Milletinin evlatlarinin katline onay veriyordu...
💥
Bugün güzel ülkemin güzel sokaklarında bu milletin üzerinde Türk kanının da temsil edildiği Filistin bayrağını şahlandıran bir kesim var.
Onların amaçları nedir bilmiyorum ama, Türkiye’de; İtalyan, Alman, İngiliz şirketleri adı altında İsrail tarafından alınan binlerce dönüm tarım arazisinin satın alındığını herkes biliyor...
💥
Tıpkı vakti zamanında Filistinli Arap şeyhlerin topraklarını sattıkları gibi bizler de topraklarımızı maalesef ecnebilere sattık, satmaya da devam ediyoruz !..
💥
400 bin dolar veren herkes Türk vatandaşı olabiliyor...
💥
Filistinleşiyoruz, ruhunuz duymuyor!
Çocuklarınız sizi nasıl yad edecek ben biliyorum da siz bilmiyorsunuz!
💥
Evinizi, toprağınızı, yerinizi yurdunuzu yabancılara satarken Filistinliler gibi sizde hatıra fotoğrafı çektirmeyi unutmayın!
Belki sizin de vakti zamanında İsraillilere toprak satarken çekilen Filistinliler gibi bir fotoğrafınız tarihe geçer...
Sizinde torunlarınız bugünkü Filistinli çocuklar gibi enkaz altından kurtulmayı beklerken dedelerinin tarihi olaylardan ders çıkarmayışının bedelini öder...
💥
EY TÜRK MİLLETİ UYAN
TİTRE VE KENDİNE DÖN.
BENİM FİLİSTİN DİYE BİR DAVAM YOKTUR.

Tarih danışmanı : prof ilber ortaylı
Mevlüt Kaleli

Hiçbirşey Bulunamadı!

Üzgünüz, ancak {{search_query}} arama sorgunuz için veritabanımızda hiçbir şey bulamadık. Lütfen başka anahtar kelimeler yazarak tekrar deneyin.