Logo
K_Cemal
5 gün önce
... Türkler; İslam'ı seçmekle kalmamış, kendilerini hak bildiklerine savunmaya adamıştır. Bir yerden sonra savunmayla birlikte Liderlik de üzerlerine farz olmuş, İslam'ın ilk yeşerdiği ve geliştiği Arap Milletinden daha fazla Halifelik süresine sahip olmuşturlar. Bu süreçteÜmmet'in en dar ve sıkıntılı anlarında abilik, yer yer babalık, yapmış; Çin'den İspanya'ya, Hidnistan'dan İngiltere'ye kadar kâfirin kabusu olmuştur.

Günümüzde Türklerin en güçlü devleti olan Türkiye; Selçuklu ve Osmanlı'nın devamı olan, 1000 küsurlük bir devlet olmasının yanı sıra, Cihan Devleti vasfını ve üzerine Halifelik makamını (tırtışmasız bir biçimde) birçok milletin bütün tarihinden daha fazla taşımış, güçlü ordusu ve bağımsızlığıyla -daha önce hiç sömürgeleşmemesiyle- milli hafızasıyla, liderlik için gereken şartları büyük oranda sağlamasıyla, Ümmet'in ekseriyetiyle kurduğu güçlü bağlarla tekrardan Halifeliği (ilk etapta İslam Birliği Başkanlığına) en güçlü adaydır.

Diğer adayları saymak gerekirse; Suudi Arabistan, İran ve Mısır diye biliriz. Bu üç ülkedense ilk ikisi (S.Arabistan ve İran) meshepsel bakış açıları sebebiyle gerçek bir liderlikten bahsedemez. Nitekim görüşleri Ümmet'in kahir ekseriyetiyle alakasız olup, kendileri dışında kalanlara karşıda düşmanca bir tavır sergilemektedirler. (İran için Suriye İç Savaşı, Suudlar için Yemen'e bakılması yererlidir.) Gerçke bir liderlik içinse kapsayıcı bir bakış açısı şarttır. Birlik sağlanacak yerde bir azınlığın liderlik yapması mümkün değildir.
Bilhassa Şia, devlet politikası olarak zaman zaman ortaya çıkan ve devletin dağılmasıyla hızla güç kaybedip asimile olan ve zayıf bir görüştür. Ehli-Sünnet'e bakışlarıysa onları kendi içlerinde yaşamaya sevk etmiş, kendilerini Ümmette yabancılaştırmıştır. Bunun yansımaları Suriye İç Savaşında görülmüş ve Şia, Ümmet için ciddi bir risk olarak kabul görmüştür.
Suudlarında Vehhabilik anlayışı Şia'ya benzer bir serüven yaşasa da 1800'lede ortaya çıkması ve gelişimini tamamlayamayışla toy kalmış, bu toylukları onlara "Devlet" tanımı yapmaktan bile alı koymuştur. Yansımalarınıysa Yemen'de gördük. İkisinin de Ümmet tarafından kabul görmesi muhtemel değildir.
Mısır; zayıf devlet yapısı, kendini kanıtlayan ayan ordusu, siyasi sorunları ve halkın liderlikten uzaklığı gibi ciddi sorunlarından dolayı potansiyeli yüksek lakin pratikte olmayan bir adaydır. Yaşadığı sorunlar bir yana; Mısır, İslam Medeniyeti için vaz geçilemeyecek yerlerden birisidir. Tarihi ve kültürü ile, İslam'ın geliştiği ve yayıldığı en önemli yerlerden birisi olmasıyla, halen devam eden Alimler silsilesiyle, Halifelik makamına ev sahipliği yapmışlığıyla, geçmişiyle ve gelecek potansiyeliyle -Halifelik için olmasa bile- önemli bir konumdadır.

Türkiye ise halkının böylesi ağır bir vazifeye hazır olmaması uğraşmak zorundadır.
Allah, bizleri vazife vaktinde hazır eylesin.
İstesek de istemesek de vazife omuzlarıma yüklenecek. O vakit kabul etmez yahut kaldıramazsak, altında bir biz değil, bütün bir Ümmet kalacaktır. Biz bunu Haçlılarda, Moğollarda, Sömürgecilik döneminde yaşadık. Bugün yaşananların mesluliyeti bizdedir. Bunu inkar etmek de fayda sağlamaz. Tarih birkez daha başrolü bize yazdı, oynamak zorundayız.