8 saat önce
Ramazan Bayramı tatilinin 3 günlük kaza bilançosu açıklandı https://tarikhaber.com/hab...
3 gün önce
Selamün aleyküm. #Ramazan bayramımız kutlu olsun. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
4 gün önce
Sízlerín ve tűm Íslâm âlemínín Ramazan Bayramı'nı kutlarız. Âílenízín ve sevdíklerínízle bírlíkte sağlık, mutluluk ve bereket dolu bír Bayram geçírmeníz díleğíyle. Ramazan Bayramı'nız műbârek olsun ínş'ÂLLÂH☝️ÂmííííííN🤲
9 gün önce
MERCİMEK ÇORBASI
Öğretmen olmayan biri, sınıfta olmanın mutluluğunu bilemez. Sınıfta mavi, yeşil, kahverengi, siyah her renkte gözler üzerinizdedir. O gözler ki, masum, sevecen, çocuksu… Kabul, biraz da yaramazca bakar.
Sınıftayım. Konu kuvvetler, süre kırk dakika, amaç ise; Doğrultuları ve yönleri aynı olan kuvvetlerin, bileşke kuvvetlerinin değeri, doğrultusu ve yönünün kavranması. Plan defterime her şeyi yazmıştım.
Evde konu ile ilgili hazırlığımı yapmıştım.
Konuyu anlattım. Öğrencilerimin dikkati dağılmasın diye, elimden geleni yaptım. Arka sırada oturan zayıf, ufak tefek öğrencim Hasan’ın birkaç kez parmak kaldırdığını gördüğümde, elimle parmağını indirmesini işaret ettim.
Hasan çalışkan bir öğrenci değildi. İlk iki yazılısı benim puan desteğimle ancak geçer bir not olmuştu. Hasan’ın parmak kaldırışlarını, konuyu anladığına yordum. Genelde çalışkan olmayan öğrenciler, bir konuyu anladığında sevinir, bunu öğretmene söylemek ister.
Hasan konuyu anladığına göre, diğer öğrencilerimin de anlamış olacağı sonucuna varmıştım. Çok mutluydum.
Teneffüs zili çaldı. Çantamı, plan defterimi aldım. Sınıftan çıkmak üzereyken Hasan yanıma geldi. “Öğretmenim” dedi “Bugün annem mercimek çorbası yapacak.”
“Hasan mercimek çorbasını çok mu seviyorsun?” diye sordum.
Başını olumlu anlamda salladı. “Öğretmenim on beş gündür bulgur pilavı yiyoruz. Dün bir komşumuz mercimek getirdi. Annem bu akşam pilavın yanına çorbamızın da olacağını söyledi.”
Ramazandı. Hasan oruçtu. On beş gün bulgur pilavı ile iftar yapmıştı. O akşam mercimek çorbası yiyecekti.
Ve ben… İyi öğretmen olmayı, konuyu iyi anlatmak sanıyordum. Bu nasıl büyük bir yanılgıydı. Öğrencisini tanımayan öğretmen, bırakın iyi öğretmen olmayı, öğretmen olabilir miydi?
Hasan, bana öğretmen olmanın ne demek olduğunu öğrettiğinin, farkında bile olmadan, kocaman kara gözleriyle baktı “Öğretmenim bugün iftara bize gelin” dedi.
Hasan’ın yalnız gözleri kocaman değildi. Onun yüreği de kocamandı. O, on beş gün sonra içebileceği çorbayı paylaşmayı bilecek kadar insandı. Bana insan olmanın ön koşulunun paylaşmak olduğunu öğretiyordu. Öğrettiğini bilmeden…
Gözlerime akın eden gözyaşlarını savuşturmam gerekiyordu. Ama nasıl?
Benim Hasan’ın gözlerini, o gözlerden yüreğini görmem gerekiyordu. Gözler yalan söylemeyi bilmez, gözler yürekte ne varsa onu yansıtır. En azından bunu biliyordum.
Eğilip, Hasan’ın alnından öptüm. “Söz, bu akşam değil ama bir akşam iftara size geleceğim. Annenin yaptığı o güzel mercimek çorbasından içeceğim. Bunun için bana ev adresini vermelisin” dedim.
Hasan adeta uçarak yanımdan ayrıldı. Teneffüs bitmeden, ev adresinin yazılı olduğu kâğıdı getirdi.
O gün eve geldiğimde, yüreğimin ağırlığını bedenim taşıyamaz olmuştu. O ağırlıktan kurtulmalıydım. Plan defterimi çıkardım. O günün planının olduğu sayfayı açtım. Amaç, bölümünü defalarca okudum. Amaç eksikti, anlamsızdı. Elime kırmızı kalemi aldım. AMAÇ: Hasanları, Fatmaları tanımaktır. Amaç öğrenciyi tanımaktır, diye defalarca yazdım. Amacımın beynime, yüreğime yazmak, kaydetmek olduğunu biliyordum. Gün gelir, asıl amacımdan uzaklaşırsam kurumalıydı yüreğim…
İftar saati gelmişti. Yemek masası hazırdı. Çorba, etli yemek, zeytinyağlılar, börek, tatlı… Çay demlenmişti.
Ne büyük gaflet! Öğretmenliği konuyu anlatmak sanan ben, orucu da, akşama kadar aç, susuz kalmak sanıyordum.
Ezanla birlikte bir yudum su içtim. Ardından kaşığımı çorba kâsesine daldırdım. Bir kaşık çorba içtim. Çorba, tatsız, tuzsuzdu. Canım mercimek çorbası istiyordu. Canım, Hasan’ın o çorbayı içerken duyacağı mutluluktan istiyordu.
Ben daha niye, masada oturmuş, tatsız, tuzsuz yemeklere bakıyordum ki! Hasan’ın ev adresi vardı.
Yemekleri tenceresiyle poşete yerleştirdim. Bir taksi çağırdım. Taksi şoförüne adresi verdim ama önce bir markete uğrayalım, dedim.
Hasan’ın evindeydim. Hasan’ın davetlisiyim, O yer sofrasında benim gibi en az on kişiyi ağırlayabilirler. Mercimek çorbası çok lezzetli, tarifini almalıydım. Çorbanın lezzeti yapılışından mı, yoksa yüreklerinin cömertliğinden mi? Bilmiyordum. Yalan söylüyorum, biliyordum…
Kuvvetlerin doğrultu ve yönlerinin ne olacağını öğrenmeden önce, insanın doğrultusunu, insanlığın gittiği yönü, insanlığa çevirmemiz gerekiyordu. Öğrendim.
GÜN SEMRAY
“Çarpık Gülüşlü Kız” öykü kitabımdan “Mercimek Çorbası” isimli öykümden bir bölüm.
Öğretmen olmayan biri, sınıfta olmanın mutluluğunu bilemez. Sınıfta mavi, yeşil, kahverengi, siyah her renkte gözler üzerinizdedir. O gözler ki, masum, sevecen, çocuksu… Kabul, biraz da yaramazca bakar.
Sınıftayım. Konu kuvvetler, süre kırk dakika, amaç ise; Doğrultuları ve yönleri aynı olan kuvvetlerin, bileşke kuvvetlerinin değeri, doğrultusu ve yönünün kavranması. Plan defterime her şeyi yazmıştım.
Evde konu ile ilgili hazırlığımı yapmıştım.
Konuyu anlattım. Öğrencilerimin dikkati dağılmasın diye, elimden geleni yaptım. Arka sırada oturan zayıf, ufak tefek öğrencim Hasan’ın birkaç kez parmak kaldırdığını gördüğümde, elimle parmağını indirmesini işaret ettim.
Hasan çalışkan bir öğrenci değildi. İlk iki yazılısı benim puan desteğimle ancak geçer bir not olmuştu. Hasan’ın parmak kaldırışlarını, konuyu anladığına yordum. Genelde çalışkan olmayan öğrenciler, bir konuyu anladığında sevinir, bunu öğretmene söylemek ister.
Hasan konuyu anladığına göre, diğer öğrencilerimin de anlamış olacağı sonucuna varmıştım. Çok mutluydum.
Teneffüs zili çaldı. Çantamı, plan defterimi aldım. Sınıftan çıkmak üzereyken Hasan yanıma geldi. “Öğretmenim” dedi “Bugün annem mercimek çorbası yapacak.”
“Hasan mercimek çorbasını çok mu seviyorsun?” diye sordum.
Başını olumlu anlamda salladı. “Öğretmenim on beş gündür bulgur pilavı yiyoruz. Dün bir komşumuz mercimek getirdi. Annem bu akşam pilavın yanına çorbamızın da olacağını söyledi.”
Ramazandı. Hasan oruçtu. On beş gün bulgur pilavı ile iftar yapmıştı. O akşam mercimek çorbası yiyecekti.
Ve ben… İyi öğretmen olmayı, konuyu iyi anlatmak sanıyordum. Bu nasıl büyük bir yanılgıydı. Öğrencisini tanımayan öğretmen, bırakın iyi öğretmen olmayı, öğretmen olabilir miydi?
Hasan, bana öğretmen olmanın ne demek olduğunu öğrettiğinin, farkında bile olmadan, kocaman kara gözleriyle baktı “Öğretmenim bugün iftara bize gelin” dedi.
Hasan’ın yalnız gözleri kocaman değildi. Onun yüreği de kocamandı. O, on beş gün sonra içebileceği çorbayı paylaşmayı bilecek kadar insandı. Bana insan olmanın ön koşulunun paylaşmak olduğunu öğretiyordu. Öğrettiğini bilmeden…
Gözlerime akın eden gözyaşlarını savuşturmam gerekiyordu. Ama nasıl?
Benim Hasan’ın gözlerini, o gözlerden yüreğini görmem gerekiyordu. Gözler yalan söylemeyi bilmez, gözler yürekte ne varsa onu yansıtır. En azından bunu biliyordum.
Eğilip, Hasan’ın alnından öptüm. “Söz, bu akşam değil ama bir akşam iftara size geleceğim. Annenin yaptığı o güzel mercimek çorbasından içeceğim. Bunun için bana ev adresini vermelisin” dedim.
Hasan adeta uçarak yanımdan ayrıldı. Teneffüs bitmeden, ev adresinin yazılı olduğu kâğıdı getirdi.
O gün eve geldiğimde, yüreğimin ağırlığını bedenim taşıyamaz olmuştu. O ağırlıktan kurtulmalıydım. Plan defterimi çıkardım. O günün planının olduğu sayfayı açtım. Amaç, bölümünü defalarca okudum. Amaç eksikti, anlamsızdı. Elime kırmızı kalemi aldım. AMAÇ: Hasanları, Fatmaları tanımaktır. Amaç öğrenciyi tanımaktır, diye defalarca yazdım. Amacımın beynime, yüreğime yazmak, kaydetmek olduğunu biliyordum. Gün gelir, asıl amacımdan uzaklaşırsam kurumalıydı yüreğim…
İftar saati gelmişti. Yemek masası hazırdı. Çorba, etli yemek, zeytinyağlılar, börek, tatlı… Çay demlenmişti.
Ne büyük gaflet! Öğretmenliği konuyu anlatmak sanan ben, orucu da, akşama kadar aç, susuz kalmak sanıyordum.
Ezanla birlikte bir yudum su içtim. Ardından kaşığımı çorba kâsesine daldırdım. Bir kaşık çorba içtim. Çorba, tatsız, tuzsuzdu. Canım mercimek çorbası istiyordu. Canım, Hasan’ın o çorbayı içerken duyacağı mutluluktan istiyordu.
Ben daha niye, masada oturmuş, tatsız, tuzsuz yemeklere bakıyordum ki! Hasan’ın ev adresi vardı.
Yemekleri tenceresiyle poşete yerleştirdim. Bir taksi çağırdım. Taksi şoförüne adresi verdim ama önce bir markete uğrayalım, dedim.
Hasan’ın evindeydim. Hasan’ın davetlisiyim, O yer sofrasında benim gibi en az on kişiyi ağırlayabilirler. Mercimek çorbası çok lezzetli, tarifini almalıydım. Çorbanın lezzeti yapılışından mı, yoksa yüreklerinin cömertliğinden mi? Bilmiyordum. Yalan söylüyorum, biliyordum…
Kuvvetlerin doğrultu ve yönlerinin ne olacağını öğrenmeden önce, insanın doğrultusunu, insanlığın gittiği yönü, insanlığa çevirmemiz gerekiyordu. Öğrendim.
GÜN SEMRAY
“Çarpık Gülüşlü Kız” öykü kitabımdan “Mercimek Çorbası” isimli öykümden bir bölüm.
18 gün önce
Zírvede gőzű olanların yokuşları gőze alması bíraz terlemesí gerek zahmetsíz râhmet olmuyor olursada adı kul hakkı oluyor...
Hayırlı íftarlar dílerím Ramazan'ımızı gűzel eylesín ÂLLÂH (C.C) ínş'ÂLLÂH☝️ÂmííííííN🤲
Hayırlı íftarlar dílerím Ramazan'ımızı gűzel eylesín ÂLLÂH (C.C) ínş'ÂLLÂH☝️ÂmííííííN🤲
19 gün önce
ÖMER TARIK YILMAZ / Ramazan'da İftar Fiyatları: Ekonomik Gerçekler ve Toplumsal Yansımalar https://tarikhaber.com/kos...
26 gün önce
27 ŞUBAT 2025 DOĞU TÜRKİSTAN TÜRKLERİ İÇİN KARA BİR GÜN !
Çin'in işgalindeki Doğu Türkistan'da Türklere yönelik baskı,zulüm etnik ayırımcılık ve soykırım cinayetleriinden kaçarak 2014'te yılında Tayland'a sığınan ve o tarihten beri bu ülkede esir tutulan 48 Uygur Türkü'nden 40 kişi bu sabah 02,30 sıralarında İşgalci Çin makamlarına teslim edilerek ölüme gönderildiler.
Soykırımcı Çin Bangkok hava alanına özel olarak getirdikleri uçak ile 40 Uygur Türkünü direkt Kaşgar'a götürerek belirsiz ve karanlık bir sona mahkum etti. BM. İnsan Hakları Bildirisi, İnsan Hakları ile ilgili uluslararası yasalar Uygurlara sahip çıkan bir ülke olmadığı için geçersiz kaldı. Bugün bir kez daha anlaşıldı ki; Mazlum ve mağdur Uygur Türkleri şu fani dünyada sahipsiz ve onların insanı haklarını savunan yoktur. 09 Temmuz 2015'te yine 107 Uygur Türkü Bangkok Hava alanında Çin Polisine teslim edilmiş ve orada bulunan Türk STK.Mensubu Kardeşimiz Uygurların uçaklara bindirişlerini canlı yayında dünyaya duyurmuştu. Ramazan günü idi ve sabaha kadar kaderimden ve üzüntümden ağlamış ve uyuyamamıştım. 11 yıl sonra yine aynı deprasyon ve üzüntüyü tekrar yaşadık. Yaklaşık 2 aydır bu Kardeşlerimizin Çin'e teslim edileceği meselesi gündemde idi ve tartışılıyordu. Bu konuda devletimizden veya ilgili STK.larımızdan her hangi bir açıklama veya tepki geldiğini ben duymadım. 11 yıl sonra tüm dünyanın gözü önünde İnsanlık onurunu, bağımsız devlet olma şeref ve haysiyetini ve vicdanını Çin'e satan sözde Tayland Krallığı 2.kez bir insanlık suçu işlemiş ve insanlığın vicdanında mahkum olmuş ve lanetlenmiştir. 2014 yılında Tayland'a kaçan binlerce Uygur Türkünü ölümden kurtaran ve ülkemize getiren ve geçtiğimiz günlerde Gazze'de tutuklu 6 Taylandlı esiri Hamas'tan kurtararak Tayland'daki ailelerine kavuşturan Aziz Devletimiz bu insanı vicdanı duyarlılığını bu engin şafkat ve merhametini bu kez 40 Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur için ne yazık ki gösterememiştir.
Allah aziz devletimizi ilelebed payidar ve başını dik eylesin. Mazlumların tek sahibi ve koruyucusu onları yaratan Sonsuz kudret sahibi Ulug Tengri Sen Türkü koru..
Çin'in işgalindeki Doğu Türkistan'da Türklere yönelik baskı,zulüm etnik ayırımcılık ve soykırım cinayetleriinden kaçarak 2014'te yılında Tayland'a sığınan ve o tarihten beri bu ülkede esir tutulan 48 Uygur Türkü'nden 40 kişi bu sabah 02,30 sıralarında İşgalci Çin makamlarına teslim edilerek ölüme gönderildiler.
Soykırımcı Çin Bangkok hava alanına özel olarak getirdikleri uçak ile 40 Uygur Türkünü direkt Kaşgar'a götürerek belirsiz ve karanlık bir sona mahkum etti. BM. İnsan Hakları Bildirisi, İnsan Hakları ile ilgili uluslararası yasalar Uygurlara sahip çıkan bir ülke olmadığı için geçersiz kaldı. Bugün bir kez daha anlaşıldı ki; Mazlum ve mağdur Uygur Türkleri şu fani dünyada sahipsiz ve onların insanı haklarını savunan yoktur. 09 Temmuz 2015'te yine 107 Uygur Türkü Bangkok Hava alanında Çin Polisine teslim edilmiş ve orada bulunan Türk STK.Mensubu Kardeşimiz Uygurların uçaklara bindirişlerini canlı yayında dünyaya duyurmuştu. Ramazan günü idi ve sabaha kadar kaderimden ve üzüntümden ağlamış ve uyuyamamıştım. 11 yıl sonra yine aynı deprasyon ve üzüntüyü tekrar yaşadık. Yaklaşık 2 aydır bu Kardeşlerimizin Çin'e teslim edileceği meselesi gündemde idi ve tartışılıyordu. Bu konuda devletimizden veya ilgili STK.larımızdan her hangi bir açıklama veya tepki geldiğini ben duymadım. 11 yıl sonra tüm dünyanın gözü önünde İnsanlık onurunu, bağımsız devlet olma şeref ve haysiyetini ve vicdanını Çin'e satan sözde Tayland Krallığı 2.kez bir insanlık suçu işlemiş ve insanlığın vicdanında mahkum olmuş ve lanetlenmiştir. 2014 yılında Tayland'a kaçan binlerce Uygur Türkünü ölümden kurtaran ve ülkemize getiren ve geçtiğimiz günlerde Gazze'de tutuklu 6 Taylandlı esiri Hamas'tan kurtararak Tayland'daki ailelerine kavuşturan Aziz Devletimiz bu insanı vicdanı duyarlılığını bu engin şafkat ve merhametini bu kez 40 Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur için ne yazık ki gösterememiştir.
Allah aziz devletimizi ilelebed payidar ve başını dik eylesin. Mazlumların tek sahibi ve koruyucusu onları yaratan Sonsuz kudret sahibi Ulug Tengri Sen Türkü koru..
1 ay önce
Hoşgeldín 🤗 yâ şehrí 👉Ramazan şerífímíz műbârek olmasını Cenâb-ı ÂLLÂH'tan níyaz edíyorum ínş'ÂLLÂH☝️ÂmííííííN🤲
1 ay önce
(E)
Ramazan ayının Muhammed ümmetine hayırlara vesile olması dileğiyle
🤲🤲🤲
Hayırlı cumalar
Hayırlı Ramazanlar
🤲🤲🤲
Hayırlı cumalar
Hayırlı Ramazanlar